cizgiliforum
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz. Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz... Teşekkürler. Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara. TÜRKİYE Beyazay Derneği www.kitapsevenler.org www.kitapsevenler.com e-posta:
[email protected] Zeki Bingöl _ Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği tarayan Yusuf Alparslan Zeki Bingöl Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği T#qan W yayıncılıkI Togan Yayınları Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği Araştırma İnceleme Yazarı Kapak Tasarım Dizgi ve Sayfa Tasarımı Baskı 1. Basım ISBN Togan yayıncılık Bizim Avrasya Yay. Turz. İnş. ve San. Tic. Ltd. Şti. 03 03 Zeki Bingöl Salih Koca Veysel Coşkun Çalış Ofset Tel.: (0 212) 482 11 04 2007 / İstanbul 978 - 9944 - 337 - 02 - 01 BİZİM AVRASYA YAY. kuruluşudu Klodfarer Cad. Memişoğlu Ap. 27/2 Sultanahmet / İSTANBUL Tel.: (0 212) 518 22 94 © Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan TOGAN YAYINLARI'nın ve yazarın izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz. Zeki Bingöl Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği T«qan V/yayıncılık I A>dalet mülkün temelidir. M. K. ATATÜRK Haklıların haksız, haksızların haklı olduğu ülkede mahkumlar gardiyan, gardiyanların mahkum olduğu cezaevi. İşte o yer Bayrampaşa. İçindekiler 1. Bölüm : Cezaevi Personeli Piknikte....................................9 2. Bölüm : Bayrambaşa Cezaevi............................................13 Cezaevinde Yaşamını Yitirenler..........................28 Görüşmeler Başlıyor............................................31 Halkın Hukuk Bürosu.........................................33 Koridorda Silahlar Konuştu................................37 Altın Tabancalı Kabadayı....................................38 Cezaevi Müdürü Araştırmak İstedi....................40 3. Bölüm : Cezaevini Tanıma ve Ölüm Oruçları..................51 Bayrampaşada Af İsyanı......................................66
Ölüm Orucu Direnişinin Kabul Ettirdiği Talepler...........................................................69 Tutuklu Temsilcileri ile Heyetler Arasında Yapılan Görüşmeler.......................................75 Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu ile Yapılan Görüşme............................................84 Aydınlarla Yapılan Görüşme...............................85 Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi ile Yapılan Görüşme.......................91 Bakanlığın Yetkilendirdiği TTB Temsilcisi ve M. Bekaroğlu ile Yapılan Görüşme...............97 Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu ile Yapılan Görüşme..........................................102 7 İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ile Yapılan Görüşme..............................................................1^4 4. Bölüm : Cezaevleri Mevzuatı..........................................H3 5. Bölüm : Cezaevleri Operasyonu (Hayata Dönüş).........135 Hüzbullah Usulü Beden Eğitimi.......................138 Çatıda Mikro Kamera........................................140 Saltanatın Resmi................................................154 Kaleşnikof Bulundu...........................................155 6. Bölüm : Operasyon Sonrası Soruşturmalar....................170 7. Bölüm : ...................................................................... .......205 8. Bölüm : ...................................................................... .......208 9. Bölüm : Adli Bölüme Müdahale Kararı..........................219 10. Bölüm : Cezaevinde Kanun Hakimiyeti Sağlanıyor.......247 11. Bölüm : Adli Bölüme Müdahale......................................257 12. Bölüm : Cezaevine Huzur Geldi.....................................273 13. Bölüm : Operasyonlara Katılan Personele Para Veriliyor .298 14. Bölüm : ........................................................................ .....306 8 1. Bölüm Günlerden 10 Haziran 2006 bir zamanlar isyanlarda kan, şiddet, ölüm ve belirsizliğin adresinde hep beraberdiler aynen bugün olduğu gibi. Bayrampaşa cezaevi artık huzur doluydu. Mimarları da beraberdiler. Halen yargıtay üyesi olan eski Cezaevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, Başsavcı vekili Metin Şentürk, Cezaevi Müdürü Bahtişen Er, ikinci müdürler ile infaz koruma memurları ve aileleri ile emekli olan eski İstanbul Başsavcısı Ferzan Çitici ile emekli binbaşı Zeki Bingöl.. Bu kitapta anlatılan olayları bire bir yaşayan herkes birkaç arkadaş dışında burada biri Cezaevi Müdürü Duran Ceylan ve tayin olan müdür yardımcıları ile memurlar ve Jandarmadan kahramanlar. İşte bu kitap onların eseridir. Neler yaşandı, neler.. O gün bir araya gelindi ve sohbet konusu da tabi ki Bayrampaşa Cezaeviydi. Piknik artık her sene Haziranda yapılmaktaydı. Basında geçen bu haber her şeyi özetliyordu. Gardiyanlar Stres Attı! İstanbul Bayrampaşa Cezaevi gardiyanları, savcılar ve diğer personel Geleneksel Pikniklerinde bir araya geldiler. 9 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği
İstanbul'un Bayrampaşa ilçesindeki 4 bin civarında mahkumun bulunduğu, Sağmalcılar Cezaevi personelinin geleneksel olarak her yıl yaptığı pikniğin 4 ncüsü heyecanlı geçti. Cezaevi Müdürü Bahtışen Er ve Cezaevi savcısı Metin Şentürk un organize ettiği, cezaevi personeli ve ailelerini tanıştırmak ve kaynaştırmak için tertip edilen Piknik'te sanatçılar konser verdi. Personel ve yakınlarının halay çekip eğlendiği açık hava pikniği Durusu Terkos da yapıldı. 