iSLâm ve osmdíiu dUnyéisiíim
YAHUDİLER
MARENOSTRUM JZiva Groepler, Almanya'nın Franktlın kentinde yaşayan bir araş t...
173 downloads
1176 Views
3MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
iSLâm ve osmdíiu dUnyéisiíim
YAHUDİLER
MARENOSTRUM JZiva Groepler, Almanya'nın Franktlın kentinde yaşayan bir araş tırmacı. Ailesi Hitler döneminde Musevilere yönelik zulümden ka çarak Fransa'ya yerleşmiş. Groepler, üniversite yıllarında Alman ya'ya yerleşmeyi seçmiş. Halen Rcnvolt yayınlan için Sartre ve Beauvoir'ın yapıtlarını Almaııcaya çeviriyor. Elinizdeki inceleme aynı yazarın kısa bir süre önce yayınladığımız "Anti-Semitizm: Antik Çağdan Günümüze Yahudi Düşmanlığı Tarihi" adlı kitabın bir tamamlayıcısı sayılabilir. Sözkonusu kitabı hazırladığında, böyle bir temayı ele almasını yazardan yayınevimiz talep etti. Daha sonra bu bölümlerin ayrı olarak kitaplaştırmanın daha doğru olacağını dü şündük. Çünkü Batı da alıştlageldiği tarzda bir anti-semitizme İs lam ve Osmanlı dünyasında rastlamak mümkün değildi.
Xvncak anti-sernitizmin yaşadığımız coğrafyada, cumhuriyetle bir likte günlük yaşamımıza girdiği de bir başka gerçeklikti. Bunun için ikinci kitaba, İnsan haklan savunucusu, gazeteci Neşe Ozan'ın geçen yıl İHD Genel Merkezi tarafindan düzenlenen "Azınlık Hakları" temalı sempozyuma sunduğu tebliği ekledik, böylece ger çekliğin bir başka boyutunu da gösterdiğimizi düşünüyoruz. Kita ba yaptığımız bir başka ek, 1915 yılında Berlin'de sadece 100 adet basılmış olan, büyük ihtimalle kendisi de Alman Yahudisi olan He inrich Loewe'nin, "Juden im Türkischen Orient" adlı broşürü nün çevirisi... O dönemin ruh halini, çelişki ve beklentilerini yansıt ması bakımından ilginç bulduk. 2. Dünya Savaşında Yahudi halkım "şeytan" ilan eden Alman emperyalizmi, 1. Dünya Savaşı sırasında, Yahudi halkının en büyük "dostu" olarak sunuluyordu. Kitaba üçüncü ek olarak ise, Moise Franco'nun 1897 yılında yayınlanan,"Essai sur l'historié des Israélites de l'empire ottoman" adlı kitabın dan, Osmanlı imparatorluğu sırasında kentli Yahudi halkının gün lük yaşamından, enstantaneler veren sayfalara yer verdik.
Eva Groepler
İSLÂM ve OSMANLI DÜNYASINDA
YAHUDİLER Türkçesû
Süheyla
belge yayınlan
Kaya
B E L G E YAYINLARI
M.irenostnun • İnceleme İSLÂM ve OSMANLI DÜNYASINDA YAHUDİLER © Belge Uluslararası Yayıncılık
:1.x. ' "• ı- v ; ; Iİ..İ--..
Dizgi Evrim Alataş
',:
'
i.':':, r: !; : ı'üii:!:.;- x i , : : •..
Düzelti Yasemin Özgür
;
..'v.. lıi:ii'ı,;;,;:) -i,:. x-\xx|x:;
i:
.xl'x
•
Mizampaj Kenan Heybelik
,.
/
.
;
ı 'i:./ : 'i-: ı:ı .llı'ltjrif.î ,i;;ii:';ı ;
-M
1
• 1
!.'• i;•ısı. '--ifrtt'.ıUİı.M.ı:!
M/|.'-:':ı-;i ;[ ;!;>;')«Jî Htl:l:.i* :
i
Kapak Tasarım Yusuf Aslan İç/Kapak Baskı Gülen Ofset
- . i ' ı ! : :fn;;î!ü}ı'' •• J
Montaj Adım Grafik ;
. ..'i
.•'
;
•
k
•
:
!
i I ! i'!'-!-;
' ! - | h k
i;''
k
, i.'ı'
•.:, ! . r 1 '• M'.V'V!!' :
:
v '
M
'
' "
1
;
.
..; • ı ' r r
. ' ' • : ; • ' . ; • ! i••
"
, ' . •• SÎ;
,
,•
••
1
. k ;
-".i.,
1
!
:
! : " ' r ' . : i ' i.
'' v ^ . ' M :
• • • • r.j
;
•'
i , ;
v
-«i-iti^v.1 ; - i
:
< k > i ' î . n ı . t • :.::-.ı.ı 1,: !i; 'i .'i; .rr::,. i M ı r : ; : iri:. r>; ıi h ' , r -
.
•;i
i : k , ' ı k 1 1
,> ! j , ı r , ; k ! r
..
•' .•
ı
'
i
t
I
O r t a ç a ğ ' d a Yahudi halkının çoğunluğu Batı'da ispanya'dan D o ğ u ' d a Irak, Iran ve Orta Asya'ya kadar islâm egemenlik ala nında yaşıyordu, Avrupa'da yerleşmiş Yahudiler ise kültürel açı dan birincilere bağımlı bir azınlık oluşturuyorlardı. O r t a ç a ğ ' ı n sonlarına d o ğ r u Yahudi dünyasının ağırlık noktası D o ğ u ' d a n Batı'ya, Asya'dan Avrupa'ya, islâm topraklarından Avrupa top raklarına kaydı. Sonunda islâm dünyasındaki Yahudiler azınlık ve Hıristiyan dünyasındaki Yahudiler çoğunluk durumuna gel di. 16. ve 17. yüzyıllarda Yahudi yerleşim merkezleri iki büyük krallıkta toplanmıştı: Polonya-Litvanya krallığı ve O s m a n l ı İm paratorluğu. 1516'da Osmanlı imparatorluğu Filistin'i de ege menliği altma aldı. 13. yüzyıl başlarında, islâm dünyasında biri dışında hepsi de T ü r k hanedan ve ordularının egemenliği altında bulunan altı yönetim merkezi bulunuyordu: Hindistan, Orta Asya, Iran, Türkiye, Mısır-Suriye ve Kuzey Afrika. 16. yüzyılda Osmanlılar, M e m l û k saltanatına son verdiler ve toprakları -Mısır, Suriye, Fi listin ve Arabistan'ın bazı bölümleri- Osmanlı imparatorlu ğ u n a katıldı. Daha sonra Libya, Tunus, Cezayir de bunlara ek lendi. Y'alnızca Fas'da Arap hanedanlarının yönetimi s ü r d ü . N i hayet 1543'te Irak Iranlılar'dan alındı. Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u d o r u ğ u n a 16. yüzyılla 17. yüzyılın başlarında ulaştı. Başarısız lıkla sonuçlanan ikinci Viyana kuşatmasını, üç yıl sonra, 1541'den beri T ü r k egemenliği altındaki Budapeşte'nin kaybı izledi. Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u ' n u n yükselme devri öncesi ve sıra sında Balkanlar'da ve istanbul'da Yahudi cemaatleri vardı. (Galata'da italyan tüccarlar birliği himayesinde italyan Yahudileri yaşıyordu.)
