Ïlber
Ortayli
BATILILASMA
Tarih
MERKO
idrAPtMt
YOLUNDA
ÍÇÏNDEKÏLER
7 9 29 37 46 55 61 70 77 83
93 100 104 111 ...
26 downloads
318 Views
14MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
Ïlber
Ortayli
BATILILASMA
Tarih
MERKO
idrAPtMt
YOLUNDA
ÍÇÏNDEKÏLER
7 9 29 37 46 55 61 70 77 83
93 100 104 111 124 134 146 156 161 170 178 195 201 216 222 229
Önsöz Tanzimat adam14e Tanzimat toplumu Tanzimat döneminde tanassur ve din degigtirne olaylan Tanzimat devri basuu üzerine notlar ilk Osmanh parlamentosu ve Osmanh milletlerinin temsili IL Abdülhamid döneminde anayasal rejim sorunu ÏlkOsmanh parlamentosunun yapismda eyâlet idare meclislerinin etkisi IL Abdülhamid devrinde tagra bürokrasisinde gayrimüslimler Midhat Papa'nm vilâyet yönetimindeki kadrolan ve politikast Osmanh Ímparatorlugu'nda idari modernlegme ve mahallî idare alamndaki geligmeler Osmanhlarda ilk telif iktisat elyazmast sanayilegme anlaylyma bir örnek: Osmanh Ïmparatortugu'ada 'Islah-1 Sanayi Komisyonu' olayt Osmanh Ìmparatorlugu ve Alman diplomasisi: 'Drang nach Osten' Osmanh Ïmparatorlugu'adaAmerikan okullan uzerinebazi '
.
gözlemler Osman Hamdi'nin önundeki gelenek Osmanh devletinde laiklik hareketteri üzerine Hilâfet ve Türkiye Íslamdevletinde hil&fet 19. yüzyilda heteredox dinî gruplar ve Osmanh idatesi Alevîtik, Nusaydlik
ve Bâb2âli 'millet'
Osmanh Ïmparatorlugu'nda Ortodoks kilisesi
nizann
Tanzimat döneminde Balkan]ar'da ulusal kiliseler ve Rum Ortodoks kilisesi Son devirde Osmanh Musevîleri Osmanh Yahudileri ve Türk dili Osmanh modernlegmesi ve Sabetaychk Harf devriminiri nedenleri üzerine
Önsöz Dostum Murat Bardakça, Merkez Kitaplar adma bazi derlemeyi teklif ettigi zaman, buna hay1r diyemedim.
7
makalelerimi
Makaleleri genelde benim kadar dagmik ve birbiriyle ilgisiz yaym organlarmda çakan bagka bir meslektay yoktur. Bu yüzden bunlart bir araya getirmeyi teklif edenlere, ancak gükran duyarim. ISIS Yaymlari'ndan Sinan Kuneralp, daha önce Íngilizce,Almanca ve Fransizca makaleierimi'Studies On Ottoman Transformation' baghgi altinda yayimlamigti. Gene Ankara'da bulunan Turhan Kitabevi de, Osmanh ekonomisi üzerine yazdigim makalelerimi kalm bir cilt halinde negretti. Elinizdeki bu ciltte, Osmanh millet sistemi, diplomatik iligkiler ve ekonomi tarihi üzerine makalelerim yer ahyor. Bu makaleleri toplayip redije eden dostuin Dr. Erhan Afyoricu'ya ve Merkez Kitaplar Genel Yaym Müdürü ÍlknurÖzdemitetegekkürü bir borç bilirim.
ÏlberOrtayh 24/05/2007
Tanzimat Adams ve Tanzimat Toplumu
Keçecizade Fuat Paga'ya atfedilen bir nükte vardir: Muhalifierinden ve müraî bir kipi, Babiâlî'nin parke dögenerek genigletilencaddesiniöver pek münasip bir i; yapildigmt söyler Papa da, "Bize attlan taglarla dögettik," cevabuu verit Gerçekten de Tanzimat yöneticilerine çok taglar atilmig, onlar da bu taglan bir devri bina etmek için kullanrmglardir. Ihmh ve uzlagtinci bir yol izleyeæk karp görüglüleri bile planlarun gerçeklegtirmek için hizmete ald11az Onlara gäre bugünün muhalifi yarmm çahqma arkadagiydi. Tanzimat'm öncil kadrosu, ne geldikleri meslek ve dunya görügü, ne de toplumsalkökenleri bakimindan birbirine ben,zemeyen kipilerden oluqur; aralannda bir uyum vardi, ama birlik oldugu söylenemez. Bâbiâlî diktatärlerinin birbirleriyle çekigmeleri bazi zaman parlamenter Avrupa rejimlerindeki iktidar ve muhalefet partilerinin sürtüÿmesini aratacak derecedeydi. A. Cevdet Papa gibi Süleymaniye medreselerindeki dik bagh softalan mat etmiÿ medrese bilgini ile sefamthanelerde yetigmig RegitPaya, agirbagh Ali Papa ile nüktedan ve lafmi sakmmaz Fuat Paga hep birlikte bir devri yaratmiglardir. Tanzimatçilar, 19. yüzyilm ortalarinda reformlarnu gelenekselbir devletin kadrolariyla çegitli dil ve dinden gruplann çatigtigt bir ortamda yürütmek zorundayd11ar. Muhalifleri çoktu; ama hiç kimsenin burnunu kanatmadan, özgürlügünü kisitlamadan eski bir imparatorlugu çagdaglagma yoluna çakanhlar. Tanzimat hareketini bazi çagdag yabanct gözlemciler sama' faaliyeti olarak yorumlamiglardir i Gerçekten de Tanzimat haæketi, kanun egemenligini kurma ve yönetimi yeniden düzenleme olarak görülûyor ve anlagihyordu. ÜstelikTanzimat hamketini bäyle niteleyenler sadece Avrupah gäzlemciler degildi, Tanzimat ändederinin kendile'fegislation-ya-
ri de girigimlerinin amacun ve yönetimini aym biçimde degerlendiriyorlardi. Tanzimat hamketibir devrimin atmosferini ve dünya görûçünü tagimiyordu. Tanzimat yöneticileri kipiliklerinde tutuculuk ve pragmatik reformculugu birlestirmig,dünya görügleri, davramp biçimleri ve politikalanyla 19. yüzyd Osmanh toplumundaki yeni insanm tipik temsilcileri veya öncüleri olmuglardir. Ancak bu yeni Osmanh tipinin büyuk ölçii-
*
En Uzun YR2ydt, Ïstanbul1983, s. 1/0-183. ÍlberOrtayh, imparatorlugun
1 George Young, Corps de Droit Ottoman, Oxford at the Clarendon Press, 1905, s.XIL
de eski toplumdaki Osmanh efendisinin yagam tarzuu, dünya görügünü bilinçli biçimde devam ettirdigi de açikttr. Mustafa Regit Papa, A. Cevdet Papa, Ali ve Fuat pagalardan olugan Tanzimat dördüsü, iktidari tutuca ve gärünügte reformcu bir kadrodan devraldilar. Bu devir-teslim, eskilerin gözden dügmesi ve bir köpeye itilmesiyle gerçeklepti.Temkinli, hatta ürkek Mehmed Emin Rauf Papa yeni döneme uyum saglayamam19tt. Papa gençIiginde ilk sadrazamhgi sirasmda, reform girigimleri yüzünden Halet Efendi'nin ktgkirtmas1yla Sultan Mahmud'un higmma ugramig ve son anda padigah, paganm yakipikhhgun kastedip, "Kallâvi kendisine pek yaktytyor"' diyerek canuu bagiglamigti. ÏhtiyarM. Emin Rauf Papa radikal girigimlere kargi isteksizligini, "Artik bu kallâvi bizi kurtaramaz," sözüyle ifade ederdi. Tanzimat döneminin eledigi diger devlet büyükleri, elli beg ylldir nezaret rütvuzera' denilen Hüsrev Papa, birbirlerinin kubesini taglyan ve yusunu kazan Akif Papa ve Pertev Paya gibi vezirlerdi. Hüsrev Papa gizli bir tutucuydu, Mehmed Ali olaymdaki geligmelerde lursuun ve hataIarmm payi görüIdügünden Tekirdag'a sürgüne gönderildi. Akif Papa ise rakibi Pertev Paga'nm katline neden oldu. Bu son kanh entrika idi ve Pertev Paga'dan sonra Akif Paga'nm da ylldizisöndü ve sürgüne gönderildi.2 Artik meydan Pertev Paga'nm yetigtirmesi olan ve yeni devrin politikacisi Mustafa Regit Paga'ya kalnugtL Regit Paga, Sultan Mahmud dömemi Bâbiâlî bürokrasisinin genç üyelerindendi. Kaleme aldig1 belgelerdeki yazi ve anlatun padigahm hoquna gitmig, koruyucusu Pertev Paya tarafmdan padigaha övülmüÿtü. Buraya kadar klasik Osmanh kalemiyye snufunn yeteneklibir üyesiyle karp karµyay1z. Reformcu hükümdar bu yetenekli gencin Fransizca ögrenmesini ister; igte Regit Bey ise padigahm bu emrini yerine getirdiginde, artik yeni devir bürokrasisinin öncüsü olacak bir kigilikti. Ögrendigi dille dag dünyay1 tanumpti. Bâbiâlî'de süratie yükselen Regit Bey, 1834'te Paris elçisi, sonra Londra elçisi, ardmdan hariciye müstegan ve az sonra da vezirlik rütbesiyle hariclye nazin oldu. II. Mahmud'un ölümünde hariciye nazirhgi üstünde kalarak Londra elçisiydi ve döner dönmez Tanzimat Fermam'm ilan ettirdi.3 1857'de 61 yagmda älene kadar beg kere Osmanh Devieti'nin sadrazann olmug, hariciye nazirhgi, valilik, Meclisi Vak Meclis-i Tanzimat reislikleri gibi Bâbiâlî'nin yuksek görevlerinde bulunmuqtu. Tanzimat döneminin diger ünlüleri de onun geçtigi yolu izlediler. 19. yuzydm yüksek bürokratlan, bugün sadrazam, yann nazir, öbür gün vali, sonra gene sadrazam olabilirlerdi. Ama her görevde dev'geyh-ul
*
Kallâvi, sadrazamlarm giydigi kavuk. 2 Abdurrahman pref, Tarih Muhasebeleri,Kanun yay., 3 a.g.e., s. 51 vd.
Ïstanbul1978, s.
18,
let yönetirnini çok yakmdan etkiledikleri bir gerçektir. Ali
ve Fuat
pa-
çalarm, daha sonra Midhàt Paga'mn, A. Vefik Paga'nm yagam çizgilerinkurumsallagnug bir deki bu paralellik 19. yüzydm devlet adamhšmda gelenek gibiydi. Regit Paga'mn yandaµ Ahmed Cevdet Papa daha ilginç bir hayat çizgisine sahipti. Yüz yllönce yayasa, ilmiyye snufmm en ände gelen üye1erinden biri olarak kalacak Cevdet Paga; ilmiyye snufmdaki yüksek rütbesinden, yani kazaskerlikten niülkiye snufma geçig yapmig, vezir,olmugtu. Osmanh tarihinde ilmiyye snufmdan mülkiye snufma geçig yapanlar az da olsa yardi, fakat böyle yüksek bir rütbeden geçig tek olaydB ve Tanzimat reformlarmm ilmiyye snufnun gücü ve dünya görügü aleyhine geligtiginin ve laik bürokrasi ve dûnya görügünün berikilerin änûne geçtiginin canh bir örnegidir. Cevdet Paga, Tanzimat döneminin yenilikçi heyecanim veya dig diinyaya dönüklügünü degil; tutuculugutemsil eder. Bütün yazdiklarmda ve dügüncelerinde Ornu, ihmhhŠnu todoks bir Sünni Hanefi oldugu açiktir. Íslâmiyetonca hiçbir refornu gerektirmeyecek kadar üstün bir düzen getirmigtir. ÏIk müderrialiginde saldirgan ve agzi kalabahk softelanm susSüleymaniye medreselerinin kadar bilgisi güç1üydü. Laik bürokrasiye kazanacak saygilarun turup geçi; yapmadan önce Fransizcayiögrendi, Avrupa hukukunu güya ögyönrendi, Hammer tarihini okudu. Yazdigi tarih eski vakanüvislerin 19. tarihçiligin çok 18. çagdag ilerisinde, ve gerisindedir. olarak ama tem yüzy11baglarmdaBalkanlar'daki ulusalci hareketleri, Arabistan Vahabilerinin isyamru nasil degerlendirdigini biliyoruz, ama bunlara bakarak Cevdet Paga'yi saf veya çaginm çok gerisinde bir adam olarak nitelemek de mümkün degildir. Paganm yönetici olarak yazdtgi teftigraporlan, hazirlad1þ nizamnameler zaman zaman tarihçiliginin çok ötesinde bir gözlem ve degerlendirme yetenegine sahip oldugunu gösterir. Cevdet Papa 19. yüzylan her bildigini ve dügündügünü yapmayan, sirrun mezara götüren devlet adamlarma tipik bir örnektir. Bizzat kaleme aldigi Tarih-i Cevdet'teki.bilgi ve yorumlar eserin diger baslasmda çakarihm; veya degigtiriknigtir.Nedeni resmi sansür degil, pagamn kendi sansürüdür. Cevdet Paga, yöneticilik söz konusu oldugunda tutuculuguna raga men görüglerinden taviz vermekten çekinmemigtir. Bu tutumu eyyamcihükümet' anlayigmdan ilehšmdan degil, Tanzimat adammm olan Ali ve Fuat pagalari elegCevdet kargitt ri gerir..Akilh, bilgili Papa, üslub kullamr. Regit Pagaliz bir tirirken zaman zaman ölçüyü kaçinp Ali Paga'mn tutmadiguu, ga'nm tercüme odasanda gayrimüslim memur sürdürur, Fusäzlerle eleptirilerini ise oraya Ermenileri doldurdugu gibi 'hikmet-i
4 A. L Chambers, The Educationof a Nineteenth Century Ottoman Alim', A. Cevdet Papa IJMES, 4, 464.
11
'familyasinm
12
trz-1 namusu konusunda laubali' oldugu at Paga'um ise dedikodusunu da yapar. Du laubaliligin rtedeni ona göre Fuat Paga'nm kaympederinin Nuseyrî taifesinden olmasidar.5 Gerçekte yaçamlari ve familyalanmn yagam tarzlari da birbirinden pek farkh olmadigt halde, bir Cevdet Faça medreseliligine ragmen tek kadmla evlilik taraftartdir duygu doludur;6 Cevdet Papa, grup çekigve egine yazdigi mektuplar mesinde igiölçüsüzlüge vardartmg görünilyor. Ne var ki adamlar bir vibastmlmasi veya falan kurumun yeniden dülayetteki ayaklanmanm zenlenmesi gibi sorunlarda bu tür çekigmeleri bir yana birakir ve birbirleriyle aym masanm etrafinda otururlardi. Cevdet Paga'mn Avrupa tarihi ve hukuku alamndaki bilgisi; dogu tarihi, islamfelsefesi ve fikth alanlarmdaki genig bilgisini ancak süsleyecek derecedeydi. Bu bilgileri mukullanardi. A. Cevdet Paga özellikle M. hafazakâr tezlerini savuntrken TanziRegit Paga'ya sadik oldugundan ve devriri geregini anladigmdan mat hareketine hizmet etmiytir. Ancak bazen takmd1gi taassup ve saJd2rganhgi da agan üslubu nedeniyle, Tanzimat hareketinin ve her türlü yeniligin karÿ1smdaki çevrelerin benimsedigi tek Tanzimatça devlet adami oldu. Cevdet Paga'mn kizi Fatma Aliye Hamm kaleme aldigi Cevdet Paga ve Zamanr adh kitapta? M. Regit Papa ve Cevdet Papa ikilisiyle Ali ve Fuat papalar arasmdaki çekigmeyi, ikincilerin Fransiz politikasma taraftar olmalarma baglar. Fatma Aliye Hanun'm bu vehmi kendisini okuyanlan ve okuyanlarm yazdigim okuyanlart bugüne kadar yamltmigtit Ïngilizve Fransiz politikasmi kullanmak gibi hüner, daha dogrusu hüner gösterisini Tanzimatçtlar sik sik tekrarlamiglardir; ama igleri bir eiçilige kapilanarak yürütmedikleri açaktir. Cevdet Paga'nm kiz1 Fatma Aliye Hanun Tanzimat döneminin aydm kadm tipine bir örnektit O devrin aydm gruplanyla görügür, özellilde diplomat eçlerini veya Ístanbul'uziyaret eden seçkin yabanci hammlan evine davet.eder, davetten ve konuqulanlardan hükümeti haberdar ederdi. Gülnar Hamm diye bilinen Rus 6 kontes Lebedov(a) da Yddiz'a jurnaledilen bu tür ziyaretçilerdendi
Tanzimat insam yüzyillar boyu küçümsenerek bakilan Beyoglu'na atmigtL Lamartine'in tagra kasabalarma benzettigi sözde gik semt ahpap mahallelerine tepeden bakarBeyoglu, tag binalariyla istanbul'un de Avrupa'ya özenen aydmlarm bulugtugu yabanci kitapçilan, Avrupa mamulâti satilan magazalanyla Beyoglu; Ìstanbullu Türk'ün yaçanunda Avrupa'ya aralanan bir kap1ydi. Caféleri, restoranlan ve otelleriyle nihaadun
S A. Cevdet Paga, Ma'rûzat, haz: Y, Halaçoglu, Çagnyay.,istanbul1980,s. 2.
6 Mübahat Kütükoglu, 'Cevdet Papa ve Aile içi tnünasebetteri', CevdetPaµ Semineri, Ï.Ü.Ed. Fak. 1985 7 Fatma Aliye, Ahmed Cevdet Paça ve Zamam, Dersaadet, Kanaat Matbaasi, 1332. 8 Baçãskunhk Arpivi Yddiz Evrak: (27R.1309-1891). -31-27/5/27/29
yet apartman hayattyla, istanbulluBeyoglu'na çok sonralari tagmmaya baglad1. Taµnma artip, Beyoglu'na ayrilan saatler ve günler çogaldikça Beyoglu da tiyatrosuyla, tüketim zevkiyle, sefahatiyle Avrupa tagrast olmaktan çikip Osmanhlagti. Tanzimatçt grubun alafranga sadrazami olarak bilinen Mehmed Emin Ali Paga, Misir Çargisiesnahadan bir attarm ogludur. Attar akgamlari çarymm kapisim da kapatt18mdan muhalifleri, kendisine bevvabm (kapicmm) oglu derlerdi Diktatör sadrazanu tarihteki bir diger diktatör sadrazamla karplagtirarak yeren gairin taglamasi ün1üdür. Kapacizadeile KöyrùTünün farkt budur, Birisi aldt Giridi, birisi verdi bugün... Gerçekte Girit'i vermemig, o günün kopullari içinde, kurtarmi.y say1hrdt. Diplomasi meslegine Regit Paya gibi yeni geçigyapnnyti. Fransizcayl kendisi ögrenmigti, kisa sürelerle Viyana ve Londra elçiliklerinde çahgImytt. Regit Paga'nm elindert tutmasiyla Londra elçiligine, sonra hariciye müsteparhšma tayin edihnig ve o sadrazam olunca da hariciye nasekiz defa hariciye nazirhgi yapti. Ìzzin olmugtu. Beg kere sadrazamhk, mir Bursa valiliklerinde bulundu. Bâblâlî'nin Regit Èaça'dan sonra ikinci diktatärü o oldu, ama BâblAlfyi de saraym ve butün ülkenin diktatörü haline getirdi. Sadaret makamma Sultan Abdülaziz bile sayg1 göstermek zorundayd1, pætokolde ve resmi iliekilerde Bâbiâlî'yi temsil eden kendisine kargi, en hafif saygisizhga kesinlikle müsaade etmezdi. Ali Paga'mn sadrazamhgi sirasmda yönetim ve hukuk alanmda Tanzimat döneminin en kahe düzenlemeleri gerçekleptirildi. Su reformlar gerçekleytirilirken Avrupahlarm oyununa gelinmedigi, tersine ülkenin askerî ve mafî zaafina ragmen Avrupa rnfidañafesini en aza indirecek Bir yöntem iziendigi görülür. Bu agirbagh, dügünerek eyleme geçen, en agar kararlari ve cezalari bile soguk bir tebessümle belli eden adamm yakm çahyma arkadaµ, nüktedan, delidolu Puat Paga'ydi. ÜnIü ulema ailesi Keçecizaögrenimi görmügtü. Frans1z dilini kelime delerden geliyordu ve oyunlari ve nükteler yapacak kadar iyi bilirdi. Ani karar ve uygulamalamülteciler sorununa rma ragmen 1861 Suriye olaylarmdan vanncaya dek, bütün güçlüklerin ustaca çözümünde pay; büyüktür. Ali Paga'yla akrandi ama onunkinden çok farkh bir toplumsal çevrede yetigmigti. Birbirine.zit karakterdekibu iki adam birbirleriyle aym politikayt izlediler. Daha dogrusu Ali Paga, A. Cevdet Papa gibi büyüleyici bir adamm bulundugu bir ortamda Fuat Paga'dan vazgeçemezdi. Ali ve Fuat pagalar yönetimde birbirlerinin süxekli halef-selefi olan aynlmaz bir ikiliydiler. Tanzimat bürokrasisinde fligkiler henüz anonimlegnekteydi. Klasik Osmanh bürokrasisinde aday memurlar kaleme çarak olarak girdiklerin_tip
13
14
de kendilerine meslegiögreten amire bir usta, bir baba gibi baglanir, birlikte çahgip yükseldikleri akranlanyla kurduklan kardeglik iligkisi hayat boyu sürerdi. Bu yüz yüze iligkilerin modern bir kurumsallagma içinde zamanla kaybolacagi açikti, ancak Tanzimat bürokratlaruun iligkilerinde etmigtir, hatta Tesmî ve gruplagmalannda eski gelenek ve etiket devam yaziemalarda bile bunu gözlemek mümkündür. Bir sadrazam, mabeyn bagkâtibine yazdigt arz tezkiresinde eger böyle bir yakmhklan varsa 'karmdagi a'azz-u ekreattfetlu oglum efendim hazætleri' veya mim en sevgili laymetli kardegim' gibi bir hitapta bulunurdu. Resmi belgeIerdeki literatüre yanslyan bu egilimin politika ve yönetimdeki grug lagmalarda baghca etken olacagma kugku yoktti. Tanzimat bürokrasisinin yabanci dil bilen, dig dûnyay1 izleyebilen yetenekli üyeleriyamnda yeni devrin kultürel atmosferine, çahgma yönda çokça bulundugu açuktir. Böyletemlerine uyum saglayamayanlarm 1erinin içinde yabanca dili yanhp yazip konupanlar, koltugunun altmda lâf ola Fransizca gazetelerle dolaganlar, kaynldigi görevlerde gülünç ipler yapanlar boldu. Ahmet Midhat Efendi'nin Felâtun Bey ve Rakim Efendi adh romam, 19. yüzy11modernlegen bürokrasisinde gerçekten becerikli, okuyan ve yabanci dil ögrenen Ralom Efendi'yle, tembel, gösterigli ve yeni hayati yuzeyden taklit eden Felâtun Bey'in kipiliklerindebu iki konu almaktadir Felâtun Bey tipi memurlarm canh örnegi tip Inemuru o devrin harietye tegrifatçilarmdanKâmil Bey'di. Franstzcasmm gülünçlügu ile tatunmig olanlardandl. 1867 yilmda yeni kurulan Beyoglu Altmolc1 Belediye Dairesi reisligine tayin edilmigti. Fuat Paga'nm bacanagi dugundan yeteneksizligine ragmen bu gibi görevlerle Raynhrmig. Kâmil Bey, devrinde Prenk mukallidi diye bilinirmig." Fransizcay1 az bildigi halde devamh Fransizca deyimler kullanmaya çalgarmig, igler çatallagti veya'ol babda irade efendemek için'les affaires sont devenue fourchette' monseigneur' l'irade à gibi gülünç çevirileriyle est dimindir à cette porte ün1ûymüg.9 Tanzimat'in bagmdan beri bürokrasi üyeleri ve paga2adeler arasmda Kâmil Bey gibileri; yenilige kargi tepki duyanlar tarafmdan devamh hievedilmigtir ve halen hievedilmektedir. Bu nedenle siyasal edebiyatumza yerlegmigbir deyim olan Tanzimat tipi, Tanzimatçilarm sadekulce bir grubunu, daha dogrusu ikinci snufuu meydana getirenler için lirülabilir. Gerçekte Tanzimat tipi, bizim toplumumuzda kendi kendini yetigtiren, eleptiren ve yeni ufuklar aramaya baglayan insanlarm ilk örgelenegin payi vardir ama genegidir: Tanzimat insannun olugumunda 'derletli
Roquefort peyniri yemeden sofradan kalkmamay1 Frenk nygarhgr sandigmdan dolayi, peyniri hiç sevmeyen Sadrazam M. Regit Papa tarafmdan muaheze edil9 Osman Nuri, Mecelle-iLímur-u Belediyye,C. I, s. 1421-1422.