10 Zeki Bingöl 500 ailenin katıldığı piknikte, mangal partisi yapıldı, içkiler içilip temiz havada stres atıldı. CENGİZ ÎMREN'DEN KONSER Piknikte Cengiz İmren, Faruk Tuncel, Cengiz Kurtoğlu, Aydın Aydın, Çılgın Sedat konser vererek, savcı, gardiyan ve yakınlarını eğlendirdiler. Pikniğe Yargıtay Üyesi ve eski Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, İstanbul e. Başsavcısı Ferzan Çitici, 19 Aralık 1999 da ki Hayata Dönüş cezaevi operayonunu yapan emekli jandarma Binbaşı Zeki Bingöl de katıldı. Bingöl o tarihte B. Paşa da jandarma tabur komutanıydı. PLAKET VERİLDİ Konser sonunda İstanbul Başsavcı Vekili ve Cezaevi Savcısı Metin Şentürk ile Müdür Bahtışen Er, konser veren ve pikniğe emeği geçenlere teşekkür plaketi verdiler. Gardiyanların moral için, zaman zaman bu tür şenlik ve ye11 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği mekler tertip etmeye devam edeceği belirtildi. (HABER & RESİM DURSUN BORAN) 12.06.2006 16:43:00 Nasıl bu noktaya gelindi 11 Eylül 2001 tarihinde sadece Amerika'ya saldırı olmamıştı. Bayrampaşa Cezaevinde son operasyon da yapılmıştı. Hatta İstanbul Başsavcısı Ferzan Çitici "Asıl Hayata Dönüş Operasyonu şimdi yapıldı." diye özetlemişti. Geçmiş yad edilirken, Bayrampaşa Cezaevinde hayatını kaybedenler, yaralanan savcı, müdür, infaz koruma baş memuru, infaz koruma memurları, görevli askerlerimiz ve devletin hakimiyetinde olan ve maalesef devlet hakim değil diye feveran eden devlet yetkililerimizin yarattığı kaosta kalmış olan tutuklu ve hükümlüler anılıp yürekler dağlanmıştı. İşte yaşananlar sır olmaktan çıkmalı ve halkın bunu bilmesi gerekirdi. Bunda herkes hemfikirdi. Ülkemizin bir daha böyle olaylara sahne olmaması ^u^\ bf< ^ ^~ 12 2. Bölüm Osmanpaşa cezaevi yoktu. Her ne kadar tayin emrinde öyle yazsa da. Ama Bayrampaşa Cezaevi vardı. İşte atama yapılan yer burasıydı. Türkiye'nin tek tabur seviyesinde cezaevi birliği buradaydı. Yüzbaşı Z. artık burada görevliydi. Taburun istihbarat, harekat ve eğitim subayı olmuştu. Tabur komutanı binbaşı D. E. üç senedir burada görevliydi. Modern görünümlü uzun boylu sessiz biriydi Kim bilir bu cezaevinde nelere şahit olmuştu? Birinci sevk bölük komutanı yüzbaşı H. P. bölük komutanları arasında en kıdemli olanı o idi. Astsubaylıktan subay olmuştu. Konuşkan işini çok iyi bilen sıcak ve içten davranışıyla hemen karşısındakiyle diyalog kurabilen birisiydi. O da üç seneden beri orada görevdeydi ve İstanbul'daki bütün adliyelere tutukluları götürüp getirmekten sorumluydu. Sık sık meşhur tutuklularla adliyede görüntüsüne rastlanıyor yani bir bakıma medyatik biri. İkinci sevk bölük komutanı üsteğmen A.E. kısa boylu ama sert mizacıyla etrafında otoriter biri. Onun görevi ise tutukluları tedavi olacak sağlık kuruluşlarına götürmek ve orada muhafazasını sağlamaktı. Ketum biriydi. Kolay kolay güvenmezdi karşısındakine mutlaka haklı sebepleri vardı. Üsteğmen A. E. de astsubaylıktan subay olan biriydi tıpkı yüzbaşı H. P. gibi. Silahlı kuvvetlerde bu gibi subaylara bazıları farklı bakardı gerek içinden çıktıkları astsubaylar gerekse harbiye mezunu subaylar. Ama ikisi de birinci sınıf su13
Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği baydılar. İşlerini iyi yapmaktaydılar. Birinci koruma bölük komutanı ise yüzbaşı O. A. idi.bekardı. Evlenecekti. Hazırlık yapmaktaydı. Ve medyada Bayrampaşa Cezaevi diye bilinen Kapalı cezaevinin dış korumasından sorumluydu. Birde yüzbaşı A. vardı. Çoğu kimse bilmez ama Bayrampaşa'da iki ceza evi vardı. Bu da Özel tip cezaeviydi. O da bu cezaevinin dış korumasından sorumlu bölük komutanıydı. Ve astsubaylıktan subay olmuş biriydi, görevinde beşinci seneye girecekti. Kim bilir nelere şahit olmuştu. Ceza evinin iki nizamiyesi vardı. Biri herkes tarafından bilinen ve kapalı cezaevinin kullandığı A kapısı denen yerdi. Hep gazetelerde burasının fotoğrafı çıkardı. Diğer B kapısı ise özel tip cezaevinin kullandığı kapıydı. Pek meşhur olamamıştı. Kırmızı şahinle gelen yüzbaşı Z. özel tip cezaevi kapısından yani B kapısından arabasıyla Kisiroğlu'nu getirmişti. Yüzbaşı A. o gün nöbetçi amiriydi. İlk tanışan o olmuştu yüzbaşı Z. ile ve uzun yoldan gelen Kisiroğlu'na emaneten o bakacaktı. Zaten o da köpeklerden hoşlanıyordu. Kendisi de iki kangal köpek getirmiş ve onları besliyordu. Artık ona emanet etmişti. Nasıl olsa birkaç gün sonra görev başı yaptığında tekrar kavuşacaklardı. Aradan su gibi geçen bu birkaç günde yüzbaşı Z. hem dinlenmiş hem de eşyalarını cezaevince kendisine tahsis edilen lojmana yerleştirmişti. Lojmanın bir cephesinden cezaevi ve bahçeleri ile bölüklerin binaları gözüküyordu. Kapalı cezaevinde yaklaşık iki bin dört yüz civarında, özel tip cezaevinde ise bine yakın tutuklu vardı. Sadece birinci ve ikinci sevk bölükleri ile karargah takımı erleri betonarme binalarda barınıyordu. Birinci ve ikinci koruma bölükleri ise prefabrik binalardaydı. Bu binalarda sonradan çekilmiş kalorifer tesisatı kışın ısıtmaz yazın ise sıcak ve rutubetten erler uyuyamazdı. 14 Zeki Bingöl Tutuklular biraz daha şanslı gibi görünüyordu. Hatta Bayrampaşa devlet hastanesinin büyük kısmı cezaevi içinde bırakılmış ve tutukluların hizmetindeydi. Birde cezaevlerinde müdüriyete bağlı revirler ve doktorlar vardı. Buralarda tedavisi mümkün olmayan hasta tutukluların ise İstanbul'un bütün hastanelerinde tedavisi yapılabiliyordu. Askerlerin ise ya Balmumcu'daki jandarma dispanserinde yada diğer asker hastanelerinde tedavisi yapılmaktaydı. Birliğin burnunun dibinde bulunan hastaneden yararlanması ise sadece sempatik olarak yapılabiliyordu. Yüzbaşı A. ve ikinci sevk bölüğünde görevli üsteğmenin eşleri de bu hastanede hemşireydiler. Kapalı cezaevine yeni bir müdür tayin olmuştu. Kendisi İsparta'dan gelmişti. Ama Bayrampaşa cezaevinde müdür olmak kolay değildi. Kısa bir süre sonra o da tayin oldu. Yerine ikinci müdürlerden Y.bey vekalet edecekti. Daha sonra Amasya cezaevi müdürü M. Bey tayin olacaktı. Özel tip cezaevi müdürü D. bey ise uzun yıllar adalet bakanlığında hizmeti olan biriydi. Ve kendi tabiriyle mahpusha-neciliğin inceliklerini iyi biliyordu. Ceza evinin yönetiminden sorumlu başsavcılık ise İstanbul baş savcılığı idi. Evet başsavcı F. Ç. idi. Hükümetler gelir giderdi ama o hep başsavcıydı. Çok meşhur biriydi. Başsavcı vekillerinden birini de cezaevinden sorumlu tayin etmişti. Bir de devamlı cezaevinde bulunan ve mümessil savcı F. bey vardı, iri yapılı Adana'lı biriydi. Parmağında iri altın bir yüzük taşırdı. Candandı. İdari işlerden her ne kadar İstanbul adliyesi sorumlu ise de işlenen suçların adli açıdan soruşturmasın da Eyüp adliyesi yetkiliydi. istanbul bölge komutanı ise tuğgeneral E. H. idi. Eski jandarma genel komutanıyla akrabaydı. Çevresi geniş bir komutandı. istanbul jandarma alay komutanı albay H.İ. T. idi. Binba15 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği şılığında jandarma subay okulunda öğretmenlik yaptığı için bir çok subay onu tanır ve severdi. O sınıftan generalliğe terfi edecek biriydi. Zaten o yüzden İstanbul'a alay komutanlığına tayin edilmiş istikbali parlak biriydi. Zaten o sene general olmuştu. İstanbul'un batı yakasından sorumlu alay komutan yardımcısı ise yarbay M. A. idi.