İslâm dünyasında üç Yahudi grubu bulunmaktaydı: birincisi İran'daki Farsça k o n u ş a n Yahudi cemaatlerinden o l u ş u y o r d u ; ikincisi Irak'tan Fas'a kadar olan bölgelerde yaşıyor ve Arapça k o n u ş u y o r d u , ü ç ü n c ü s ü ise Bizans İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a n kalma Rumca ya da şimdi T ü r k ç e de konuşan Yahudiler'den oluşuyor du. Rumca konuşan Yahudi cemaatleri -Romaniot ve en eski cemaatler- 15. yüzyılda İspanya, Portekiz ve italya'dan Avrupa Yahudileri'nin akınıyla örtüldüler. ikinci grup Avrupa'dan gelen g ö ç m e n l e r d e n oluşmaktaydı, ilk gelenler Almanya, Fransa, (1394 s ü r g ü n ü n d e n sonra), Ma caristan (1376 s ü r g ü n ü n d e n sonra), Sicilya, italya'dan (ital ya'dan sürgünler 16. yüzyılın sonuna dek devam etti) Aşkenaziler'di, ama asıl ç o ğ u n l u k Osmanlı ülkesine en büyük Yahudi göçü olan 15. yüzyılda ispanya'dan sürülen Sefardiler'di. Eski istanbul'da Yahudi azınlık b u g ü n Yeni Camii'nin bu l u n d u ğ u yerin çevresinde yaşıyordu. Kentin diğer ucunda (Eğri kapı) Yahudi mezarlığı bulunuyordu. (St. Paulus'un havari mektuplarına göre) Selanik'te Hıristiyanlığın ilk zamanlarından beri bir Yahudi azınlık yaşıyordu, ispanya'dan kovulanların geli şinden önce burada oldukça büyük bir Aşkenazi grubu ve bir italyan grubu bulunuyordu. Abraham Galante olsun, Chouraki ya da Goitein olsun, t ü m yazarlar 1453 (istanbul'un fethi)- 1602 yılları arasındaki d ö n e m i n , Osmanlı i m p a r a t o r ! u ğ u ' n d a k i Y'ahudi azınlığın en parlak d ö n e m i o l d u ğ u n d a , 1602-1856 arasının çöküş, 1856'dan B i rinci D ü n y a Savaşı'na kadarki sürenin ise yeni bir başlangıç an lamına geldiğinde g ö r ü ş birliği içindedirler. Sultan Osman'dan Abdülmecid'e Tarihe Genel Bir Baktş
Kadar
ı
ı .. i> ;
Daha Osman Bey'in (1299-1326) ö l ü m ü n d e n önce Orhan Bey (1326-1360) Bursa kentini fethetti, ö n c e buranın t ü m hal kı sürüldü, ardından da sultanın çağrısı üzerine Şam ve Bizans I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a n çok sayıda Yahudi ilk T ü r k başkentine yer leşti. Türkiye'nin en eski sinagogu burada bulunmaktadır. Yahudiler'e -kroniğe g ö r e kendi istekleri üzerine belli bir mahalle gösterildi (Etz H a i m , "Yahudi Mahallesi"). Meslekî kısıtlamalar
2.9
yoktu. 1. Murat (1360-1389) Edirne'yi fethettiğinde burada bir Romaniot cemaati yaşıyordu, bu cemaat kendilerinden T ü r k ç e ö ğ r e n m e k için Bursa'daki Yahudiler'i Edirne'ye yerleş meye çağırdı. Bu d ö n e m d e Edirne "Yeşiva"sı (Talmud Okulu, çev.) b ü y ü k bir gelişme gösterdi, Macaristan, Polonya ve Rus ya'dan çok sayıda Talmud öğrencisi buraya geliyordu. 1. Meh met z a m a n ı n d a (1413-1421) d ö n m e bir Yahudi olan ve bir derviş ayaklanmasına katılarak sonunda asılan, Torlak adıyla anı lan Samuel ün kazanmıştı. Sultan I I . M u r a t ' ı n (1421-1451) he kimbaşı olan ve soyu sürekli olarak vergiden muaf tutulan Ya hudi bir doktoru vardı. I I . Murat askerlikten muaf tutulmak için vergi ö d e m e y e n Yahudiler'den oluşan bir gayrimüslim ko lordusu kurdu (Gareba). Bizanslılar'a g ü v e n m e y e n Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) istanbul'un fethinden üç g ü n sonra As ya cemaatlerinden Yahudiler'i buraya göç etmeye çağırdı, onla ra "ev, toprak ve bağlar" vaad etti. I I . Mehmet maliye bakanını Yahudiler arasından seçmişti: Hekim Jakub; özel doktoru da y i ne bir Yahudi'ydi. Moshe H a m o n . I I : Mehmet zamanında d i van üyesi olan ünlü haham Moshe Kapsali ders verirdi. Yahudiler'in ispanya'dan k o v u l d u ğ u d ö n e m d e tahtta bulu nan ve tutucu bir kişi olan Sultan I I . Beyazıt sürülenlere kucak açtı. Babası ve selefi Fatih Sultan Mehmet, gerek Bizanslılar'a gerekse Yahudiler'e yakınlık göstermiş ve Hıristiyan Batı'dan sanatçı ve bilim adamlarını k o r u m u ş t u . Dindar Beyazıt başlan gıçta karşıt bir politika g ü t t ü . Babasından kalma t ü m tabloları saraydan uzaklaştırdı ve Hıristiyan ve Yahudi saray adamı ve memurları kapı dışarı etti. Yahudi kaynaklarına g ö r e , istan bul'un fethinden sonra k u r u l m u ş olan t ü m sinagogların kapatıl masını emretti, yalnızca fetihten önce varolan z ı m m î ibadet yer lerine izin veriliyordu. Sultan Beyazıt'ın bu politikası tahtının büyük tehlike altında o l d u ğ u bir d ö n e m e rastlamaktaydı. Kar deşi Cem Avrupa'ya kaçmıştı, Papa ve bazı Hıristiyan prensler Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u ' n a saldırmak için ondan yararlanmaya çalıştılar. D o ğ u ' d a n , iran'dan ise yeni militan Şii hanedanı teh dit ediyordu. Ancak, yine aynı Beyazıt, 1492'de Portekiz ve is panya'dan Yahudiler'i Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u ' n a yerleşmeye ö z e n d i r i y o r d u . Sultanın çağdaşı bir Yahudi şunları anlanyordu: "Sultan pek çok adam salarak t ü m imparatorlukta memurları-
30
nın hiçbir kentten Yahudilcr'i sürmeye ya da kovmaya kalkışma maları, tersine onlara kucak açmaları gerektiğini sözlü ve yazılı olarak ilân ettirdi." ( M . Lattes, yayım. Seder Elijah, Padua, 1896, 12) Sonra "(Türk imparatorluğundaki) cemaatler parça lanmaya başladılar... tutsakları kurtarmak için para ve değerli taşlar verdiler... o günlerde... soylu Moshe Kapsali, İstanbul'da çok şey yaptı... cemaatleri dolaşarak herkesi verebileceği miktarı vermeye zorladı" (agy.). Şimdi istanbul yaklaşık 30 bin Yahu di'yle Avrupa'nın en b ü y ü k Yahudi merkezi o l m u ş t u , burada 44 sinagog, yani 44 cemaat bulunuyordu. Bizans Yahudileri'nin b u g ü n k ü Yeni Cami çevresinde oturmalarına karşılık I I . M e h m e t onları H a s k ö y ' e yerleşmeye çağırmış, Beyazıt ise Haliç kıyısında Balat'ta oturmalarına izin vermişti, buradan da istan bul boğazı kıyılarına yayıldılar. Selanik'te 36 cemaat vardı. K u d ü s ' t e 1488'e d o ğ r u yaklaşık 70 Yahudi ailesi yaşıyordu; 16. yüzyılda ispanyol Yahudileri'nin gelmesinden sonra bu sayı 1500'e çıktı. Daha ö n c e 300 ailenin yaşadığı Safed'de şimdi 2 0 0 0 , Ş a m ' d a ise 1500 aile yaşıyordu. Bazı sürgünler hemen saray çevrelerinden kabul gördüler, ö r n e ğ i n Granada'dan oraya gelmiş olan ''ve padişahın, Sultan Beyazıt'ın, zamanında yaklaşık yirmibeş yıl (1493'ten beri he kim olarak) sarayda hizmet eden ve o ğ l u n u n da... Sultan Sel i m ' i n yakın arkadaşı... ve Yahudiler'i büyük tehlikelerden kur tarmak için yardıma koşan" hekim Josef H a m o n (1517'de me zarı başında yapılan k o n u ş m a n ı n metni böyledir - H . H BenSasson, Geschichte des jüdischen Volkes (Yahudi Halkının Ta r i h i ) , 2, s. 302). Anlaşılan sürülen Sefardiler arasında deneyimli demir d ö k ü m c ü l e r ve barut yapımcıları vardı. Elia Kapsali'nin bildirdiğine g ö r e , Tanrı "Yahudiler nedeniyle Türkler'i kayırımıştır... çünkü Yahudiler sayesinde Türkler büyük ve güçlü kralları yendiler... Yahudiler Türkler'e her t ü r yokedici silah, ba tarya, sahra topunu kullanmayı öğrettiler. Ve onların yardımıyla Türkler dünyanın t ü m halklarından güçlü oldular". Elia Kapsa• li'nin sözlerine devamla bildirdiğine g ö r e , Sultan Beyazıt'ın o ğ lu Sultan Selim (1512-1580), "Yahudiler'i gerçekten çok sevi yordu, ç ü n k ü onların yardımıyla diğer ulusları ezebileceğim tarketmişti... çünkü onlar kendisine büyük miktarda top ve silâh yapıyorlardı", (kendi k r o n i ğ i n d e n , J.F. Baer Jubilee Volume'de
31
K u d ü s 1960, s. 224). (16. yüzyıl başında Türkler'in M e m l û k ve tranlılar'ı yenmeleri çoğunlukla ateşli silâhların kullanılması na bağlanmaktadır, T ü r k ordusunun ateşli silâhlarla donatılması gerçekten de ispanyol Sefardiler'in, Osmanlı I m p a r a t o r l u ğ u ' n a kabulüyle hemen hemen aynı zamana rastlamaktadır.) Yahudi tarihinde yalnızca Beyazıt değil, Kanuni Sultan Süleyman da (1520-1566) vurgulanır. Kanuni, Kudüs ve Tiberias'ın surlarını yeniden yaptırmış ve daha da önemlisi Anadolu'nun bazı kent lerinde Rumlar Yahudiler'i cinayet ayiniyle (kan iftirası-çev.) suçladıklarında, böyle davaların sıradan mahkemelerde değil, yalnızca kendi huzurunda görülmesi gerektiğine karar vermiş tir. Söylendiğine g ö r e , 1526'da, Yahudi Yossef ben Shlomo, B u d a p e ş t e ' n i n anahtarını Osmanlılar'a teslim e t m i ş , ödül olarak soyu her türlü vergiden muaf t u t u l m u ş t u r . 19. yüzyılda eskisi gibi bu ayrımcılığa sahip yaklaşık 450 Alamanes yaşıyordu. Bu dapeşte'nin fethinden (1530) sonra çok Macar Yahudisi Os manlı I m p a r a t o r l u ğ u ' n a , özellikle de Edirne (Buda sinagogu) göç etti. I I I . Murat z a m a n ı n d a (1574-1595) Hıristiyan ve Yahudiler'de lüksü ö n l e m e k için yeni giyim yönetmelikleri çıkarıl dı: ipekli giymeleri yasaklandı. I I I . Mehmet z a m a n ı n d a n (1595-1603) Yahudi harem gözdesi Esther Kira tarihe geçmiş tir. I V . M u r a t ' ı n (1623-1640) Yahudiler'in cinayet ayini yap makla suçlanmasına çok kızarak, mahallelerine saldıran Hıristiyanları öldürmelerine izin verdiği anlatılır; I V . Mehmet zama nında (1648-1687) istanbul'un Yahudi mahallesinde büyük bir yangın o l d u ğ u n d a ise, padişah evsiz kalanların sarayının bahçe lerinde barınmalarına izin vermiştir. Voltaire'e g ö r e , 18. yüzyıl da Portekiz asıllı Yahudi hekim Fonseca, 30 yıl boyunca Ba bıâli'de ö n d e gelen bir rol oynamıştır. Buna karşın 1702'de Dektaban Paşa, Yahudiler'in ayaklarına yalnızca siyah deri giy melerini ve başlarına siyah bez takmalarını emretmiştir ve 1728'de Yahudiler, Yeni Cami'nin bundan böyle varlıklarıyla kirlenmemesi için Balık Pazan'ndaki evlerini M ü s l ü m a n l a r a sat mak zorunda bırakılmışlardır. 1756 da istanbul'un fethinden beri görülen en büyük yangın çıktı -bu kez de Cibali kapısı ö n ü n d e k i Yahudi mahallesinde 8000 ev kül oldu. 18. yüzyıl başlarında bir miktar ispanyol ve Portekiz Yahudisi, Viyana'ya yerleşmek üzere Osmanlı I m p a r a t o r l u ğ u ' n u terketti. Yeniçeri
3İ!