Ienegi degigtirme gelenegi, Tanzimatçilarla baglamighrdenilebilir. Budapepte'de Tuna layisada girin bir meydan, JozefBém adnu tagir. Meydanda General JozefBém'in bir heykeli vardir. Macar halki, 1848'de Kossuth'un önderliginde Avusturya'ya kargi baglattiklan cumhuriyetçi devrime gönüllü olarak katilan Polonya lejyonu komutannun amsma bu heykeli dikmig ve gükran borcunu bildirmigtir. General JozefBém, Osmanh ordusunun ünlü Murat Paga'sidir. Osmanh ülkesine sigman Polonyah, Macar ve Ïtalyandevrimci birlikterinin bir kasnu geriye yurtlarina veya, bagka ülkelere gitmig, bir kismi da din degigtirip Osmanh hizmetine girmiglerdi. Bu yeni Osmanhlar, 17. yüzyildan beri Alman prensliklerinde, Rusya'da görüldügü gibi orduya ve sivil idareye hizmet suküçük asilzadelerinden çok farkhydinan bagka ûlkelerin maceraperest lar, yeni ülkelerine derin bir baghhkla hizmet etmigler, Tanzimat reformlarmm yürütülmesine yeteneklerlyle katkida bulunmuglardir Bir bakikaçarak Türkiye'ye sigman Alman ma 1930'larda nazizmden adamlannm üniversiteye yaptiklari hizmete benzer bir durum söz konusudur. Ancak 1849 Polonya-Macar mültecileri sadece Osmanh ordusuna degil, sivil bürokrasiye ve kültür hayatma da yararh hizmetler sundular. Ordusunun kurulugu tamamlanamamig ve reformun getirdigi sanct ve sikmtilar içindeki Osmanh Devleti Avusturya ve Rusya'nm baskilari-na ragmen mütecileri geri vermedi. Sultan Abdülmecit; Tuna klyismdaki kalelere sigman ve bagta Kossuth olmak üzere bütün Macar hükümet üyelerinin, Polonya-Macar komutanlarinm bulundugu binlerce kigiye, kendilerinin ve ailelerinin hayat ve gereflerinin taminat altmda oldugunu, istedik1eri ülkeye gidebileceklerini,Osmanh hizmetine girenlerin de rütbe ve mesleklerine uygun gärevlere atanacaklarmi bildirdi. General Kmety, General Bém (Murat Paga), Bordy, Przyenski, Czaikowsky (Sadik Paga), Vimety (Ísmail), Zanitski (Osman), Stein (Fernat), Nemegyis, Borzecki (Mustafa Celâleddin Paga) gibi yüksek rütbeli Polonyah ve Macar subaylar din degigtirerek Osmanh hizmetine girdiler.10Dinini degigtirmeden Tuna kiyilarmda kalan veya Haleb ve Kûtahya'ya yerleptirilen küçük rûtbeli subay ve erIerden Osmanh sanayiinin ve tarmumn geligmesine yardimci olacak birçok uzman çikti. Topçuluktan haritac1hga, matematik egitiminden veterinerlige veya ressamhga kadar 19. yüzyil Osmanh hayatma birtakim yeniliklerin girmesinde mültecilerin pay1 oldugu açiktin Bizzat Midhat Papa Tima vilayetindeki sanayi mekteplerini Polonyah-Macar mülteciögretmenIer sayesinde açabilmigti. IL Mahmud döneminden beri Osmanh ordusu özellikle Prusya'dan uzman getirti.bilim
10
Ö. Hius Hof-St. Archiv, PA XII Türkei fog 27, 2 Jaenner1850 ve aym karton fog. 445,
13
ne denli canla bagla hizmet ettiksigman sonra sirasmda önce Íngiltere'ye leri güphelidir. 1830 devrimi maiyetindeki iki PolonGeneral Sknanowski ve Osmanh ülkesine gelen Prusya Rusya ve almmasim Avusturya, hizmetine yah subaym Osmanh üzerine olay bu Königsmark, elçisi Prusya etmiplerdi. piddetle protesto savurmugtu,11 OsPrusya'dan askeri uzman yollanmayacagt tehdidini rahatsiz ediyordu. manh'ya gerçekten hizmet edenler bûyûk devletleri Polonya Millî Koyani hükumetini, sûrgündeki Polonya Bâbiâll, 1831'de elçi mutemsilcisine nezdindeki Bâbialî komitenin mitesi'ni tammig ve AS11110smanli memteve papalari Ve yapangt1.12 Polonez lviacar amelesi olduklan akraba çevteye evlilik yaptildan degil, kendileri ve lan sadece simfi yuksek araOsmanh 19. yüzyilnt getirdiler. hayat tarzi de yeni bir baglad1.° çevrede bu Batihlagma ulusalo bir smda bir hayat bag19. yüzyilda Ístanbulve büyük liman pehirlerinde yeni mobilyasi ve ladi. Bu yeni hayat tarzi, sadece kâgir honaklar, Avrupa gärilyorlatda.Gaalafranga sofra adablyla özetlenemez. Kadmlar egitim okunuyordu. Kaçgöç bûzete ve dergi okunuyordu, asil änemlisi roman hayatopium kadmi yük älçüde devam etmekle beraber yüksek snufm Bazi baglamigtl. erkek kadm ßörtü tma giriyordu ve gezinti yerlerinde ediyordu. tekkelere kadmlar da devam eskisinden Toplumda hareketlenen, renklenen bir hayat yanmda, tekkelerin yeyhierine maDevlet farkh organize bir mistisizm de bagladt. sayilabir taraftan yardmu yapayordu; av baglatiyor, yiyecek ve tamirat meyhane sayisi da artbirlikte müritlerle istanbul'da tekkeler artan ve n batakhaneler... AIbalo dükkânlar, denen maktaydi. Sonra punch içilen sarmaktaydi. Eczane halki smif arada her cezbesi bir kol keyfiyle, ayin ¾ h alki sürüyordu. Ïstanbul gelenekler de ve doktorun yanmda eski Eugeolmugtu. Ïmparatoriçe üfürükçüye tagmir yoglu'ndaki hekimden, Abdülaziz'le ziyaæte gitnie Ïstanbul'daykenKüçûksu Kasn'm Sultan vennipti. Bu imparatoriçeye holunu manzarayiçayirda topmig, padigah ikisini kol kola göralafranga arasmdaki zevat, kalabahk Iarup seyreden sayfiyedeki sefalan, Bogaz'daki mehtap olmuytu. mekten pek memnun
yordu. Ancak bu Prusyahlarm reforma
16
1838 von Klezi'den 11 Aym argiti, Türkei VI-68. fogl 200-201, 20 Auût rapor.
Metternich'e
12'Nigâr Anafarta, Osmanh1mparatorlugu ile Lehistan Arasmdaki Münasebetterie IlgiSaray Arfi Tarihf Bélgeler,basim yeri ve tarihi yok (muhtemelen1980).Topkapi MülteciMacar vd. Göyünç, N. 97, 98 givibelgelerinden E 7835 kitap 5, s. Küffar ManaTürk-Macar Yerleetiriimeleri', Halep'e Kütahya Bunlann ve leri ve sebetteri, Í.Ü.Ed. Fak. 1976, s. 173-179. attigma Mustafa Celâleddin Paga'mn ilk ulusala kitabt ve diiÿünceleri artaya aileler çocukgibi izlemigtL Bu yolu gõrmügtük. Oglu Ferik Enver Papa da aym tabakanm moda yagantilanyla urak verdikleri kaçgäçten egitim ust ve larma dernlegmesine yakm bir ärnek oldular. '1849
kögklerde kadmh erkekli saz söz meclisleri tutucu çevrelerin ve A. Cevdet paya gibilerin dedikodu ve elegtirilerine neden olayorsa da, yeni hayat, bildigi gibi devam ediyordu. Alafrangahk laik egitimin ve laik bürokrasinin derece derece benimsedigibir hayat tarziydi. Eski devirde inbürokrace yayam, ulema sunfmm büyuklerine özgüydü, gimdi ise sivil Inodern si ve pahah yaçam biçimine äncülük ediyordu. Avrupa'nm ilk anda bir Tanzimat aydnu Avrupa'ya açilnugtL érisme'legelmesi dogaldi. Kahp degigtiren her toplum gibi, Osmanhlar da maniériste bir dönemden geçiyorlardt. Rönesans kültürüne geçex1Orta Avrupa'nm 15-16. yüzyillan ve Avrupahlagan Rusya'nm 18. yüzy1hm, Türkiye 19. yüzyilda yagadi. Bir uygarhk çevresine girme agamasmdaki topium, model aldigt toplumun kendine göre bir msmini çizer; o uygarhkta ve hayat tarzmda kendine göre demirleme alanlan, referans noktalari saptar. Kugkusuz, 19. yüzyil Fransizma kendi toplumunun betimleyici ve belirleyici noktalarmi sorsak; Tanzimat bürokratuun Avrupa toplumu için çizdigi betimleyici çerçeveden çok daha farkh cevaplar ahrdik. Bu gibi farkhhklar119. yüzyilm yerli ve yabanci literatûründen tarayip Maniérisme kabuk degigtiren toplumun fertsaptamak da mümkündür. lerinin model resme göre edindikleri bir tür teatralitedir. 18. yüzyihn Avrupah soylusu karisiyla baloya gitmeyi su içmek gibisinden bir olay olarak görürdü. Oysa Buyük Petro devrinde Prens Mençikof bu davramplyla yeryüzüne inen bir inkilapçi ilah.gibi gurarlamr, bir bagka soylu ise homurdantrdi. O yüzden uzun zaman çar saraymdaki balo ve soirfler bir amatör oyunu gibi baglayip profesyonel bir rezalet halinde bitmigtir. Baahykanhk hal3ne gelmeden yapihyordu. Davramplarm zi ahekankklar ünlü amact degil, düzenlenigi mühimdi. 1847 Haziram'nda o dönemin dialeyicilerin virtüözü Ferenç Liszt Ístanbul'ageldi, Avrupa saraylarmda kalabahklanna kargi kapris ve hirçmhkla cevap veren büyük müzisyen, Osmanh saraymdaki dinleyicilerinin dinleme adabi ve vakarma hayran olmuqtu. Sultan Abdülmecid Avrupa müzigine ve operaya hayrandt Egitimini gördugünden degil, górmedigi, özledigi dünyamn atmosferine mûzikle bir girigti bu. Bati edebiyatmm ilk ürünleri çevriliyordu. Siyasî, ilmî bilgi ve yorumlar için degil; dogrudan dogruya hayata yeni gizen bir ögenin, Fransizcamn üslup ve dil bakimmdan kusursuz ärneklerini önce mütercim benimsemek sonra da tamtmak amacmda olmahydi. 1859'da sonra SinasiLafontaine, RciYusuf Kâmíl Papa Fénelon'un Telemaque'im, Voltaire Münif Papa çeviriyordu. Lamartine'i ve Fénelon çevirileri ne ve alman tarihleri içinde Oskaleme dünya Bati'da Bâbiâlî Saray ve yapti. manh topiumunun nasil yorumlandiglyla ilgileniyor, olumlu görülen eser sahipleri taltif ve tegvik ediliyordu. Avrupa diline, bilimine, teknigipragmatik bir yaklane kargihenüz bütüncü ve tartigmact olmaktan çok, olmadi. süren fazla bir bu tutum söz ama konusuydu, un Osmanh aydmi Batt'ya dönüp Dogu'yu terk mi ediyordu? 150 yildir 'mani-
n
18 ¯¯
tartlyilan bu soru veya üstünde durulan bu iddianm ne derecede geçerli oldugunu da dügünmek gerekir. Aslmda Tanzimat aydru, Bat1'nm edebiyati, dûçüncesi, muzigine yönelirken; Dogu kültürünü de geçmigyüzyillardaki Osmanh'dan daha sistematik ve ciddî bir ilgiyle incelemekteydi. Íbn-iHaldun'un Mukaddime'si 18. yüzyil sonunda Pirîzade Mehmed Sadik tarafmdan çevrilmig, Ahmet Cevdet Paya da 6. bölümünü bu siralarda çeviærek eser Türkçeye kazandmlmigti. Klasik Arap ve Ïranedebiyatimn Türkçedeki en iyi tercüme ve gerhleri 19. yüzyilda yapilmaya baglandi. III. Selim, II Mahmud ve Tanzimat dönemi boyu. Türk musikisi en önemli degigmeleri geçirdi ve parlak çagnu yaçadi. Kulaktan kulaga geçen besteler dönemi kapandi. Ethem Papa ve Misirh Halim Papa koleksiyonlari gibi derlemelerle musiki eserleri düzgün kay1t ve korunma altma ahndilar. Osmanh vekayinamelerinin negri, eski tarih eserlerine ciddî zeyiller yazilmasi, nümismatik tetkikler, düzgün argiv kurulmas1 da bu yüzyihn faaliyetidir. Tanzimat ayduu gelecege yönelik bir tarih bilincine sahip olmaya baglanuçu ve kûltür mirasun da bu anlamda degerlendirmeye bayladig1 görülüyordu. Hayatin hareketliligi, degigen topiumun yarattigt yeni partlar, yeni imkânlar; genç bürokrasinin önünde açilan yeni ufuklarm, görkemin, renklenen yagamm etrafmdaki iktidar kavgasmm getirdigi yorgunluk, mistisizme ilgiyi de artirdi. Tekkeler doldu, boyaldi, tasavvufi dügünce ve tecerüd seçkinlerin hayatmm bir bölümünde yer etti, 19. yüzyil seçegitimine kinlerinin çocuklan iiiyano hocasmm, Fransiz mürebbiyenin teslim edilirken; ailenin intisab ettigi tarikat geyhinin eli de öptürüldü. Zu karmagiklayan renkÏiortamda bir Dogu-Bati sentezi mi doguyordu? Hayir... Böyle bir sentezin özlemive tartigmasi uzun bir süre söz konusu bile olmadi. Güzel olan, gemkli olan her gey denenmeli, almmah, ögrenilmeliydi. Reform çagmm pragmatizmi yerini ideolojiye, tartigmaya daha sonra birakacaktir; benzer egitimden geçen, benzer hayat tarzma Osmanldik, Baticihk, sahip insanlar ayn1 kavramlarm etrafmda, Ïslaun, Türkçülük gibi dügüncelerin kavgasmi yapmaya baglayacaklardir. Osmanh aydmlari medœseli-mekteplidiye ikiye ayrilungti. Yavag yamektepli da baglayacakti. Diploma ve düzenli egiaIayh vag ve ayrmu tim 19. yüzyil Osmanh adamnun hayatml ilk yillarda etkileyen ve ayri bir yola sokan iki kuvvetli toplumsal kuruihdu. Osmanh aydmmm bu döneurde çok okuyup yazdigun söylemek güçtü.1822-1842 arasmda 250 kadar eserin basudigi, bütün Tanzimat döneminde basih kitabm ancak birkaç bini geçmedigi biliniyor? Oysa Büyük Petro däneminden Ekim 13 Ubicini, Lettres sur la Turquie, s. 172-173 ve 175-176. Shaw, a.g.e., s. 128. of Turkish Studies, 1981, A. Tietze, 'The Study of Ottoman Literature', Tnt. Journal v. 2, No. 1, s. 50-51. E. S. Dogramaci, Turkish Woman in Tukish Literature of the 19th Century, Leiden, 1969, s.5L Güzin Dino, In gendsedu roman turc au XIXe siécle, Paris 1973,
Devrimi'ne kadar Rusya'da 200 bini agkm kitap basilmi.yt1. Sözlü kültür ediyordu. Avrupa romanlan, dügünürleri okunur, dostlara anlatilir, notlar tutulur, tekrarlannd1. Sivil veya asker olsun 19. yüzy11Osmanh aydim büyük imparatorlugu bir ucundan õbür ucuna gezerek, görerek ögrenir ve erken olgunlagirdi. Dügünce ve davramplarmda samldigamn aksine renklilik ve esneklik vard1. Siviller de, askerler de benzer konular igleyip, benzer geyleriögrenerek laik egitimden geçerlerdi. Tagra hayatmda muallim ve zabit beraberligi 19. yüzyil aydm egitiminin ve kültürünün temelini ve çabsim olugtururdu. Toplumsal ve kultürel degigimin belirli bir ksenophobique(yabano dügmam) tepki yarattigma kugku yoktur. Ancak 19. yüzyilortalarmda Osmanh aydmlan, Bat1hayat tarzma ve Bati kültürüne belirli bir rahathkla yaklagabiliyorlardi. Du yaklagmada o kültürün temeline inmeden onu pragmatik bir tutumla uygulamamn paya oldugu kadar,.ü1keninbagimsizhgrun da rolü vardir. Osmanh üIkesinde Islamcihk bile Bati kurumlarma ve Bah kültürüne karp, Hind Müslümanlari, Rusya Müslümanlan kadar güpheci ve itici bir egilim içinde degildi. 31 Mart olaylanmn kiglorhcist sayilan Dervig Vahdeti'nin Volkan gazetesinde Ïngilizparlamentarizminin ve demokrasisinin kurumlanm benimseyemk savundugu açiktir. Batt dügmanhgi Berlin Kongresi, Balkan Savagi ve Hamidiye Panislamizmi ile slogan haline dönügmekteydi. Bir toplumda degigme bagladigmda bu degigim öngärûlen alanlar kadar, öngörülmeyen alanlara da s1çrar. Osmanh toplumu belki çok käkJü bir degigim geçirmiyordu ama modernlegme toplumun her kesitine ve her kurumuna siçradi. Osmanh aile yapisi ve Osmanh kadml da bu geligmelerin digmda kalmadi. Tanzimat döneminde Osmanh kadimmn hayatmda kayda deger geligmeler baglamaktadir; hayati ayri bir renge bürünmügtür. Bu renk desadece modadan, günlük yagamdan, tüketim kahplarmdaki gigikligini farkhlagmadan, yabanci dil ögrenmek veya piyano çalmak gibi yeni zevklerden ibaret görmemek gerekir. 19. yüzy11da Osmanh ülkelerinde tarimda, egitimde görülen bazi yapisal degigmeler ve bütün dünyanm yagadigt haberlegme ve teknolojideki devrimin Osmanh topraklarma da yansimasi, Idasik aile yapismi büyük gehir kadar kirsal alanda da yavag yavag degigim geçirmeye zorlayacaktir. Nihayet Ortadogu ülkelerinde kadium özgürlegmesi sorunu bu dänemin modernlegme ideolojilerinde önemh yer tutar. Ìslamcimodernlegmeci akundan, liberal dügunceye kadar bütün Ortadogu dügünürleri ldasik aiÏeninyapasi, kadmm toplumsal yeri üzerinde duruyor ve degigiklik öneriyorlard1. Namik Kemal bu dönemde kadmm epitligi üzerine ilk çalaglari modern Îslamcibir açidan Beyrut, Selanik gibi liman gehirleyaplyordu. Bu rinde ve Rumeli'deki bazz merkezlerin nüfusundaki göze çarpan büyü-
gelenegi yayamaya devam
imparatorlugun.Ïzma,
19
20
baglamasi kaçmilmazme dolayisiyla aile yapismda da modernlegmenin di. Anadolu kitasmda da, Türkiye'nin sosyal tarihi için önemli bir degigAmik, Maray yäreIerinde agiretlerin iskâme bagIamaktaydi;Çukurova, hayata geçmekteydi. Nihayet yuzyihn nüfus nedeniyle göçebe yeni m baglayan mono kültürel ortasmda Ege Bölgesi, ardmdan Çukurova'da tarimm yarattigi toprak iççiligi kirsal kesimdeki ailenin geçimini ve yapisim etkilemeye baglayan geligmelerdi. Kirsal kesimde bu dönûçümü baglatan faktörlerden biri de 1858 (H. 1274) tarihli Arazi Kanunnamesi'dir, Kanunnamenin çok çabuk ve etkin bir biçimde özel mülkiyet düzeni gerçekleptirdiging hele küçük ve orta smif çiftçiligi güç1endiren etkileri oldugunu söylemek güçtür. Ama tarim topraklarmm mülkiyeti ve miras konulannda yenililder getinnedigi de söylenemez. Bu kanunla içlenen topraklarm tapulandmlmasive miras yoluyla intikaliister istemez kirsal kesimdeki büyük aileyi parçalayacak bir süreci baglatti. Bundan bagka arazinin miras yoluyla intikalinde kiz evlat da erkeklerle egit pay alacakti ki bu, hukuki yänden önemli bir geligmedir. Diger yandan kirsal bölgelerden ülkenin Ïstanbul,Beyrut, Selanik gibi büyük gehirlerine yapilan göçte de niteliksel bir degigim gözlenmektedir. Daha önce büyük gehm bekâr nüfus göç eder ve kismen mevsimlik olarak kahrken, artik çegitlinedenierle aile göçlerininbagladigi görülüyor. Îstanbul'unsurlara yakm kesiminde, Haliç civarmda ilk gecekondulagma baglamaktaydi. Bu olgulari gehirlegme ve çekirdek aileye geçigin baglangio olarak nitelemek abartma sayilmamahdir. Tanzimat döneminin getirdigi sosyo-kültürel degigim hiç degilse üst ve orta tabaka kadimmn toplumsal hayata girigini hazirlayan altm bir dönem olmugtur. Modern Ïslamcidügünürler çok kari evliliginin kalkmasma ya da simrlandirdmasma yänelik yeni yorumlar getirirlerken, gerek Osmanli ülkesinde, geæk diger Ortadogu ülkelerinde ve Rusya periferisindeki dügünür ve yazarlar eski aile yapisi ve evlenme geleneklerine karyl kampanya açamplanh. ibrahimSinasiBey modern tiyatromuzun ilk eseri sayllan pairEvlenmesfnde biraz naiv bir üslûbla eski evlilik gelenelderini yererken, Azerî dramaturjisinin kurucusu Mirza Fethali Ahundov ve izleyicileri tiyatro yapitlarmda Ïslamkadimnm kapah hayatuu, pedergahî aile düzenini, kiz çocuklarmm cahil birakilmasim durmaksizm yeriyorlard1. 1880'lerde Rusya Müslümanlarmdan bir grup kadm, Alemi Nisvan adh bir kadm gazetesi çikararak feminist hareketi *
tiyatromuzun ilk eseri deoyun bulmuytur. Pabuççu KeggerAhmedin Maceralen diye äzettenecek bu oyundan daha bagka veya eskileri de bulunabilir, ancak §inasi'nin oyunu o devirde temsil edilen ve tutunan ilk äzelligini korumaktad2r. olma tiyatro oyunu
Sinasi'ninpairEvlenmesi adh komedisi bizim modern gildir.Fahir Ïz 1958'de Viyana'da yazma bir Türkçe
yaygmlagtirmak çabasmdaydilar. Tanzimat maarifinin en önemli giriimlerinden biri, ortaägretim alanmda inas rüpdiyeleri açarak kiz çocukIannm egitim olanagnu geligtirmek olmugtur. Kiz çocuklarmm say11anmn artmast ve 19. yüzyi1 sonunda egitim derecesinin liseye kadar yükselmesi ise yeni bir meslek grubunun ortaya çikiqua sagladt. Muallime hammlar... Kadmm çahyma hayatma girigi, Türkiye tarihinde sanayiden änce egitim alanmda olmugtur ki, bu geligme günümüz Türkiye'sinde kadmm bürokrasideki güçlü durumunun bir nedenidir.14 yeni aydm gruTanzimat dänemindeki kültürel açihmla ortaya elkan rastlanmaktadu Cevda üyeleri smtftan kadmlara arasmda üst bunun aydinlaHamm bu tip Fatma Hamm, Nigâr Aliye kizi det Paya'mn Sair rm prototipidir. Büyük kentlerde kadm evin digma ç1kungtir. Bogaziçi'ndeki mehtap gezilerinden, Beyoglu'ndaki ahyveriglere kadar birçok yerde kadmm toplumsal hayata girigini, Tanzimat'm devlet adamlarmdan Cevdet Papa, zenperestligin ve muayakanm artmasi olarak nitelendirir.15 Sanayilegme ve kentlegmenin yavashšma ragmen toplumda kadimn 19. yüzyildan beriihmh bir özgürlegme sûrecine girdigi görûlüyor. Sanayileyen Avrupa'da kadm, özgürlügünün bedelini çok pahah ödemig, toplumsal hayatta yeni güçlüklerie kargilagmtytir. Benzer bir geligme ülkemiz kadmlan için henüz baglamaktadtr, ama kopullarm farkhhgmdandolay1 Türkiye'de kadmm äzgürlük için ödedigi bedelin, Avrupah kadmmki kadar agir oldugu söylenemez. Su farkh kogullar, yakm tarihimizdeki reformlarm sanayilegmeden önce özgürlük için uygun bir zemin hazirlamasmdan ileri gelmektedir. Tanzimat döneminin devlet adamlan, yürür1ükteki aile hukuku ve evlenme geleneklerinin sorunlar yarattigmm farkmdaydilar. Rengârenk dinî yapida herkese hitap edecek bir aile hukuku; bu konudaki yasama programlan Sadrazam M. Emin Ali Paga'nm Fransiz Medenî Kanunu'au kabul etme girigimine kadar varmaktadir, ama hiçbir cemaat bu konuda müsait davranmadigmdan geleneksel evliligi düzenlemek için bazi ferman ve tembihler çakarmakla yetinmigIerdir. Bu ferman ve tembihler, 14 Birinci Dünya Savagt bagladigmda bazi nezaretlente kadm memur istihdamma baglannuqu. Balkan Savagi'nda ise kadm amele taburlan teykil edilemk kadmlann kol iççiligine çekildigi de gôrulur. Bkz. Zafer Toprak, Türkiye'de MillîIktisat, Yurt Yaymlan, Ankara 1982.,s. 316, 341, 412. Osmanh Împaratorlugu'nun son döneminde Darülfünun'un muhtelif pubelerinde baza yuksekokullarda kiz ögrencilerin bulunmasi, kizlann egitimindeki geligmenin yarathgt olaganüstü bir durumdur. Çünküdevirde Avrupa ve Kuya tamamen ya da bazi gubelere kiz ögzey Amerika'nm bazi üniversitelerinde renci kabul edilmedigi, ders ve seminer izieyenlerin ise diploma smaviarma kabul edilmedigi bilinmektedir. 15 A. Cevdet Paga, Ma'rûzat, s. 9-10.