Yarbay M. A.'dan önceki alay komutan yardımcısı albay S. D. idi şu an ise Kütahya alay komutanıydı. Yarbay M. A.'dan sonra bu göreve albay Z. getirilmiş sonra bu albay terörist başı Apo'nun muhafazasından sorumlu olarak Bursa bölge komutanlığı emrine tayin olmuştu. İstanbul jandarma alay komutanının doğu yakasından sorumlu başka bir yardımcısı da vardı o da yarbay Z. C. idi. Daha sonradan batı yakasından sorumlu alay komutanlığına getirilmişti. Birde merkezdeki birliklerden sorumlu alay komutan yardımcısı albay M. P. vardı. Jandarma teşkilatı İstanbul'a önem veriyordu. Vali ise Erol Çakırdı. Türkiye'de en önemli gündemlerden biri de cezaevi sorunuydu. İsyanlar cinayetler hep buradaydı. Bu dönemde adalet bakanı Hikmet Sami Türk, cezaevleri genel müdürü Ali Suat Ertosun idi. Cezaevlerine hakim değiliz diye açıklama yapan bakanlar, devlet adamları vardı. Cezaevinde mafya hakim. Terör örgütlerin kampı.. Daha neler neler, insanlar cezaevine girmekten değil cezaevinde soyulmaktan, öldürülmekten korkuyordu. İşin ilginç yanı ise şikayet edenler bu durumu düzeltmekten sorumlu idiler. Ama şikayetten başka bir şey yapmamışlardı. Yıllarca süren bu düzensizlik sonunda cezaevlerini dipsiz bir kuyu haline getirmişti. 16 Zeki Bingöl Cezaevi ile ilgili mevzuat; cezaevinin dış korumasını jandarma yapacak iç düzeninden ise adalet bakanlığı personeli sorumlu olacak diyordu. Ancak cezaevi idaresi jandarmadan talepte bulunursa cezaevine jandarma girecek ve düzensizliğe el koyacak ve sonra cezaevi idaresine tekrar teslim edecekti. Cezaevi personeli adalet bakanlığı personeli adli görev olarak, jandarma personeli ise mülki görev olarak icra ediyordu. Jandarma bu görevi yaparken vali adına yapıyordu. Ama hiçbir kimse cezaevi gibi bir ateşle oynamak istemezdi. Ancak adalet, içişleri ve sağlık bakanlığı tarafından bir protokol imzalanmış ve işler sanki daha iyi yürüyecek sanılmıştı. Aslında buna gerek de yoktu. Çünkü sorun kurallarda değil kuralların uygulanmamasındaydı. Zira bir tutuklu için kendi annesinin fotoğrafını baş ucuna asması bir ödül idi bu ödülü de cezaevi idarecileri disiplinli tutuklulara vermesi gerekirken bu kural dahil hiç bir şey işlemez hale gelmişti. Suç kimdeydi? Cezaevi personeli 450 yada müdür seviyesindekiler 650 milyon maaş alırken istanbul'da bu parayla nasıl geçineceklerdi. Bu nedenle bazı memurlar bulaşıkçılık, türkücülük de olmak üzere ikinci bir iş yaparak idare etmeye çalışıyorlardı. Yada tutuklularla illegal ilişki içine giriyorlardı. Sorumlu oldukları tutuklular ise ya trilyonlar kaldırmış ekonomik güce sahipler yada siyasi temaslarıyla zaten kendi bakanlıklarının en üst seviyedeki yöneticilerine ulaşabiliyorlardı. Terör tutukluları ise çok daha vahimdi. Koğuşlarda görevli memurlar gelince tutuklular üst araması yaparak içeri alıyorlar ve onları bir yere götürüp başlarında nöbetçi dikiyorlardı. Bir önceki memurları da ondan sonra serbest bırakıyorlardı. Yani doğal rehineydiler. Bu durum 1996 yılında ki ölüm orucunu bitirmek için verilen ödünlerden sadece biriydi. Bir de sanki arama yapıyor gibi düzenli tutanak tutuluyor ama arama 17 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği yapılmıyordu. Yapılan anlaşma gereği jandarma da çağrılmıyordu. Bu anlaşmayı zamanın İstanbul başsavcısı F. Ç. yapmıştı. Gizli saklı değildi bu durum gazetelere haber konusu olmuştu. Tutukluların isteklerini yazdı olarak verdikleri ültimatom yayınlanmıştı. Cezaevi memurları büyük tehdit altındaydılar. Jandarma personeli ise pek farklı değildi, istanbul'da yüzde onu lojmanlarda oturabiliyordu. Hele Bayrampaşa cezaevinde görevli olanlar ise sadece altı subay hariç diğerlerinin hepsi kiradaydılar. Geçim derdi bir yana tıpkı onlar da cezaevi memurları gibi zor durumdaydılar. Ama Bayrampaşa cezaevi suçlular için cennetti. Neden mi?