O c a ğ ı ' n ı ortadan kaldıran I I . Mahmut (1808-1839), o l m u ş t u r Yahudi tarihçilere göre üç yüzyıl boyunca İ s t a n b u l ' u n Yahudi mahallelerindeki t ü m yangınların nedeni Yeniçerilerdir. Sultan M a h m u t zamanında üç Yahudi ailesi ö n e m kazanmıştı: Gabailer, Adjimanlar ve Carmonalar. Nihayet Sultan A b d ü l m e e i t za m a n ı n d a , 3 Kasım 1839'da, Gülhane H a t t ı - H ü m a y u n ' u ilân edildi. Buna göre Yahudiler hukuksal eşitlik kazanıyorlardı.* Coğrafi
Dağılım,
Sürgün
ve
Örgütlenme
Yahudi sürgünler zamanla i m p a r a t o r l u ğ u n t ü m büyük kent lerine dağıldılar; başkent istanbul'da o l d u ğ u gibi Selanik (Os manlılar tararından I 4 3 0 ' d a fethedildi), i z m i r , Edirne'de b ü yük cemaatler oluştu. Sürekli artışa her zaman tümüyle isteğe bağlı olmayan göç hareketleri katkıda bulundu: s ü r g ü n Osman lı I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a yaygın bir uygulamaydı; ya ceza olarak ya da devlet politikasıyla ilgili nedenlerle bireyler ya da gruplar sü rülür ve zorla göç ettirilirdi; sürgün uygulamasında Hıristiyan, M ü s l ü m a n ya da Yahudi ayrılmazdı. Ö r n e ğ i n 1453'te istanbul'un fethinden sonra Pera'da (Be yoğlu) yaklaşık yüz Cenevizli aile, Haliç üzerinden eski kente ak tarıldı. T ü r k rakamlarına göre 1477'de istanbul'da 1647 Yahudi hanesi (Haushalt) vardı, yani nüfusun yüzde 11 ' i . 1535'te bu sa yı 8070'di ve nihayet 1594'te istanbul'u ziyaret eden bir İngiliz tüccar "en az 3.50 bin "den söz e d i y o r d u (kadınlar bu sayının dışındadır...). 1478'de Selanik'le ilgili ilk Osmanlı kayıtlarında hiç Yahudi yoktur, oysa 1519'da çoğu G ü n e y Avrupa kent ya da ülkelerinin adını taşıyan ve 4073 hanelik toplam nüfusun yarısın dan fazlasını oluşturan yirmidört cemaat kaydedilmiştin 1613'te nüfusun yüzde 6 3 ' ü ı ı ü oluşturmaktadırlar. Türkler'in. 1523'te Rodos'u ve 1571'de Kıbrıs'ı fethetmelerinden sonra yeni ele ge çen bölgelere, Türkler'in dışında Yahudiler de yerleştirildi. 1567 yılından bir ferman, Filistin'deki Safed valisine "1000 paralı ve 11
* Moise Franco, Essai sur L'histoire des Israelites de I'empire ottoman, 1897. 11 Bernard Lewis, Die Jaden in der islamischen Welt (İslâm Dünya sında Yahudiler), 1987, (The Jews of islam, 1984), 114.
33
12
varlıklı Yahudi'yi... tüm varlıkları ve aileleriyle b i r l i k t e " Kıbrıs'a yollaması emrini veriyordu. Ancak Safedli Yahudiler'in İstan bul'da etkili dostları vardı ve bunlar bu zorunlu göçü engelledi ler. Belgrad (1521) ve Budapeşte'nin (1526) Türkler tarafından fethinden sonra orada yaşayan Yahudi ve Hıristiyanların binlerce si Osmanlı kentlerine göç ettirildi -Edirne, izmir, Selanik ve is tanbul'a: "Yerli kâfir reaya ve Yahudiler arasında başvuran ve aile leriyle birlikte gemilere yüklenip sürgün olarak islâm topraklarına gönderilen binlerce kişi vardı. Bazı aileler (istanbul'da) Yedikule semtine yerleştirildi; Yahudiler'den bazıları Selanik'e, geri kalanı da başka yerlere g ö n d e r i l d i . " Gönüllü göçle ilgili benzer ha berlere Türkler'in Polonya'yı istila ettikleri 17. yüzyılda rastlan maktadır, istanbul ve diğer kentlerdeki kayıdar genellikle sürgün ve gönüllü gelenler için ayrı ayrı listeler içermekteydi. 13
19. yüzyılda büyük Osmanlı reformlarının bir parçası olarak, öncelikle Rum ve Ermeni cemaaderini denedeme amacını g ü d e n ve aynı biçimde Yahudi cemaaderini de kapsamına alan millet sis temine geçildi. Millet sistemine göre her dinî cemaat özerk olarak ö r g ü d e n m e k t e ve kendi dinî liderine bağlı olmaktaydı. Yahudiler Osmanlı padişahının atadığı ve yetki verdiği hahambaşma bağlıy dılar. Öyküye göre hahambcışılik Fatih Sultan Mehmet'e dayan maktaydı; 1453'te istanbul'u aldığında Fatih hahambaşı Rabbi Moshe Kapsali'yi kabul etmiş ve böylece bu makamı yaratmıştı. Osmanlı belgeleri Osmanlı împaratorluğu'ndaki Yahudi cemaat lerinin kebillchx (Ibr. "cemaat" çev.) halinde yaşadıklarını göster mektedir, her kehilla kendi mahallesinde, sinagogun çevresinde kümelenmiş ve kendi hahamım bağlı olarak yaşamaktaydı -bu ge leneksel Osmanlı kent örgüdenmesine de uyuyordu. Yahudi kchillahn çoğunlukla geldikleri ülkelerin isimlerini alıyorlardı: örneğin Edirne'de Katalonya, Portekiz, Aragonya, Budapeşte, Provens, Kastilya, Evora, Korfiı, vb. kehilla\m vardı. Bu isimler, diğer bir çok Balkan ve Anadolu adlarının yanında İstanbul'da da bulunu yordu. Edirne, istanbul ve Safed'de Macar \c Alaman cemaaderi de görülmekteydi, bazı kehillahr ibrani adları taşıyorlardı.