21
22
esas olarak evlenme sirasmda baghk ödemeyi yasaklamakta, agir masraflarin yapilmasmi önlemek istemekteydi.16 Kugkusuz bu ferman ve tembihlerin yagayan gelenekleri ortadan kaldudigt söylenemez, bunlar aile hayatmdaki belirli geligmeleri yansitmaktayddar. Tanzimat döneminde hiç degilse gehirli nüfus arasmda ekonomik ve sosyal zorunluluklarla, eski geleneklerin ve çok kari evliliginin adamalolh geriledigi' ve hog kargilanmadigi bilinmektedir. 19. yüzyilda ülkenin büyûk gehirlerinin de fizikî dokusunda ve yagam biçiminde degigmeler görüldü. Saray, Bâbiâlî denen sadrazam konagi, Süleymaniye'deki Aga Kapist ve Fyeyhülislamhk'tan bagka belli bagh resmî bina tammayan Ïstanbul'unbir bälümü nezaretler, devlet daireleriyle donandi. Beyoglu ise bankalar ve ticarethaneler, magazalar, restoran ve cafe'lerle doldu. Ïstanbul'un her yerinde kâgir okullar, karakollar gibi 19. yüzyilm mimarî zevkini yansitan yapilar yükseldi. Nihayet Avrupa'nm ilk metrolarmdan biri olan 'Tünel', Karaköy ve Beyoglu arasmda igletmeve Ka19. açtldi. Bogaz'm iki yakasmda, Adalaida, Çamhca yüzyilda ye sadece azledilmig devletlularm, dikäy'de sayfiye hayati bagladi. Önceleri Rum bahkçilarm yagadigt uzak Bogaz köyleri vapurlarm gidip geldigi mevsimlik oturulan semtler halinde Ístanbul'labütünleptiler. Büyük hirlerde varhkh, orta halli ve fakirlerin oturdugu semtler birbirlerinden ayrilmaya bagladi. Beyrut, Ízmir, Selanik gibi zengin liman gehirleri de Íssürecine birlikte degigim tanbul'la girdiler. Bâbiâlî düzgün parke döaym geli caddeleri, hükümet binalariyla imparatorlugun idare merkezi oldugunugösteriyordu. 19. yüzyilda Ístanbuldevamh kaldirnn, su yolu inçaati ve genigletilencaddelerle bir pantlye görünümü aldi. Baÿanlamasa bile imparatorlugun bagkenti, ilk defa plana göre düzenlenmek isteniyordu. Ïlk park (Tepebagi) bu dänemde yapildi. Kayikçalarm felaket günü gelip çatmigtr. Karaköy ve Eminönü köprüyle baglandi, ÿehirde iskeleler arasi vapur seferleri baglad1. Sayfiye yerleri içinde Yeniköy, Tarabya yazhk sefarethanelerin ve yükselen Rum burjuvazisinin semtiydi. Beyoglu Taksim'e dogru geligti. 20. yüzylhn baymda Gümügsuyu,Ayaspaça gibi semt.ge-
16
(erafettinTuran, 'Tanzimat Devri'nde Evlenme', Ïÿ ve Düpünce Dergisi, XXII, saya 182, Ïstanbul,1 Ekim 1956, s. 14-15. Osmanb toplumunda muhtelif toplumsal tabaka ve bölgelerdeki aile tiplerinin tüketim ve kazançIan henüz þnlükyaçayiça, sosyo-külturel davramÿ kahplan, ciddi aragtirma konusu olmanuptir. Özelliklesosyal degigimin hazlandigt 19. yüzyiliçin bu aragtirmalarm smirli sayidaki her yerde pek düzenli olmayan nüfus kay1tlan, seyahatnameler ve kugkusuz romanlarm ve hikâyelerin taranarak yapilmasi gerekmektedir. Hüseyin Rahmi Gürpmar veya Ahmet Rasim'in bu eserleri, bu arada 19. yüzyil halk hayatuu anlamamiza yarayacakmeddah hikâyeleri küçümsenmeyecek kaynaklardir. Türkiye bütün Ortadogu'da son yüzy21da ekonomik yönden en luzh degigim geçiren ülkedir Bu degigimde sadece tanmaal, smaî geligme degil, änemliölçüde hukuk reformlan ve sosyokültürel reformlar da etkin olmugtur.
ler her dinden zengin Ïstanbullularmapartman
yagamma geçtigibölgey-
di. Geleneksel Osmanh gehrindeki mahalle, henüz simf ve statü farkma göre biçimlenmigbir mekân degildi. Bir pagamnkonagi karpsmda, küçük bir evkaf kâtibinin agiboyah küçük evi, ilmiyye ricalinden bir efendinin kâganesinin yam baymda mahalle su yolcusunun kulübesi bulunur, bütün bu insantar birbirleriyle her gün kargilagir, belirli bir sosyal dayamema, saygi ve himaye kurallan içinde yagarlard1.Aym tarz hayat gayrimüslimlerin gehrin kenar bälgelerine silagtirdnug mahallelerinde de görültirdü. Ama bazilarmin artan servetleri konak ve gik binalara, bu gik bina ve konaklar siklagan semtlere y1gilmaya baglaymca; cemaat ruhunun yaçadigi eski mahalleler de nitelik degigtirmeye baglad1. Aksaray'm ötesi orta halli ve fakirlerin semti oldu. Tipki Avrupa'mn büyük bagkentlerinde oldugugibi, ayri sosyal sruflarm yayadigi mahallelerde, farkh bir argo ve give geligti.19.yüzydm Ïstanbul'undahenüz ilmiyye smifmm ände gelen efendilerinin, büyük memur ve papalarm yagadigiFatih-Aksaray-LalelisemtIerinde Ístanbulgivesinin (agzuun) en makbulü konuquluyordu. Kasimpaga sakinlerinin givegi, Karagümrük mahallesinin gelenekteri küçümsenirdi. Yangmlarm silip süpürdügü gehirde zengin konaklan ahgap da olsa yangm duvarlari ve genig bahçelerle çevriliyor veya kâgir bina mimarîsi geligiyordu. Gerçekte 18. yüzyildan beri Osmanh mimansi Avrupa'mn etkisi altmdayda. 18-19. yùzyil Ïstanbul'ununbazi kasir ve köykleri, Nuruosmaniye Camiî, Selimiye Kiglasi gibi yapilan Osmanh barok mimarîsinin örnekleri diye betimlenir. Kugkusuz barok mimad ve sanat için gerekli km gullarm Osmanh toplumunda olup olmadig1 tartigilacakkonudur, kaldi ki Avrupa'da barok devrin kaynagt ve niteligi de halen iyi anlagihp tarif edilmig degildit Ancak bu yüzyilda Orta Avrupa barogunun tamamIannug ve daha lyi tammlannug bir üslup olarak bir ölçüde Osmanh ülkesini etkiledigi de aç1kttr.Osmanh barogul? denen mimadnin ise özellikleri 18. Ve 19. yüzyilda sadece bagkentte degil, tagradaki bazi kamusal yapilarda ve âyan konaklarmda bile görülür. 19. yüzyilm ünlü Ermeni mimarlan Balyanlar, bu ortamm yaratip zenginleptirdigi aileydi. Balyanlar bir yüzyil boyu Dolmabahçe Sarayi'adan, Ortaköy Camiî'ne ve Beylerbeyi Sarayi'na kadar onlarca hinay: yapmiglardir. Marag ve Kozan arasmdaki Belen köyünden çakan, 1730'lardan beri faal olan bu aile Istanbul'un Beyazit Kulesi, Bendler, Ç1ragan Saraya gibi yapilanyla gehre damgasuu vurnuptur." 17 Osmanh barobru deyimini kullanan ve 18. yüzyildan itibaren böyle bir niteleme-
yi yapan C E. Arseven'dir. Ekz. L'Art Turc (Türk Sanati), Cem Yaymevi, 1970. Bu konudaki bir tartigma için Dogan Kuban, "Osmanh Mimarisinde Barok ve Rokoko', Türk ÍslâmSanaty Ûzerine Denemeler,Ístanbul1982, s.115 vd. 18 Pars Tuglact, 'Osmanh Mimarisini Batthlagtiran Balyan Ailesi' YrifarBoyu Tarih, Subat1983, s. 3942. Sem ayi Eyice'nin Balyanlar'm käkenini Belen olarak göstermesine kargihk P. Tuglact Kayseri'yi gästermektedir(?)
23 ¯¯
24
Balyanlar yerel süsleme, oymacihk, camcihk gibi geleneksel sanatlan yeni yapt teknikleri ile kaynagtirm1;1ardir. Ortaya ç1kan eklektik mimarî, 19. yüzyila özgü begeniyi, egrisi ve dogrusu ile en genig biçimde yansitir. Balyan ailesi geleneksel ingaat ustahšmdan modern mimarî egitimine ve mimarhga geçigi temsil etmekteydiler. Yaptiklan eserler ampir, barok, rokokonun izlerini taç1makia beraber, 19. yüzyihn özgün Osmanh Bu yüzyilda ÎstanbuYun modern mimarîsine mimarîsi sayilmaktadir. damgasmi vuran bir diger mimar grubu Fossati'lerdir. Fossati'lerin güolan Fossati'ler, Milam Biera Akanümüze kalan eserleri azdir. Ïsviçreli akademi 19. yüzyilda tamamen Rus Çarhdenlisi'nde yetigmigtir. Bu egitim zevk talebine yapiyordu, çünkü mezun mimarlara göre ve gi'nm orada i; bulunuyordu. Neorönesans dedigimiz üslupla çahyan Fossati'lerden Giuseppe, 1830'larda Ïstanbul'da yanan Rus sefaretinin mimandir. 19. yüzyil güzelligi ve görkeminden dolayi yeni binamn çann Istanbul'daki müstakbel saray1 olarak tasarlandigi dedikodusu da çikmigt1. Fossati'ler Bâbiâlî çevresinin aradigt adamlar oldu. girigleri Ayasofya'mn tamiriyle Fossati'lerin Osmanh mimarîsine bagladi. Ayasofya'nm çatlaklarmdan dolayi tamiri geækiyordu. Sultan Abdülmecid Balyanlafa iltifat etmeyerek tamir igini Fossati'leæ vermig ve Temmuz 1849'da Ayasofya'nm onanmi bitmigti. Sultan Abdühnecid bu arada mozailderi kaziy1p resmeden Fossati'ye bu mozaikleri bastirmasi için para yardimmda bulunmuy ve Ayasofya mozaiklerinin ilk baskist böylece yapunuptir. Fossati'lerin yapilan yöneticileri etkilediginden Darülfünun (sonraki Adliye) binasom yapmu kendilerîne veriliyor. Arkadan Ïran elçiligi de ontara yaptinhyor N Fossati'ler böylelikle Tanzimat Türkiyesi'ndeki mimarî ile Rusya'daki mimarînin benzegmesini saglamiglardir. Du ortakhkta neorönesans üslubun görkemi büyük rol oynamaktadir. Kamusal binalar ve sayth konaklarm dtêmda, gehirler hedegilnüz yangmlarm silip süpürdügü ahgap yapilardan vazgeçebilmig di. Ïzmir,Selanik gibi pehirler ve Ístanbul'daBeyoglu'nda dar bir bölge kâgir konut mimarîsine ancak geçmigti. Tanzimat'm önderi olan Regit kâgir yapilarm artinhnasi Paÿa daha 1830'larda Londra elçiligindeyken için geregi üzerinde durmuÿtu 20 ingaat yetistirilmesi ustasi bunun ve Ancak toplum henüz pahah konut yapimma geçecek durumda degildi. 19.yüzyihn Osmanh toplumu bir arayië ve yönelig içinde idi. Zu yönelig ve araylyta 20. yüzyll bagmda oldugu gibi ulusal niteligi saptamak, Avrupa sanati ile mahallî veýa ulusal (?) özelliklerin sentezini yapmak gibi endigeler henüz agir basmamigt1. Tanzimat döneminin mimarîsinde -
bu bilgiler Semavi Eyice'nin aragttrmasi ve TTK 1982 yih Atatürk Konferanslara dizisindeki konferanslardan elde edilmiÿtir. Aynca bkz. Is-
19 Fossatfler üzerindeki
tanbul Ansiklopedisi,C. XL 2D Ortayh, Tanzimaf fan Sonra Mahallî ldareler, s.113.
oldugu gibi edebiyatmda da mahallîlik kendiliginden yayamie ve etkisini sürdürmügtür. pker Ahmet Paÿa'da Osman Hamdi Bey'de görüIdügibi Bati resmi ile Türk sanatmm sentezini yapma bilinci veya endigesi yoktur. Aslmda Osman Hamdi Bey de seçtigi konularla; empresy> niet okul içeriginde sözde kendine özgü yanlan olan bir Türk okulu ya-
gü
degildir. Tanzimat edebiyatmm yazar ve pairi de, pek bilincinde olmadan geleneksel klasik OsmanÏtnesrinin ve piirinin biçimini kosözünü ve 20. yüzy11bagmdaki millî edebiyat rumuqtur nitelendiriliyor, öz yoksa ve biçim yönünden çiligi' kullandiþ için böyle tart1ÿmahdir. Tanzimat edebiyatmdan millî oldugu daha 19. yüzyil Türk hatta koüslup biçiminikorudugu, hikâyelerinin ve romamnm meddah meddah hikâyeleMustafa' gibi 'Hançerli Hamm', 'Sansar nulann bile rinden kaynaklandigi, Namik Kemal, Ahmet Midhat, Samipagazade Seagir bastigi edebiyat tarihçilezai gibi yazarlarda bu geleneksel ratabilmig
'millî'
rimiz tarafmdan
"milliyet-
yapmm belirlenmigtir.21
Tanzimat devri Türk edebiyatmin 19. yüzyil dünya edebiyatt içinde bu edebiyat bizi yansittigi için çözülmesi gereken sorundur. bir Biçimyönünden bu edebiyat agir bir evrim gekonu, bir çirdigi haÏde,içerik yänünden ani bir nitelik degigmesi geçirir. N. Kemal, Ahmet Midhat, Mehmet Murat, Sinasi;roman, tiyatro ve çiir dahnda halk ögretmenligi yapmaktadirlar. ÖrneginMehmet Murat Turfanda mt, Turfa nu adh romanmda ahlak ägretmenligi (tekzib-iahlâk-ahlâki düüstlenmekte, bunu bir roman türü olarak savunmaktadir. zeltme) Iolunü Yüzyihn sonunda (1890-91)yazdigt bu romanda yazar, askerlik, memuriyet, aile hayati gibi kurumlarx ilkel bir anlatunla tek tek ele ahp eleytirmektedir? Biçim ve üsluptaki ilkelligine ragmen Tanzimat yazan toperkenden girigmigve kendisinde siyasal toplumsal lum ögretmenligine sonunda; bir misyon görmügtür. Ne var ki aym edebiyatin 19. yüzydm aldiedebiyatma Rus ustahk düzeyini temsil eden Avrupa edebiyatuun biizleyip sembolizmi tamamen rig etmeden Fransiz parnassién'lerini, açiktir. nitelige büründügü çimci bir olma istegindedir. Tanzimat toplumunun aydru ansiklopedisyen seçkinleri; tiyatrodan gazeteadarundan bu toplumun Devlet yazarma her bilimlerine kadar konuya el atma doga ye, mimarîden filolojiye ve olan çabasmdadat Ìlkroman yazan SemsettinSami, ilk ve düzenleme
seçkin bir yeri olamaz;
21 Güzin Dino, Türk Romaninm Doguçu, Cem Yaymevi, 1978- P. N. Boratav, Folklor Hikâyeleri ve ve Edebiyat,Aday yaymlan, 1982, s. 310-312. Bema Moran, 'Âgik ÍIk Romanlaruniz', Elegtfri,Ocak 1983, s. 3M1. AÜDTCFYayinla22 Güzin Dino, Tanzimat'inn Sonra Edebiyatta GerçeAçiligeDogru, n, Ankara 1954, s. 34-37. Bilgi Yaymlan, Cevdet Kudmt, Türk Edebiyatr'ndaHikaye ve Roman (1859-1959), Ankara 1971, s. 12 129.
25
26
sözlükleri ve ansiklopediyi de ortaya koymugtur. Sadrazam Ali Papa, Güllü Agop'un Osmanh tiyatrosunu devletin finanse etmesini gereldi görmüÿ ve bazi temsilleri de tegvik için izlemigtin A. Vefik Papa, tiyatro çevirmenliginden sözlükçülüge kadar her alana el atmigtL Modernlegme çabasmdakibir toplumda bunlar dogal ve faydah egilimlerdir. Ancak 19. yüzyild kadar Türk toplumunun Bati kültürüne olan yabanc1hgi kendisini özellikle tarihçilikte, iktisatta' ve topiumbilimde göstermektedir. Bu toplumda bilgi birikimi, aragtirmayi ärgütleme ve kurumlagtirma çabaOsmaniye ilk küsi ise smirh kalmigtir.Mart 1864'te Cemiyeti Ílmiyeyyi tüphaneyi açana kadar bagkentte ve tagra gehirlerinde kûtüphane, yazmalarm yigildigt vakif depolari demekti. Tarih yazicilar için düzenlendayammig argivler yoktu ve Osmanh tarihçiligi halen vakayinamelere yordu. 19. yüzyilda Türkiye'de tarihçiligin buyük atihmlar yapip bilimsöylemek mümkün degildir. Ancak yüzythu sosel temele oturdugunu nunda N. Kemal ve Mizanci Murat Bey gibileri tarafmdan tarih belli bir tarth ve toplum bilinciyle baglarmy degildi. Tanzimat hareketinin devrim olarak baglamadigunn bir göstergesi de budur. Tanzimat Türkiye tarihinde devrim degil, hazirlayia sonuçlar doguran bir harekettir. Tanzimatçi devlet adamlarmm ilk kugagmm pragmatik reformculugu,bir kugak sonra siyasal ideolojiye, grup ve kipi çekigmesi programh bir siyasal muhalefete dönügtü. Mustafa Regit Paga'nm aydin mutlakanoktayetçiligiyle baglayan dänem, Midhat Paga'nm anayasalahgiyla landi. 1860'larda Osmanh dügünce hayatmm en önde gelen üç kipisi, laik ulusçu dügünceli olan Sinasi,2onun yam bagmda modernlegmeci ÏsIamo Namik Kemal ve Ïslamc1hklalaiklik, Türkçülûkle Osmanhahk arasmda gidip gelen Ali Suavi idi. Osmanh düpünürü henüz açik seçik siyasal ideolojisini ve programim belirlemig degildi. Siyasal dügünce ve muhalefet emekleme devrinde olmasma ragmen, geligmelere bakildigmda Osmanh ülkesinin geleneksel siyaset ve hayat tarzmdan çiktigt anlagihyordu. Bundan sonra Ösmanhtoplumunu modernleÿme olaymm kahplari içinde degerlendirmek kaçamlmazd1. Modernlegmeye tepkiler de kugkusuz güçlenmigti. Modernleyme her toplumda yeniye tepki doguyüz elli sene önce giren Rrsya'da biran hir olaydir: Avrupa uygarhšma dönelim' diye hayloriyordu. Çagdaylagmamn le Aksakov, getirdigisbunahm Rusya'daki kadar yiddetli olmasa da, Osmanh toplumunda da tepki yaratti. Ïlk anda yöneticiler de muhalefetin rengini ve niteliginianlayamadilar. ÇünküOsmanh toplumundaki her olay ve kurum gibi, siyasal dügünce ve siyasal muhalefet de degigmigti. 'geriye
Ìktisatbilimiyle ilgili bilinen en eski yazma, 1830'lara ait olup mütercirni belli degidir. Dalia çok genel kavramlar ve Malthus nazariyesi üzerinde durmaktadir. Ilgili yazma tarafumzdan yayunlanmigtir. Yapa dergisi says 1/1983. 23 Berkes, Türkiye'de Çagdaplagma, Bilgi Yaymlari, Ankara 1973, s. 252. *
YeniAydmlar hükümet tarafinTakoimi Vekâyi'nin 6 Subat1866 tarihli nüshasmda dan, Paris'teki muhalifler aleyhinde içerigi ve üslubu ilginç bir bildiri yayunIanmiett; 'Paris'te kurulan bir fesad cemiyetinin üyelerinin ätede beride tahrik ve dedikodu yapttgi, hükümet aleyhinde bulunmanm kendilerine zaran dokunacagl ihtar edildigi halde, ismi geçen cemiyetin rezil kipilerden olugtugu ve bunlarm bazi zadegân aleyhinde iftira dolu mektup ve imzasiz mazbatalar bastinp dagittiklart, alçakhk ve rezaletlerini, herkesin bildigi bu gibilere inamlmamasi gerektigi' tembih ve ilan ediliyordu. Sözü edilenlerin Genç Osmanhlar oldugu açakta. Ali Paga'nm Bâblälî'de kurdugu otoriter yönetimden nefret edenler kaq1hgi kultibdat'tan söz etmeye baglamiglardi, istibdat sözü lamhr olmugtu. Oysa daha elli yll önce bir Osmanh efendisi için Ïslamülkesindeki bir yöneticinin olagan yönetimini ifadede kullamlabilecek bir sözdü. Ïslamct siyasai kuramda istibdat sözü geçen ve dogru yöne timle özdegtir yhülislam Mehmet Ziyaüddin Efendi'nin verdigi, Sultan Abdülhamit'in ha'l fetvasinda istibdat suçlamas2 yoktu. istibdatsözünü Genç Türk politikacilan kullamyordu. Tanzimat reformlan Osmanh aydmIanm ayri bir dünya ve yönetim anlayagma götürmügtü. Sultan Abdülmecid yänetimine kary2 bir darbe girigimi bastelmigt1. Tarihimizde Kuleli Vakasi olarak bilinen bu olaym gerçek bir hükümet darbesi girigimi olup olmadig1 henüz bilinmiyor Ondan bagka darbeciletin siyasal tutumlan da açik degildir, tutucu bir dügûnceyle mi, yoksa anayasac1-demokrat hir egilimle mi hükümete karç1 çikmiglardi? Ïkinci Hamiyyet adh bir grupbir darbe girigimi de 1865'lerde olugan Ìttifak-1 toplumu siyasal gruplaymalar geldi. Osmanh dönemine girmigti. tan siyasal dünyasmdaki ideolojilerin tubu 19. yüzyt1 Gerçi gruplagmalar, tarh veya tutarsiz bilegimi olan programlar etrafmda olugmaktaydilar; ancak siyasal modernleyme sürecine girildigi aç1kti. 1840'lurda Tanzimatçalinn yarattigi politikada ayum ve anlagmaya dayanan ortam yerini siyasal kutuplagmaya terk ediyordu. 1860'larm muhalifleri henüz laik ulusalci ideolojiye veya billurlagmig radikal görüglem sahip degiller. Kendilerini Genç Osmanhlar olarak adlandinyorlardi, ama Avrupa, ihtivermek mh isteyen bu gruplan 7eimparatorluga yeni bir hayat ve yar une Turc' diye adlandirdi. Jön Türklük özgün bir siyasal kimlikti. Köhneyen monargilere kargi ayaklanan, direnen bütün ülkelerin muhalifleri bu isimle amldt. Portekizli JönTürkler gibi.. Modern çagm toplumlan artik tarihi yagamayip, yaplyorlardi. Tanzimat aydnu da tutucu yöneticisinden muhalif yazarma kadar çagdag 'is-
'despotizm'
'istibdat'
*
Takvimi Vekdyi,No: 832, 1288-20Ramazan.
27
28
dünyada var olmak için degigmek ve olaylara yön vermek gerektigini anlamigti. Gelenegi korumak için onun bilincinde olmak gerekir. Varhgiiçin Osmanh aydun, gelenegini ve ortamuu farkh anm sürdürebilmek lay1;la da olsa degerlendirmeye ve eleptirmeye baglamigtl. Edebiyat zevyöntem ve ölkinden yönetime, Avrupa politikasindan modernlegmenin çüsüne kadar hirçok konu tartlyihyordu, hem de kahvehane sohbetiyle degil basm ve yayin aracihglyla... Osmanh Ïmparatorluguanayasal bir yönetime bu ortam içinde geçti. 1876 Arahg1'nda Kanun-u Esasi'yi bazi görüglerin tereine dig baskilarla degil, ülkenin gelecegi için iç geligmelerin baskisiyla ilan ettirmiglerdi. Büyük devletlerin bazilari Osmanh Devleti'nin anayasal bir monargi olmasma ilgisiz, bazilara da kargiydi. 19 Mart 1877de toplanan ilk Osmanh parlamentosu, etnik ve dinî yönden o çagm kozmopolit Avrupa imparatorluklarmm parlamentolarmda bile görülmeyen bir renklilige sahipti. Mebusan Meclisi'nin bu kozmopolit yapisi yüzünden megrutiyetin imparatorlugu yikima götürecegi, o günden bugüne çok tekrarlanan bir slogandir. Parlamento olsa da olmasa da sadece Hiristiyan Balkan uluslarimn degil, Arap, Türk ve da geligecegine kugku,yoktu. Zaten tarih, bagArnavut ulusalcihgrun langiçta Íslamci Osmanhci bir çerçevede konfederatif programlar öneren bu ulusçulari kaçimImaz bir biçimde bagimsizhk istemeye itmigtir. Avrupa'nm iktisadî, kultürel ve toplurasal yönden en gerikalm1; imparatorIugu anayasal monaryiye kendinden daha geligmigRusya Çarhgt'ndanönce geçiyordu. Bu siyasal siçramayi hazirlayan reformlarm ülkenin siyasal kültüründe de önemli bir geligmeyarattigim kabul etmek gerekir. Gùnümüz Türkiye'sinde bilinçle degerlendirilmesi gereken Osmanh mirasi budur.