Bir gaspçı eğer dışarıda olsa gasp yapmak için adam kovalayacak yakalayacak ve gasp yaptıktan sonra polisten ve jandarmadan kurtulacak, barınacak yer arayacak yada karnını doyuracak belki de hastalanacak yaralanacak tedavi olacak işte bu zordu. Ama cezaevinde sizin gasp yapacağınız kişiyi zaten devlet sizin ayağınıza getiriyordu. Ortam da hazırdı, yakalanma derdiniz yoktu. O yüzden koğuşlar yılların ihmali yüzünden o mafyanın bu mafyanın yada o örgütün veya şu örgütün koğuşu olmuş onların adıyla anılıyordu. Siz cezaevine gi-recekseniz baştan bu gruplardan birine diyet ödüyor koruma sağlıyordunuz. Hatta hatırlı insanları araya sokarak bu koğuşları ele geçirmiş gruplara emanet ediliyordunuz. Bu hatırlı kişilerin bazen bir bakan yada bir general olması hiç de garipse-necek bir şey değildi. Bazen cezaevindeki bu gruplar paralı bir tutuklu geldiğinde rekabet ediyorlar cezaevi idaresine bizim koğuşa vereceksiniz gibi tehditlerde ve direktiflerde bulunuyorlardı. Bazen cezaevinde nüfuz sahibi olmak için silahlı çatışmaya bile girebiliyorlardı. Bu olaylar da gazetelere manşetten giriyor ve o suç grubunun propagandası haline geliyordu. Zeki Bingöl Koğuşlarda herkes ayakbastı parası adı altında koğuş ağasına haraç ödüyordu. Sigara veya başka şey satın alacaksanız koğuş ağasının işlettiği ve cezaevinin demirbaş dolapları kullanılarak oluşturulmuş kantinden alacaktınız. On lira olan şeyler burada yirmi liradan satılıyordu. Bu dükkanların kirası elektrik gideri veya gelir vergisi yoktu ama çok karlıydılar. Bir de uyuşturucu ticareti, nasıl olsa yakalanma derdi yoktu. Fişek tabir edilen bir içimlik esrar sarması paralı yol girişlerinde yada Beyoğlu'ndaki kıraathanelerde beş milyon liraya satılırken burada stokların durumuna göre dört beş katına satabilirdiniz. Yani piyasada bir kilo esrar iki milyar lira ise cezaevinde kırk milyara kadar para getiriyordu. Hele telefon çalıştırmak çok para kazandırıyordu. Bir tutuklu geldiğinde eğer paralı ise kendisi ilk günler hoş karşılanır ve yakınlarıyla telefon konuşması sağlanır, iyilik yapılıyormuş gibi. Ama kısa bir süre sonra telefon artık başkalarından gelir tutuklunun yakınlarına eğer şunu vermezseniz yada bunu ödemezseniz diye başlardı..sonra işkence, görüşe çıkarmama, duruşmaya göndermeme işte Bayrampaşa buydu artık. Bir de silahlar vardı. Bazen silahlar konuşur Hamza Kılıç gibi adliyede konuşanı sustururdu. Yada Kenan Ali Gürsel olayında olduğu gibi yarım saatte yedi kişi ölürdü. Bu kalın duvarlar kimleri hatırlıyor acaba diye sorsanız size belki de; Hüseyin Heybetli, Dündar Kılıç, İdris Özbir, Murat Sincar, Sedat Şahin, Mehmet Köymen, Sedat Peker, Mehmet Karamehmet, Şadi Özpolat, Ercan Kartal, Dursun Karatas, Aydın Hanbayat, Cübbeli Ahmet Hoca, İbrahim Cici, İngiliz Holiganı bıçaklayan genç, Ali Yaprak, Metin Kaplan, Ferhan Güllü, Tanju Çolak, Murat Demirel'in avukatı, Saral-lar, Recep Tayip Erdoğan gibi çok tanınmış misafirleri bir çırpıda sıralardı ama bu duvarlar suskundu. Sırları hep kendisine saklardı. 18 19 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği Hatta yüzbaşı Z. de daha ilk okulun ilk sınıfında okurken babası ve amcası da burada yatmıştı. 1974 genel affıyla çıkmışlardı. Bir defa amcasının ve babasının ziyaretine daha dokuz yaşındayken gelmişti şimdi aradan yirmi altı sene sonra cezaevine ikinci kez görev için gelmişti. Bayrampaşa cezaevi zıvanadan çıkmıştı. Bazı gazete haberleri ise bu durumu çok açık şekilde ortaya koyuyordu: Murat Sincar, ifade verdiği savcıya cezaevindeki faili meçhul cinayetlerin eski Bayrampaşa cezaevi Savcısı Necati Öz-demir'in direktifiyle işlendiğini söyledi. Sincar, Ozdemir'in kendisine cezaevinde tabanca verdiğini de iddia etti DEMET BİLGE İSTANBUL -Bayrampaşa Cezaevindeki olaylarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen idari soruşturma çerçevesinde Sincar aşireti üyelerinden Murat Sincar'ın ifadesi alındı. Sincar, ifadesinde cezaevindeki faili meçhul cinayetlerin eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Ozdemir'in direktifiyle işlendiğini öne sürdü. Korumalarıyla birlikte istanbul Adliyesi'ne gelen Sincar, Cezaevlerinden Sorumlu Başsavcıvekili Nusrettin Çelik'e üç saat boyunca ifade verdi.