ı
12 agy., 115. 13 ajjy., 116. 34
15.-18. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Yahudileri
O s m a n l ı Yahudileri'nin T ü r k yaşamına kültürel katkıları başlıca üç alanı kapsamaktadır: Matbaacılık, oyunculuk ve tıp. Daha Sefardilerin gelişinden ö n c e Yahudiler hekimlik mesleğin de önemli bir rol oynuyorlardı: İtalya'dan bir Yahudi; Gaetalı Giacomo, Sultan I I . M e h m e t ' i n özel hekimiydi; sonradan M ü s l ü m a n ve vezir oldu, yaşamını Yakup Paşa olarak s ü r d ü r d ü ve ardında biri Yahudi, diğeri M ü s l ü m a n iki aile bıraktı. 16. y ü z yılda sarayda öylesine çok Yahudi hekim vardı k i , sarayın perso nel kayıtları biri M ü s l ü m a n l a r d a n , diğeri ise Yahudiler'den olu şan iki ayrı hekim grubu halinde t u t u l m u ş t u . Avrupa'dan kaçan Yahudi hekimler tıp literatürünü T ü r k ç e ' y e çevirdiler, dişhekimliği konusunda T ü r k ç e olarak kaleme alınmış en eski çalış malardan biri onlardan birine aittir. Bu hekimlerin bir b ö l ü m ü d a n ı ş m a n , tercüman ve elçi olarak da görevlendiriliyordu. Za manla Osmanlı sarayındaki Yahudi hekimlerin sayısı giderek azaldı, yerlerine Rumlar geçirildi ve bu durum Yunan bağımsız lık savaşına kadar (1821) böyle gitti. Eskiden Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u ' n d a sahne sanatı hemen hiç bilinmezdi, bir süre b ü y ü k T ü r k kentlerindeki tiyatro gösterileri özellikle Yahudiler tarafından gerçekleştirildi. Zamanla onların yerini Ermeniler aldı ve bu etkinliği modern T ü r k tiyatrosu or taya çıkana dek s ü r d ü r d ü l e r . Ayrıca Yahudiler baskı sanatını da istanbul ve Selanik'e ge tirdiler. Basım ruhsatı Arap harflerinin kullanılmaması koşuluyla veriliyordu, ç ü n k ü bu harflerin kullanılması kutsal dile hakaret sayılıyor ve çok sayıdaki hattatın varlığını tehlikeye d ü ş ü r ü y o r du. Ancak 18. yüzyılda ilk T ü r k basımevi işletmeye açıldı, bura da da Yahudi (Ermeni ve Rum) basımcılar çalıştırılıyordu. 35
O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u ' n d a 15. yüzyıldan başlayarak za man zaman k u m a ş ticaretinde önemli bir rol oynayan Yahudi tüccarlardan söz edilmektedir. Büyük d o k u m a c ı l ı k merkezleri olan Selanik, Safed ve istanbul'daki belgelerden buralardaki işyerlerinin Yahudiler tarafından k u r u l m u ş o l d u ğ u anlaşılmak tadır. Daha Avrupa'dan kitlesel göç olmadan, özellikle limanlarda çalışan Yahudi vergi alım, denetim ve başdenetim memurları vardı. Anlaşılan gerek Osmanlı g ü m r ü k hizmetlerinde gerekse Mısır'da vergi memurları ve hizmetliler, başdenetçisinden kü çük memuruna kadar çoğunlukla Yahudi'ydi: Venedik devlet arşivlerinde bulunan, D o ğ u Akdeniz ülkeleriyle ticaret yapan tüccarlara verilmiş belgelerden çoğu Ibranice yazılmıştır. O za manlar şu Yahudice-Ispanyolca özlüsöz yaygında: "Escrive de¬ recho, techo con techo, te haras yazidji del commercho" (Yanlışsız yaz, harfi harfine, böylece bir g ü n g ü m r ü k yazıcısı olur sun), anneler bunu çocuklarını ders çalışmaya ö z e n d i r m e k için söylerlerdi. Malî işlerle uğraşanlar arasında da pek çok Yahudi vardı. Sela nik, istanbul ve diğer kentlerden Yahudi tüccarların Yeniçeri Ocağı'yla y o ğ u n ilişkileri vardı. Yeniçerilerde ocağın gereksinim lerini karşılayacak, ocak bezirganı ismini alan bir görevli, bir tür levazım çavuşu ve özel girişimci bulunurdu. Bu makam ve görev babadan oğula geçerdi ve d ü z e n l e m e 1828'de Yeniçeri Ocağı'nın ortadan kaldırılmasına dek istanbul ve Selanik'teki bir kaç Yahudi ailesinin mirası kapsamındaydı. Üniformaların büyük b ö l ü m ü n ü Selanikli Yahudi dokuma fabrikatörleri sağlardı. Osmanlı eyaletlerinde paşa vekillerinin özel bir önemleri var dı: bir paşa bir eyaletin valiliğine atandığında, yanına istan bul'dan bir "vekil" alırdı, bunlar arasında birkaç Saferdi de bu lunmaktadır, istanbul'dan Osmanlı padişahlarının maiyetine gönderilmiş ispanyolca k o n u ş a n ilk Yahudiler Ş a m , Kahire ve B a ğ d a t ' d a ortaya çıktı. 18. yüzyılda Şamlı Farchi ailesi Suri ye'nin çeşitli özerk yöneticilerinin malî danışmanı olarak b ü y ü k bir saygınlığa ulaşmıştı. Bir Fransız Kapüsen rahibi 1681'de şunları söylüyordu: "Yahudiler işlerinde öylesine becerikli ve ça lışkanlar k i , insan onlarsız olamıyor. Türkler ve yabancı tüccar lar arasında üst d ü z e y d e hiçbir aile yok k i , ister mallara değer
36
biçmek ve kalitesini saptamak, isterse tercümanlık ya da her ko nuda danışmanlık yapmak için hizmetinde Yahudiler'i çalıştır m a s ı n " , (Michel Febura, Teatro della Turchia, [Türkiye'de T i yatro], Venedig, 1681). Ancak maliyeci Joseph Nassi'nin ölü m ü n d e n sonra (1597) bir daha hiçbir Yahudi Osmanlı İmpara tor! u ğ u ' n d a böylesine riskli görevler almadı. Ve Osmanlı Impar a t o r l u ğ u ' n u n 16. yüzyılın sonlarıyla 19. yüzyıl arasındaki ç ö küş dönemiyle birlikte Osmanlı Yahudileri'nin durumu da k ö tüleşti. Yahudi hekimler ve Rumca adıyla "kira", hanım denen ve Harem'e mal ve hizmet veren Yahudi kadınlar varlıklarını bir süre daha korudular. 17. yüzyıl sonlarında her i k i grup da orta dan kalktı. Edirne'den
Gelen Mektup
.
'
Yahudiler'in Osmanlı t m p a r a t o r l u ğ u ' n d a k i yaşamla ilgili an lattıkları hemen tümüyle olumludur. Herhalde bu konudaki en eski açıklama (15. yüzyılın ilk yarısı) Almanya'da d o ğ m u ş , Edir ne'ye yerleşmiş bir Fransız Yahudisi'nin ünlü mektubudur: "Kardeşlerimizin Almanya'da çektikleri ö l ü m d e n de beter çileleri, gündelik olaylar durumuna gelen acımasızca yasaları, zorla vaftizleri, sürgünleri anlattılar... Ben, Frankfurt'tan gelme, Almanya'da d o ğ m u ş ve orada ö ğ r e t m e n l e r i n eteğine yüz sür m ü ş olan Isaak Zarfati size sesleniyorum: Türkiye hiçbir eksiği olmayan bir ülke. Kabul ederseniz sizin için iyi olur. M ü s l ü manlar arasında yaşamak Hıristiyanlar arasında yaşamaktan daha iyi değil mi? Burada en şık kumaşları giyebilirsiniz. Burada her kes kendi incir ağacının ve asmasının altında huzur içinde yaşa yabilir. Oysa Hıristiyanların dünyasında çocuklarınıza iyice hır palanmalarını ya da yere bere içinde kalmalarını g ö z e almaksı zın kırmızı ya da mavi bile giydiremiyorsunuz. B u y ü z d e n , yok sul bir halde ve paçavralar içinde dolaşmanız gerekiyor... Oraya bizim mi diyorsunuz? Hayır, orası onların... Ey Israiloğulları neden uyuyorsunuz? Kalkın ve bu lanet olası ülkeyi terkedİn!"
1 4
,
, .