Tanzimat Döneminde Tanassur ve Din Degigtirme Olaylart
Tanzimat Fermam'nm ilâm gayrimüslimlerin
hayatma Garp yazarla-
aksine önemli yenilikler getirdi. Bu geligmeler rmca ifade edildiginin apagidaki noktalarda özetlenebilir; a) Ruhanî örgütterin ve ruhanî reislerin devlet kargismdaki konumlarmda farkhlagmalar, Bu geligme RumOrtodoks Kilisesi'nin diger cemâatler kargismdaki üstün durumunu kaybetmesi ve nihayet hemen bütün Hiristiyan cemâatierde laik unsurlarm güçlenerek cemâatlerin yönetiminde ruhanî elitin eski nûfuzunun sarsilmastyla sonuçlandi, b) Osmanh Devleti'nin laik egitimi güçlendirerek bu egitime gayrimüslim gençIerin de girmesiyle kilise egitiminin gerilemesi,.c) Kilise ve gayrimüslim okullarmm sayismm artmasi, yani yeni kiliseler, okullar ve yetimhaneler inçâsma izin verilmesi, d) Özellikle vilâyet yönetiminde gayrimüslim temsilcilerin de vilâyet, liva meclislerinde istigare görevi ve vilâyet temyiz divanlarmda karar sahibi üyeler olarak idareye katilmasi. Bu sonuncu boyut 1877 Osmanh Meb'ûsân ve Âyanmeclislerinin dünyada görülmeyecek bir dil ve din halitasi halinde tegekkülünün de nedeni olmugtur. Dinî ve vicdanî serbesti, imparatorlukta o güne kadar gärülmeyen ve tarihçiligin de gözünden kaçan bir geligme daha ortaya çikardi; o vakte kadar dinini gizleyen ve geklen Müsfümanhgi kabul etmig bazi gizli Hiristiyan cemâatler asil dinierini açiklamakta bir beis görmediler, ilginçtir ki, Íslâmgeriatma göre bir tanassur sayilabilecek bu olaym, pek de äyle degerlendirilmedigi ve hattâ göz yumuldugu görüldü. Tanassur ve benzeri vakialar bazen cemaatler, bazen de Müs1ümanhgi kabul eden bir eski Hiristiyanm tekrar aslî m zhebine veya bagka bir kiliseye dönmesi gibi olaylarla su yüzüne çikti. Hattâ aslmda yasak olan, bir dinden bagka dine geçmeler görüldü. Bilindigi üzere Ïslâm devletinde ve klâsik Osmanh toplumunda bir gayrimûslimin sadece ihtida etmesi, yani Íslâmdinine geçmesi mümkündür. Gerçi klâsik dönemde Ermeni Gregoryenlerin Katolik olmasi veya Katoliklerin Gregoryen mezhebe geçigi gibi olaylar vardtr, ama o dönemde daha renkli ve radikal din degigtirmeler gärülmemekteydi. Íhtidakonusunda da uygulama ilginçtir. Islâmageçig sadece o ferdi baglar, ne usûl ne de fürugu, yani ebeveyni ve evlâtlan ve egi baglamaz. Hattâ Hiristi-
*
Tanzimat'm 150. Yrl Sempozyumu,Ankara 1994, s. 42-49.
eski dinlerini muhafaza ettigibile görülür. 1556/H. 963'e ait bir Mühîmme kaydmda (BOA, no:2 s. 991, hüküm 96) Dilvine beyi bir mektup gönderip; Kuronug nahiyesinde mütemekkin ve on yll önce vefat eden Mustafa'mn oglu Papastrati'nin Ïslâmagelip tunar rica ettigini ve kendisinin Mustafa tesmiye edilip tiverdigimiz bu örmar verildigi görülüyor. Klâsik Osmanh döneminden 1851 Arahk Meselâ, ylh çogaltilabilir. nek her dänemde ayma ait bir irâzevcesinden H1ristiyan Ali'nin muhtedi kazasmdaki dede Tatarpazan olan çocuklannm durumu hiç de Müslümanhk tarafru mutlak istilzam eden bir çõzümle ele almmlyor (BOA, Ï., Hariciye, no: 21 S 1268/16 Arahk 1851). Müslüman ve Huistiyanlar arasutdaki be gibi olaylan ele alip tahlil ediace, Tanzimat döneminin getirdigi degiqikliklerin pek yüogullarimo yan sipahilerden ihtida edenlerin
30
zeyde kalmadigim da gärürüz. Bu konulann bir lasmma bagka çahymalarda deginilmigti." Burada Tantimat döneminde görülen bazi toplu ve bireysel tanassur vakalan üzerinde duracagiz. Tanassur olaylari Tanzimat döneminin ilginç bir uygulama ve yeni anlaytyma konudur. Bu olaylarla birlikte gene makalenin digmda birakacagumz iki konuyu birlikte dügünmek gerekir Bunlar: L Osmank gayrimüslim cemâatlerinin kilise, okul ve hayir kurumlari kurmak alamada eskisinden çok daha büyük ölçüde müsaade almalaridir (maamafih, samldigmm aksine, bu konuda tam bir serbestî yoktu ve eski usulle izin almiyordu. 2. Nihayet devletin kurdugu laik egitim kurumlarmda saptanan kontenjanlarla (toptan üçte bir ve her cemâat için tahmin edilen nüfusa göre bir oranla) gayrimüslim gençIer okuyup Osmanh bürokrasisine girmiplerdir. Bu üç olay yahut geligmebir arada düçûnülecek olursa, Tanzimat asrmm muhtelif dinden tebaast için epitlik kaçimlve dinî hürriyet alamnda önemli bir agama olarak saptanmasi mazdir.
,
1857 ylhada Musul'da vukua gelen bir tanassur olays ve bunun Bâbâlî ve yerel yöneticiler tarafmdan çözümü bize çok ilginç geligmeleri göstermektedir. Hiç güphe yok ki, tanassur Ïslâmdevletinde ölümle cezalandmlacak bir suçtur Bu olayt ögrendigimiz sadâretin arz tezkiresi ve çikan irâdeye göre, "Musul ahâlîsinden anasi Hiristiyan iken, bundan otuz bey sene evvel kabul-1 Ïslâmiyyetedüb, bu kerre zevcesi ve erkek
*
'Tanzimat Döneminde Balkanlar'da Ulusal Kiliseler ve Rum-Ortodoks Kilisesí', Millí Kufûphane, Tanzimat'm 150. Yddönümä Sempozyumu, Ankara 1991, s. 82-88 ÎlimlerFakültesi, Tanzimat'm150. Yddönümü Uluskonulu tebligim ile ODTíÏ,1darf Jararas: Sempozyumu'nda, 'Tanzhnat ve Gayrimüslimlerin Ruhanî Reisleri' konulu tebliglerim.
evlâdt ile beraber tanassur eylemig olan pahis hakkmda mahallince ierasi tasmîm olunan muameleyi ve ba'd ezîn dahî bu misullu ahvâlde nasiI hareket olunmasi suâlini ve Musul'da mine'l-kadîm Katolik mezhebinden bulunan tebâ'ya talim-i âyîn eylemek üzere mine'I-kadîm âdet oldugu veçhiyle Papa tarafmdan kasid (nunciatur anlammda, fakat herhalde psikopos düzeyinde din görevlisi) nâmiyle orada bulunan papazm bu maddede medhali ve bu yolda mesaî-i mazarrasi meyhud ve mahsus olmastyla..." Anlayalacagi üzere eski dinine dönen biri söz konusudur. Hakkmda ahnan karar ise yerel ve tekil olmayip bir uygulamayi yansitmaktadir:1 "Bu misul1ülerin, Ìslâmiyetlerizamanmda ikamet ettikleri yerlerde bazi Íslâmamahsus mahaßât ve kurada veyahud Ïslâmve Hiristiyan muhtelit bulunan gehir ve köyIerde kalmalan mülkçe mahzur hakkmda dahi muhatarat1daî olacagi (dave mazârratz ve mürtediyyin vet edecegi) ve bu cihetle karar-2 megrûh dairesinde olarak bunlar hak-
larmda münâsib görünecek muamelenin icrasmda hiç mânî olamayacabu kabilden olarak, bundan evvelce Girit'te zuhûr edenler hakkinda yap21d2gi.gibi, gerek gahs-1 merkûmun ve gerek emsâlinin, ehâlisi yalruz H1ristiyandan ibaret bulunan ve eskiden sakin olduklan mahallere uzak olan yerlere zemîn-i münâsib ile gönderilmeleri ve bu muâmelenin tedâbir-i mülkiye iktizasmdan olacagnun irâeî ve ikfiza edenlere dahi ol vechiyle ifade olunmasi suretlerinin, mahalline cevaben ve bi'l-etraf yazilmastlazim gelecegi beyân olunub..." Anlayildigi üzere bu gibilerin canma ve mahna zarar gelmeden, hadise çikmayacak bir mahalle ahâlîsi Hiristiyan olan yerlere nakti daha önceden bireysel ve topluca tanassur olaylarmda Bâbiâlî'nin çok dikkat ettigibir husustu. Gerçekten de bu tarihlerde bu gibi vakalar hiç de nadir olmamahdir ve ülkede daha önceki asirlarda geklen ihtîda etmig görünen gizli Hiristiyan cemâatler hakikiinanç1armi aç1klamaya Ipglamigti ve bundan bagka, dinden dine dönmeler de görülmekteydi. Õrnegin,Íslâm devletinde ihtîda (Ïslâmagirme) digmda Mûsevîlikten Hiristiyanhga yahut Hiristiyanhktan Musevîlige geçig gibi din degigtirmeler de yasaktir. Fakat Tanzimat döneminde bu kaideye çok uyulmadigim ärneklerle görecegiz. 1859 ylh Nisan ay1baglarmda Sadâret'in Mâbeyn-i Hümâyûn'a sundugu arz tezkiresinde Üskübve Prizren havalisindeki bazi säzde Müslümanlann din-i as1îlerini ilân ettiklerinden söz ediliyordu:2 "Atûfellû efendihazretleri, Girit ve Trabzon tarallarmda oldugu gibi Üskübve Prizren havâlisinde dahi bazi kesân mine'l-kadîm batinm dinî-i Iseviyyeye salîk olduklan halde, zahiren zî Ïslâmdabulunub ara sira mezheb-i aslîlerini ilân eylemekde olduklan ve hâttâ bundan bey on sene evvel bunlardan birtalam familya ilân-1 Ísevîyye.iderek of vakt
y
give
1 BQA, 1.,MM, no: 357, 14 C 1274/30 Ocak 1858. 2 BOA, Î., Hariciye, no: 8922, 25 Q1275/28 Haziran 1859.
.
32
terk-i vatan itdürûlüb, Brusa'ya (Bursa) gönderilmig olduklan halde, yimisüllu, bu kere dahi Üskübve Priz ne vatan-l aslîlerine iâde kilmdiklari kimseler yine bu arzuda olduklan ihbar ve ren'de bu talamdan olan bazi denilmemek lazim usûlen gelecegi dahî ihtar olunub, bir gey halen ve ile zî Îslâmdatutmakdan olduklari cebr halde sahihen H1ristiyan bunlar denülüb de, mezheb-i aslîleriMüslîm bilâkis olmayub, bunÏara bir fâide ni ilân etdikleri suretde ehl-i Ïslâmdaniken tanassur etmig gibi göründükoldugundan, lerinden bunun sû-i te'sirati olmasiyle, asillan Hiristiyan kendi hallerine b1ralold1þ gösterilmek daha münasib olur ise de. deniahâlînin tepkisinin ne yor. Devamla, "Bunlarm durutnu ve Müslüman vilâyetteki Meclismezkùr ettirildigi ve olacaþnm Üskübvalisine tahkik mefkud hal-i Íslâmiyet i id are azâlarmm ifadesine gäre de bu makûlelerde Müsliettikleri ahâlî-i ve olub gimdiye degin bir iki defa tahvil-i mezheb aleyhinanlagild1þndan bunlar me tarafmdan bir gey denilmeyecegi dahi de bir gey vuku bulmayacaþna delâlet eder," denmekteydi. Bu tezkirede sözü geçen Girit ve Trabzon vilâyetlerindeki benzer vak'alar buralarda da gizli Hiristiyan cemâatlerin varhgmm bilindigi ve zimnen tamnd1þm igaret etmektedir. Aslmda bu vesikada, bu gibilerin bir defterinin düzenlenip merkeze gönderildiginden de söz edilmektedir. Tabiî bunun 19. asir partlan içinde haraç veya cízye gibi vergiter tatlu ve tahakkuku için yapilmadigi açiktir. Ancak idarenin bu cemâatler hakkmda Íslâmlardandaha farkh bit politika izledigi ve bilgi edinmeye önem verdigi anlagihyor. Meselâ, Girit'te bu gibi tanassur eden galuslarm miras davalar da farkh bir gekilGirit'tekibu gibi gizli Hiristiyanlar hakkmda seyyahde çözümlenmigtir.S lann raporlarma dayanan bilgiler enönemli kaynaktir. Su zümrenin etnik mengei de tartigilnugtir. Bunlarm adamn fethinden sonra mü1klerinikorumak isteyen, eski Venedikliler olduklan ve zahiren Müslúmanhg1 kabul ettiklerini ileri sürenler de olmuçtur.* Bu gibi topluluklann etnik ve dinî mengeini aragtirmamn güçlügü ortadadir. Trabzon vilâyeti dahilinde var olan bu gibi topluluklarm kahntilarma Hamginli denmekteydi.5 Pilolojik historik ciddî aragtirmalara konu olmayan bu küçük topluluklann dinî-etnik mengei hep tartigma konusu olmuytur. Gizli valtiz âdeti digmda etTanzimat döneminografik tetkikler de yeterli malumat verememektedir. olaylan belgelerinde de veya gizli Hirisiligkin tanassur nin bu konulara bugünün verilmemektedir. yerleri gibi adlan Eu käy tiyatthgm görüldügu "
3 BOA, Girit defterleri 1273, no. 137. 4 R. M. Dawkins, 'The Crypto-Christians of Turkey', Byzantion VIII/1933, fasc. 1, Bruxelles 1933, s. 252. 5 R. Benninghaus, 'Zur Herkunft und ldentitaet der Hemginli', Ethnic Groups in the Republicof Turkey, ed. P. A. Andrews, Wiesbaden 1989, Beihefte zum Tübinger Atlas de Vordeten Orients, s. 475-495;bkz. R. K Dawkins, a.g.m., s. 258'de Kromni denen grup hakkmda.
NWIIIMIEWSEfD-RIET
Pr:WM
...-..... .
.
mas.mmmmmm-......nn--.
yerel tarih aragtincilari ortaya çakarmaktadirlar. Arnavut tarihçi B. Graceni; Elbasan, Íçkodra,Draç civarmda bazi käylerde görünugte Islam fakat aslmda Ortodoks veya Katolik inançtaki köyleri tesbit etmig, bunlan Avusturya ve Rusya argivleri konsolosluk kayitlarmdan da çikanyor. Bu gibi Hiristiyanlarm vaftiz adlan yamnda köye gelen idarenin temsileilerine kaydettirdikleri ikinci isimleri var. Köylerde câmí yok sadece gizli kiliseleri varmig. Fakat kasabada ise hem câmi, hem kiliseleri varmi.ÿ.6 Gerek gu toplu tanassur örnekleri, gerekse tekil örneklerden de anlailacagi üzere Tanzimat döneminde Íslâmdançikig (irtidâ) olaymi negredilen belirli kararnameler veya dig devlet raporlan ile anlamak pek mümkün degi1dir. Olaylan zaman ve mekân itibariyle daha genig bir çevrede aragtirmah ve mutlaka Osmanh devlet aryivlerini taramahdir. Son zamanlarda bu alanda ç1kan Dr. G. Bozkurt'un bu konudaki tasvirlerinde göze çarpan noksanhk bizce budur. Su çahymada 25 Agustos 1843'te Müslüman olmugken pigmanhkla eski dinine dönen bir gencin idâmi uzerineÏngilteree1çisinin protestolan gibi, literatürde tekrarlanan olaylar zikredilmekte ve Osmanh Devleti'nin bu konuda taviz vermedigi (hilâfet ve kutsal kitabm hükümleri dolayistyla) ve Bäblâlî'nin bu isfaaliyetini engelleyerek faydah oldugu rannm Protestan misyonerlerin varihyor.7 Hemenbelirtelim ki, daha önce Katolik misyobir hükme gibi nerler, 19. as2rda da Protestanlar, birkaç vâkiaya ragmen kendilerine Musevî ve Müslümanlardan pek sahib-i ruh katilmayacagnu anlamiëlardir. Aslen faaliyetierini de daha çok Arap Huistiyanlar ve mezhep kavgalaniçindeki Ermeni topluluklan üzerinde yogunlagtirmigve losmen baganh olmuglardir Bu alanda Balkan Ortodokslan ve hele Rumlar üzerinde etkiliolamadiklan da açikttr. Gerçekte Tanzimat devrinde tanassur.olayIarma Osmanh Devleti göz yummaktaydt ve bu konuda diplomatik ve faidarî kademelerde tartigilagelen ölüm cezasuun pek uygulanmadigt, da resmen ilân edilip göze gösterilkat toleransm veya umursamazhgm medigi anlaç1hyor. Bir gayrimüslimin islâmdinine geçigi(ihtida) için de 19. yüzy11dabelirli kurallara uynlmaya baglandi. Çünkübu gibi olaylar gerçekten kilisenin müdahalesi ve bireyin eski dindaglart ve aile üyelerinin çikardig1 hadiseler ve bunlara bazen konsoloslarm kançoasiyla da neticeleniyordu. 10 Ekim 1851'de; Ali adh bir muhtedî kansun evvelce bogamig olup, çocuklann yansi analarmm dininde, yarm ise babanm dininde ve onunla birliktedir. Yunanistan konsolosu (Edirne'deki) çocuklann ikisini konsoloshanede ahkoymakta, diger ogul Arifin gikâyetiyle sorun ortaya 6 Bardhyl Graceni, 'Le Cryptochristianismedans la region du Shpat au Cours de la Derniere Periode Ottoman', Studia Albanica,XXVI/2, 1989 s. 9 102. 7 G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanh Vatandaçãannm HukNNÎܾTNMM (Î$39-lÛ14), TTK, Ankara 1989, 5.130-139.
33
34
çikmaktadir. Metropolit de ige kangmca, Edirne valisi duruma mudahale eder ve konsolosu uyarir8 Böyle tipik bir olay 1851 yilmda Sam'da Rum-Ortodoks iken ihtida eden bir kadmm kizi yüzünden çiktr. Kizm eski dininde kaldigi iddiasi Rus konsolosu, yerel yäneticiler ve Ïngiltere konsolosunun da kangmasiyla piddellenen olaylara sebep oldu. Bu nedenle 19. yüzyilda bir gayrimüslimin ihtida etmesi her geyden ðnce onun serbest irade beyamna ve regit olmasma dayanan belirli bir usulle mümkündü. Devlet ve yönetici by konuda son derece titizdi? Aslmda bir gayrimüslimin ihtida etmesinde takip edilecek usul göyleydi: Muhtedinin ægit olmasi, bir memurun ve papazm önünde irade beyanmda bulunmasi gerekiyordu. Sonralan Adliye ve Mezâhib Nezâreti'nin kurulmasiyla säzü geçen memur bu nezâreften geliyordu.10 C 1297/20 Mayis 1880 tarihli Tercüman-1Hakikat gazetesi Bursa'da evinden kaçan bir lazi yamnda Ístanbul'a getiren Sohte Mustafa'mn, kizi Müslüman yapmasi üzerine Rum patriginin gikâyet ettigi ve gikâyetin hakh bulundugunu bildiriyor.10 Muhtedîlerin bazen iktisadî yönden sikmtiya dügtükleri göz önüne ahndigmdan bunlara yardun ediliyordu. 16 Ca 1274/3 Ocak 1858 tarihli bir irâde evlâd ve yâliyle sefil kalan muhtedîye Emine Hatun'a, Mâliye hazinesinden Evkaf-1 Hümâyûn'a 1150 kurug nakliyle ev verilmesi kararlagti-
nlm19ti.11
Ïslâmdevletinde gayrimüslimlerinÍslâmmd1pmda bir bagka dine geç-
hoy kargilanmaz ve müsaade edilmez. Gerçi bu kurala mezhepler ÖrneginErmenilerin Katolik ve Gregorarasi geçigte pek uyulmanugtr. yen Ermeni kilisesi arasmdaki seyyaliyetleri böyleydi. 12 Ca 1268 /4 Mart 1852 tarihli bir haricîye arz tezkiresinde de belirtildigi üzere; Hiristiyan tebânm tebdil-i mezhep eylemelerinde Devlet-i Aliyyece bir beîs yogisede', bu gibi toplu mezhep degigtirmeler bazen Bursa valisinin mezkûr tarihteki rnüdahelesi gibi, Fransa viskonsolosunun tegvikiyle vukua gelmig ve Ermeni Patrikhanesi'nin müdahale ve protestosunu yaratrugsa, Bâbiâlî'nin duruma el koymasi gerekebiliyordu. Bu olay Bursa Gölpazan kazast Türkmen karyesindeki Ermenilerin Fransa'mn tegvikiyle Katolisizme döndürülmesi üzerine patlak vermigti ve Bâbiâli hulefâdan Enis Efendi'yi tahkikat için göreviendirmlyti.12 1830'larda Elliott'un gezi notlarmdan anlayildig1üzere imparatorlukta Dogu Avrupa'dan gelen ve Protestanhga geçenbir haham (calman adh) gibi nadir vakalarm yanmda,13 Suriye-Lübnan mmtikasmda Protesmesi
'vakia
8 BOA, Ï, Hariclye, no: 4028, 21 S 1268/16 Arahk 851. 9 BOA, I, Hariciye, 28 B 1267/29 Mayis 1851 tarihli tutanak. 10 BOA, Yddiz Argivi, Hususi 164/91, 10 C 1297/20 Mayas 1880. 11. BOA, Ï., DahiliyE, no: 26024, 16 Ca 1274/2 Ocak 1858. 12 BOA, 1.,Hariciye, no: 4133, 12 Ca 1268/15 Mart 1852. 13 C. B. Elliott, Travels in the ThreeGreat Empires of Austria, Russia and Tùrkey, London 1838, c R, s. 227, 230, 24L
tan olan bir Marûnî, hatta bir Dürzîye bile rastlannuptir. Yezîdîler gibi bazi dinî gruplar konusunda Osmanh yönetiminin Tanzimat'tan sonra çeligik bir tutumu da vardu 6 Ekim 1853/3 Muharrum 1270 tarihli bir irâde; Muy sancagmda kâin Yezîdî taîfesinden olup, mukaddema bazi müteallikatiyia ihtWa etmig olan Ahmed Efendi'ye âtiyye-i seniyye itasmdan söz ediyor.14 Tanzimat siralarmda bölgede Bedirhan Bey'in Yezidîlere kargi uyguladigt baskici fanatik harekât Bâbiâli'yi rahatsiz etmektedir. Dönem bu grubun potektorasmi yüklenmig gibidir.15Ama belirtboyu Ìngiltere gibi bazi tigimiz Hiristiyanlarm digmda Musevî, Müslüman, Dürzî gibi gruplar arasmda din degigtirme olaylarma sikça rastlanmadigt bilinmektedir. Mezhep degigtirmek Tanzimat'tan sonra gayrimüslimler için daha da serbest olmug, gruplar arasi çatigma ve hadiseler çthmadikça, dogrusu Osmanh yönetimi bu gibi olaylarla megguI de olmamigtir. Kugkusuz gayrimüslimlere getirilen bazi egit statü haklari ve hatta tagra idâæsinin düzenlenmesinden sonra, onlarm memleket meclislerinde üyelik yoluyla idareye iytiraklerini saglayan yeni uygulama; mutaassib Müslumanlar tarafmdan ilkönce kabul edilmig degildi. Daha dogrusu sadece Müslümanlar degil, gayrimüslimlerin bazilan bile digerlerine karµ eski imtiyaz1armi kaybetmekten dogan bir hognutsuzluk içine girdiler. Du dönemlerde kanµk evliliklere bile bazen koca bir cemântin nasil olaylar çikararak müdahale ettigi bilinmektedir. Ïlk anda memleket meclislerinde gayrimüslim üyelere karp öbür Müs1üman üyelerin tahkîrâne tavir taknup muhalefet ettikleri; Rum patriginin gikâyetlerinden anlÄg1hyor16 Bâblâlî bu gibi geligmeleri änlemeçahgiyordu. Buna hürriyet ve egitlik prensipleri de karphk getirilen ye bazen gereginden daha genig yorumlandi. Prof. Ìnalctk'mverdigiörnekteki gibi: Konya Çamardi kazasi Megeli karyesi köylüleri cizye-i ger'iyyenin artik kaldirildigru ve ädemeyeceklerini bildirerek ayaklandilar.17 Tanzimat'm getirmek istedigi kurumlar çok yerde kepki doguniu, yanh; anlapldi. Haleb'de Hiristiyan cemâatler ile Müslümanlar arasmdaki münâferet eskisinden daha çok artti ve 1853 ylh sonbahan bundan mütevellid hadiselerle.geçti ve hükümeti çok ugragttrd1.18
•
14 15 16 17 18
Dürziler konusunda Osmanh yänetiminin tutumu IIginçtir Müslüman ulemâsi bu grubu kendilerinden sayma egiliminde degildir. Fakat idarenin nezdinde bu grup gayrimüslimlere has bir statüde ele almmaz. Bununla birlikte devletle olan iligkilerinde de Miislümanlardan farkh bir muamele ve bakipa maruzdurlar. BOA, Í, MV, no: 11312,3 M. 1270/6 Ekim 1853. JohnGuest, The Yezidis, London, New York 1987, s. 92 vd. BOA;1, MV., no: 226, 9 Za 1256/14 Ocak 1841 tarihli arz tezkiresi;1. Ortayh, Tanzimat'san Sonra MahalIf idarefer,Ankara 1974, s. 25. H. Ínalczk,Tanzimat'm Uygulanmasi ve Sasyal Tepkileri', Belleten, c. XXVIII, sayi l12, Ankara 1964, s. 681. BOA, I., Dahillye, no: 17756, 9 M 1270/9 Ekim 1853.