Adliye çıkışında açıklama yapan Sincar, cezaevindeki faili meçhul cinayetlerin sorumlusunun Ozdemir olduğunu iddia etti. Kendi isteğiyle ifade vermeye geldiğini söyleyen Sincar, "Necati Ozdemir Kurtuluş Palular ve Recep adlı kişilerin öldürülmesi için direktif verdi. Daha sonra öldürttüğü adamın avukatlığını yaptı" dedi. İki yıl önce de Ozdemir'in cezaevine silah sokmasıyla ilgili ifade verdiğini belirten Sincar, konuyla ilgili tüm bilgilerin istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çi-tici'nin elinde olduğunu söyledi. "Biz delikanlı gibi geldik ifade verdik. Gelip o da hesabını versin"diyen Sincar, "Ozdemir inşallah Sincar ailesine mal olmaz. Ben ceremesini çekerim. 10 yıl kesinleşmiş cezam var. Adliye önünden bir kez daha sesleZeki Bingöl niyorum. Adam gibi gelsin konuşsun" diye konuştu. Sincar, Ozdemir'in cezaevinde kendisine de silah verdiğini öne sürdü. Canlı yayında tartışma Murat Sincar'ın daha önce yattığı cezaevlerindeki konfor'u ve silahlı fotoğrafları ilk kez Radikalde yer almış ve savcılık bu konuda soruşturma açmıştı. Sincar, geçen hafta da özel bir TV kanalında yayımlanan programa telefonla katılarak, Ozdemir hakkında şok iddialarda bulunmuştu. Sincar, Özdemir'i cezaevine silah ve uyuşturucu sokmakla suçlayarak, "Bildiklerimi açıklarsam, Özdemir'i asarlar"demişti. Sincar'ın iddiaları karşısında Necati Ozdemir canlı yayında programı terk etmişti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir'i, görev yaptığı dönemde "görevini kötüye kullandığı"gerekçesiyle 5 ay hapis ve 2 ay 15gün memuriyetten men cezalarına mahkum etti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Özdemir'e verdiği hapis cezasını paraya çevirdi, daha sonra da cezalarını erteledi. Alman bilgiye göre, Yargıtay 4. Ceza Dairesi, eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Ozdemir'in "görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle yargılandığı davada kararını açıkladı. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kararında, Necati Ozdemir'in, Bayrampaşa Cezaevi Savcısı iken, kapalı cezaevi ve tevkifevleri mutfakları ile jandarma koruma taburunun yemekhane, tuvalet ve banyolarının tamiratını Antep'ten getirttiği mermer ustasına yaptırdığı belirtildi. Eski Savcı Ozdemir'in inşaatla ilgili olarak ihale işlemlerini usulüne uygun şekilde uygulamadığı bildirilen kararda, Ozdemir'in ihale komisyonu kurmadığı, ilan yaptırmadığı, ihale sonucu sözleşme imzalamadığı kaydedildi. Kararda, "Ozdemir'in, pazarlık usulü olarak dahi nitelendirilmeyecek bir şekilde her şeyi tek başına yaparak, bunun sonucu ödemesi gereken paranın alınması için yanıltıcı belge düzenlettirmek suretiyle yasaya aykırı işlemlerde bulunduğu ve görevini kötüye kullandığı anlaşılmıştır" denildi. 20 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği Ceza ertelendi. Kararda, Özdemir'in "görevde yetkiyi kötüye kullandığı"gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 240/2. maddesi uyarınca 6ay hapis ve 3ay süreyle memuriyetten men edilmesine karar verildiği belirtildi. Özdemir'in cezasının, TCK'nın "ceza indirimini" öngören 59. maddesinin uygulanarak 5 ay hapis ve 2 ay 15gün memuriyetten men cezalarına indirildiği bildirilen kararda, hapis cezasının da ağır para cezasına çevrildiği kaydedildi. Necati Özdemir'in toplam 2 milyon 216 bin 666 lira ağır para cezasına çarptırıldığı kaydedilen kararda, "sanığın şahsi hali, sabıkasız olması, yargılama aşamasındaki olumlu tutum ve davranışı nedeniyle kendisine verilen cezaların ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği kanaatine varıldığından", verilen cezaların 647sayıh Cezaların infazı Hakkında Yasa'nın 6. maddesi uyarınca ertelendiği belirtildi. Kararda aynı davada yargılanan Sermer Granit ve Mermer Sanayi A. Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yaprak'm beraatine karar verildiği bildirildi. Cezaevinde direniş İSTANBUL — Afin gündeme gelmesi için Bayrampaşa Ce-zaevi'nde sayım vermeme, avukat ve yakınlarıyla görüşmeme şeklinde direniş başlatıldı. istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, Bayrampaşa Cezaevinde bulunan adli tutukluların, af yasasının tekrar gündeme gelmesi için dört gün önce sayım vermeme, avukat ve yakınlarıyla görüşmeme şeklinde direniş başlattıklarını bildirdi.
istanbul Adalet Sarayı'nda basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Çitici, yapılan görüşmeler sonucu, tutukluların hareketlerinin idareye karşı olmadığını söylediklerinin ve durumun kamuoyuna duyurulmasını istediklerinin öğrenildiğini kaydetti. Başsavcı Ferzan Çitici, tutukluların, af yasasının yeZeki Bingöl niden kamuoyu gündemine gelmesi halinde eylemi bitireceklerini belirttiklerini ifade etti. Örgütlerin merkezi cezaevi Kadük olan kanunlar suç ve suçluyu besledi. Ceza ve ıslah özelliğini kaybeden cezaevleri suç üretim merkezi haline geldi. Örgütlü suç odaklarının koyduğu kurallarla yönetilen cezaevlerine devlet değil, korku hâkim oldu. Organize örgütlere adaletin gücü verildi Cezaevlerinde örgütlenen suç odaklan, dört duvar arasında, elde ettikleri gücü, teknolojinin yardımıyla dışarıya çok kolay yansıtabiliyor. Karagümrük Çetesi'nin elebaşı Nuri Ergin, Eskişehir cezaevinden verdiği talimatla Afyon cezaevindeki adamlarına ulaşıyor. Ve Sabancı cmayetinin tek faili olan tetikçi Mustafa Duyar'm ölüm emrini veriyor. Cezaevinden verilen talimatla cezaevinde öldürülen Mustafa Duyar, Sabancı cmayetinin talimatım da, 1995yıhnda Bayrampaşa cezaevinde tutuklu bulunan yasadışı örgüt lideri Ercan Kartal'dan alıyordu. Bu bir rastlantıdan çok, örgüt evi haline getirilen cezaevlerinin bugünkü ürkütücü yapışım ortaya koyan bir gerçekti. Aym gerçek, 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan ölüm oruçlarıyla da bir başkayönüyle ortaya çıkıyordu. 