14 Bernard Lewis, a.ßy., 125. 37
. . •,;,:,:;.[.,„
Bir yüzyıl sonra Portekizli Yahudi Samuel Usque şöyle yaz maktaydı: İnsanın en b ü y ü k tesellisi "kıyılarını yalayan, Tan rı 'nm rahmet değneğiyle b ö l ü ş t ü r d ü ğ ü denizler gibi sınırsız T ü r k ülkesidir... Burada ö z g ü r l ü ğ ü n kapıları Yahudiliğin ko runması için sürekli a ç ı k t ı r . " Ancak zaman zaman Yahudiler'e karşı biraz katı önlemler alınıyordu, ama bunlar tam uygulanmıyordu. 30 Mart 1600 ta rihli mektubunda bir ingiliz gezgin, İstanbul'da, kentte "gerek Yahudiler'in gerekse R u m l a r ' ı n ince kumaştan giysi ya da çakşır giyemeyeceklerinin..." ilân edildiğini yazıyordu. Bir yüzyıl sonra bir Fransız ziyaretçi şunları anlatmaktaydı: "Efendi hazretlerinin emrindeki Hıristiyan ya da Yahudiler'in terlikleri kırmızı, mor ya da siyah. Bu emir öylesine kesin ve bu na öylesine titizlikle uyuluyor ki insan her bir kişinin dinini... ayaklarından anlayabiliyor." 15
16
Sabetay Sevi
(1626-1678)
16. yüzyılda Yahudiler arasında mesih umudan yoğunlaştı, Yahudi yazarlar bunu çoğunlukla Osmanlı I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a k i mutlu yaşam koşullarına bağlama eğilimindedirler: Burada ya şam öylesine güzeldi k i , cennet elle tutulacak kadar yakın görü n ü y o r d u . En sivrilmiş kişiler i z m i r l i Sabetay Sevi ve peygamberi Gazali N a t h a n ' d ı r . Osmanlı I m p a r a t o r l u ğ u ' n d a k i Yahudiler'i çok u m u d a n d ı r a n Sabetay Sevi T ü r k makamlarınca tutuklanmış ve şehitliği ya da Müslümanlığı seçmek zorunda bıraktırılmıştır. Sabetay Müslümanlığı kabul etmiş, bu, cemaati üzerinde yıkıcı bir darbe etkisi yaparken hahamların etkisini de güçlendirmiştir. Osmanlı
İmparatorluğu
'nda Yahudi
Düşmanlığı
Yahudiler'e yönelik d ü ş m a n c a eylemler hemen her zaman Hıristiyanlar tarafından düzenlenmiştir. Cinayet ayini suçlaması başlangıçta seyrek g ö r ü l ü y o r d u , Fatih Sultan Mehmet böyle da-
15 agy. 16 ady. 38
valann yalnızca İstanbul'daki divana getirilmesini emretmişti. 16. ve 17. yüzyıllarda birçok padişah benzer emirler vermişler dir. Ancak 19. yüzyılda hemen hepsi Avrupa ve Hıristiyanlardan kaynaklanan bu suçlamalar artmıştır, i l k zamanlarda, Ortaç a ğ i n ortalarında, Hıristiyan d ö n m e l e r bu suçlamaları islâm dünyasına taşıdılar. Osmanlılar'ın Avrupa'ya yayılması ve istan bul'un fethiyle çok sayıda Rum-Ortodoks Hıristiyan, Müslü man egemenliği altına girdi. B u bölgelerde cinayet ayini efsane si belli aralıklarla -özellikle de Paskalya z a m a n ı n d a - çevreye ya yılıyordu. Modern Yahudi düşmanlığı denen olgu İslâm d ü n y a sına ancak 19. yüzyılda girdi ve gerek Batılı elçiler, konsoloslar ve tüccarlar, gerekse papaz ve misyonerler tarafından alabildiği ne yayıldı. 19. yüzyılda -bu d ö n e m d e O s m a n l ı Imparatorluğ u ' n d a 300 bin Yahudi yaşıyordu (karşılaştırma olarak: Alman ya'da 550 bin, Avusturya-Macaristan'da bir b u ç u k milyon, Rus ya'da d ö r t milyon, Birleşik Devleder'de 250 bin Yahudi yaşı yordu)- Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u ' n d a cinayet ayini suçlamaları neredeyse gündelik bir olay niteliği kazandı. B u yeni Yahudi düşmanlığının ilk dramatik d o r u ğ a ulaşması 1840'daki Şam Olayı'chr. Bir Kapüsen rahibi olan Peder Thomas uşağıyla birlikte ansı zın, ardında iz bırakmaksızın ortadan k a y b o l m u ş t u . Bir Yahudi berber ikisini öldürmekle suçlandı, işkenceden sonra da itiraf etti. Fransız . Konsolosu Ratti-Mento'nun yüreklendirmesiyle Kapüsen Manastırı'ndaki rahipler, ikisinin de Yahudilerin ayin amaçları için öldürüldüklerini ileri sürdüler. Fransız Konsolo su'nun zorlamaları üzerine Osmanlı Valisi pek çok Yahudiyi t u tuklatarak işkence ettirdi. Benzer bir olay aynı yıl Rodos'ta ya şandı -bu kez kışkırtan Rum tüccarlardı. Her iki olay bir Yahu¬ di-ispanyol Purim (Nazar Bayramı-çev.) şarkısında anılan aşağı daki padişah fermanına yol açtı: "Yahudiler'e karşı k ö h n e bir önyargı b u l u n m a k t a d ı r . Cahil ler Israiloğulları'nın kanını ekmek mayasına katmak üzere insan kurban ettiklerine inanmaktadırlar. Bu boş inancın kurbanı ola rak Şam ve Rodos Yahudileri'ne, i m p a r a t o r l u ğ u m u z u n uyrukla rına diğer insanlar tarafından işkence edilmiştir... Daha yakınlar da Rodoslu birkaç Yahudi istanbul'daki mahkeme tarafından suçsuz b u l u n m u ş t u r . . . Ayrıca Yahudilerin t ü m din kitapları I b -
39
ranice'yi çok iyi bilen yetkili kişilerce incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda Musevilerin değil insan kanı, hayvan kanı bile kul lanmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Yahudiler'e karşı kul lanılan şiddetin tümüyle iftiralara dayandığı sonucuna vardık. Uyruklarımıza d u y d u ğ u m u z sevgi suçsuzluğu kanıtlanmış olan Musevi halkı da kapsadığından onların asılsız iddialar ne deniyle baskı görmelerine izin veremeyiz, tersine diğer uyrukla rımızın sahip o l d u ğ u t ü m hak ve ayrıcalıklardan yararlanmaları nı i s t e r i z . . . " 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'daki Yahudi düşmanı ya zıların ilk Arapça metinleri yayımlandı: çoğunlukla Fransız ca'dan çeviriler. Başlıca neden Fransız Dreyfus olayıydı. 1898'de Fransızca'dan birçcviri, "Dreyfus Olayı ve Gizli Ne denleri", yayımlandı. M ü s l ü m a n Türkçe ve Arapça basının bir b ö l ü m ü ise yüzbaşı Dreyfus'u savunuyordu. O s m a n l ı makamla rı da ilk kez 1869'da Beyrut'ta yayınlanan Yahudi düşmanı dinî bir b r o ş ü r ü n yayılmasını engellediler; bu Hıristiyanlığı kabul et miş Moldavyalı bir hahamın Musevi dininin k o r k u n ç yanlarıyla ilgili s ö z d e itiraflarını içeren Fransızca'dan bir çeviriydi. İkinci broşür 'The Levant Herald'u\ Kahire muhabiri tarafından sağ lanmış, yine Fransızca'dan bir çeviriydi. Ancak o d ö n e m i n M ü s lüman dünyasındaki en önemli aydın ve dinî liderlerinden biri, Raşid Rida, Fransa'daki Yahudi düşmanı kışkırtmalara kararlılık la karşı çıkmış ve yüzbaşı Dreyfus'u s a v u n m u ş t u r . Osmanlı ma kamları da 1869'da yayımlanan broşürü yasaklamakla kalmamış, Yahudi karşıtı alıntıları yayımlayan gazeteleri de birçok kez ge çici olarak, kapatmışlardır. 1856'da Müslümanlarla M ü s l ü m a n olmayanların eşitliğini karara bağlayan b ü y ü k reform fermanı ilân edilmiştir. Üst düzey bir Osmanlı memuru olan Cevdet Pa şa çeşitli cemaatlerin tepkilerini şöyle kaydetmiştir:, 17
"... Bu fermana göre M ü s l ü m a n olan ve olmayan t ü m uy ruklar b ü t ü n haklarda eşit tutulacaklardı. Bu Müslümanlarca çok olumsuz karşılandı... Birçok M ü s l ü m a n homurdanmaya başladı: ' B u g ü n babalarımızın, dedelerimizin kanıyla kazanılmış kutsal ulusal haklarımızı yitirdik.' İslâm t o p l u m u n u n egemen