¯
3
36 ¯
1850 ylh Temmuz bagmda Trablusgam'da bir Hiristiyan cenazesi eskiden oldugu gibi katir s1rtmda degil, komgularm omzunda taçanyor diortasmda hücumuna ugradi. Gaye bazi mutaassib Müslümanlarm çargi kaçanlar sonra yakalandiklarmda riptir ki, hadiseyi çikanp zabtiyeden verdilderi ifadede, bu vakte kadar neredeydiniz sorusuna; etraftaki Hicevabmi verdiler.19 ristiyan manastirlarmda kegigkihšmda saldandildan daha derin samIdigmdan Tanzimat däneminin etkileri imparatorlukta degigtirmeler din artlyordu, görütaassubunyamada olmuytur. Taassub lüyordu. Hepsinden önemlisi birçok inanca salik cemâatlerin içinde, dini âmme hayatmdan ç1karmaya baglayan laikleger zümreler doguyordu. Bu sonuncular için Tanzimat dönemi, ottak bir Osinanhhk boyutunun ortaya çiktigi devirdi ve onlarm tesiri tüm Ortadogu'nun modern tarihinde herkesten daha genig boyutludur.
19 BOA, i., MV., no: 5184, 23 S 1266/6 Ocak 1850.
Tanzimat
Devri Bastm
ÛzerineNotlar'
Tanzimat dönemi, siyasal ve kültürel tarihimizde âdeta bir tek kudoguçu ve geligmesiyle tammlansa yeridir, bu da kitap ve özellikle süreli yayinlardir. 18. yüzyilda Türk matbaasi baçanh smav verememig, bas1Ian kitap miktan baghk ve basla adedi olarak pek dügük derecede kalmig, matbaa okuyanlarm hayatma girememigtir. O kadar ki, 18. yüzyilda en çok bagvurulan vakanüvîs tarihleri ve bazi edebî eser ve divânlann, guarâ tezkirelerinin bile yazma koPyalar halinde dolagimda oldugu malûmdur. Su eserlerin änemlileri de, gene 19. yüzyllda basilmistir Nedenleri ikidir. Evvelâ, hurûfat farkhhgi nedeniyle baslo ve dizgi teknikleri uyarlanamamig, ama asil önemlisi, kitap okuma ahgkanhgl yerleptirilememigtir.Su alanda dinî nedenIerin veya despot idarenin rolü ise aslmda gene tartigilmaya deger. Çùnküokuma ahykanhg1 ve talebi olsa, birtakim eserlerin o devirde Venedik ve Viyana gibi Sarkdillerinde matbaalarm igledigi yerlerde, basihp getirilip satilmasi pekâlâ mümkün olurdu. rumun
18. yüzy11daKur'an ve önemli dinî metinler (perh ve tefsir ve En'âm cüzleri) baskt digi b1rakilmig ve bu konudaki yasak 19. yüzyilda da deMushaf-1 Serifierin vam etmigtir. 1853-54'lü yillarda bile men'ine' dâir yasaknâmeler çikiyordu.1 Ancak matbaa yasagibu konuda artik devam etmemig olmah ki, sonraki dönemde basma nüshalara rastlamyor. 'matbu'
18. yüzyilm en önemli olayi gazete ve sûreli yaymlarm hayatumza girmesidir, demigtik. Gazete Osmanh toplumuna Resmî Gazete olarak girdi. Bu 13 ve 19 yüzyil reformlarmda or tak bir özelliktir. Büyük Petro da Vedemosti adh resmî gazete ile basim Rusya'ya sokmugtu. Bu çagmresmî gazeteleri bugünkü gibi sadece kanun, emirnâme ve resmî tebligleri yayunlamakla kalmaz; iç ve dig haberlere de en genig ve gü* Cahit Talas'a Armagan, Mülkiyeliler Birligi Yayuu,, Ankara 1990, s. 397-404. 1 BOA, 1, Dahiliye, no: 16207, 25 M 1269/8 Kasim 1852. "Maîbaa-i Âmiredenbasahb satilan Mushaf-1prifler oldugu duynlmug, bu saygisizhém änlenmesi...." için ç1kar11anirade. BOA, 4, Yildiz Argivi Hususi, 527/H, I C 1323/3 Agustos 1905 tarihli irade; 'Mushaf-1 griflerin tab'Irun Matbaa-i Osmaniyye'nin taht-i inbisannda muhafaza edihnesini' ve diger matbaalara yasak edilmesini emreder.
»
38
dümlü anlamda yer verirlerdi. Hattâ, Takoîm-i Vekayfhabellerle de yetinmez, polemik mahiyetindeki yazilar (özellikleMisir Vâlisi Mehmed Ali Paga'ya karyi) ve bazi ilim ve fen konularmda makaleler de yay1mlardi. Abartilmig tagra haberlerine de yer verilirdi. Bu gazetenin meselâ; T1rnova'da iki yeniçerinin dirildigi ve vampirlik yaptiklan gibi, yeniçerilere karyi nefreti canh tutmaya yarayacak dedikodulara da sütunlannda yer verdigini, zikredebiliriz.2 Gazete, Osmanh uluslannm hepsi için tarih, cografya, edebiyat ve hattâ iktisat, içtimaiyyat gibi disiplinierde de popüler bir öþetmen oltnuptur Làvûn-i VAôpfa ilk sydamda iktisat üzerine, Malthus kurarm üzerine makalelerin yer aldigma bir yazida deginmigtik.3 Azmhk gazetelerinde de bu konuda ägretici makalelere önem verildigini görecegiz. Osmanhlar okumaya kitapla degil, gazete ve dergi ile baglamiglardir. Matbaaysgayrimüslim cemâatier Türklerden evvel kullanmakla beraber, yaymlar dinî olarak kaldigmdan gazete onlar arasmda da ayni iglevi görmügtür. Nihayet 1860'h y111arda, özel gazetelerin negri yarunda, Midhat Paga'run girigimleriyle vilâyet1erde de gazete ç1kanlmig; bunlar o günkü mahalIî sorunlar ve kültür hayatim etkiledilderi gibi, bugün de tarihçilik için en önemli belgeleri içeren koleksiyonlar olmak niteligine erigmiglerdir. Kugkusuz Takvîm-i VeMyîözgün sade bir Türkçe ile haypta girmig ve buna dikkat.edilmigti. Aym geyiBulgarlann, Ermenilerin, Rumlarm basm organlan için söylemek de mümkündür. Nihayet yabancilann kapitülasyon haklanndan yararlanarak gazetecilik yapmasi ve gazete çikarmastyla önemli bir kurum daha ortaya çiknuptir; hükümetin sansür ve para ile gazeteci ve gazete satin alarak istedigini yazdirmas1... Eu ig, son asir devlet örgütünün degigmeyen bir megguliyeti olarak da kalmigtr Tanzimat bürokratlan, çok önceden kontrollü ve sansürlü bir basm ve yabanc1gazetecileri,abone yazilma veya bagiglaelde etme metodunu geligtirdiler.Telgrafm yayildig1bir dünyada, 18. yüzyil Rusya'smda oldugu gibi, resmî gazetenin yabanci basmi yaniltacak haberler vermesi yeterli degildi. Istenen ve istenmeyen veya saptinhm; haberler kisa zamanda Avrupa basmma yerel muhabirler aracihgtylaulagryordu. Ülkeninher yermde, tüccar, gazeteci ve konsoloslar vardi. Üstelik, o dönemin Avrupa gazetelerinde Konstantinopl rnahreçli haberler, bugünkünün aksine, her gazetede, her gün sütunsütun verilirdi. ÇünkûOsmanh imparatorlugu büyük devletlerden biriydi ve dünyanm ilginç bir bölgesinde idi. esasli biçimde faaliyete geçen ilk matOsmanh Ímparatorlugu'nda baa, yani Türkçe basun yapan kurum,Msir, Kahire yakinlarmda Bulak kasabasmda 1822'de kurulmuytur. Durada Mehmed Ali Papa, Arabca
2 TV, 19 Ra 1249/7 Agustos Í. Ortayh, 'Osmanhlarda
3
1833 nüshast.
ÍlkTelif ÏktisâtElyazmast',
Yayd, Ekim 1983, saya l, s. 37
eserler yanmda Türkçelerinin de basilmasuu saglanugtir. Nitekim, 18. olan Vastf Tarihi'nin iki cilt halmde burada asrm vakayinâmelerinden basilmig olmasi buna bir örnektir. Aynca Rafat el-Tahtavî'nin Fransa Seyâhatnamesi, 1834'te Arabca ve 1839'da da Türkçe olarak gene burada basilmigtíf Gazete ise, Osmanh Türkiyesi'nde hayata Izmir'de girdi. 1824'te Le Smyrnden, sonra Spectateur Oriental, le Courrier de Smyrne ve nihayet Journal de Smyrne bu gazetelerdir? Nihayet Misu'da Mehmed Ali Paya imparatorlugun ilk Resmî Gazete'si diyebilecegimiz Vakâ-i Misriyye'yi 1828'de Misn'da yayma çikardi. Kugkusuz, bu gazete Ïstanbul'un irâdesi digmda ve ona karg1 polemik için yayma baçIamigtir. Mehmed Ali Paga'nm bunun gibi bir valiliginde çikartda Girit yaymt tigi Vakâ-i Giridiyye'dir (1831'de).Valtá-i Mrsriyye, Arabca-Türkçe, ikincisi ise Rumça--Tûrkçeçikiyordu? Takofm-i Velaîyî belki bu yüzden çabukça çikartildi. Ashnda Osmanh idaresinin bilinen ilk vilâyet gazetesi Midhat Paga'nm Tuna valfligi s1rasmda çIkarttig: Tuna-Duna imig gärünüyor. Ancak endan çok önce muhtar bir idaresi olan Sisam adasmda (Sisam emâreti) bir vilâyet gazetesi çikartilnug olmasi kuvvetle muhtemeldir. Sisam emâretinde 'Rumiyu'l- ibare bir gazete ç1kanlmasi' için 26 Qubat1852'de bir irâde çikar1Imigt17 Eu gazetenin nüshalanm bulamadik. Gayri-Türk imparatorluk tebaasi için özel gazetelerin çikardmasi da plânlannug gibi görünüyor. Böyle bir güdümlü gazetenin Arablar için ç1kar11masi gerekli gärülmüg olmah.ki, Ceride-i Havadis'in sahibi ÇörçilEfendi'ye, gazetesinin Arabcaya çevirilerek basilmast için ruhsat itâsi, emredilmigti.6 Çokdaha erken bir tarihte 1840'ta hükümet Brmenice bir gazete çikarmak tegebbüsündeydi.9 Nihayet 29 B 1268/ 19 Mayis 1852 tarihinde Sahhak Ebro ve Krikon Beyler Ermenice bir gazete çikarmak için izin ald11ar.10 Sahhak Ebro Bey, Tercüme Odasi memurlarmdandi ve Takvîm-i Vekâyfnin Fansizcasmi çIkarmakla görevliydi. Kendisine bu görevinden dolayi maag baglandigi bir yil öncesi hir Meclis-i Vâlâ kararindan anlagiliyor.11 Sahhak Ebro, Tanzimat dänemi Osmanh-Ermeni aydmlarmm önde gelen isimlerindendi; tarih, iktisat gibi dallarda öncü sayilacak derleme ve tercüme yazdart vardir. Ge4 Ercüment Kuran, 'Basmacihšm Osmanh Toplumuna Tesirleri', Türk Kütüphanecifer Dernegi 250. Yd Toplant2sz BildiriTeri,Ankara 1979, s.17. 5 Orhan KologIu, 'Le PremierJournalOfficiel en Français a Ístanbulet ses Repercussions en Europe', Basumamq Bildin (tarihsiz). 6 Orhan Kologlu, The Problem of the Turkish and Arabic Languages and the Role of Miaqai Misriyye', Basumamy Bildiri (tarihsiz). 7 BOA, f., MV., no: 9105, 11 L 1268/28 Temmuz 1852. 8 BOA, Í., MV., no: 15183, 12 C 1272/17 Qubat1856. 9 BOA, Dahiliye, no: 1113,21 Q1256/18 Ekim 1840. 10 BOA, l., MV., no: 8257, 29 B 1268/19 Mayis 1852. 11 BOA, Ï MV., no: 6647, 16 C1267/18 Nisan IB5L
39
bu y111ardaFransa tebaasmdan Kapol (?)isimlibiri, Ermenice bir gazete negri için ruhsat almigt1.12 Nitekim aym yll içinde (1267H/185051) bu zat ile Uncu Halil Aga'ya litografya destgâlu ve kitab tab'1için
ne
40
müsaade
ve ruhsat
verilmigtir.13
Aynen Rusya Bilimler Akademisi ve Paris'teki Bibliotheque Nationale örneginde oldugu gibi derleme amaciyla, 'Bâb-1 Seraskerî'deki Tercüme Odasi'nda tanzim olunan kütübhaneye, basilmig ve bas11acak kütüb ve resailden bilâsemen (parasiz) birer nüsha itâ olunmast için' bir irâde çikmigt1. Su derleme ve koleksiyonun alabeti ve ne ölçüde gerçekleytirildigi ve kalmtilan hakkmda bilgi sahibi degiliz." Gene bu yll içinde (yani 1850-51) kütüphanelerde mevcut kitaplarm telefden vikayesi (gözetilmesi) ve yed-i âhere (diger ellere) geçmemesi zumunda bir rabitâçaktt.15 i hasene (güzel saglam sisteme) konulmasma dair bir irâde de kuhakkmda 1267/1850-51 ylh bu Matbaa ve kitap ylh gibi gärünen yapilmahdir. aragtirma tüphaneciler tarafmdan genigbir tarihî
Aym ytllarda Türk basm tarihinin bizce ilginç olaylarmdan birine Reâyâ-y1 Devlet-i A1îyye'den Izmirli Evangelos (Tedaha rasthyoruz. maçâ-i Dünya romamnm yazari Evangelinos Missalidis) ziraat, ticaret aldi (bu derginin 9. save fenne dâir bir revue (deyimbudur) için izin Türkçe basilan, yani harfleriyle Yunan argivde Böylece mevcuttur). yisi girmi.ÿKaramanlica dedigimiz yaza çegidiyle de bir süreliyaymhayata 16 Kendisine politikaya ve saltanat-i seniyyeye dair hiçbir gey tahrir tir etmemesi gartiyla izin verilmigti. Burada henüz kanunlagmayan sansürün bir pratik usulüne çahit oluyoruz. Missalidis'e Izmifdeki Rum tâifesi kocabagisi Yunaki kefil gösterilmtytir (1 Nisan 1850/18 Ca 1266). Osmanh uluslan uyamp çaglarmda gazeteyi daha çok egitimleri için kullanmiglardir Gazete ön plânda haber orgam degildi. ÌlkBulgar gazetesi olan Lyuboslovye ki Ïzmifde,Konstantin Fotinov tarafmdan 1842'de-negre baglanuptir, bunun tipik bir örnegidir. Ízmitde dogan, Bulgar basmima bu öncüsü, negrine qu ifade ile baglamigtt: "Bir halk dilini iyi bihnek için gramerini, geçvatauru tammak için cografyasuu, bilmelidir. Bulgarlar da bunlari bilmelidir."17 tammak için tarihi migini Biranüddet sonra Ìstanbul,Bulgar basmmm merkezi oldu. Tsarigradski
12 BOA, I; MV., no: 6461, 1267 H. 13 BOA, Î., MV., no: 6021, gurre-i. Ra 1267/3.gubat 1851. 14 BQA, Ï., Dahiliyeno: 13873, 1267 H. 15 BOA, I., MV., no: 6228, 2 R1267/4 Subat1851. 16 BOA, f.,MV., no: 5578, Ca 1266/1 Nisan 1850. Navkai 17 Georgi Boqukov, Istoriya na Balgarskata fornalistika, 36.
Ízk.Sophia
1976, s.
Ïstanbul'da Balkapaiuham'nda.çikanhyordu.2
Bundan bagka Tsankov'un ilk nüshasi 28 Mart 1859 tarihini tayiyan Bulgarija adh gazetesi, Fener Patrikhanesi'ne karç2 baþmsiz Bulgar kilisesi kurma hareketinin kavgasuu veren änemli bir organdi. Bulgar basim bir ara yabanci himaye de buldu. Ìstanbul'da Britanyah Hanley'in çikarttigi Levant Times, Petko Sandov'u redaktörlüge alarak, Bulgarta bir nüsha da çikarmaya bagladi, ÏztoçnoVreme baghkh gazete için Britanya Sefiri Elliot, Babiâli'nin bütün isteksizligine ragmen müsaadeyi ald1þm Londra'ya Lord Derby'ye, 10 Eylül 1874 tarihli raporundä bildiriyor.19 Yabanci devletlerin himayesi Tanzimat'm sansürcü tedbirlerini oldukça etkisiz kihyor gibidir. Avrupa tebaahlarm çikardig1Levant Herald gibi bir gazetedeki siyasal haberler bu dokunulmazhga bir örnektir. Elçilik himayesi ve kapitülasyou rejimi bu dokunulmazhga yardun etmekteydi. Ïsmi geçen gazetenin 16 Nisan 1867 tarihli nüshasmda Paris'ten Mustafa Fâzil Paga'nin yolladigi 28 Mart tarihli mektup Young Turkey bagligiyla yayimlanmaktadir; "In seeking to base the Ottoman liberty which would establish equality and Empire upon constitutional and Christians.. gibi bir ifadeyi içerdiMusulmans harmony betweeri halde...20 Oysa Bâbiâlî bundan bir yif änce Mustafa Fâzil Papa ve Pagi ris'teki arkadaylaruu, yani Genç Osmanhlan, Takvîm-i Vekâyrde yayimlananbir tebligle (20N 1268/6 Subat1866), "Rezil, iftiract, fesat cemiyeti üyeleri," diye aforoz etmigti bile? Bu durtunda yabanci basmm Bâbiâlî politikasma zarar vermesini önlemenin tek yolu içteki gazeteleabone bedeli ve parayla elde etmekri ve dg basmm da muhabirlerini ti ve Tanzimat bürokratlari erkenden bu usulü benimsediler. Vestnik,
Ístanbul'daDragan
'
Tanzimat döneminde sansür daha çok bir gazete veya sümli yaym orgamma än izinle kurulmasi biçiminde uygulanmaktadir. Ornegin usul-i ticarete dâir bir gazete için DersaEduard Blaque Bey'in mahalde âdet'teki bir gazete tab'ina mezuniyet verilmesi' gibi bir irârastlamr.22 Digandan deye gelen kitaplar da sansür konusu olmaktadir. Örnegin:'Dersaâdet'e gelmig olan bazi kitaplarm toplattir11masi ve badezin (bundan sonra) gelir ise gümrük tarafmdan inen olunmasma daBu gibi sadâret tezkirelerine rastlanix' bagka bir tedbir almmighr? 'yalmz
18 A.g.e., s. 61-63; Vy. N. Nacov, Tsarigrad kato Kulturen Zenter za Bulgarite do 1877 g. C. BAN, Sophta 1925, s. 1-208. 19 PRO-FO (78),no: 3197, Elliot to Lord Derby'. 20 Levent Herald, 12 Aþstos 1867. 1866 nüshasi. 21 TV, 20 N 1268/6 Qubat 22 BOA, J.,Hariciye, no: 955, 2 S 1259/5 Mart 1843. 23 BOA, 1, Dahitiye, no: 21689, 17 S 1272/29 Ekim 1855, 23 BOA, Í., Dahiliye, no: 21689, 17 S 1272/29 Ekim 1855.
41
42
maktadm Gerçekte IL Abdülhamid devrine kadar sansürün ciddî bir örgüt olarak kurumlagmadigi görülüyor. Ancak bu durum, Tanzimat bürokrasisinin demokrat görügünden ileri gelmemektedir. Yaym hayahileri gelen bir nm geligmedönerlinde, henüz sorunlann artmamasmdan gevgek politika olarak anlagilmahdir. Onsansür, yani (censuæpréalable) Tanzintat dönemi boyunca görülmeyen veya mevziî kalan bir uygulamadir Ama II. Abdülhamid yänetimi, 1876 Kam2n-:Esâsfsinin istismara açak hükmünü (matbuatkanun dâiresinde serbesttir) kötüye kullanarak sansur yänetmeligi ve örgütüyle bu igi bagardi. Hamidiyye sansürünun trajikomikboyutlari üzerinde hepimiz az çok bilgi sahibiyiz. Sansür sansürdür. Imparatoruna ve imparatorluga sadik ve o kurumun degerlerini benimseyip benimseten Avusturyah yazar Franz Grillparzefin oyunlarmdan birinin niçin sansürün htymma ugrad2gma, Habsburg hanedammn en tutueu üyeleribile paymig ve sansür komiserine nedenini sorduklarmda, cevap, "Mutlaka sakmcah bir yönü vardir," olmug. Sansürün taraftarian, sadece yöneticiler arasmda degildi. Otokratik yönetimlerin taraftarlan dünyanm neresinde olursa olsun, aralarmda bir gizli bag vardir. 19. yüzylhn monargiler dünyasmda, ÇarhkRusyasi sansürüne yeterince iltifat etmeyig nedenini bir türlü anlayamadigirmz bir otorite merakhsi, Fransa'nm ünlü hukukçularmdan Gabriel du Four, Osmanh sansur nizâmnâmesine hayranhgim ifade ederek, Fransa'da da uygulanmasmiöneriyordu; hem de propaganda için yazilabilecek kirahk bir risâlede degil, düpedüz ünlü idare hukuku kitabmda. Montesquieu, despotik rejimi; pour l'Orient Dogu için iyi' olarak degerlendirir.Anlagtlan Dogu'nun bazi orijinal icatlarmi pour l'Occident Batl için lyi' olarak degerlendirenler de vardi. Nitekim, 19. yüzyilm ünlü Fransiz idate hukukçusu A. Batbie'de censure préalable almalarma ragmen, Fransa (öncedenkontrolü) Fransiz mevzûatindan için geri fakat Rusya ve Osmanh Ïmparatorlugu için progress, ileri bir mevzuat olarak niteler.¾ 1865/1281 tarihli 'Matbûat Nizâmnâmesi'ne kadar sansür resmen adi konmayan kurumlaçamarug pragmatik bir uygulama halinde görünüyor. Bir yönüyle, dönem içinde dogan Türk basim, bilhassa özel gazeteler, sonraki devirlerle kargilagtmlamayacak kadar özgür davranabilmig, yazabilmi¢er, hoya gitmeyen kalemler ise (hemen hepsi devlatynemuru idi) memurlara uygulanan tipten cezalarla susturulma yoluna gidilmigti. Tercüman-i Ahvâl maarif ve iktisadî politikaya iligkin konularda direktif verip tenkitlerde bulunurken, Tasvir-i Efkâr daha da ileri giderek, iç politika konulan yanmda dig politika konusunda da hükûmeti tenkit ederdi. Osmanh hükümeti özerk prenslik Sirbistan'daki basmm yazd1klarma da müdahale edenli. 21 1267/21 HaziQ 'bon
-
'bon
-
24 A. Batbie, Traité Droit PuMic et Administratif, Paris 1885, 2. ed. 2. 187.
ran 1851'de Belgrad muhafiz1Mehmed
Vâsif Papa (o sirada Belgrad kaSirb Prensligi gazetelerinde Bosna Eyâletihakkmda eracîf (pislik)ve muâriz geyler yazildigim teblig etmig ve Bâbiâlî 1854 Arahgi'ndaß bu gibi negriyata prenslik nezdinde baski
lesi Osmanh egemenligindeydi)
uygulayarak
müdahale
etmigti.