16Mayıs 1996tarihinde Ümraniye cezaevinde başlayan protesto eylemleri, Bayrampaşa cezaevindeki siyasi kısmın koordinasyonu ile kısa sürede yurt çapmdaki cezaevlerine yansıdı. Yasadışı örgüt lideri Ercan Kartal, tutuklu bulunduğu Bayrampaşa cezaevinden verdiği talimatla tüm yurtta ölüm oruçlarım organize edip devletle pazarlığa oturuyordu. Ümraniye, Ulucanlar derken, bir anda tüm yurttaki cezaevlerinde ayaklanma başlıyor ve devlet yine Bayrampaşa ceza evi siyasi kısmında.pazarlığa oturuyor, ölümlere rağmen sonu22 23 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği 24 Zeki Bingöl ve bize bilgi aktar. Biz seni bir yıl içinde çıkarırız' demiş... Yıl-dırım'm ölümüne devrimci adalet karar verdi..." Terörist Ceza Kanunu Yıldırım, ihbarıyla birçok kanlı eylemi önlemişti ancak o korunamadığı için artık yaşamıyordu. Ailesi ise tehdit altında, korku içinde yaşam mücadelesi veriyor. Ancak, kendi ülkelerini bölmeye çalıştıkları ve kendi ülkelerinin anayasal düzenini kanlı eylemlerle yıkamaya çalıştıkları iddiasıyla yargılanan mahkûmların bulunduğu terör koğuşunun 'Terörist Ceza Kanunu' da oldukça ilginçti, "ihanet hiçbir yerde hiçbir toplum tarafından affedilemez... Yıldırım, aynı koğuşta kalan dava arkadaşlarının moralini bozup örgüte karşı bozgunculuk ve kışkırtıcılık yapıyordu" şeklinde yapılan açıklamada yer alan gerekçeler, ihanetin 'ihanete' bakış açısını ve kendinden olmaya-nayaşam hakkı tanımayan bir ideolojinin gerçek yüzünü ortaya çıkarıyordu. Terör koğuşlarında Yıldırım'ın cinayeti de ne ilk, ne de sondu. 23 Eylül 1996 tarihinde izmir Buca cezaevinde bulunanya-sadışı örgüt üyesi 26yaşındaki ibrahim Sertel de örgüt arkadaşları tarafından şişlenip iple boğularak öldürüldü. Sertel'in cesedinin üzerinde, Ajan ve işbirlikçi tavrı yüzünden Sertel'i cezalandırdık'yazılı bir not bulunmuştu, infazı, Sertel'in en yakın arkadaşı Recep Erdal Arıkan 'm üstlenmesi de ayrı bir anlam ve mesaj içeriyordu. 'Geri dönüşü olmayan bir yolda' hem kendinizden, hem de arkadaşınızdan sorumluydunuz. Aynı tarihlerde, Ankara cezaevi terör koğuşunda tutuklu bulunan Fatma Özyurt, aynı gerekçelerle koğuş arkadaşları tarafından boğularak öldürüldü. 'Silahlı eyleme hayır' diyerek örgüte başkaldıran Latife Ereren'in infazı ise akıllara durgunluk verecek nitelikteydi. Bayrampaşa cezaevinde 5 Mart 1995 sabahı, örgüt liderinin yazdığı metni kamera karşısında oku25
cu gene bir başarı olarak niteliyordu. Tıpkı 1996 ve öncesinde olan isyanlardaki gibi. Terör koğuşlarında adalet Terör suçlularının bulunduğu koğuşlarda hak ve hukuk kayıtsız şartsız koğuş mümessillerinin inisiyatifinde. Adalet Bakanlığı bir asırdır cezaevlerini yönetecek kanun hazırlayamazken mahkûmlar, 'Türk Ceza Kanunu'yerine 'Terörist Ceza Kanunu' kitabını hazırlayıp baskısını dahi tamamlamışlar. Bu kanuna göre yaşam kurallarını belirliyor, bu kanuna göre dört duvar arasında yargılayıp infaz gerçekleştiriyor, adam boğazlıyorlardı. Üstelik bu kanunda af ihtimali ise hiç yoktu. Firarı önleyen itirafa ölüm Cezaevi içindeki ve dışındaki kanlı eylemlerin planlayıcısı olarak bilinen yasadışı örgüt lideri Ercan Kartal ve Şadi Naci Ozpolat, açık görüş esnasında peruk, gözlük ve giysilerle kılık değiştirerek firar etmeye çalışırken yakalandı. Firar girişiminden birkaç ay-sonra, 19 Mayıs 1999 sabahı, battaniyeye sarılı bir ceset maskeli iki mahkûm tarafından 'işte çöp' diyerek çöp almaya gelen çöpçülere teslim edildi. Ceset, aynı yasadışı örgüte mensup olduğu gerekçesiyle İstanbul DGM tarafından 12 yıl 6 ay hapse mahkûm olan Oktay Yıldırım 'a aitti. Terör koğuşunda kurulan 'Halk Mahkemesi'nde yargılanan Yıldırım, ölüme mahkûm edilmiş ve dört duvar arasında telle boğularak öldürülmüştü. Cinayeti Yıldırımla aynı koğuşta kalan arkadaşları Birol Abata ve Hakkı Akça üstlenmişti. Yıîdırım'ı hunharca öldüren örgüt daha sonra cinayetin gerekçesini şöyle açıklıyordu: "... Yıldırım, örgüt için çok önemli olan bir firar girişimini önce gardiyanlara, sonra da yakınları aracılığıyla askerlere bildirmiş. Duyumlar karşısında sorgulanan Yıldırım, ihanetini itiraf etti. O, polisle işbirliği yapmış. Polis ona, 'Git orada tek gezenlerin yanma otur, örgüt kurallarına uymayanlarla konuş Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği mak zorunda kalan Ereren, dava arkadaşları tarafından nevresimden yapılan iple boğularak öldürülmüştü. Eline tutuşturulan metni okuyup bitirdikten sonra, bitkin bir durumda ekrana bakarak, "Tamam mı ? Bitti mi ? " diye soran Ereren 'in görüntüsü ibret olması açısından bir televizyon programına verilmişti. Bayrampaşa cezaevi terör kısmında boğularak öldürülen Şimel Aydın ve Lütfü Topal'ın öldürülmesi de aynı güç gösterisinin ürünü. Her olayın ardından verilen kurban her zaman bulunuyor, hazırlanan raporlar devletin en üst kademesine sunuluyor, ancak gerçeğin etrafında dolaşan 'sütçü beygiri' çözüme ulaşamıyor. Öldürülme