17 Moise Fraııco, agy., 156 ve dev.
40
toplum o l d u ğ u bir d ö n e m d e kutsal hakları elinden alındı... M ü s l ü m a n olmayanlara gelince, onların... egemen toplumla eşit haklar kazandıkları b u g ü n çok sevinçli bir g ü n d ü . Ancak patrik ler ve diğer dinî liderler hiç sevinmemişlerdi... Eskiden Osmanlı devletinde cemaatler birinci sırada M ü s l ü m a n l a r , sonra Rumlar, sonra Ermeniler ve sonra da Yahudiler olmak üzere aşamalı ola rak sıralanırken şimdi hepsi de eşit d ü z e y e getirilmişti. Bazı Rumlar buna karşı çıkıyor ve şöyle diyorlardı: ' H ü k ü m e t bizi Yahudiler'le aynı kefeye koydu. Biz Islâmın e g e m e n l i ğ i n d e n memnunduk'." (Benjamin Braude, Bernard Lewis, Christians and Jews in the Ottoman Empire [Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u n d a Hıristiyan ve Museviler], 1982, I , s. 30.) Osmanlı ülkelerinde kan iftirası tekrar tekrar ortaya çıkıyor du: Halep'te (1810, 1850, 1875), Antakya'da (1826), Ş a m ' d a (1840, 1848, 1890), Trablussam'da ( 1 8 3 4 ) , Beyrut'da (1862, 1874), Davr al Qamar'da (1847), K u d ü s ' t e (1847), Kahire'de (1844, 1890, 1901, 1902), Mansourah'da (1877), iskenderi ye'de (1870, 1882, 1 9 0 1 , 1902), Port Said'de (1903, 1908), Damanhur'da ( 1 8 7 1 , 1873, 1877, 1892), istanbul'da (1870, 1874), Büyükdere'de (1864), Kuzguncuk'ta (1866), Balat'da ( 1 8 6 9 ) , Eyüp'te (1868), Edirne'de (1872), izmir'de (1872, 1874), Marmara'da ( 1 8 7 2 ) , daha da sık olarak Yunan ve Bal kan bölgelerinde. (Iran ve Fas'ın -yaygın Yahudi düşmanlığına karşın- herhalde Hıristiyanların az olması nedeniyle bu özel suçlamadan uzun süre haberi olmadı.) 20. yüzyılın başlarında bazı Yahudiler siyasal bir rol oynama ya başladılar. Söylendiğine göre bu kez de dışarının, yani i n g i liz Büyükelçisi Gerald Lowther'in katkısıyla 1908'deki J ö n T ü r k devriminde Yahudiler'e belirleyici bir rol yüklenmekte ve bu da Jön T ü r k etkinliklerinin Selanik'te yoğunlaşmış olmasıyla "gerekçelendirilmekteydi". Bu t ü r öyküler başlangıçta Hıristiyan-Ermeni, Rum ya da Arap-Hıristiyan gazetelerinde g ö r ü l ü yordu ve 1911'de T ü r k basınına da girdi. Birinci D ü n y a Savaşı sırasında islâm dünyasına yönelik müttefik propagandasında ye niden kullanıldı. Gerçekten de bu konuda özellikle iki Yahudi önemli rol oyamıştır: Devrimden ö n c e ve devrim sırasında J ö n T ü r k kurullarında b u l u n m u ş olan Albert Carasso (Karasu) ve öncelikle de Jön T ü r k h ü k ü m e t l e r i n d e birçok kez Maliye Ba-
41
kanlığı yapmış olan maliyeci Cavit Paşa bir d ö n m e y d i . 1908'deki ilk T ü r k parlamentosunda 147 T ü r k , 60 Arap, 27 Arnavut, 26 Rum, 14 Ermeni, 10 Slav ve 4 Yahudi vardı. Bu dağılım sonradan da az çok sabit kalmıştır. 19. ve 20. Yüzyıllarda
Osmanlı
Yahudileri
Bu arada Osmanlı Yahudileri'nin ekonomik d u r u m u sürekli kötüleşmiştir. Anadolu kentlerindeki -örneğin, İ z m i r , AydınYahudiler'in çoğu düzinelerce ailenin çok dar mekânlara sıkış mış bir durumda o t u r d u ğ u iç avlularda, "cortijo"larda yaşıyor du. Ö r n e ğ i n Aydın hahamı karısı ve çocukları ve evli o ğ l u n u n ailesi ile birlikte 3x4 metrelik tek bir odada yaşıyordu. Anado lu'dakiyle karşılaştırıldığında İstanbul Yahudileri'nin büyük b ö l ü m ü n ü n durumu daha iyiydi. "Zengin" bankerler, tüccarlar ya da bir meslek ö ğ r e n m i ş olanlar Beyoğlu, Haydarpaşa, Kadıköy ve Kuzguncuk'ta oturuyorlardı. Ancak ç o ğ u n l u ğ u n yaşam ko şullarını karakterize eden iki Yahudi semti Balat ve H a s k ö y ' d ü . Bu Yahudi "getto"lan yalnızca yoksulluk değil, aşırı nüfus yığıl ması anlamına da geliyordu. Bunun bir nedeni D o ğ u l u Yahudi ler arasında yaygın olan erken evlenme geleneğiydi (kızlar 14, erkekler en geç 18 yaşında; İ z m i r ' d e n 29 yaşındaki bir büyük baba d u y u l m u ş t u ) . Yine Bursa da 1883'te 2179 Yahudi yaşı yordu, 1886'da sayıları 600 kişi artmıştı bile, 1990'de 3500 kişi olmuşlardı. İ s t a n b u l ' d a 1886'da 40 bin, 1904'te 65 bin, İz mir'de 1886'da 20 bin ve 1904'te 35 bin Yahudi yaşıyordu. Bu aşırı nüfus artışının ikinci bir nedeni de, özellikle istanbul ve : Edirne'ye yakın Balkan ülkeleri ve Rusya'dan olan göçlerdi. Yüzyılın sonunda Romanya'dan g ö ç çok fazlaydı. Ancak çoğu kişi için Türkiye; Birleşik Devletler, Filistin, Kanada, G ü n e y : Amerika ve bazı Afrika ülkelerine gitmek üzere gelinen bir yer di. American Jewish Yearbooks (Amerikan Yahudi Yıllığı) g ö r e , 1899-1912 yılları arasında yaklaşık 8 bin Yahudi T ü r k i y e ' d e n Birleşik Devleder'e göç etmiştir. 1
Kötü beslenme ve hijyenik koşulların b o z u k l u ğ u , kentlerde ki, özellikle de İstanbul ve izmir'deki (1893), Yahudi mahalle lerini zamanın salgınlarına yatkın kılıyordu. 1900'de Bursa'da beş Yahudi ç o c u ğ u n d a n d ö r d ü çiçekten öldü.
42
Osmanlı Yahudileri'nin eğitim düzeyi çok d ü ş ü k t ü : ö r n e ğ i n 19. yüzyılın 8 0 ' l i yıllarında 3 bin kişilik Aydın Yahudi cemaatin den ancak iki genç adam T ü r k ç e okuma-yazma biliyordu. 1866'da istanbul'da yalnızca 66 Yahudi ç o c u ğ u n a T ü r k ç e ö ğ retildiği söylenir: Yahudi okullarında çocuklara Ladino ve İbranice öğretilirdi. Kuşkusuz Türkiye'deki Yahudi cemaatleri yalnızca yoksullar dan o l u ş m u y o r d u , yine de en çok rastlanan meslekler şunlardı: seyyar satıcı, eskici, kazan tamircisi, ayakkabı boyacısı, kibrit sa tıcısı ve saka. izmir'deki 3 bin 500 Yahudi ailesinden yaklaşık bini yoksuldu. 1912 yılından bir belge, iyi durumdaki Yahudi l e r i n hâlâ oynamakta oldukları rolü ortaya koymaktadır: o d ö nemde kırk özel banker kaydedilmiştir, ancak bunlar arasında tek bir T ü r k - M ü s l ü m a n yoktur, isimleri belirtilenler arasında 12 Rum, 12 Ermeni, 8 Yahudi ve 5 Levanten ya da Avrupalı bulunmaktadır, istanbul'daki 36 borsacıyı içeren listede ise 18 Rum, 6 Yahudi, 5 Ermeni sayılmaktadır (ve yine tek bir T ü r k bile yoktur). 19. yüzyıldan bir yazar, U b i c i n i , şöyle yazmakta dır: "Ancak Türkiye'deki Yahudiler giderek eğitim ve ö ğ r e t i m den zevk almaz oldular. Rumlar onların izinden gidip Avrupa dillerini ö ğ r e n m e y e başladıklarında, onlar tarafindan yerlerin den edilme korkusu kamçılayıcı olmaktan çok, bir t ü r kayıtsızlık yarattı ve böylece giderek Babıâli ya da kalemlerdeki t e r c ü m a n lık ve diğer kazançlı memurluklardan kovulduklarını gördüler. Sonraları -imparatorluğun g ü m r ü k ve maliyesinde ya da paşala rın ev y ö n e t i m i n d e - sahip oldukları daha küçük görevler bile Ermeniler tarafindan ellerinden alındı. Diğer cemaader, Hıristi yan ve Müslümanlar, Avrupa dil ve koşullarını giderek daha faz la öğrenirken onlar edilgin kalmayı s ü r d ü r d ü l e r . . . " 18