1865 Matbuat Nizâmnâmesi (Düstûr, 1. tertib, 2. cild), Osmanli tebaasmdan birinin, gazete çakarmak için Maarif Nezâreti'ne; ecrebi tebaahlarm ise Hariciye Nezâreti'ne, vilâyetlerde de valiliklere mürataat edeceklerini âmirdir. Bu gibi kimselerm yagmm 30'un üstünde olmasi ve mahkûmiyetleri bulunmamasi gerekmekteydi. Önsansürünhenüz buluumadigi, teslimisonra nüshalarm idareye muntazaman nin' emredilmesinden anlagthyor. Teslim edilen nüshalardaki içerikten dolay1 takibat ve yarguama söz konusuysa, bu mes'ul müdürlere yöneliktir. Padigaha diger yabanci devlet hükümdar ve reislerine, vüzerä ve süferâya hakaret yollu ve aleyhte negriyat yasakti; 6 Q1281/4 Ocak 1865 tarihli bu nizâmnâmenin 34. maddesi bunu belirtmektedir. Maamafih eenebî hükümdarlar için, basimn hakaretinden masuniyet 19. Nitekim, 17 Ekim 1896 nüsyüzyilda genel bir nezaket tygulamasiydi. hasmda Sultan IL Abdillhamid'i, 'Bir Devlet Sömürücüsu Nasil Yaqiyox' baghgiyla eleptiren, Der Arme Konrad adh Alman sosyalist gazetesini, bagbakan prens Hohenlohe toplattirmigti.26 Kitap basum için bir tarafmdan önce Maârif Neönsansur vardi. MúsveddelerinOsmanlilar zâreti'ne, eenebiler tarafmdan ise Hariciye Nezâreti'ne teslimi gerekieyâletlerde valiliklere verilecek ve yordu. Aym gekilde müsveddeler izin öyle ahnacakti. Dig kaynakh kitaplarin ise sansürden sonra satilabildigi anlaçIhyor. Maamafih daha önce sözünü ettigimiz Fransa tebaah Kapol (7)çikartmak istedigi Ermenice gazeteyi kable't-tab' Hariclye Nezâreti'ne gösterecekti. Bu nygulamamn dönem içinde yaygmhgi güphelidir. Matbuat Nizâmnâmesi'nden önce yerlegen uygulama guydu: Bir Osmanh gazeté çikarmak için müracaat ettiginde; ve devlet aleyhinde yazmayacagnu' taahhüd eder ve kefil gösterirdi. Evangelinos Missalidis'in 1 Nisan 1850 tarihli müracaatmda bu usulün uygulandigim gördük. Gene 2 Temmuz 1862'de Hariciye Nezâreti'ne müracaat eden Bulgar milletinin Dersaâdet'teki vekili, Hristo Topcipligte'nin (muhtemelen Topçileççov) kefaleti ve Kyros Petro'nun idaresindeki bir gazete için, aym usulle izin veriliyor. Yani saltanat ve Devlet-i Âliyye'ninmenâfiine mugayir geyler yazmamak... Bu gazeteye posta ücretinden muafiyet de tamnnugti.27 'negrden
'saltanat
25 BOA, I., Mariciye, no: 5325, 28 RA 1270/29 Aral1k 1854.
26
Ï. Ortayh,
Osmanu Ïmparatortugu'nda Alman Nüfutu, Kaynak yay. Ístanbul1983,
s. 53. AAA Türkei (159)Bd. 4-5. 27 BOA, Í., Hariciye, no: 11050, 15 B 1279/6 Ocak 1863. -
43 ¯
44
Fakat matbaa kurulmast (litografyadestgâht) ve izni için çak önceden gemkli mekanizma tesbit edilmigti. Meclis-i Tanzîmat'm kaleme aldigi dokuz maddelik bir nizâmnâme 12 Ca 1273/7 Qubat1857 tarihli bir padigah irâdesiyle yürürlüge girdi. Buna göre; 1) Zabtiye tahkikah ve Meclis-i Maarifin müzâkere ve karan gereklidir. 2) Vilayetlerde valilikler bu fahkikat ve karan verdikten sonra merkeze, sadrazamhga arz edecek 3) Kitap Dersaädet'te dogrudan Meclis-i Maarife gönderik vilâyetlerde ise valiler tarafmdan gözden geçirilip mülk ve millete mazarrati olmadigi anlaçaldiktan sonra sadârete arz edilir. 4) Ecnebî tebaahlar için Hariciye Nezâreti ruhsati parttir. 5) Ecnebî matbaaet kitab1önce Hariciye Nezâreti'ne yollayacaktir. 6) Ecnebi devletlerden gazete çtkarmak isteyenler için de aym iglem uygulamr. 7) Mülk ve devlete muzir negriyata zaten devlet el koyar ve toplatir 8) Müellife kayd-i hayat partlyla imtiyaz verilmesi durumunu açiklar. 9. madde vali ve zabtiyenin görevini düzenler. Kontrol bu esas içinde devam etmigtir. Fakat sansurün elinin uzanamayacagi dig basm; Osmanh politikasi, devleti ve yöneticileri hakkmda ne yazacakt1? Ïyigeyler yazmasi, tenkitlerin agir olmainasi için Tanzimat bürokratlan aynen bugünkü yönetim gibi çok hassasiyet gösterirdi. Tenkitler bazen hakh, bazen de amaçh olabilirdi. Onun için dig basmm elde edilmesi ve Avrupa kamuçahqihyordu. Tabiî kabarik abone beoyunun bu yolla etkilenmesine bazen atiyye delleri ve hattâ Osmanh ülkesindeki eenebî muhabirlerin olumsuz ile bazen de düpedüz ahnmast ile... Bu yolla satn takdir ve propagandamn önlenmesi veya bazspeylerin yumugatilarak veya savunularak gazete sütunlarma geçmesi için çahg11nugtir.28 Dogrudan Avnipa gazetelerini veya onlarm Osmanh bagkentindeki muhabirlerini satm alarak, yönetim lehinde yazdirmak, bizde Sultan II. Abdülhamid'e äzgü bir politika olarak bilinir. Kugkusuz onun döneminde bu iglem pek sik tekrarlannug ve kötüye kullamlnuptir. Galiba Avrupa gazetelerini satur almak bahanesiyle ödenen paralarm bir kismi da Avrupa bagkentlerindeki bazi temsileiler ve hafiyelerin cebine dönüyor; bazi açakgöz Avrupah gazeteciler, naylon gazetelerle bu igten kazanlyorlardi. Ama bu gelenegin bayim Tanzimat dönemi yöneticilerinde görüyoruz. Tagkentte ve Ïzmir Selânik gibi merkezlerde yabanct dilde çikan gazetelerin sahiplerine ara sira nigân ve hediye vermek gibi masumâne görünüglü ödüllendirmeler digmda, gazete ve gazeteciler satm ahmyordu. 1846 y1h Nisan ayi baglarmda sadrazamm bir yazisi üzerine çikan bir irâde (padigah onayi) ile; Frankfurt gazetesinden belli miktarda satm almarak desteklenmesiiçin 23.155 Osmanh kurugu aynlmasi em28 BOA, i., MV, no: 16095, 12 C 1273/7
Qubat1857.
rediliyordu. Güya Frankfurt gazetesi her yerde okunan yaygm bir gazete imig, devletin çikarma baz1 yazi ve haberler bastmhp, her y1I böyle bir ödeme yapuageldiginden; bu ige devam olunmasi, aksi takdirde gazete sahibinin kizip aleyhte bir díl kullanmaya ve propaganda yapmaya baglayacagi belirtiliyordu.29 Frankfurt gazetesi müdürü Schülein'e yapilan yilhk ödemenin, kambiyo degigikligi yüzünden artirilmasi cihetine de gidilmigti.30Ayni yazida devamla; "Ïstanbul'daçikan Konstantine jurnalininmuharriri Mösyö dä San'a(muhtemelenChamps) da ara sira hediye ve para verilmesi gerektigi, gerçi bu adamm güvenifirbiri olmayip, Devlet-i Aliyye lehinde yazdigi gibi, diger Avrupa gazetelerine aleyhde dedikodular ve habërler de verdigi, ama ne çare ki, tadef edilse daha da muzir iglere kalkigacagi" hatirlatihyor? BâInamen adamdan önce, sözde satm aldiklari Baray isimli bir bagka dobu biâlî landmemm hipmma ugrarugmig. Bu korkulan örnek dolayisiyla, garlaTanzimat devri bürokrattanlarm beslenmesine devam edilmekteydi. Iarma pek gülecek halimiz yok; kitle iletigiminin son derece geligip yaygmlagtigi günümüzde bile, böylesine buz ustüneyazi yazdirtma tisayisi pinden propaganda faaliyetini hararette tavsiye edenlerimizin
hiç de az degiL
29 BOA, Ï.,MV, no: 1551, 26 Ra 1262/24 Mart 1846. 30 BOA, 1.,MV, no: 8227. 31 Aym kaynsk, aym belge. 28 BOA, i., MV, no:16095,
12 C 1273/7
Subat1857.
4s ¯
46
hk Osmanl: Parlamentosu ve Osmanlz Milletlerinin Temsili'
--
19. yüzyil Avrupa'da parlamentolar çagidir. Yüzyilm ilk yarismda, Avrupa ülkelerinde imtiyazh simflarm digmda genig y1gmlar parlamentóyu olugturma hakkmdan yoksundu. Siyasal katilma sorunu, yüzyilm
son çeyæginde genel oyun kabulü ile yeni boyutlara ulagtigi gibi, olugan parlamentolarm yapismda da snufsal (çokulusluimparatorluklarda da etnik) bir görünüm agir basmaya baglad1. Yüzyilm ilk yansmda, parlamentolar yükselen burjuvazi ile, eski feodal smif sözcülerinin çatigma alam idi. Yüzyilm son çeyregi ise, agirhšmi dayurmaya baglayan diger simflann da bu çatrymaya katildigma gahit oluyordu. Ancak, çokuluslu imparatorluklarm siyasal platformu olan parlamentolara yeni, cevval bir saMillivaççi zümre girdi. Bu zümœ, ezilen etnik grtiplarm temsilcileriydi. yetçi burjuvazi, haklar ve temsil yetenekleri kisith da olsa, siyaset arenagözlendigi tek arena sma ç1ktmÿtt. XIX yüzytlda bu tûr mücadelenin Avusturya-Macaristan monargisi idi. Ancak, çok geçmeden Tuna monargisi bu problemle kargilaçan tek çokuluslu imparatorluk olmaktan çikti. Hiç umulmayan bir anayasal monargi daha ortaya çikrupti, Osmanh Imparatorlugu... 19 Mart 1877de Osmanh bagkentinde, ülkenin dört yamndan gelen rengârenk bir heyet toplamyordu. Arabistan vilâyetlerinden gelen çegitli din ve mezhepteki temsilcilerin yanmda, Anadolu ve Rumeli'den gelen Türk, Rum, Bulgar ve Arnavut temsileiler, ilk Osmanh parlamentoMeçrûtiyet rejimi, içeride oldugu kadar, diganda sunu olugturuyordu. da pagkmhk ve sorular yaratnugtL Nasil oluyordu da, aydmlanma devrinden beri Avrupa siyasal dügününde despotik yänetimin modeli sayilan bir toplum, anayasal rejime geçiyordu? Ustelik bu parlamentonun kompozisyonuna göz attigimizda, Tuna monargisinin parlamentosunda 1405'ten sonraki ve ÇarhkRusyast 'Dume'larmda bile görülmeyen iIginç bir äzellik daha vard1. O da imparatorlugun hâkim unsuru olan Müslümanlann yanmda, gayrimüslim unsurlarm, hele etnik oranlama yapihrsa gayri-Türk unsurlann hayli yüksek bir oranda temsil edilmesiydi. Bu durum ilginçti. ÇünküAvusturya-Macaristan monargisinde Çek,Harvat, Sloven, Slovak, Polonez, Ruten gibi unsurlarm temsili, oran bakimmdan *
Armagan Kanûn-: Esâsinin 100.Y±,
AÜSBF,Ankara
1978, 5.169-182.
haksizhk derecesinde dügüktü. Macar milletvekilleri ise, çifte monarg2kurulmasma kadar aym haksizhga maruzdular. Rusya'da ise, 1905'ten sonra kurulan 'Duma'da gayri-Rus milletlerin, düpük oranda temsiliözel bir statü ile saglanmigtL Ilk Osmanh parlamentosunun bu konudaki istisnaî durumunun nedenlerini aç1klamak, sadece birtaktm dig siyasal baskilari ortaya koymakla mümkün degildir. Nedenleri, Osmanh imparatorluk geleneginde de aramak geækiyor. Osmanh Imparatorlugu bir Akdeniz imparatorlugudur. Ona tarihin üçüncü ve son Roma Ïmparatorlugu demek pek olmaz. 'Roma Ímparatorlugu', Eskidünya'nm çok budunlu (kavim) geleneksel imparatorluklan için kullamlacak bir deyimdir. Bu imparatorluklarda, devlet ve toplum hayatmda kabul edilmek ve yänetime katilrnak, etnik kökenden çok devletin ideolojisini benimsemek ve onun kogullanBu Bizans ve Osmanhlarda oldugu gina uyum saglamakla mümkündür. bi, Tesmî dinin veya Antik Roma'daki gibiimparatorun kipiligini tanrisallagttran kültünin üyesi olmaktir. Bu uyum, Bizans'ta Ortodoks kilisesine mensubiyet ve ontm baç1olan imparatora sadakat, Osmanhlarda ise dini Ïslâm'amensup olmak ve hükümdara sadakat diye belirlenebilir Bu statü etrafmda toplanan herkes, ister Dagistan ve Gürcistan'm uzak köpe1erinden, isterse Bosna ve Mora'dan gelsin, kigi olarak yöneticilige aday ve grup olarak da millet-i hâkimiyye'ye mensuptur. Gerçi 19. yüzyilda bu geleneksel kahbin kmlmaya baglandigi, bir yerde uluslagma sürecinin ve ulusalcihk akumnm bagladigt görûlüyor. Bununla beraber, eski düzen elan devam ediyordu. Diger yandan, dig devletlerin gayrimüslim cemâatler lehine zaman zaman yaptiklart müdahaleler, imparatorlugun klâsik dönemdeki kozmopolit bürokrasisinin daha renkli bir görünüm ve yapiya ulagmasiyla neticelendi. XIX. yüzyilda ne Avusturya, ne de Rusya'da hâkim ufusun (yâmbirincisinde Almanca konuçan Katolik Avusturyah'mn, ikincisinde ise Ortodoks Rus'un) digmda herhangi bir dinî etnik gruptan sefir, nazir, devlet adarm görülemezdi. 19. yüzyilm Osmanh Ímparatorlugu'nda ise Hiristiyan nazirlar, sefirler, valiJer ve hattâ milletlerarasi konferans ve barig antlagmalarma gönderilen gayrimüslim murahhaslara rastlamyor. Ílk parlamentonun yapismda da bu kozmopolitizme rastlamak, o nedenle istinai bir durum degildir. Ïlk mecliste dokuzu âyan azasi ve otuz yedisi meb'ûsân azasi olmak üzere, toplam kirk alti gayrimüslim meb'ûs vardi. Bu ilginç görünümü sadece büyük devletlerin baskilarma degil, bürokrasinin geleneksel kozmopolit yapisma da dayanarak açiklamak gerekiyor. Klâsik devirden beri Osmanh eyâlet idaresinde yerei gmplarm temsili gelenegi, merkezî hükümet adma yürütmeyi elde bulunduran valilerin bagvurup, yararlandigi bir usuldü. Vergi tahsili, zarurî iglerin yaptinin
47
yanÎiç~
*
Makalenin arkasmda,
ayanve
meb'ûsån azasuun listesi verilmigti.
48
rilmasi, reayanm temsileilerinden meydana gelen kurullarm yardum ile saglamrd1. Megveret kuralma dayanan bu temsil görevi; ruhanî reisler, Hiristiyan reaya adma kocabagilar ve memleket egrafrun temsilcileri (âyanlar) tarahndan yerine getirillyordu. Vergi tevzi ve tahsili, sefer amn-
da gereken iglerin yerine getirilmesi gibi konularda yöneticilere yardun sosyal fonksigayesini tagiyan megveret usulü, bugüne kadar literatürde, nitelendirilmigtir. yonlan göz önüne almmadan, Islâmî bir kurum olarak Oysa bu, geleneksel devletin güçsüzlügünü telâfi etmek için, vergi toplamaktan kamu hizmetlerinin görülmesine kadar, her alanda bölge ileri ge-
lenlerinin yardimina bagvurmasi demektir. (Aym sistem, ortaçagm baglarmda Avrupa'da da görülüyor. Almanya'da Rat, Rusya'da Veçedenen bu kurullar, baglangaçta bir devamhhk ve hûkmi pahsiyet sahibi degilken, zamanla gehirlerin güçlenmesive sosyal yapidaki degigmelerle ilâve haklar elde etmi§ ve devamhhk kazannuglardtr.) Türkiye'de bu tür kurumlarm devamlihk kazanmasi ve hükmî çahsiyete sahip olmalan, Tanzimat'tan reformlarla mümkün olmuqtur. Resmen sonra eyâlet idaresinde yapilan olarak Avrupa'dan beg asir sonra gerçekleyen bu sümç, daha önce de facto Balkanlar'da, bazi Akdeniz adalannda losmen gerçeklegmekteidi. Örnegin K1bns adasmda, Hiristiyan reayanm temsilcilerinden kurulan ve demogerenitos denen bu heyet; zamaala ada ahâlisinin örgütlenmesinde ve bagimiilkenin her yesiz hareket etmesinde önemli bir etmen olmugtu. Esasen yüzyil sonXVIII. rinde bu-tür kurullar ve onlarmönde gelen temsileileri, erkini yürütme ile larmdan itibaren; merkezin güçsüzlügunden istifade Balkanlar'da kurabilmielerdir. ele geçirip, devamh bir megveret gelenegi bu kurullar, özellikle 19. yuzyilda Mazzini'nin fikirlerinden esinlenerek örgütlenen ve çabgan 'Diaspora Revolutionnaire'ler haline geldiler ve Balkan bagimsizhgmda önemli rol oynadilar. Tarihsel ve toplumsal temelini de göz önüne aldigimizda, Osmanli sahip olparlamentosunun snufsal bir nitelikten çok, etnik bir renklilige edici äzelligidir. belirgin parlamenfolara ayirt ve göre onun masi, çagdaÿ BununIa beraber, bu durum önemli bir etnik çatigmaya ve ulusal talepler fleri sürülmesine neden olmam19tir. Parlamento, dig örgütler ve kitle hareketleriyle organik baglar içinde degildi. (Zaten bunlar ya yoktu, ya da.pek cihzdi.) Tartigmalar ve elegtiriler zaman zaman cihz kahyordu ve ülkesel sorunlardan çok yerel sorun ve istekleri yansitiyorlardi. Gerçi bu durum, özellikle kalabahk nüfuslu ve dig ticarete açàan vilâyetIerin aydin nitelikteki meb'ûslari tarafmdan ülkenin gerçekleri kavrandikça deele almmaya baglanunggiemeyeyüz tutmug, sorunlar ülkesel düzeyde müslim mecliste ve gayrimüslim meb'ûslat arasmtir. Zaten ilk megrutî egilimleri edenler de görülüyor. Ama getemsil da, burjuva güçleri veya çikarlar ve etnik düzeydesmifsal örgütlü parlamentosu ne de Osmanh mücadele açismdan, o çagm çok verilen için ki isteklerin gerçeklegmesi görülen atmosfere sahip degildi. budunlu imparatorluldarinda
Ílk Osmanh parlamentosunun etnik görünümünde hükmedilen millet oranmm, Avusturya parlamentosu ve ÇarhkRusyast 'Duma'sma gäre, daha yüksek olmasma karyihk, etnik çatigmalar henüz aym belirginlikte degildi. Milliyetçilik 19. yüzylhn bagmdan beri Osmanli Ïmparatorlugu'nun gayrimüslim ve gayri-Türk vilâyetlerine sizmaya baglamigtLT. Buna karphk, Tanzimatçilarm reform girigimlerinin odak noktasi Osmanhhgi, yâni imparatorlugun gelenekselkozmopolit yapismi ve ideolojisini restore etmekti. Bütün burlara ragmen, bürokrasideki modernlegme, egitimde ve kültürel alandaki modernlegme ile paralei gittiginâlî, görmezlikten geldigi bu gibi rafizî (heterodox) gruplarla ise ilginç iligkiler yürütüyorlu. Bunlar 19. asirda Suriye'de Lazkiye ve Antakya'daki Nuseyrîler (Nuseyrîlere Alevî de deniyor) ve genig ve dagnuk olarak Anadolu ve Rumeli'deki Alevî topluluklard1. Babiâli Nuseyriferi sadece heretique veya saplan olarak görüyor; tabiî bu gruptan gayrimüslimler gibi cizye aluuyor ve onlan resmen bir gayrimüslim (millet)olarak görmüyordu. Sayetbunlar Sünnî olduklarnu veya bu görüÿü kabul ettiklerini söylerse, tashih-i itîkad (inancm düzeltilmesi) deyimi kullatuhyor. II Abdülhamid devrinde buraya gänderilen propagandistler sayesinde Antakya ve Ïskenderun kazalarmdaki (bölge)Nuseyrîlerin tashih-i itîkad ettikleri ve bunun için gereken yerlerde mektepler açalmast için kabine (meclis-ivükelâ) karan almm19t1.9Burada dinî degil etnik bir bütünleptirme çabasi da görülüyor Resmî yaztyma ve tutum digtnda devlet adamlan ve ulemâ Nuseyriler haklanda ne dügünüyordu? Ulemâ ve idareci zümrenin mensubu olan eski ilmiyye flyesi, kazasker tarihçi Cevdet Paa, NuseyrîIer hakkmda oldukça garip bir ifade kullamr ve daha da ileri giderek, rakibi Fuat Paga'mn kaympederi ve ailesi Nuseyrî oldugu için, aileyi galiz bir ifadeyle, Ma'rûzât adh derlemesinde hafife ahr. Tarih'inin 1. cildinde Nuseyrîler için yaptig1yorum da böy1edir; Beyruggam, Lazkiye ve Trahlus daglarmda yagarlar der ve sevimsiz bir tasvirle bu fash kapatir.1 Verdigi bilgiler kismen dogru, kismen rivayettir. Dürzilerle bazi benzerlik de kurar. Dürzîler ve Nuseyrîler özellikle gärünügte Müslümandirlar ve birbirlerine benzerler; ama itikatlarrun derinliginde änemli farklar vardir. Fakat bu kapah toplumu, haliyle ciddî bir aragtirmayla tammasi mümkün degildir. Nuseyrîler hakkmdaki fash gu cümleyle bitirir.. "Hafazan Allah'a min gurur-l akaîdehum." Bununla birlikte idare adamt bu görüglerin digmda bir politika güder. Selim Deringil'e göre; 26 Haziran 1890 tarihinde Lazkiye (Latakia) mutasarnft Muhammed Hassa, Îstanbul'agönderdigi yazida Sahvun bölgesi Nuseyrîlerinin Sünaî-Hanefî mezhebe geçtiklerini dilekçe ile bildirip, bu mezhepte egitim için okullar ve camiler istediklerini, daha önce Markab ve Cebele bölgesi Nuseyrîlerinin de ayni geyi yaptiklanm; bölgedeki Hiristiyan misyonerlerinin faaliyetine karpt acîlen bu isteklerui kargilanmasi, gerektigini belirtiyor Bâblâli de, misyonerlerin Nuseyrî liderlerini malî yönden destekledigini, kargi tedbir olarak aym yeyin
8 BOA, Í., Hususiye no: 243/613, 1-4 R 1315/30 Agustas-2 Eylül 1897. 9 BOA, Í., Maârif no: 67/804/1, 8 R 1311/19 Ekim 1893. 10 Cevdet, Tarih, c. I. 1309, s. 332-334; ayni yazar, Ma'rûzät, yay. Y.Halaçoglu, bul, 1980, s. 2. ,
Ístan-
159
160
yapilmasi gerektigini dügünüyordu.11 Nuseyrîlerin durumu, bölgedeki Hiristiyan misyonerlerin propagandast dolayis1yla devletin dikkatini çekiyordu. 19. yüzyil boyu Nuseyrtler hakkmda kullamlan ifadeler veya resmî yazigmalarda ortaya konan görüglerinbenzerine, Anadolu Alevilerihakkmda gahit olmak mümkün degildir. 19. yüzyil Osmanh belgelerinde Anadolu veya Rumell'deki Alevî gruplarm ihtidâ(!) ettiklerine dair belgelere rastlamty degiliz. Muhtemelen bu konudaki suskunluk, devletin Alevî gruplarm farkh ritüelini görmezlikten gelmesi ile izah edilebilir. Nitekim, imparatorluk cografyasm1âdetleri ve inanç gruplarlyla taruyan Ahmed Cevdet Paga, birçok din ve mezhep üzerinde bilgi verip yorum yaptigi halde, Alevllik konusunda susmay1 tercih etmigtir. Bu suskunlugun muhtelif sebepleri vardir. 19. yüzyilm idarecisi herhalde konnyu görmezlikten geliyordu. Adliye ve Mezâhib Nezáreti'ne ait irâdelerde II. Abdülhamid devri boyunca Alevîlerle ilgili bir tek kayda rastladim; (4 Ekim 1898) tarihinde Akçadag kazasi (Malatya) Domkili käyünde Sünnîler ve Alevîler arasmda vuku bulan mukâtele (kargihkh öldürme) hakkmda adlî tahkikat yapilmasmdan vazgeçilmesi, nazirm tezkiresiyle emrediliyor.12 Ïlâve edelim ki; Semseddin Sami, Kamûs-ül- a'lam, c. 1., s. Mevtlerinden hiç söz etmiyor. Bubölge 226'da 'Agçadag' maddesinde, rada geleneksel suskunluk ve mezhep arasi gerginlik ve taraflann birbirini diglama tutumunu örtbas etme ve görmeme egilimi görülüyor. Adliye Nezâreti'nin politikas1da Cevdet Paga'mn suskunlugundan farkh degildir. Kaldi ki, Cevdet Papa çok uzun yillar Adliye Nâziri olmuy ve muhtemelen bu konudaki politikay1 da tesbit etmigtir. Su konuda 19. asirda yerleptigi anlaplan Türk ulusçu tutumun da etkisi olabilir Kugkusuz Osmanh idaresi, Basra vilâyeti gibi yerlerde tranhgiî ule karei tedbirler ahyordu mâmn propagandasma (mezheb-i $îa'run men'üçin). Bu mezhebi yayan iranji ulemâya karµ bölgeye özel maagh 1901 tarihli bir irâmüderris ve din görevlileri tayin ediliyordu. 23 Qubat de de bu iglemi tekrarhyor.13 Fakat Qîa'amakîde yönünden sözünü ettiama aksine, siyasî bir gimizmezhep ve inançlar gibi mütalaa edilmedigi; açtktir. görüldügü 19. yüzyil basimm alam olarak ciddî bir tehlike diye aragtirmalart tarih Sözlü için geciktik, fave kitabin yaytidigt bir asirdir. konuda tetkiki bu yeni çarprei bilgiler getirekat basth ve yazih evrakm
Bilfr.
11 S. Deringil, 'The Invention of Traditionin the Late Ottoman Empire', Comparative Studies in Societyand History, vol. 35,1993/1, 8.15-16. 12 BOA, I., AvM, no: 1196/1118/5, 18 Ca1316/4 Ekim 1898. 4 Za 1318/23 ubat 1901. 13 BOA, I., AvM, no: 439/2775/1,
Alevîlîk, Nusayrîlîk ve Bâbtâlî•
Osmanh Alevîligi nedir? Alevîlik akîdesi, ritueli, ibâdet biçimleri, liturjisi (dua metinleri ilâhileri) ile tarifi yapiluug, kabul edilmig ortaktatehism'ive ögretisi olan bir inanç mid1r? Yoksa tamamen bir ahlâk siste mi, bir dünya görüçü müdür? Galiba her ikisi için de evetler ve hayirlar izhar1 mümkündür. Alevîligin kesin hay1r denebilecek yam ise; merkezî bir teykilâtlanmasi,bir ruhban simf ve hiyerargisinin olmadigidir. Bu nedenle günümüzde Türk Alevîligi Türkiye çapmda bir tegkilâtlamma ve de bir bölüm isterken; bizzat Alevi dügübu meyanda Diyanet Íÿleri'nde nür ve liderler tarafindan ortaya konan programlar farkhdir ve bunlann nasil gerçeklegecegi de muhtelif cepheleriyle bir problem olarak ortada durmaktadir. Alevilik esas itibariyle (bâziistisnaî gruplar hariç) Türk unsura has bir inançttr. Bu nedenle çok tekrarlanan bir nokta, yani Türk Samanizmi ile temel baglantisi açiktir. Ancak bu tarihî-kültürel bagm mahiyetive teferruatt, folklor ve din tarihi alamnda baçanh bilimsel monografilerle aydmlatilmaruptir. konusundaki bilgi ve yoSaniyen Türk Samanizmi rumlar henüz karanhktadir. Su konudaki son yorum M. Eliade gibi bilginIerin eserleri iµgmda, Zerdüglükteki gibi düaf (ikilemli) Samanizmi karakterde bir inanç olarak görmek ve degerlendirmektir. Sahsenbu görüg popüler bir yazar olan JeanPaul Roux'da dahi görülebilmektedir.1 Türkiye Aleviliginin kaynaklan bahsinde ihmal edilen ikinci soru; Alevîligin topraklarmuzda görtilen gizli H1ristiyanhk (Chrypto-Chretianisme) Sabbataist Yahudilik gibi (Chrypto Judaist)cemaatlerle rituel ve folklorik iligkisi olup olmadagidir. Aleviligin mensuplarnun bir lasuu bu dinlere geçmigmidir veya o inançlardan Alevîlige geçen olmug mudur? Bu sorunun cevabi aranmamig, gereken tetkikler yapilmanuyt1L Meselâ 17. asirda Sabbatai Zvi'yi Mesih olarak benimseyenler sadece Yahudiler miydi? Millenarist (kiyamet günü geldigine inanan) dügünce ve beklentilerin hâkim oldugu 17. asir dünyasmda Zvi'ye birtakim Türkmen gruplardan, Hristiyanlardan da katilan olabilir miydi? Bizzat Selânik Sabetaycalari içinde Sâmi asilh olmadiklarmi iddia edenler vardir. Nitekim Selânikli Müslüman bir aileden olan romanci Cahit Uçuk, bu
1
Tarihî ve Kültürel Boyutlanyla Türkiye'de Alevfler, Bektaçîler, Nusayriler, Ensar Negriýat, Ístanbul1999. JeanPaul Roux, Histoire des Turcs, Fayard, Paris 1985. Mircea Eliade, Shamanisme, Pantheon Books, New York 1964.
re
162
zümre hakkmda, "SahsenMüslümanlar bu tarikata (öyle diyor) diger dialerden Hiristiyan ve Müslümanlarm girdigini säylerlerdi," diyor.2 Belgesi bulunmayan bu yaygm söylenti ve kanaat aragtmlmahdir. Çünkü Yemen'de bunu destekleyecek benzer olaylar belgelenebilmektedir. 1861-65'te Yemen'de ortaya çikan SukurKuheyl I, sahte mesihti. IL Qukur Kuheyl 1868'de ortaya çikti. 1888'de Yosef Abdullah ortaya çikti. Bu üçünü de destekleyen Müslümanlar vardi ve bunlar âhir zaman mesihleri olarak bu adamlara itaat ettiler.3 Bu Müslümanlann muhtemelen Zeydî olmaktan çok Yemen'de az bildigimiz Mûslüman inanç gruplanna mensup olmalan mümkündür. Gene ilk elde Ïslânukabul eden bâzi zümrelerin, Girit ve Arnavutluk'ta oldugu gibi Bektaçî ama daha çok köy Alevîligi gibi dinî inanç gruplarma intisab ettigi malûmdur. Resmî Sünnî Islâm bu gibi yeni muhtedîIere pek câzib gelmiyor olmahdir. Aynca devletin Islâmî kurumlanm genig ölçüde tegkil edemedigi Girit gibi yerlerde bu hal yaygm olmahdir Dogu Anadolu'da da henüz yeterince aragtirilmayan böyle küçük gruplarin varhgi bilinmektedir. Du konuda bir suskunluk söz konusudur. Nihayet devlet Alevîlige ve diger bu gibi diglamyor bilinen mezheplere kargi nasil bir tutum ve görüy sahibidir? Resmî Ïslâm acaba Alevîligi dighyor, te'dîb ve takip mi ediyordu? Her zaman mi ediyordu? Bunun da cevabi verilmemigtir. Modernlegmeci ve Türkçü gruplar Alevîligi ilerilik, açúdik, banççalhk, kadm-erkek epitligi olarak yorumladilar. Cumhuriyet'in belirli grup aydim için Alevilik sola açik bir inançtir. Fakat bunun digmda Alevîlige kargi gedîd ve ithamci davranan yönetici bir çevre her zaman var m1yd1? Bu sorulara cevap verirken; zaman zaman demelidir, çünkü Yavuz Selim Han politikast Osmanh asarlan içiit tipik ve devamh bir uygulama degil gibidir. Daha ziyâde Alevîligi görmezlikten gelen bir görüg Osmanh asirlari için çok tipik ohnahdir ve özellikle 19. yüzyil muhafazakârlari diyebilecegimiz çevrelerde bu durumu daha açtk olarak gözlemek mümkündür. 19. yüzytl Ïslânn,bilhassa devlet sözcülügünü üstlenen çevreler, Alevîlik konusunda suskun kalmayi tercih etmig görünüyorlar. Demek ki Türk unsur arasmdaki bu dinî ihtilâf onlan itiraf edemeyecekleri bir rahatsizhk içine sokmug ve herhangi bir degerlendirmede bulunmaktan kaçmrniglardir. Dikkati-çeken nokta; bu asirda Alevîlik ile benzer durungla olan, yani k1âsik idarî yapi ve teykilâti içinde megruiyet kazanmayan bazi mezhepler hakkmda fikir beyan edilip, tutum ahndigi halde; Alevîlik için bu gibi beyanlarm söz konusu olmamasidir. 'millet'
2 Cahit Uçuk, Bir ÍmparatorfukÇökerken, Yapi Kredi Yay., Ïstanbul1995, s. 79. 3 Cahit Uçuk, Bir Ìmparatoriuk Yapt Kredi Yay.,Ïstanbul1995, s. 79. BatemÇökerken, ya Bat Zion Eraqi Klorman, 'Muslim Supporters of JewishMessiahs in Yemen', Middle Eastern Studies, vol. 29/4. 1993, s.714 vd.
geklinde örgütlenmenin ne demek olduOsmanh Devleti'nde 'Ehl-i Kitap' veya 'Zimmî' statüsü altmda Ïslâmmbir bagunu biliyoruz. farkh kima tamdigi inanç topluluklari; äzel statü, özel idârî-mâlî düzenedilirdi. Ruhanî simflan ve yöneticileri belliydi. Ínançla- 163 Iemelerle idare r1açikti ve sâdece dinî degil, dünyevî igleri de ruhanî liderlerine birakilmigt1. Dolayasiyla Musevîlikte ruhban smifi yoksa da, din gärevli1eribelli bir hiyerargi ile cemaat reisi statüsünü almigttr ve hatta akideye iligkin meselelerde de bunlar yetkili makamdi. Bu statüdeki dinî görevlilerin etkisi, Sabbatai Zvi olaymda görülmügtür. Müslüman tebaa için ise böyle bir teykilâttan söz edilemez. Ïslâm,devletin kendisi idi. Ehl-i Sünnet digindaki zümrelerin bu gekilde örgütlenmesi ve idarî bir hiyerargi içinde liderlerini tayin sõz konusu degildi. Var olan liderler de fiiliyatta (Dürzî ve Yezidî geyhleri) idare taraftadan muhatab almsalar bile, bir millet teykilâtmm bagi (einarh)olarak tanmmazlardi. 19. yüzyilda II. Mahmud reformlan en bagta, Yeniçeriligin ilgasi; Bektagî tekkelerinin kapatilmasive tekkelerin kayyumiugunun Nakgibendîlere verilmesi ve asil önemlisi, Bektaçîlerin takib ve te'dîbiyle sonuçlandi. Bugün literatürde bu olay bâzl yazarlarca yanhg olarak Alevîligin takib ve te'dîbi ile aynîlegtiriliyor. Oysa müesseselegmig Bektaçîligin her daim Alevîlik ile bir olmadigi, Bektaçî dergâhlarmda köy Alevîligi ritüelinden çok Bektaçîligin kendi âdabmm izlendigi, Sunnî ve gayr-i müslimlerin de tarikata intisaba veya baglantisi oldugu malumdur. Alevî dedeligi ile Bektagî babahgt ve postniginliginin de ne kadar ilgisi kurulabilir, bu bir sorundur. Nitekimbugün artik ortaya çikan Alevî cemevleri ve dergâhlar, meselâ Ístanbul'un az saytdaki Bektaçî zümreleri tarafmdan pek ilgi görmemekte ve ziyaret edilmemektedir. SüphesizBektaçî edebiäzgün katki ve folkAlevîligin yati Alevîler tarafindan benimsenir, ama tamndigt Bektaçîlerte her zaman ve izlendigi söylelorik zenginliginin 'millet'
nebilir mi?
Osmanh Devleti, tarihteki en kalabahk dinler konglomerasiydi. Taninan, kurumlagmig din ve mezhepler kadar; kendini gizleyen, resmen ta-
ancak kompu cemaatlerin tamdigiinanç veya ritüellere sahip gruplar da vard1. Bunlarm bâzisi tarihin akigmda eridi gitti. Bâzilan ise hayli änemli kültürel, siyasî rol oynuyor. aksine yagiyor ve zamanimizda mnmayan,
Sözü edilen bu cemaatter Ïslâmdini içinde smiflandmhrken, Ranzi (heretik) olarak adlandmlmalan ashnda bir zaruret geregidir ve pek dogru
bir deyim degildir. 'Heterodox' gibi bir kavrami ise Türkçeye çevirmeyigimiz filolojik bir meseleden çok itikada iligiktir. Haristiyanhkta ilâhî bir niyâbet iddiasi taglyan rubban smifmm; kilisenin yeniden ortaya koydugu,yorumladigt, tasdik ettigi bir akidenin digmda kalanlan yeya muhalifieri tarumlama biçimi bir genig lügat yaratti. Heterodox (dogru yolda olmayan), heretique (Rafizi) gibi deyimlerin ardi gelmez. Bu deyimleri
164
bizdeki zendeka (zmdik), irtidad (mürted) gibi deyimlerle eëlegtirmek de pek kolay olmuyor. ÇünküHiristiyanhk-Müslümarthk arasmda para1ellik kurmak da mümkün degil. diBu gruplar gene bâzi yazarlar tarafmdan da yanhg olarak nitelendiriliyor. Islâmm tarihî Bu da pek toptanci ve gerçekle ve ye yapistyla bagdagmayan bir smiflandirmadir. Devlet bunlan gayr-i müslim diye gärmez. Ama ulema ve bazen halk kendi digmda degerlendirir. Cemaat ve devlet iligkilerinde mâli ve idad alandaki uygulamalar, Müslüfarkh degildir; fakat idarenin man Sünnî cemaate yapilan muameleden bu gruplar hakkmdaki gärüy ve yaklagimi farklidir. Bürokratlar (mülkî erkân) bu farkh görüpü de bazen açiklar, bazen aç1klamazIar. Argivlerdekiresmî yazigmalar ve bâzi tarihçilerin ve ulemânm görügü ele almirIteterodox(!)gruplar için 19. yüzyilda ilginç görüç ve uygusa, Íslâmdaki lamalar vardir. Sözunü edecegimiz üç grup Suriye, Lübnan, Filistin'de kalabahk bir grup teykil eden; iyi teykilatlannug,Arapça konupmalarma ragmen artik olarak yaçammi sürdüren Dürzîler, Kuzey Irak ve âdeta ayn bir Anadolu'da Güneydogu yagayan Yezidîler ve Anadolu ve Rumeli'nin her yerinde yagayan Aleviler ve Alaví diye amimakla beraber, Suriye, Antakya bölgesinde yaçayan Nusayrîlerdir. (Nusayrîler kendileri bu isimle amlmaktan hoglanmaz.) Bu gruplara devletin bakigi ve idare ile olan iligkilerinde hukukî, ídarî, mâlî nygulama çok ilginçtir ve aslmda birbirinden de farkhdir. Kugkusuz bunlar gibi mütalaa edilmeyen ve kurumlaÿan bir mezhep olan giahakkmda da Osmanh idaresi imparatorluk dahilinde bâzi kargi tedbirler almaktadir. Son iki yllda argivlerimizde, tasnif edilerek okuyucuya açalan 'Îrade Hususiye' ve 'Yddiz Evralo' fonlan yeni bilgiler getirmektedir. Bunlardan bu saydigimiz topluluklarm resmî çevrelerde nasil bâzilanmn igigmda mütalaa edildiklerini ele alabiliriz. Bâbiâli, Dürziler'in Sünnî fiklum tatbik etmesinden dolayi amme hayatmda bir problem teykil etmemeleri, toplu yagamalan, kuvvetli sosyal hiyerarpi, iktisäden kuvvetli ve savaççi olmalan nedeniyle; bu grubu Ïslâm ümmeti içinde görmüg, vergi vermeleri ve hele askerlik yapmalan nedeniyle devletle Dürzîler arasmda .iyi iligki kurulmugtur. Dürzîler hakkmda ulemâmn reyi ve görügü politikaya yansimaruptir ve hatta Cebel'deki liderlerin Mâ'ânî Emir Fahreddin (XVIL asir), SihabîEmir Begir (IX. asir) gibilerinin belirli otonomisi dahi olmuytur.* Dürzîlerin Osmanh cemiyetinin ve resmî Ïslâmaentegrasyonu için IL Abdülhamid devrinde okul açma faaliyetine luz verilmigti. Yezidîlerle de ayru düzIslemde iligki yürütülmügtü. Bunlar gayet Sunniinanca geçerse ettiklerinden' söz edildigi lâm ile mügerref olmalanndan' veya 'haricî'
'ethnie'
'geref-i
'ihtida
4 BOA, Ir-Dah, No: 32713/4,
s. 1278 ve BOA, Ir-Har, No: 243/613/1-4 R 1315.
hâlde, gayr-i müslim bir millet gibi muamele görmedikleri, cizye ahnve kendi1erine askerlik yaptirildigi mâlumdur.5 SüphesizOsmanh idaresi Alevî aduu alan Nusayrïlere Yezîdîlerden daha farkh bakar. Ama Nusayrîlerin degerlendiriligi ve ele aluuça Anadolu ve Rumeli'nin her tarafmda yaçayan Türk-Alevt gruplardan da farkhd2r. Bâblâlî ise, görmezlikten geldigi bu gibi Rafiz1 (heterodox) grupiarla ililigkiler yürütüyordu. Bunlar 19. asirda Suriye'de Lâzkiye ve Anginç takya'daki Nusayrîler (veya Alevî de deniyor), genig ve dagmik olarak Anadolu ve Rumeli'deki Türk-Alevî topluluklardi. Bâb-i Alî Nusayrneri sadece sapkm (heretique)olarak görmüyor; ama bu zümreden gayr-i müslimler gibi cizye alnuyor ve onlan resmen bir gayr-i müslim (millet) topluluk olarak da görmüyor. Sayetbunlar Sünnî olduklan veya bu görügü kabul ettiklerini söylerse, Yezidîlerin aksine fashih-i i'tikûd (inancm düzeltilmesi) deyimi kullamhyor. II. Abdülhamid devrinde buraya gönderilen propagandistler (tebligei) sayesinde Antakya ve Iskenderun kazalarmdaki Nusayrîlerin fashih-i i'tikâd ettikleri ve bunun için gereken yerlerde mektepler açilmasi için hükümet (Meclis-i Vükelâ) karan ahnmig.6 Burada dinî degil, etnik ve entegrasyon (bütünleptirme) çabasi da görülüyor. Resmî yazigma ve tutum diginda devlet adamlan ve ulema Nusayrî·ler hakkinda ne dugünüyordu? Ulema arasmda yetigen ve göhret bulan, mülkiyye silkine geçerek idareci zümrenin mensubu olan eski kazasker tarihçi Ahmed Cevdet Papa, Nusayrîler hakkmda oldukça garip bir ifade kullamyor ve daha ileri giderek; rakibi Fuat Paga'nm kaympederi ve ailesi Nusayrî oldugu için, Fuat Paga'nm haremini pagamiza yalagmayacak galiz bir ifadeyle, Ma'ruzât adh derlemesinde hafife abr: "Fuat Papa o rütbe Rayitsiz idi ki, familyasmin 1rz u nâmusunca lâubaliyâne harekâtam bildigi halde igmaz eÿIerdi; çünkü zevcesi hammm pederi Ahmed Efendi, Nusayrî tâifesinden olup, Nusayrîlerde ise irz u hamiyyet dâiyeIeri olmad2gmdan, hammm mübalâtsizhgi pederinden mevrus olup madigt
vs..."
Tarih'inin 1. cildinde Nusayrîler için yaptigt yorum da böyledir Beyrut, pm, Lâzkiye ve Trablus daglarmda yaçarlar der ve namus anlay1glarma ait olumsuz bir tasvirle bu fash kapatar 7 Verdigi bilgiler k1smen rivayettir. Paga, Nusayrîler ve Dürzîler arasinda bâzi benzerliklere de igaret eder. Ona göre: Dürzîler ve Nusayrîler äzellikle görünügte Müslüderin/Iþde mandirfar ve birhirterúie benzerfer; ama firicidlarmm
5 BOA, Ir-Mec, Va. 3 Muh 1270-No:11312;BOA, Ir-Dah, No. 17203, gene BOA, YAdiz Argivi IJmumiNo: 267-24/7 CA 1310,tezkire-i samiye. 6 BOA, Irade-Maanf, No: 67/804/1, 8 Rebiulâhir 1311 (19Ekim 1893). 7 Cevdet, Tarih, I, 332-4. Ma'ruzút, s.2.
1 5
-
166
önemli farklar vardir. Fakat bu kapah toplumlan, haliyle ciddî bir aragtirmayla tammy olmasi miimkün degildir. Teorik bilgi ve sözlü tahkikat cümleyle bive rivayetle bilgi edinmigtir. Nusayrîler hakkmdaki fash çu tirir: "Hafazan Allahu min purûrî akaidihim." Bununla birlikte idare adaru bu görüglerin dqmda bir politika güder. Selim Deringil'e göre: 26 Haziran 1890 tarihinde Lâzkiye (Latakia) mutasarnfi Muhammed Hassa Ïstanbul'a gänderdigi yazida Sahyun hälgesi Nusayrîlerinin Sünnt-Hanefî mezhebe geçtiklerini dilekçe ile bildirip, bu mezhebin egitimi için okullar ve camiler istediklerini, daha önce Markab ve Cebele bölgesi Nusayrîlerinin de aym geyi yaptiklarmi; bölgedeki Hiristiyan misyonerlerin faallyetine kargr acilen bu isteklerin kargilanmasi gerektigini belirtiyor. Bâblâlî de misyonerlerin Nusayrî liderleri mâlî yönden destekledigini, karei tedbir olarak aym geyin yapilmasi geœktigini, dügünüyor? Nusayrîlerin durumu, bölgedeki Hiristiyan misyonerlerin propagandast dolayistyla devletin dikkatini çekiyor. Burada Suriye Nusayrîligi (Alavî) ile Anadolu käy Alevîhgi arasmdaki benzerlikler ve aynhklar üzerinde duracak degiliz. Konumuz haricîdir. Her iki halk da bâzi dinî liderler tarafmdan yönetiliyor, baglarmda merkezî bir organ yoktu. Fakat Nusayrîlerin kendi aralarmdaki iligki daha sikidir. Eu halk, bir zamanlar Türkmenlerle çevrili bir denizde Arapça konugan bir etnik gruptu. Nusayri topluluklar arasmda iletigim kuvvetliydi. Meselâ, Lâzkiye ile Mersin'deki Nusayrîler aralarmda haberlegiyor, kiz ahp veriyor, ortakhk kuruyor, ticaret yapiyordu. Mersin mmtikasmdakiAlevî Nusayritopluluk Lâzkiye'den göç etmigtir. Mamafih Perakater Alford Andrews'in verdij!;i Adana için 22.356 ve Íçeliçin 9A30 kargilanmahdir.9 Ama Anadolu-Rumeli Alevîleriyle, Hatay mi ihtiyatla ve Suriye Alevîleri arasmdaki en büyük fark güphesiz lisandir. Bir ara iç göç ve gehirleyme Arapçay1eritmeye baglarugken, son yillarda Nusayrî topluluklar arasmda Arapça, bir dirilme göstermektedir. Nusayrîliginin Araphk ile ulusal bir Bugün için Antakya ve Çukurova söylenemez. içinde oldugu Ama Nusayrtler Sünnî kimlik aynîlegmesi olarak gärürler. aynîlegmemeyi de bagh bir strateji belli lle topluluklari olarak görOsmanh idaresi Alevîligi bir inanç grubu, hele bir memigtir. Geçmig asirdakiidare ile Alevî köy topluluklari arasmdaki sotolerans etrafh belgesel aragt1rþkluk veya idarenin onlara gösterdigi mälara konu olmaktan çok bir edebiyat ve abartma mevzuudur. 19. yüzyil idatesi ise Anadolu-Rumeli Alevîleri hakkmda Nusayxîlerin aksine, ihtiyatla ifade dahi kullanmaktan da çok susmay1 textih etmektedir. Nusayrîler hakkmdaki görügler veya Yezîdîler hakkmda Mustafa Nuri Pa'millet'
8 Selim Deringil, 'The Invention of Tradition in late Ottoman Empire', Comparative 8.15-16. Studies in Societyand History, vol XXXY, 9 Peter Alfred Andrews, 'Ethnie Groups in the Republic of Turkey', Tubingen Atlas, Wiesbaden 1989, s. 151-152. .1993/1,
ga'mn yaptigi degerlendirmelerin benzerine Anadolu Alevîleri hakkmda mümkün degildir. Alevîler konusunda meselâ Nusayrîler ve Yezidîlenie oldugu gibi terimler kullarulamiyor. 19. yüzytl Osmanh belgelerinde Anadolu veya Rumeli'deki Alevî gruplarm ihtida (!)ettiklerine dair belgelere rastlarny degiliz. Bäyle bir tâbir kullanmazlar Alevîler hakkmda. Avamî ve sözlü bazibetimlemeler vardir ve Sünnî-Alevî çatigmast bu nedenle devlet rhetorique'inden (säylem)kaynaklanmaz. Muhtemelen bu konudaki suskunluk, devletin Alevî gruplarm farkh ritüelini görmezlikten gelmesi ile izah edilebilir. Nitekim imparatorluk cografyasim âdetleri ve inanç gruplanyla tamyan Ahmed Cevdet Papa birçok din ve mezhep ûzerinde bilgi verip yorum yaptagi halde; Alevîlik konusunda susmay1 tercih etmigtir. Bu suskunlugun muhtelif sebepleri vardir. 19. yüzyslm idarecisi herhalde konuyu görmezlikten geliyordu. Adliye ve Mezahih Nezareti'ne ait irâdelerde II. Abdülhamid devri boyunca Alevîlerle ilgili bir tek kayda rastladim. 18 Cemâziye'l-evvel 1316/4 Ekim 1898 tarihinde Akçadag kazas1(Malatya) Domkili köyünde Sünnîler ve Aleviler arasmda vuku bulan mu.katele hakkmda adlî tahkikat yapilmasmdan vazgeçilmesi, Ïlâveedelim ki; Semseddin Sami dahi nazirin tezkiresiyle emrediliyor." IGimûsu'l-A'fâm, c. 1, s. 226'da 'Agçadag' maddesinde bölge Alevîlermden hiç söz etmiyor. Burada geleneksel suskunluk ve iki mezhep arasi gerginlik ve karµhkh diglama tutumunu ärtbas etme ve görmeme egilimi gärülüyor. Adliye Nezâreti'nin politikasi da Cevdet Paga'mn suskunlugundan farkh degildir. Kaldi ki Cevdet Papa çok uzun yillar adliye naz1r1olmuy ve muhtemelen bu konudaki politikaya da tespit etmigtic Bu konuda 19. asirda yerlegmeye baglayan Türk milliyetçi tutumun da etkisi olabilir.11 ÍkinciMegrutiyet'te Mevlevî, Bektaçî ve Melâmi gibi tarikat rastlamak
10 BOA, Arade-Adliye ve Mezahib, no: 1196/1118/5, 18 Cemaziyel evvel 1316. 11 Bu konuda Studies in Ottoman Transformation,'Les Orders Mystiques et L'Administration Ottoman â l'Epoque du Tanzimat' s. 151-156, adh makalemizde Tanzimat devrinde merkezî hükümetin tekkeleri ve tarikatlarl kontrol usulüne de
þilmektedir.
Klâsik Osmanh devrinde bu gibi mezheplerden çok, bazi tarikat ve dergâh mensuplart takibata ugrada. Meselä 16. asra ait gu mühimme hükümlerini görelim: Sekkelerin etrafma üzüm dikip, hamr yapan agiklarm istanbul'agänderilmeleri hakkmda' 2 RA 968/10-XI 1561 tarihli hüküm: (Mühimme 3) veya "Kaliakra nam hisardakiSaru Saltuk zäviyesi asiklan eh]-ibid'at m1yoksa ehl-i sünnet velcemaat nudir? Nicedür bildiresiz..." (14M 967/15 Ekim 1559 tarihli Mühimine 3). Aym tarihlerde 'Tekkelerde ehl-î sünnetten olmayan âgildarm men edilmesine dair Varna kadisma ve nâzir-1 emval olan Mehmed'e hüküm' (Mühimme 3, 473/172 29 M. 967-1559ylh Kas2m).Kisacas: büyük kitlelenien çok, propaganda yaparak etran kendine çekecek dervig zùmreieri takip edilmektedir. Tanzimat'tan sonra devlet bu konuda çok daha dikkatlidir ve galiba tebaa da aym ölçiide dikkatli ve siyast nizamla ters dügmeme gayretindedir. Tekkeler ve parlatan dervig ve mügid namma kimseler gene takip edilip surülmektedir.
167 ¯
168
ehlinin birlegip cemiyetler tegkiliylehükümeti, Ïttihadve Terakki'yi destekledigi biliniyor. Esasen Íttihatçilann bu gibi tarikatlara dahil oldugu da malum. Amma hükümet esasta Sünni-Alevî gibi ayrimlan zikretmek ve taraf tutmak cihetine o zaman da gitmemigti.Tek parti dönemi için de 12 Literatürde Tartk Zafer Tunaya ve daha önce E. aym gey söylenebilir Ramsaur bu konuya temas etmiglerdir. Cevdet Paga; H. Mahmud devrinde Baktaçîlerin takibi ve dergâhlannm kapatumasi konusunda da ihtiyath ve âdil bir üslûp kullanmaktadz. Özelliklebâzi münevver kimselerin, laskanç ulemâmn zulmüne ugramasim gayet tesirli bir biçimde nakleder. Nitekim Cevdet Paça Bektaçîlik iftirasi ile sürülen zevati da saylyor: "Garibdir ki bu sitada Anadolu payeluleiden Melekpagazâde Abdülkâdir Bey, Mekke-i Mükerreme payelulerinden vak'anüvis-i sabik SanizâdeMehmed Ataullah Efendi ve defterdan meghur Ïsmail Ferruh Efendi dahi Bektaçîlikle itgik-a-sâlis Menemen'e, Ferruh ham olunarak; Abdülkâdir Bey Manisa'ya, ganizâde Efendi Bursa'ya süruldüler... Bunlarm Bektaçîlikle hiç teallûk ve münâsebetleri yok idi," der. Kisacasi Begiktag Cemiyet-i Ïlmiyyesidëdigimiz özel ilmî grup dagilm19ti ve ulemâ ve üdebâmn zarif kipileri birilerinin gazabma ugrarmytt. "O zaman megahîr-i felâsife-i Íslâmiyye'denolan Begiktagh Kethüdazâde Efendi dahil3 haftada iki gün ol meclise devam ile gerek felsefîyata ve gerek edebiyata dair olan mübahesätda bulunurmug." Kendisini Cevdet Papa kütüphane' diye tammlar. Garb ve söz eder: Nitekim Ketmûsikisinden, dilindeki derinliginden Fars Sark hüdazâde'nin mütevazi ve dürüst hayah üzerinde anekdotlar elyazma mecmualarla elden ele dolagmytir. önünde imtihan edildikte $i"Genellikle Bektaçîler îlerin usulü uzere(takiyye)yolunu seçerek Sünnt göründüler," der. Cevdet Papa Tanzimat däneminin Bektaçîlik ve Alevîlik konusundaki akl-1 selimini temsil eder. Nitekim Tanzimat dönemi bürokratlan II. Mahmut devrinin aksine Bektaçîlik ve Melâmîlikle böyle amansizca ugragmak yäntemini terk etmiglerdir. Zamanla bu tarikatlann bir rehabilitasyonu da saglandi. Fakat genelde bütün tarikatlar üzerinde gözetleme, denetim ve suurlayict bir mekanizma geligtirdiler. Tekke devlete yamandi, devlet tekkenin gözeticisi ve hamisi oldu. .Devletin Vahhabîlik ve Ísmailiyyegibi mezhepleri tantmadigi, hop inagörmedigi; buna karythk Dürzîlik ve Yezidîlik gibi inançlar1Íslâm eritme dqmda gördügü halde idarî sabir yänden ve gösterip, myi sakinleptirme yoluna gittigi bilinlyor. Aym gekilde tarikatlar için de ben'ayakh
Seyhu'l-Íslâm
-
12 Ramsaur, 'The Bektashi Dervishes and the Young Turks', The Moslem XXXII, 1942; Tunaya, Türkiye'de SiyasiPartiler, c.I, ve III.
World,
13 Cevdet Paµ, Tarih, c. 12. Dersaadet 1309, s. 180, Mehmet Esad ÜssiZafer, s. 205209, aynca R. E. Koçu, 'Arif Efendi', IstanbulAnsiklopedisi,II, 996.
-
zer tavir söz konusudur. Hurufilik hop görülmemig ve halen 15. asirda takib, tedib ve idam edilmig. Ticanîlik tarikati Ïslâm akidesine aykiri görülmemig ve fakat resmen tammp himaye gärmemigtir.14 Tanmmayan ve tasdik edilmeyen tarikatlar veya buna rnessup olanlanu tekke kurmalan devlet tarafmdan yasak edilir, dergâh ve tekkeleri kapatihrdi. Meselâ 1851'de Istanbul Anadoluhisan'nda tanmmayan bir tarikat geyhi, parlatanhlda vasiflandmhp, sürgün edilmigti. Mahalle muhtan bâzi sekene-i mahalle ile beraber Meclis-i Vâlâ'ya bir arzuhal takdim,etmig ve Anadoluhisari'mn sadik ahalisinin mezkûr gyh Mustafa'dan gikâyet ettigini ve takibini talep etmig. Meclis-i Vâlâ kararmda:35 "Göksu taraflannda bâzi bî idrakler geyhim diyerek, izlâle müncasir olan Mustafa sual ve tezkire olunan ahvâli, nam gahsm taraf-i valî-i megîhatpenahîden seair-i is1âmiyyeye bakigaun sûi ef alde ohnasma ve bir mahalle nefyi" mealindeki tezkire ve irade ile sürgününe karar verilmigti. Meclis-i Vâlâ, Tanzimat devri boyunca tekkelerin düzenine, bäzi ihtiyaçlarria, beslenmelerine ve mâlî yardunlara karar veren organdi, Meselâ Valide Sultan'm Cerrahî Dergâlu'na yaptigi bir bagiqut16 dahi Meclis-i Vâlâ'dan geçmesi, bu alandaki merkezî kontrol politikasim gösterir. Buna kargilik Osmanh devlet idaresi Íran Siîligikonusundaki olumsuz tavrim sonuna kadar devam ettirmig görünüyor. Alevîlik ve Bektaçîlik konusundaki suskun veya gärmezci, bâzrhalde kabul edici tavir bu alanda sürdürûlmemigtir. 23 Subat1901 tarihli bir irade de bu içIemi tekrarhyordu.17 Fakat Sianmakîde yönünden sözünü ettigimiz mezhep ve inanç1ar gibi mütalaa edilmedigi; ama aksine, siyasî bir alam olarak ciddî bir tehlike diye gärüldügü açiktir. 19. yüzyll basmun ve kitabm yayild2gi bir asirdu. Säzlü tarih aragttrmalar1 için geciktik, fakat hiç degilse basih ve yazih evrakm tetkiki bu konuda yeni ve çarpici bilgiler getirebilir. Bektaçîlik ve bilhassa köy Aleviligi siyasî bir direnige geçmedigi tak19. yüzdirde devlet katmda mesele olarak mütalaa edilmez. Özellikle yllm liberal ulusçu veya radikal çevrelerinde ise Alevîlik milIî Türk inanc1, folkloru olarak hayirhah bir bakigla mütalaa edilirdi. mensuplan
14 Ahmedîlik, Bahaîlik gibiinançlar: B. Lewis, The Jewsof Islam, Princeton 1984, s. 20.JohnS. Guest, The Yezidis, London 1987. Yezidîler ve Osmanh idaæsi için BOA, IMV, No: 11312/3 Mart 1270 tarihliirade Mu; Sancagl'ada ihtida eden Ye zidîler BOA, ÍradeMec. Mah. No: 895 gurre-i CA 1277, YezidîIer ve kur'ai pefiy-
ye. 15 14 Eylül 1851, IMV, Nr. 5733 16 Mu. 1267/21 Kasim TB50, 16 BOA. IMV. No: 11131 18 Za 1287/14 Eylül 1851. 2.ilkaade 1318. 17 BOA, Írade-Adliye ve Mezahib, No: 439/2775/14
169
Osmanlz
Ímparatorlugu'nda'Millet'
Nizamt
Osmanh Devleti bir Müslüman devletti ve halihazir tarih çizgisi itibariyle son Íslâmimparatorlugu olma vasfmi tagunaktadir. Epüphesizbu devletin tarihe kangmasi demek, bu tarihin älümû demek degildir, tarih elan yaç1yor; Osmanh sistemi bugünkü dünyamn hadiseleri içinde kaImtilariyla vardir. Íslâmimparatorlugundan önce (ki bu devir ikinci halife Hz. Ömerzamamadaki fütuhatla baglar) daha Ïslâmdevletinin ve tarihinin baçIangicmda Medine-i münevverede gayrimüslim cemaatle yagama uygulamasi baglamigtr. Binaenaleyh Daful Ïslâmiçinde kitap ehli olan gayrimüslim zümrelerin zzmmî statüsü altmda hukuk ve mükellefiyeti olmuçtur. Íslâm devletinde gayrimuslimler himaye altindadir. Buna kargihk bazi vergi mükelleflyeti (tarnnda harac) altmdadirlar ve kafa vergisi (cizye)äderler. Mamafih bu iki konunun zengin tefermati vardir. Íslâmimparatorlugunun daha ilk asrmda harac vermekle mükellef gayrimüslimlerin ihtida etmesiyle vergi geliri azaldigmdan; bir müddet sonra verginin matrahi mükellefin kendi degil, arazisi olacak biçimde tefsir edilmig ve arazi harací olarak sunflandinlmigttr Burada tatbikattaki bazi meselelèrin de Halid bin Velîd (Irak fatihi),zamanmda, eski Sasani dihkan'larm (köy rüesasmm) gömvlendiriImesi ile çözüldügü malumdur. Cizye gibi bir bag vergisi de uygulamada Roma, Bizans; Sasani imparatorluklarmda da (capitatio, kephaletikon, gezit) ad1 altmda devlet dini d1pmdaki unsurlardan ahnmaktaydi. Cizye islâm hukukunun esaslan içinde askerlik mükellefiyetine kargihk almmaktadir. Íslâmtarihinde bu tabir Osmanh'nm son asrmda, yani Tanzimat'tan sonra kalkmig ise de, vergi gayrimüslimlerden bedel-i askerî adi altmda almmigtir. Ne var ki kimi gayrimüslimlerin orduda ve donanmada asker oldugu malûmdur. Hatta donanmada nefer olatak da bulunuyorlardi. Bundan bagka bazi Müslüman gençlerin de bu bedeli ödeyip askerlikten muaf old'ugu görülmügtür. Sair yönden Birinci Cihan Savaga'nda askerlik muafiyeti genig ölçüde lagvedilmig, gayrimüslimler de orduya ahnmigttr. Ordunun meslek simflarmda bir hayli gayrimüslim zabit vardir. Bundan bagka Ïslâm imparatorlugu eski imparatorluklarm bu sahadaki âdet ve kurumlarmdan uygun görûnenleri kabul etmigtir. Mesela Sasani Ímparatorlugu'nda Hiristiyan kiliselerinin çan çalmasi uygun görûlmez, bir *
Prof. Dr. Hâmide Topçuoglu'na Armagan, Ankara 1995.
tahta, tokmakla dövûlmek suretiyle cemaat ayine çagrihrdi. Bu usul hep benimsendi; ancak 1856 Islahat Fermant hükümleriyle mutabakat halinde bu yasak kalkb1 ve çan çalmdi. Kudüs'teki mukaddes mezar kilisesi St. Sepulchre denen Kamame Kilisesi'ne Rus çart dev bir çan hediye etti. Ancak eski tahta oymak çalma ananesini Hiristiyanlar da benimsemig olmah ki; bugün dahi ayin bagmda çanlarla birlikte aym yerde tahta tokayrikiyafet giymemak vurulmaktadir. Gene degigik din mensuplannm Mamafih kdik kiyafet ayrimi ve ayleri de bu gibi mükellefiyetlerdendir. gayrimüslim gruplar da beoturma gibi zorunluluklari; ri mahallelerde Müslüman'la kangmama, dinini ve nimsemigtir. Gayrimüslim için de keyfiyet bir söz konusuydu. Bu ananesini bu yolla devam ettirme gibi nokta mühimdir. Íslamdevletindeki ve ezcümle Osmanh'daki millet biçiminde teykilâtlanma ve ferdin bu kesime aidiyeti modern dünyadaki azmhk statüsü ve psikolojisinden hem objektif hem de sübjektif esaslan itibariyle farkhdir. Millet sözü gerçekten de dinî bir aidiyeti ifade eder. Bu kavrami buanlammda kullanmak, Sarkmilletlerine Osmanh asirlagünkü hassaten son asirda getirdigi bir kullanun biçimidit Fert dogdugu rmm, millet komparumamnm içinde o cemaatin ruhanî, mâlî, idarl otoritesine baj!;h olarak yaçar. Ancak ihtida ederse bu kompartimam degiytirir Ïslam devleti gayrimüslimlerin ihtida (yanisadece Íslamageçmesi) digmda bir dinden öbürüne geçmesini hog görmez; pratikte de bu pek olmaHiristiyanhga, Hiristiyanlardan Yahudilige mietir. (Yahudi cemaatinden geçig gibi.) Fakat Hiristiyan cemaatin kendi içinde mezhep degigtirme olaylari gärülür. Nitekim Ermeni Gregoryenlerin Katolik ve Protestan; Suryani Kadim (monofizist) cemaat azasmm Katolik, hatta Kobtlarm ve 19. asirda bazz Bulgarlarm Katolik olmast gibi olaylari kastedlyoruz. Millet bir kavram degil bir içtimaî teykilatlanma, bir ruh hali ve tebaamn birazmhk) sözü devlet ve topbirine bak1pml ifade eder. Ekalliyet (minorité, girmigtir. yillarmda imparatorlugun hayatmuza lum son on Millet kompartmanma mensub olan kimse; modern toplumdaki azmhgm aksine bazi davranig ve tutum sergiler. Bu aidiyet fertlere aile vekar verir. Kendi topve sülale ve cemaat içinde bir glivenlik ve hatta lumsal grubu içinde kendi annesi ve babadan ogla sözlü külturü içinde yagar. Kompartimanlar arasmda ilighi azdir, çatigma azdir. Modern toplumdaki azmhk ferdi gibi çevre ile didigme, kimlik ispati, asimile olma (çogunluk tarafmdan emilme) veya asimilasyona kargi direnme dolayis1yla çatigmac1 davramelara girme gibi durumlar säz konusu degildir. Aç1k toplum denen asrt smai cemiyetteki gruplagmalar, rekabet söz koelitin nusu degildir. Bu gibi rekabet ve cemiyet hayatmda kozmopolit 'nation'
1 B.A., ADVNH, 1263.2.20/22-51 Yenicevardar'a bagh masma mâni olunmamasi...
yerlenie kiliselerde çan çal-
ni
içine girmek için rekabet ve çekigme gibi tutumlar, Osmanh cemiyetinde ile baglam19tir.,19. asirda her ve modernlegme dinden bir grup genç imparatorlugun egitim müesseselerinde bûtün digerkompartunanlardan insanIarla birlikte egitilmig, bürokrasiye girmig, yükselmig ve Osmanh seçkinleri içinde yer almigken; bir grup bu süreem digmda kalm24, ulusçu akimlar ve çatigmalara katilung; diger kalabahk üçüncü grup ise asirlardan beri sürdürdugü hayatt köylü ve gehirli zanaatkâr ve esnaf olarak devam ettirmìçtir. Son asirda gayrimüslim comaatlerin içindeki çatigmalar OsmanL otoriteleri ile çatigmalardan çok daha baskmdir Kilise kendi cemaati üzerinde otoritesini kaybetmektedir. Asil önemlisi17-18. yüzyillarda Katolik Cizvit ve Lazarist rahiplerin propaganda ve tegkilatlanmasi; 19. yüzyilda da daha ziyade Amerikan misyonerlerin Protestan propaganda ve faaliyeti Ermeni cemaatini bölen, iç çatigmaya sevk eden ve bu dagt1ma kargismda cemaat üyelerini ulusçu akimlara iten bir manzara arz etmektedir. Bunun yanmda RumOrtodoks milleti fetihten beri sadece Hellen degil, fakat Slavlan, Arnavut ve Arap unsurlan da ihtiva ettiginden; burada ulusçu akunlar kiliseyi bölmekte ve zayiflatmaktadir. O kadar ki 1829'daki Yunan bagunsizhgmdan sonra Fener Patrikhanesi, Yunan kilisesinin kendini autocephal (özek) ilan edip, aynldigim görmektedir. Feneideki patrikhane 19. yüzyll boyu zayifladigiru, kendine tabi ruhlarm koptugunu dehgetle yagam19tir. Buna kargihk Yahudi cemaati ananesi, tutumu ile Batfya kargi olmug; yavag yava; Osmanh idaresi ve bürokrasisi içinde etkisini artirmig ve devlete sadik kalmayi tercih etmiÿtir. Bati tipi ulusçulugu bir Haristiyan ideolojisi olarak görmüg ve iltifat etmemiglerdir. Millet teykilati nedir? Bir bölgenin Datulislâm'a katilmasmdan sonra buradaki kitap ehlinin (ehl-i zimmet) bir ahfdname, hukuk ve himaye bah; edici bir ahit ile Íslamdevletinin idaresi altma girmesinden dogan bir teykilat, bir hukukî varhktir. Bu tarifin diginda, milletin hukukî vechesinin farkh ve aynntih yönleri vardir. Bu ahîdname tek tarafh bir tasarruftur. Osmanh Ïmparatorlugutarihtekison Ïslamimparatorlugu olarak bu konularda bir mükemmellegme ve hukuki-idarî yapida baztmügahhas vecheler ortaya koyma durumundadir. Osmanh ilerlemesi 14 ve 15. yüzyilda hareketli, degigen dünya partlarmda vukua geldi. Bu iki asirhk dönemin geraîti Ïslaminilk asirlarmdaki dünyadan farkhdir. Fütühat için Osmanh askerî gücü ve askerî teknigi, politikayla hassaten uzun vadeli politik uygulamalarla birlikte yürümek zorundaydi. Prof. Halil Ïnalcik'mdeyimiyle gayrimüslimler Osmanh idaresi altmda dört farkh devir ve agamadan geçmigtir.Ïlk fütühat döneminde propaganda fetihten sonra köylü, gehirli zanaatkâr, ruhban ve toprak sahiplerine bazen Íslamhukukunu bile zorlayan imtiyazat; fetih öncesi hukuk müessese ve kaidelerini tatbik etmig, eski düzen agir partlar içeriyorsa, lagvetmig, eski yönetici gruplar ve toprak sahiplerini son asirdaki uluslagma
172
Bu politika ve sisteme istimalet denir.2 Fetihten sonra da durumun degigmesiiçin mücbir sebepler olmadikça bu statü devam eder. Balkanlar'da zamanla eski feodal zümænin ya Müslüman cemiyet içinde eridigi veya bu durumlarim kaybettikleri gözleniyor. Ama Osmanh cemiyet nizann bu muhtelif dinlerin millet nizamt içinde varhšnu sürdürmesi geklinde olmuytur. Millet teykilatibir sosyal smillama esasma da müstenit degildir. Her millet grubu içinde Osmanh toplumunun imtiyazhlari olabilir. Genellikle askeri tabiri altinda smiflandmlan ve hizmet karythgmda belirli veya hemen tüm vergilerden menfzümre, her millet grubunda vardir Mesela Martolos dedigimiz H1ristiBulgar savagçalar, yan askerler, voynuk dedigimiz sipahi statüsündeki muhtelif dinden derbentçiler veya bir Rum metropolid, bir Ermeni vartabed veya amira zümresi üyesi (memurlar) Ermeniler veya bir haham ve hahambaqi tipkt bir Müslüman müderris, mütevelli vs gibidir. Askerî suufm diganda reaya dedigimiz vergi veren, angarya yükümlüsü ve silah tag1yamayan genig zümteye Müslüman, Hiristiyan, Yahudi herkes dahildir. Bunlarm yükümlülüklerinde kalem farki olur. Bir kismmm (Muslümanlartn) cizye vermemesi digerlerinin vermesi gibi. Bunu Eski Roma'daki civis-fides ayrimma da pek benzetemeyiz. Roma Ímparatorlugu'ndacivis (yurttag)kavranu zamanla latium arazisi digma tagmigtir, Ïncil'dekiünlü lasasa göre Tarsuslu bir haham olan St. Paul bir vaazi sirasmda oradaki Centurion tarafmdan tevkif edilip zincirlendiginde, "Civis Romanus sum Roma vatandaç1ylm," demieti. Centurion äzür dileyerek zincirlerini çözdü ve serbest birakta (Yeni Ahit, 'Resullerin Ïçleri', XXH, 25-29). Burada civis/fides'e tabiolana göre belirli vatandaghk haklarma ve muafiyetlere sahip biridir. Yönetici olmasi veya bäyle bir yetkisi olmasi gerekmez. Oysa Osmanh düzeninde askerî simf üyesi haklar degil, belirli hizmetler karghgmda sadece imtiyaz ve yetkisiolan kipidir. Onun civis gibi belirli haklan yoktur. Bu hizmet statüsüne de her milletten (yani dinden) seçkinler sahiptir. Bunlarm illa irsî olarak devami da gerekmez. Írsen buna sahip olanlar gibi, hizmetle sahip olanlar daha çoktur. Millet tegkilatt etnik (kavmî) ve lisan aidiyetine göre degil, din ve mezhep aidiyeti esasma dayanir. Ermenilerin hepsi Ermeni milleti olarak degil; Gregoryen (Ermeni), Ermeni-Katolik (Katolik) ve 19. yüzyilda da Protestan olarak üç millet halinde teykilatlanmigti. Bir süre Süryani kadim cemaati Ermeni cemaati ile birlikteydi. Bunun nedeni ikisinin de (Kadiköy konsülü) karµtt denen monofizisist mezhep içinde olmalaridir. Musevî milleti ise Karaim mezhebindeki Yahudiler ile hem bir arada hem degildi. Ferman ve iglemlerde Musevi milleti haaskexî zümreye
sokmuglardir.
-
'anti