korkusuyla defalarca Adalet Bakanlı-ğı'na yazı yazan Mustafa Duyar örneğinde olduğu gibi. Sabancı cinayetinin tek sanığı ve tanığı olan Mustafa Duyar, gazeteci Can Dündar ile konuşmayı kabul ettiğini açıkladıktan birkaç gün sonra, görüşmeyi yapamadan öldürüldü. Böylesine önemli bir cinayetin devlet güvencesiyle korunan sanığı cezaevinde öldürüldü. İlginç bir tesadüf eseri, tam o esnada da Abdullah Öcalan yakalandı. Böylesine önemli bir cinayetle ilgili devlet yetkililerinden açıklama beklenirken, Apo'nun yakalandığına dair yapılan açıklamanın dışında tek bir açıklama yapılmadı. Oysa, her olayın ardından, her dönemin Adalet Bakanı tarafından yapılan rutin açıklama basın bürosunda hazır bekliyordu: "Sistem çökmüş. Cezaevlerine maalesef hâkim olamıyoruz..." Sonuç hep aynı Aslında olaylar ve sonuçlar hiç değişmiyor, cezaevlerinde değişen tek şey isimler. 500 kişilik kapasiteyle uluslararası standartlara uygun yapılan Bayrampaşa cezaevinde sadece terör koğuşlarında 800 tutuklu barınıyor. 800 kişi 'istediğinde' bir salonda toplanabiliyor. Bu 800 kişiye koğuş sistemi getirip kapılara kilit vurmaya kalktığınızda ayaklanmalar başlıyor. 26 Zeki Bingöl Terör kısmında 'firar haktır' diye bağıranlar, bahçe duvarlarının aşılamaz, tünellerin kazılamaz hale getirildiği dönemde, dışarıdaki suç odaklarını örgütleyen, kanlı eylemlerin planını hazırlayan bir kurum haline geldi. Susurluk kazasıyla başlayan süreçte adli kısım mahkûm ve tutukluları daha farklı bir misyon üstlendi. Örnek alman yer ise terör koğuşlarıydı. Mafya babalarının
yerini çete reisleri aldı. Bu noktadan sonra 'içerideki' çetelerin 'dışarıya' hâkim olma mücadelesi başladı. İlk kez 19 yaşında girdiği cezaevinden bir türlü kurtulamadığını söyleyen 45yaşındaki Sait Çalgan, "Cezaevine adımını attığın anda cebini göstermek zorundasın. Sınıfın karantinada belirleniyor. Babaların geçim kaynağı cezaevidir. İçerde içiciliğe alıştırılırsın. Dışarı çıktığında artık istemesen de satıcısın. Uyuşturucunun girmediği cezaevi rahat ve huzurludur. Cezaevinin kötü koşullarından kurtulmak için babaların korumasına girenler çetenin elemanı oluyor ve bir daha kurtulamıyor" diyerek geri dönülmez bir yolculuğun öyküsünü anlatıyor. Cezaevi çalışanları da sistemin kurbanı olmaktan yakmıyor. Sistemin çarkına takılan eski Bayrampaşa cezaevi Savcısı Necati Özdemir cezaevlerinin büyük bir çoğunluğunun cezayla birlikte ıslah edebilme özelliğine sahip olamadığını, devletin oluşturduğu şartlarla rant olgusunun teşvik edildiğini ileri sürüyor. Eski savcı, cezaevinde işlenen cinayetleri yorumlarken de, adalet sisteminin bugün içinde bulunduğu duruma değinerek konuya son noktayı koyuyor: "Adalet duygusunu yok ettik. Organize suç unsuruna adaletin gücünü verdik." 27 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği 1998 yılında cezaevinde yaşamlarını yitirenler Siyasi Kısım 1. Fikri Baygeldi: Çanakkale, 26 Mart. Protesto amacıyla kendini yaktı. 2. Adem İnce: Çankırı, 27Nisan. İntihar etti. 3. Sema Yüce: Çanakkale, 21 Mart. intihar etti. 4. Serpil Yılmaz: Sakarya, 6 Ocak. Beyin kanaması. 5. M. Halit Orak Kahramanmaraş, 15 Ekim. Kendini yaktı. 6. Bülent Bayram: Adıyaman, 29 Ekim. Kendini yaktı. 7. Mehmet Çakar: Bursa, 18 Ekim. Örgüt içi infaz. 8. Adem Yeşildağ: Malatya, 27 Ağustos. Örgüt içi infaz. 9. Ayhan Yılmaz: Bingöl, 1 Eylül, intihar etti. 10. Mehmet Aydın: Çanakkale, 13 Kasım. Kendini yaktı. 11. Kadir ilhan: Siirt, 17 Kasım. Kendini yaktı. 12. Cemil Özalp: Diyarbakır, 27 Kasım. Kendini yaktı. Adli Kısım 1. Emre Doğan: Ankara, 15 Ocak. Silahlı çatışmada öldü. 2. Cheresi Cyracuz: Bayrampaşa, 15 Şubat. Astımdan öldü. 3. İshak Tekin: Nazilli, 26 Mart. İntihar etti. 4. Mehmet İşcan: Bayrampaşa, 30 Mart. Ülkücü gruplar arasında çıkan silahlı çatışmada öldü. 5. Ecevit Yıldız: Ankara, 29 Nisan. Mafya içi hesaplaşma. 6. Halil Gice: Ankara, 28 Nisan. Mide kanamasından öldü. 7. Erol Kabak: Bayrampaşa, 14 Temmuz. Çete hesaplaş ması. Zeki Bingöl 8. Yıldıray Kezer: Atabey, 9 Temmuz. Firar sırasında öldü. 9. Adem Sarıkaya: Bayrampaşa, 30 Haziran. Epilepsi krizinde öldü. 10. Kurtuluş Parlak: Bayrampaşa, 12 Aralık. Kurşunla öldürüldü. 11. Hüseyin Kan: Bayrampaşa, 14 Temmuz. Behçet hastalığı. 12. Halit Yıldırım: Burdur. Hücrede kendini asarak intihar. 13. Durmuş Kdmç: Ermenek. 14. Recep Selefoğlu: Bayrampaşa, Muhbirlik gerekçesiyle vuruldu. 15. Erhan Akkurt: Bayrampaşa, 14 Eylül. Koğuşta silahlı çatışma. 16. Dursun Arık: Pınarbaşı, 9 Eylül., Su yerine çamaşır suyu içti. 17. Bilal Turan: Gemlik, 28 Kasım. Tuzruhu içerek intihar. 18. Hasan Sırrı: Bayrampaşa, 24 Aralık. Koğuşunda kurşunlandı. 19. Metin Güngör: Bayrampaşa, 1 Aralık. Şişlenerek öldürüldü. 20. Salim Geçmez: Bayrampaşa, 7 Ekim. Bileklerini keserek intihar. Demirel'e sonuçsuz rapor Bayrampaşa cezaevi Cumhurbaşkanı Demirel'in de ilgisini çekti. Demirel, Bayrampaşa Kaymakamı'ndan cezaeviyle ilgili rapor istedi.cezaevi savcısı, tabur komutanı ve müdürlerin verdiği brifingle hazırlanan rapor Demirel'e sunuldu. Raporda, cezaevinin dış güvenliğinden sorumlu jandarma tabur komutanlığı, "Yoğun trafik ve meskun mahal içerisinde her yönü
29 28 Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği 30 Zeki Bingöl rör örgütü DHKP-C temsilcisi Şadi Özbolat'm Bayrampaşa cezaevi yönetimine hitaben yazdığı, "Talimat" gibi dilekçenin faksını da ele geçirdik. GÖRÜŞMELER BAŞLIYOR Cezaevlerindeki eylemlerin başladığı andan itibaren, istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ile istanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman'm Bayrampaşa cezaevinde yürüttüğü arabuluculuk girişimleri, önceki akşam sonuçlandı. Eylemin sona erdiğini belirten resmi açıklama, Adalet Bakanlığı adına görüşmeleri yürüten Başsavcı Çitici'den geldi. Eylemin başlamasından itibaren, mesaisinin büyük bölümünü Bayrampaşa cezaevinde geçiren Başsavcı Ferzan Çitici ile Baro Başkanı Yücel Sayman, önceki gün mahkumlarla yaptıkları 8 saatlik görüşmenin ardından, saat 23.00'te cezaevinden çıktılar. Oldukça neşeli olduğu gözlenen Başsavcı Çitici, saat 22.45 itibariyle eylemin bitirildiğini ve cezaevlerinde mahkumlar tarafından rehin tutulan infaz koruma memurları ve yöneticilerin serbest bırakıldığını tüm Türkiye'ye duyurdu. Yaptıkları görüşmelerin boşa gitmediğini belirten Çitici "Makul teklifleri, bakanlığımız insani açıdan değerlendirdi ve anlayışla karşıladı. Böylelikle eylem bitirildi. Altını çizerek ve üstüne basa basa söylüyorum ki bu ne bir pazarlık ne de anlaşma niteliğindedir" dedi. Çitici, cezaevlerindeki eylemleri bitiren formülün ne olduğu sorusuna ise Baro Başkanı Sayman 'm cevap vermesini istedi. Çitici'nin yeniden cezaevine dönmesinden sonra söz alan Sayman, formülün, Ankara'da meydana gelen olayların objektif bir şekilde soruşturularak aydınlatılması, olaylar sonrası gerçekleşen nakillerin ve Buca cezaevindeki pürüzlerin giderilmesi olduğunu ifade etti. "Mahkumların tüm istekleri kabul edildi mi?"sorusuna ise Sayman, "Evet pürüzler giderildi. Pürüz yok artık " karşılığını verdi. 31 ile uygunsuzluk ve uyumsuzluk manzumesi olan cezaevinde dış güvenlik güçlükle sağlanmaktadır. Bu, ileride üzücü olaylara neden olabilir" diyerek, devletin saygınlığı ve güvenliği açısından cezaevinin şehir dışına taşınması gerektiğini belirtiyor. Terör, adli ve özel tip olmak üzere üç ayrı müdür ve cezaevi savcısının raporunda ise, yeterli donanıma sahip olmayan cezaevi hastanesinden ve mevcut bozuk sistem ve bu sistemin yaratacağı tehlikelerden bahsediliyor. Bugüne dek hazırlanan ve devlet yetkililerine sunulan diğer raporlar gibi, 1998 yılı sonlarında Cumhurbaşkanı Demirel'e sunulan bu rapordan da cevap ve sonuç alınamadı. Olacağı buydu Uğur DÜNDAR Yıllardır tekrarlanan "teröristle masaya oturulmaz" sözü, artık mazide kaldı. Araştırmacı gazeteci Uğur Dündar'ın ele geçirdiği faks metinleri, devlet görevlileri ile teröristlerin görüşmelerini ve vardıkları anlaşmayı madde madde yansıtıyor. CEZAEVLERİNDE yıllardır hücre sistemine geçemeyen devlet, sonunda teröristlerle masaya oturup anlaşma yapmak zorunda kaldı. Ankara Merkez Kapalı cezaevinde kalan sol örgüt militanlarının jandarmaya ateş açması ile patlak veren çatışmanın ardından Türkiye genelindeki cezaevlerinde başlayan eylemi bitiren anlaşmaya, Bayrampaşa cezaevinde iki tarafın görüşmeleri sonunda varıldı. Cezaevindeki örgüt temsilcileri, varılan anlaşmayı bir kağıt üzerine döküp, altını tek tek imzaladı, sonra da bu anlaşma cezaevi yönetimi tarafından eylemlerin sürdüğü diğer cezaevlerine ayrı ayrı fakslandı. Varılan anlaşma ile diğer cezaevlerine fakslanması için teBayrampaşa Cezaevi Gerçeği METİN GECE HAZIRLANDI Her olayda olduğu gibi eylemlerin yönetildiği Bayrampaşa cezaevinde bulunan 4 mahkumun imzasını taşıyan ve cezaevi yönetimi aracılığıyla diğer cezaevlerine fakslanan 5 maddelik "Eylemi bitirin " talimatı, Başsavcı Çiticiyi yalanlıyordu.
YOLDAŞLARA SELAM Yasadışı DHKP-C örgütünden Şadi Özbolat, TİKB'den Hasan Selim Akçan, TIKKO'dan Aydın Hanbayat ve MLKP'den Mehmet Akif Han tarafından 29 Eylül akşamı hazırlanan eylemin bitirilmesine ilişkin talimat yazısı, Başsavcı Fer zan Çiticinin 30 Eylül gecesi Bayrampaşa cezaevi önünde yaptığı açıklamanın ardından, diğer cezaevlerine fakslandı. Eylemlerin başlamasından itibaren maddeler halinde isteklerini ileten mahkumların tüm taleplerinin kabul edildiği anlaşılırken cezaevlerindeki eylemlerin bitirilme gerekçesinin diğer mahkumlara izah edildiği bu yazının resmi kanaldan diğer cezaevlerine fakslanması için, Şadi Ozbolat tarafından cezaevi Müdürlüğü'ne, "ilişikte verdiğimiz faksı, arkadaşlarımın bulunduğu hapishanelere çekmenizi talep ediyoruz" şeklinde bir talimat-dilekçe yazıldı. Bayrampaşa'dan diğer cezaevlerine gönderilen ve "Eylemlerimizi bitiriyor, tüm yoldaşlarımızı selamlıyoruz" ifadesiyle bitirilen faksın ardından Türkiye genelindeki cezaevlerinde eylemler teker teker sona erdi. KOM UTAN A ĞLIYORD U Bu faksın geçildiği cezaevlerindeki bir askeri yetkili ise, maddeleri okurken gözyaşlarını tutamamıştı. Bu komutan, "Bu metin, teröristlerle masaya oturulup, açık açık pazarlık yapıldığını gösteriyor. Ne hale geldik " diye gözyaşı döktü. 32 Zeki Bingöl HALKIN HUKUK BÜROSU Adalet Bakanlığı yetkilileri, eylemi sona erdirmek için mahkumlarla herhangi bir pazarlık yapmadıklarını belirtirken, Halkın Hukuk Bürosu, 5 maddelik bir anlaşma metninin imzalandığını duyurdu. Gazetelere geçilen "Hapishanelerde süren eylem anlaşma ile sona erdi" başlıklı açıklamada, bu anlaşmanın istanbul Barosu huzurunda yapıldığı için, şartların yerine getirilip getirilmediğinin, aynı zamanda istanbul Baro Başkanı'nca da inceleneceği kaydedildi, işte utanç belgesi •»