1860'da Paris'te kurulan Alliance Israélite Universelle (Ev rensel israil Birliği) Osmanlı Yahudileri'nin d u r u m u n u inceledi, burada (Marmara kıyısında istanbul yakınlarındaki) Silivri ken tiyle ilgili rapor ilginçtir: 1907'de kentin nüfusu 7 4 8 6 ' y d ı , bu nun 2 0 2 4 ' ü Yahudi, 2 0 1 9 ' u Rum, 1950 si M ü s l ü m a n , 950'si Ermeni ve 5 4 3 ' ü çeşitliydi. 400 Yahudi ailesi Yahudi mahalle-
18 Bernard Lewis, ajjy.,\2& 43
sinde yaşıyordu. Alliancc görevlileri bunlardan 282'sinin mesle ğini şöyle kaydetmişti: 130 seyyar satıcı, 50 ayakkabı boyacısı, 40 saka, 20 bakkal, 12 kazan tamircisi, 4 kasap, 3 kuyumcu, 2 ayakkabı tamircisi, 2 sarraf, 1 deri tüccarı, 1 camcı, 7 kumaşçı, 3 berber, 3 meyhaneci, 2 h ü k ü m e t memuru, 1 taşçı, 1 karton kutucu. 400 aileden yalnızca 12'sinin "güvenli bir yaşam"ı var dı. D u r u m Bursa, Tire ya da Aydın'da da aynıydı. Ö r n e ğ i n Bursa'da bazı Yahudilerin ipekli üretim ticaretinde önemli bir yeri olmakla birlikte ç o ğ u n l u k g ü n ü g ü n ü n e yaşıyordu. 19. yüzyılın sonlarına d o ğ r u artık Türkiye'deki "tipik" Yahudi banker, sarraf ya da manifaturacı değil, seyyar satıcıydı. Ö r n e ğ i n Silivri'de sey yar satıcıların ç o ğ u kentten pazar sabahlan ayrılıyor ve ancak cumaları Sebt g ü n ü için dönüyorlardı, izmir'de pek çok Yahudi mevsimlik tarım işçisiydi. Özellikle t ü t ü n endüstrisinde y o ğ u n dular (istanbul, Selanik ve i z m i r ) . 20. yüzyılın başlarında İstan bul'daki t ü t ü n endüstrisinde 500 Yahudi çalışıyordu, bunların y ü z d e 50'si kadın ve ç o c u k t u ( İ s t a n b u l ' d a bunların ç o ğ u Galata Aşkenazi cemaatinden g e n ç kızlardı). 1900'de Bursa'daki ipek endüstrisinde yaklaşık 200 Yahudi genç kız çalışıyordu. Kadın ların çalışması yöreden yöreye farklı değerlendiriliyordu: i z mir'de uygunsuz görülmesine karşılık Silivri'de çoğu kadın ça lışmaya giderdi, burada 200 g e n ç kız dantel ü r e t i m i n d e çalışı yordu, istanbullu zengin Yahudi aileleri hizmetçilerini ç o ğ u n lukla Silivri'den getirtirlerdi. Başkentin en yoksul Yahudi semti Balat'ta oturanların yarısı t ü t ü n işçisi, cam silici, börek sancısı ya da hizmetçiydi. Kentin 19. yüzyıl sonundaki yaklaşık 1000 "endüstri k u r u l u ş u " n d a n 3 1 i Yahudi girişimcilere aitti. Mimar, avukat, doktor ve m ü h e n d i s l e r arasındaki Yahudi-Hıristiyan oranı 60 Yahudi'ye karşılık 1052 Hıristiyandı (istanbul'da top lam 300 binin üzerinde). 19. yüzyıl sonlarında Bursa'daki ipek endüstrisinin büyük b ö l ü m ü Ermeni ya da R u m l a r i n elindeydi. Alliance'nm asıl etkinliği, İ s t a n b u l , Selanik, Bursa, Çanakka le, Aydın vb. yerlerde okullar kurmaya yönelikti. Bunlarda ö ğ renciler - Talmud ve Tevrat'ın tersine- modern eğitim g ö r m e k te, T ü r k ç e dışında öncelikle "uygarlığın yeğlenen dili" Fransız ca öğrenmekteydiler. Türkiye'deki Yahudi cemaatinin bu "Fransızlaştırılması", özellikle 1908'den sonra Selanik, İstanbul ve İ z m i r ' d e Fransızca çıkan gazete sayısındaki artışı açıklamakta
44
ve Yahudiler'e ekonomik yaşama daha y o ğ u n biçimde katılma olanağı vermekteydi. Ç ü n k ü , örneğin t ü t ü n tekelinde iş bulmak için Fransızca bilmek kesinlikle zorunluydu. 1876'da Alliance, Aşkenazi öğrencileri için Galata'da bir Alman-Yahudi okulu Goldschmidt okulu - kurdu. Ancak t ü m çabalara karşın T ü r k ç e dersi hep yetersiz oluyordu: 1890'da istanbul'daki Hasköy Er kek Okulu gerçekten T ü r k ç e eğitim yapılan tek okuldu, bunun da başlıca nedeni ö ğ r e t m e n azlığıydı; çoğu ö ğ r e t m e n Fransa'dan geliyordu ve bunu yapabilen de azdı. D u r u m ancak 1908 devri minden sonra değişti. Sonra, örneğin Bursa'daki gibi, birkaç meslek okulu açıldı. Abraham Galante'nin bildirdiğine g ö r e , 1915'te istanbul'da 500 Yahudi zanaatçı yetiştirildi (marangoz, elektrikçi, makinist, vb.). Nihayet Alliance tarımsal eğitim için de çaba harcadı, ancak bu alanda pek başarılı olamadı. O s m a n l ı Yahudileri 'nin gerileyişinin son evresi Selanik'in 1912'de Yunan ordusu tarafından işgaliyle başlar. 1914'te ise Birinci D ü n y a Savaşı başladı. O n yıllar sonra da Selanikli Yahu diler (Rodos ve Korfiı'da o l d u ğ u gibi) nasyonal sosyalistler ta rafından sürüldü ve yok edildi. 1 8 8 0 - 1 9 0 8 Arasında O s m a n l ı Kentlerindeki Yahudi N ü f u s u (1000 olarak) 1 9
Edirne istanbul Dimetoka Manastır Rodos Selanik
1880 15 40
1885 12 40
1890 15 40
1895 15 40
30
30
36
45
1900 15 40 0,9 6 3 60
1905 17 65 0,9 6 4 75
1908 17 65 0,9 6 4 90
19 Paul Dumont, Jemish communities in Turkey (Türkiye'deki Yahudi Cemaatleri), 1982, sayısal veriler belgelerle birlikte Alliance...'den alınmıştır. Ayrıca bkz.: Abraham Galante, Histoire desjuifs d'Ana, tolie, 1937-1939 ve Histoire desjuifs d'tstanbul, 1941-1942. Osmanlı Imparatorluğu'ndaki Yahudi tarihinin araştırılmasında ta punun özel bir önemi vardır: toprak, nüfus ve gelirle ilgili denetle me raporları. Budapeşte'den Basra'ya kadar her sancak için bu kayıdar bulunmaktadır (İstanbul ve Ankara arşivlerinde 1500 cilt).
45
Aydın Bursa Kasaba Çanakkale Manisa İzmir Tire Halep Beyrut Hayfa Şam Yafa Kudüs Safed Tiberias Bağdat
2,45
3
2
2
2
25
25
25
10,2 1,2
10,2 1,2 0,8 ,,.8.,
10 3 1 8
!:
3 3 2,73 2 23
25
10 3 1 10 3 30
30
35
• : 'i
30
26
3 3,5 0,85 2,7 2 25 1,2 10 3 1 10 3 40 6,5 4 40
3,5 3,5 1,05 2,9 1,7 35 1,5 12 "> 0 1,3 12 3,5 40 7 7,7 40
3,7 3,5 1,1 2,1 35 1,5 12 5 1,6 12 5 40 7 7 45
1520-1530 arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük kentlerindeki nüfusunun bağlı olduğu dinlere göre listesi: Kentler istanbul bursa edime ankara a rina tokat konya sıvaş araybosna manasur üsküp sofya selanik serez tırhala larisa nikopol
Müslümanlar Hıristiyanlar 9517 5162 6165 69 3338 522 277 2399 . 11 2286 818 701 1092 22 261 750 1024 640 171 630 200 471 238 : 1229 989 671 357 301 343 693 75 468 775 :
Museviler 1647 117 201 28 -
34 12 -
2645 65 181
-
Toplanı H 16.326 6351 4061 2704 2297 1519 1114 1011 1024 845 842 709 4863 1093 625 768 1343
* Mark Alan Epstein, The ottoman jewish communities and their rol in thefifteenthand sixteenth centuries (Osmanlt Tahudi Cemaatleri ve 15. ve 16. Tuzyillardaki Rolleri), 1980, Bernard Lewis, agy. 46
Filistin Sorunu, Osmanlı ve Osmanlı Politikası
Yahudileri
;,iH; ;! ri^Mi;;!':
Osmanlı Filistin'inde Siyonist koloniler 1882'de başladı; o d ö n e m d e buraya Rus t m p a r a t o r l u ğ u ' n d a n 3-4 bin, Yemen, K u zey Afrika, Orta Asya ve Osmanlı eyaletlerinden de yaklaşık 5 bin Yahudi geldi. Osmanlı makamları bu göçleri yeni bir "Er menistan" ya da "Makedonya" doğacağı korkusuyla kaygıyla iz liyor ve bunları engellemeye çalışıyordu. Filistin'e Yahudi g ö ç ü n ü yasakladılar ve Osmanlı olmayan Yahudiler'e toprak satışını sınırladılar. Ancak göç yasağı katı değildi: yalnızca sürekli yer leşmeye izin verilmiyordu, Osmanlı bürokrasisindeki boşluklar pek çok Yahudi'nin "yasağı" delmesine olanak veriyordu, so nunda Osmanlı makamları 1901'de uzunca bir süredir yerleş miş t ü m yasadışı g ö ç m e n l e r için bir tür af çıkardı. 1908'deki J ö n T ü r k devrimi d u r u m u pek fazla değiştirmedi. H a t t â 1 9 H ' d e siyonizm sorunu İstanbul parlamentosunda tartışma konusu bile oldu. T ü r k Yahudileri'nin b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u bile siyonizme karşı kayıtsız ya da olumsuzdu. Hıristiyan-Protestan bir Arap, Najir Nassar, Filistinliler'i ve genelde Araplari "Siyo nist tehlike"ye karşı uyaran ilk kişi oldu. 1909'da al-Karmal gazetesini kurdu ve 1911'de Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u açısından tehlikelerine işaret ettiği, sanıldığı kadarıyla siyonizm konusun daki ilk Arapça kitabı yayımladı (Siyonist Hareketin Tarihi, Amaçları ve 1905 Yılına Kadarki Gelişimi). 1909'da T ü r k ga zetecisi Yunus Nadi, istanbul'da "Kahrolsun Siyonizm, Temelli ve Sonsuza Dek" isimli makalesini yayınladı. Nadi, siyonizmin özellikle Alman Yahudileri tarafından desteklendiğini ve D o ğ u ' d a k i Alman etkisine ö n c ü l ü k görevi yaptığını yazıyordu. Bu na karşılık diğer M ü s l ü m a n yazarlar siyonizmden saygıyla s ö z ediyorlardı. Yahudi-siyonist ayrımı üzerinde pek durulmuyor, buna karşılık T ü r k -ve Arap- yazarlar O s m a n l ı ve yabancı Yahu diler arasında titizlikle ayırım yapıyorlardı. O yıllar içinde, doğal olarak Filistin sorunuyla ilgili siyasal anlaşmazlık, Hıristiyanların yerleştirdiği Yahudi düşmanlığına ve azınlıklar arasındaki çıkar çatışmasına Yahudilerie Arap M ü s l ü m a n l a r arasındaki ilişkileri bozucu başlıca etken olarak eklen di. (Ancak bu gelişmeler konumuzun dışında kalmaktadır.) Is-
47
rail devletinin kuruluşundan ö n c e , 1941-1948 yılları arasında Irak, Suriye, Mısır, G ü n e y Arabistan ve Kuzey Afrika'da pek çok kargaşa yaşandı. 4 0 i ı yılların sonuyla 5 0 i i yılların başı ara sında bu ülkelerden kitlesel bir Yahudi göçü oldu. Fas'daki 300 bin Yahudi'den geriye yaklaşık 19 bin, Yemen'deki 55 bin Ya hudi'den ise ancak bin kişi kalmıştır. T ü r k i y e ' d e bir zamanlar 80-90 bin kişilik o l d u ğ u tahmin edilen Yahudi cemaati g ö ç so nucu yaklaşık 23 bine inmiştir.
T Ü R K İ Y E ' D E A L L I A N C E O K U L L A R I (1908) Toplam Yahudi Nüfus (Allia ııce'a göre) Kent Edirne Aydın Bursa Kasaba ; '• Kavala ; istanbul Balat Galata !' Kuzguncuk Goldschmidt Okulu Hasköy Ortaköy Çanakkale Dinıetoka Gelibolu Janina Manisa Manastır Rodos Rodosto Selanik Halk Okulu izmir Halk Okulu Seres Üsküp 1
!
1
17.000 3.700 3.500 1.100 1.800 65.000
Kız Okulları Erkek Okulları Kuruluş Öğrenci Kuruluş Öğrenci sayısı tarihi sayısı tarihi (1908) (1908) 1867 1894 1886 1887 1905
1.106 222 335 79 112
1875 1875 1879
3.000 900 2.500 3.500 2.100 6.000 4.000 1.500 90.000 35.000 1.200 1.300
1870 1904 1889
551 90 150
1905
127
359 1882 235 1879 178 1880
352 352 201
1879 250 1874 454 1877 1881 269 1882 1878 206 1888 Karma okul, kuruluş: 1897/182 öğrenci Karma okul, kuruluş: 1905/219 öğrenci 1904 413 1904 1892 186 1896 1895 1903 180 1902 1901 199 1904 461 1875 1873 270 1897 1897 312 1878 1873 1898 219 Karma okul, kuruluş: 1901/114 öğrenci 167 1905 1902
372 215 146
142 126 142 175 437 225 351
104
Kaynak: Bulletin de I'A.I. U., 1908, s. 151-176.
• •:>!':!y 49
':T»tÏ
1908'DE Ç I R A K L I K Ö R G Ü T L E R İ ( E R K E K Ç O C U K L A R ) Kuruluş Tarihi
Kent Aydın
'••''^
1901 1878
,, Bursa
1893
İstanbul
1871 '
!
'
1
Toplam Çırak Sayısı
2 doğramacı, 1 sepici, 1 çinko işçisi, 1 ağaç
•• ••''••i oymacı
Edirne
Meslekler
r-.ı;i.-,
ı.-.i
.
5
1 doğramacı, 1 ince marangoz, 2 döşemeci, 1 tornacı, 1 sandıkçı, 2 nakkaş, 3 demirci, 5 dökümcü, 5 tekerlekçi, 3 sobacı, 2 süpürge¬ ci, 2 matbaacı
33
3 nakkaş, 3 dökümcü, 1 bakırcı, 1 demirci, 2 matbaacı, 3 doğramacı, 2 sandıkçı, 1 na kışçı
16
10 ince marangoz, 4 bacacı, 1 yaldızcı, 2 nakkaş, 3 saatçi, 5 mücevherci, 1 heykeltraş, 1 mermerci, 4 makinist, 1 kuyumcu, 4 döşe¬ meci, 2 tornacı, 2 matbaacı, 1 oymacı 43
Janina
1905
5 doğramacı, 6 demirci-makinist
11
Kırk Kilise
1897
1 demirci, 1 terzi
2
Manisa
1893
2 tekerlekçi, 1 demirci, 1 tornacı, 1 doğra macı, 1 ince marangoz
6
Rodos
1902
3 doğramacı, 2 demirci
5
Rodosto
1896
2 doğramacı, 1 çizmeci, 1 ayakkabı tamircisi
4
Selanik
1877
4 ayakkabı tamircisi, 1 tekerlekçi, 4 sandıkçı, 1 sandalyeci, 3 demirci, 22 doğramacı, 7 mermerci, 1 kuyumcu, 7 ağaç oymacı, 3 dö şemeci, 3 matbaacı, 1 fıçıcı, 1 kurutucu
58
1 demirci, 4 doğramacı, 5 heykeltraş, 1 tor nacı, 1 fıçıcı, 7 dökümcü, 3 makinist, 1 ayakkabı tamircisi, 3 matbaacı, 1 saatçi
27
İzmir
1878
Kaynak: Bitiktin de I'A.I. U., 1908, s. 177-181. 50
G E N Ç K I Z L A R I N ÇALIŞTIĞI A T Ö L Y E L E R (1908) Kent Edirne Bursa İstanbul Selanik îzmir
,. „ ' 1
! 1
(
1
;
' 'iji;
Kuruluş Tarihi
Çırak Sayısı
1890 1898 1908 1887 1884
22 15 8 350 56
:;.
•
V^.M
'
Kaynak: Bulletin de I'A.I.U., 1908, s. 177-181 BİR ÖRNEK: EDİRNE'DEKİ Y A H U D İ Z A N A A T Ç I L A R (1897) ı i Zanaatlar
terzi - ! tenekeci veya so bacı koyun kırkıcı tuğla örücü veya kaba işçi şekerci peynirci ayakkabı tamircisi erkek terzisi doğu tarzı terzi ciltçi kasketçi sobacı içki üreticisi çilingir veya soba cı ince marangoz marangoz camcı lokantacı eczacı
Aileler tarafından
Alliance tarafin-
Haftalık Gelir
kurulan işler
dan kurulan işler
(Frank olarak)
Usta
Çırak
Usta
78
54
5
138
20-40
27
44 60
25
1
70 60
6-10
9
30
1
15
15
18 20
7
6-15
10
15 15 9
1
7
7
6-10
8
6 6-42 8-18
6 19 11
60 25 44 12 15 31 7 5 9 19 7 6 7 13 5
4
Çırak
60 56 44 37 35 31 23 20 21 19
3 1 12 4
3 3 5
1
1
7 4
51
Toplam
15 15 15 14 13 11
Dağılım Ortalama
I...
;
Aileler tarafından Alliance tarafından kurulan işler
Zanaatlar
Usta
saatçi berber firıncı-şekerci boyacı/ temizleyici sandıkçı döşemeci keçeci badanacı aktar bakırcı araba marangozu kalaycı/bakırcı yaldızcı/çerçeveci terazi yapımcısı maden tasfiyecisi doğramacı fıçıcı matbaacı gömlekçi hattat makinist eğerci/koşumcu takunyacı sandalyeci bıçakçı süslemeci fotoğrafçı
Çırak
Usta
6 6 7
: