Bitim ve Gelecek Kitaplığı
Bilim ve Gelecek Kitaplığı - 9 Eski Yunan'dan İslam 'ın Klasik Çağm a Neden Kavramı ve Nedensellik Sorunu Haşan Aydm © Bu kitabın yayın hakları 7 Renk Basım Yayım ve Filmcilik Ltd. Şti.ne aittir. Birinci Baskı: Bilim ve Gelecek Kitaplığı. Mayıs 2009 ISBN: 978-605-5888 0 6 0 Teknik hazırlık: Baha Okar Yayıma hazırlayan: Nalân Mahsereci Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad. Altay Sk. No 10. Çobançeşme Yeni Bosna / İstanbul Tel 0212.452 23 02 7 Renk B asım Yayın ve Filmcilik Ltd. Ştl Tel: 0212.244 97 95 Sakızağacı C. Nane Sk No; 15/4, Beyoğlu İstanbul http.//www bilimvegelecek.com.tr •
[email protected] HASAN AYDIN
Eski Yunan’dan İslam’ın Klasik Çağma
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
H asan Aydın Masan Aydın, 1 9 7 I'd e Orda/Ünye'de doğdu. İlk ve ortaöğrenimimi Ünye'de; yükseköğrenimini OMÜ İlahiyat Fakültesi'nde tamamladı Üniversiteyi bitirdiği yıl. aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne araştırma görevlisi olarak atandı ve yükseklisansını tamamladı. Yükseklisans tez çalışması. "Kuran ve Hadislerdeki Bilgi Kavramının İlk Dönem İnanç Mezheplerindeki Tarihsel Gelişimi" başlığım taşıyordu. 1997-2004 yılları arasında, çeşitli özel okullar ve devlet okullarında öğretmenlik yaptı. Aynı zamanda 2 001'd e OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde, doktora öğrenim ine başladı ve 2004'd e. "GazzâlTnin Tanrı ve Evren Tasarımı ve Günümüze Yansımaları” adlı çalışmayla bilim doktoru unvanını aldı. 2 0 0 4 -2 0 0 8 arasında Sinop Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1lâlâ OMÜ Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Aydın, çok sayıda makale kaleme almıştır. Aydının yayımlanmış kimi kitapları şunlardır: İslam Düşünce Geleneğinde Bilgi Kuramı (Nature! Yayınları. 2005). İslam Düşünce Geleneğinde Din-Felseie ve Bilim (Naturel Yayınları. 2005). Gazzûlî. Felsefesi ve İslam Modernızmme Etkileri (Naturel Yayınlan. 2006). Felsefi Temellen İşığında Yapılandırmacıhk (Nobel Yayınları. 2007). Postmodern Ç ağda İslam ve Bilim (Bilim ve G elecek Kitaplığı, 2008).
İÇİNDEKİLER
9
ÖNSÖZ
15
GİRİŞ 1.
Erken Dönem Uygarlıklar: Neden ve Nedensellik Düşüncesinin Temelleri
18
2.
Ön-Sokratesçi Felsefe: Maddesel Nedenden Ereksel Nedene
20
3.
Sokrates Sonrası Felsefe: Neden ve Nedensellik Sorununa Sistematik Yaklaşım
35
4.
Helenistik Felsefe: Nedensellik Düşüncesine Çoğulcu Yaklaşım ve Yeni Sentezler
44
I. BÖLÜM Kelami Gelenek: Neden Kavramı ve Nedensellik
53
1.1.
Eski Yunan’dan İslam Dünyasına: Neden Kavramı ve Nedensellik Tartışmasında Farklı Bir Bağlam
55
1.2.
Nedensellik Tartışmasının Öncüsü Mu'tezile: Tevellüd, Kümûn-Zuhûr, Mânâ ve Tabiat Kuramları
65
1.3.
Eş'arilik: Tevellüd, Tabiat ve Kümûn-Zuhûr Kuramlarının Reddi, Aranedencilik ve Âdet Kuramı
81
Mâturîdîlik: Töz-ilinek Metafiziği Temelinde Mu'tezilî ve Tabiatçı Kuramların Reddi
94
1.4.
II. BÖLÜM Felsefi Gelenek: Neden Kavramı ve Nedensellik
105
11.1.
Felsefi Gelenek: Nedensellik Düşüncesinin Arka
Planı
107
11.2.
Kindî: İslam Düşüncesinde Kelamdan Felsefeye Evriliş
İli
11.2.a. Nedensellik Tartışması: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller
113
11.2.b. Etkin Neden: Nedensellik Bağlamında Metafizikle Fizik Arasındaki Fark
117
11.2.C. Nedensellik Bağlamında Kozmos: Varlıkbilimsel Düzen ve Temeli 11.3. Fârâbî: Felsefi Geleneğin Sistemleşmesi
120 123
11.3.a. Nedensiz ve Nedenli Varlık: Ay-üstü Evrende Nedensel Zorunluluk 124 11.3.b. Nedensellik Bağlamında Sudûr Süreci ve İkincil Nedenler 125 11.3.C. Nedensel Süreç: Fiziksel Evren ve Göksel Etkiler
130
11.3.d. Fiziksel Evren: Determinizm mi, indeterminizm mi?
131
11.4.
İbn Sînâ: Felsefi Geleneğin Zirvesi
137
11.4.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller
138
11.4.b. Dört Neden Öğretisi ve Neden Olma Tarzları
141
11.4.C. Sudûr Süreci ve ikincil Nedenler
148
11.4.d. Fiziksel Evren: Determinizm mi, indeterminizm mi?
151
III. BÖLÜM Kelami ve Felsefi Geleneğin Çatışması: Gazzâlî ve İbn Rüşd
155
111.1.
Kelami ve Felsefi Geleneğin Karşı Karşıya Gelmesi
157
111.2.
Gazzâlî: Kelami Geleneğin Felsefi Geleneğe Meydan Okuyuşu
162
111.2.a. Klasik ve Modern Literatür: Gazzâlî’nin Nedensellik İmgesine Farklı Yaklaşımlar
168
111.2.b.Gazzâlî’nin Nedensellik İmgesine Farklı Yaklaşımların Nedenleri
171
111.2.c. Neden-Sonuç ilişkisi Neden Zorunlu Bir ilişki Değildir?
181
111.2.d.Mu‘tezilî Tevellüd Kuramının Reddi
184
111.2.e. İslam Filozoflarının Nedensel Zorunluluk Anlayışının Reddi
187
111.3.
199
Bir Filozof Olarak İbn Rüşd'ün Nedensellik imgesi
111.3.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller
201
111.3.b. Dört Neden Öğretisi ve Neden Olma Tarzları
204
111.3.C. Nedensellik Sorunu Bağlamında Fârâbî ve İbn Sînâ’ya Yönelik Kimi Eleştiriler
209
111.3.d. Nedensellik Sorunu Bağlamında Gazzâlî’ye Yönelik Eleştiriler
214
SONUÇ ve Değerlendirme
223
KAYNAKLAR
229
tin y a p ıt ı,
b a ıim ve k a rd e şle rim in eğitim i ici»ı hie b irje d a lu irlık ta n çekin m e ye n . Iıeı ko şu ld a y a n ım ız d a olan, ann e m N a lıid e ve b a b am H ü s e y in A y d ı n a ilhaj e diyorum . O n la r b iz im y a şa ın se v im im i
ÖNSÖZ
9
Önsöz E sk i Yıınan'dan İslam 'ın K la s ik C a ğ ın a : Nccleıı K a v ra m ı ve N e d e n s e llik S oru n u adını verdiğim iz hu çalışm ada, k u lla n ıla n y ö n t e m le r , “yap ı-sö k ıı m , m c ia -ç ö z ü m le ıu e , tarihsel eleştiri ve a n la m la n d ır m a " yöntem leridir. A nılan y ö n tem le rin birlikle k u l lanılm asınd aki temel am a ç, hem d ü şü n ü rle rin genel sistemleri içerisinde m erk ezi bir k o n u m a o ıu raıı neden ve n e d ensellik a n layışlarım , onların sistem lerinin ana yapısı ve sistem lerind ek i diğer öğelerle ilişkisi içerisind e a nalitik olarak ortaya k o y m a k , hem de d ü şü nü rlerin d ü şü n ce siste m lerin in tarihsel tu ta m ak la rını nesnel bir hiçim de gün ışığına ç ık a rtm a k ve onların d ü ş ü n celerini a n a k ro n iz m e d ü şm e d en , sosy ok ü ltü re l açıdan g ü d ü m lü tarihsel yerin e otu rtm a k tır. Anılan y ön te m le rin , tartışm a k o nusu yaptığım ız d ü şü n ü rle rin , eğ er varsa, g ü n ü m ü z e yansıyan y önlerin i nesnel olarak d eğe rlen d irm e d e de önem li bir işlevi b u lunm aktadır. Ç a l ı ş m a n ı n a m a c ın a g e lin c e , birbiriyle ilişkili dört temel a m acın ın o ld uğ u nu sö y lem ek olasıdır. İlk i, insanlığın düşünsel serü v en in d e Felsefi d ü ş ü n ce n in ö n c ü s ü olarak görülen Eski Y u nanlı filozofların neden ve n e d ensellik s o ru n u n a çoğ u lcu y a k laşım larını ortaya koym a k ; İk in c is i, E ski Yunan'da ortaya ç ı k mış yaklaşım ların İslam d ünyasınd aki izdüşüm lerini g österm ek; ııç ü n c ü s ü , İslam'ın klasik çağında, ned en kavramı ve ned ensellik s o ru n u bağlam ınd a kelam ve felsefe geleneğind e beliren özgün ve ç o ğ u lcu anlayışlara dikkat ç e k m e k ; d ö r d ü n c ü s ü ise, kelam ve
10
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
felsefe g e lenek leri arasında m eyd ana gelen ta n ış m a la rı Gazzâlî ve İbn Rüşd örn ek liğ in d e g özler ö n ü n e serm e k tir. A nılan a m a ç lar, aslında çalışm a içerisind e hangi sorulara yanıt arandığını da yalın b içim d e ortaya k oy m ak tad ır. Ç alışm anın geneli içerisind e, “E ski Y u n a n filozofları, ned en kavramı ve ned en se llik s o ru n u n a nasıl y aklaşm ak tad ır; insanlığın d üşü nsel gelişim inde ö n e m li bir kavşağı sim geleyen İ s la m ’ın klasik çağında ned en ve n e d e n s e l lik s o ru n u hangi g ü d ü lerin etkisiyle tartışılmaya b aşlanm ıştır; tartışm alarda, Eski Y u n a n g eleneğinin etkisi nedir; k e lam ctlar ve filozoflar n için farklı anlayışlar b en im se m işlerd ir; ke la m ve felsefe geleneğini neden k avra m ı ve ned ensellik s o ru n u n d a karşı karşıya getiren temel e tk e n le r nelerdir; kelam ve felsefe g e le n e ği açısınd an ciddi tartışm alara yol açan temel k ırılm a noktaları hangile rid ir?” gibi s o ru la ra y anıl aranm aklad ır. Ç a l ı ş m a n ı n k a p s a m ve s ın ır lılık la r ı. Eski Yunan filo zofları nın ned en ve ned en se llik s o ru n u n a yaklaşım ları, İslam kelam ek o llerind en M u 'tezile, Eş'arîlcr ve M âturîd ilcrin s o ru n a y ak la şım ları, Meşşai/Arisiotclesçi g eleneğe m ensup İslam filo zofları nın ne d en ve ned en se llik kavram ını çö zü m lem eleri, Gazzâlî ve ibn R ü ş d u n T e h â fü t tartışm alarında kelam ve felsefi geleneği karşı karşıya ko n u m la n d ırm a la rı sorunsallarıyla sınırlıdır. Çalışm a, giriş ve s o n u ç hariç üç temel bölü m d en o lu ş m a k t a dır. G ir iş b ö lü m ü n d e , İslam dünyasındaki lartışmaların a ık a pla nına ve tarihsel tem ellerin e d ik k a t ç e k m e k için Eski Yunan filo zoflarının ned en kavram ı ve n e d ensellik soru nuy la ilgili g ö r ü ş le ri. varoluş so ru n sa lın a yaklaşım ları b ağlam ınd a özlü bir b içim d e ele alınm aya ve çö z ü m le n m e y e çalışılmıştır. B ir in c i b ö lü m d e , İslam dünyasınd a soru n u n doğuş nedenleri klasik d ö n e m ve m o d ern d ö n e m d üşü nürlerin yaklaşım ları bağ lam ınd a ortaya k o n u l m u ş , M u 'tczilî, E ş ’arı ve M âıııridî d ü ş ü n ü r lerin töz-iliııek metafiziği, b ir diğer deyişle a to m cu dünya görü şü tem elinde yapılanan ne d en ve ned ensellik imgeleri tipolojik bir yaklaşım la ç ö z ü m le n m e y e çalışılm ıştır. T ip o lo jik bir yaklaşım b e n im s e n m iş tir; ç ü n k ü anılan e k ollerin içerisinde sav u n u lm u ş tü m yaklaşım ları tü k c tir c e s in c ortaya k o y m a k hacm i sınırlı bir
ÖNSÖZ
11
yapıt içerisind e, ne m ü m k ü n ne de a m acım ız açısından g e re k lidir. C ık e n d önem MuTezili d ü ş ü n ü rle rin anlayışı, Mu'ıezilî yapıtlar ihmal e d ilm em ek le b irlik te, d aha ç o k m ezhepler tarihi yapıtları d ikkate alınarak ortaya k o n m a y a çalışılmıştır. Bu n e d en siz değildir; zira birkaç yapıt dışında, e rk en d önem Mu'tczili d ü n ü rlerin yapıtlarının çoğu bize değin ulaşm am ıştır. Eş'arîlcrin görüşleri o n a y a k o n u lu rk e n , e k o lü n ö n c ü s ü Ebü cl-Hasaıı elEş‘arî ve e k o lü n siste m leşm esin d e ciddi katkıları olan Bâkillaııi ve C ü v c y n î’nin görüşleri tem ele alınm ıştır. $iâ'ııın neden ve ne d ensellik k o n u s u n d a k i d ü ş ü n ces in e, klasik kaynakların da işa ret elliği gibi, Mu'ıezilî d ü şü n cey e yakınlığı nedeniyle yer ve rilm em iştir. M âtu ıid îlik ekolü, b ilin çli olarak tartışmaya dahil edilm iştir. B u n u n iki nedeni b u lu n m a k ta d ır: İlki, M âtuıîdîliğin geneld e ihmal edilm esi. İkin cisi ise, yer yer Eş'arîlcrdcn farklı anlayış savu nd u k larının dillendirilm esidir. Bu açıdan çalışm anın anılan b ö lü m ü n d e , ek o lü n ku ru cu su E b ıı M aıısû r el-M âtu ıid î ve e k o lü n gelişm esind e önem li bir sim a olarak karşım ıza çık a n Ebü cl-M u 'iıı cn -N cs c fi ve ek o lü n g örüşlerini özetleyen Sâbûni'n iıı d ü ş ü n cele rin e ana ballarıyla değinilm iştir. i k in c i b ölü m , Mcşşaî/Aristoiclesçi g eleneğe m ensup İslam filo zoflarının neden kavramı ve n e d en se llik s o ru n u n u iıdeleyişlcı inc ayrılmıştır. A n cak burada da tip o lo jik bir yaklaşım b e n im s e n m iş , e k olü n genel yaklaşım ını belirle m e k için ilk İslam filozofu olarak k abul edilen K ind i, Y e n i-P la to n cu lu ğ u siste m atik olarak Arapçada dillendiren Fârâbi ve İslam d ünyasında YetıiP la to n cu lu ğ u n zirvesi olarak kabul edilen Ilın Sina'nın d ü ş ü n c e le rin in özlü bir biçim d e ortaya kon u lm a sıyla yelim lınişıir. K u şku su z, Âm iri, İhvâıı es-Safâ, Ibn T ü f e } ! vb.nin g örüşlerine de yer verilebilirdi. A n cak , iki ned enle bu türden bir sınırlam ada b u lu n d u ğ u m u z u belirtm e m iz gerekir. İlki, savu nulan anlay ış ların k ısm i farklılıklar olm akla b irlik te, old uk ça b enz er o l m a sı; İkincisi ise, kelam ve Meşşai/Aristotelesçi gelenek arasındaki neden kavramı ve n ed ensellik tartışm asına od aklandığım ız için, felscTi geleneği eleştiren Gazzâli nin g eneld e anılan d üşü nürlere, ö zellik le so n ikisine g ö n d e rm e yapmasıdır. Ü ç ü n c ü b ö lü m d e , kelam ve felsefi g eleneğin ııcdcn k a v u n u
12
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
ve n e d en s e llik s o ru n u n d a hangi seb eple karşı karşıya ge ld ik le ri, y aşam ının s o n la rın a doğru tasavvufi g eleneğe y ö n e lse de, ilk d ö n e m yapıtlarında, b ü y ü k ölçü d e Eş'arî kelam g e leneğ inin s a v u n u c u s u olarak b eliren Gazzâlî'ııin nedensellik s o ru n u n a nasıl yaklaştığı, g erek kla sik ge rek se m o d ern araştırıcılarca, o n u n ne den sellik im gesine n için farklı yaklaşıldığı, Meşşaî/Aristotelsçi filozofları hangi g erek çe lerle eleştirdiği, anılan geleneğe m e n su p bir filo zof olara k İbn R ü ş d ’ıın, y er yer G a z z â lıy e öd ü n v e r m e k le suçladığı Fârâbî ve özellik le İb n Sina’yı ned en eleştirdiği ve Gazzâlî’nin nedensel zoru n lu lu ğ u in k ârına nasıl yanıl verdiği ortaya k o n u lm ay a çalışılm ıştır. S o n u ç b ö lü m ü n d e ise, kelam ve Meşşai/Arisıoıelcsçi felsefe g eleneğinin ayrışma nedenleri, bilimsel dünya g örü şü ne yakla şımları açısından eleştirel bir değerlendirm eye tabi tu tulm uştur. Genel olarak felsefe tarihi, özel olarak da o rtaçağ ve İslam F e l se fe s i T a rih i alanın a k ü ç ü k de olsa bir katkı sağlamayı um an bu ç a lışm an ın geneli içerisind e, b ü y ü k ölçü d e ilk ve temel k a y n a k lara dayanılm aya özen g österilm iş, dilim ize kazandırdım çevi rilerden de y ararlanılm ış, a n cak temel kaynak ların y o ru m la n ışı k o n u s u n d a , tü k e ıirc e sin e o lm a m a k la birlikle, m o d ern araştırı cıların yapıtları ve yorum sal yaklaşım ları da ihmal e d ilm em ey e çalışılmıştır. Bilindiği gibi, hiçbir bilim sel çalışm a Lck bir kişinin emeğiyle ortaya çık m a m a k ta , h er zam an arka planda motivasyon ve b i lim sel b irik im e k a tid a bulu n an gizli ö zn e ler yer alm aktadır. Bu genel d u ru m , bu çalışm a için de gcçe rlid ir ve çalışm a sırasında k e n dilerind en yararland ığım , b ilim insanları ve dostları da vefa gereği sizinle paylaşm am ve on lara m innet b o rc u m u ö d e m e m g e rek m ek le d ir. B u b ağlam d a, lisans, yük sek lisans ve dok to ra aşam alarınd a felsefe, İslam felsefesi ve kelam alanındaki b irik i m im e ö nem li k atk ılar sağlayan değerli ö ğ retm en im ve d a n ış m a nım Prof. Dr. M e h m e t Dağ’a; b en im le h e r türden d üşü ncesini paylaşan ve beni dinleyip liberal paradigmaya dayalı eleştirel değerlen dirm eleriyle ufk u m u açan değerli dostu m Yrd. Doç. Dr. M e h m e t A y d ın a ; h e m felsefi hem de eğiıim biliınscl b irik im im e k atkı sağlayan değerli h o c a m ve ağabeyim P ıo l. Dr. Erdoğan
ÖNSÖZ
13
Başar’a; biy oloji k ö k e n li olsa da, felsefi tartışm alarda, aykırı y a k laşım larıyla z ihnim d e yeni soru n ların d o g m asın a yol açan ve ıs rarla b ilim d en “n e d e n ” so ru s u n u çık a rıp atm a k ve yerin e “na sıl” s o ru s u n u y e rleştirm ek gerektiğini söyleyen adı gibi zeki değerli ark ad aşım Yrd. D oç. Dr. Zeki A p ay d m ’a; d ilbilim sel soru nlarda k e n d is in e başvurd u ğum ve bu k o n u d a k e n d isin d e n ço k ça y a ra r landığım g e rçek bir e ntelektüel olan d o s tu m Yrd. D oç. Dr. A h m e t Ç e b i’y c; g erek d ok tora tezim ge rek se bu çalışm ada k u lla n d ı ğım klasik yapıtların fo tok op isine u la şm am d a aracı olan değerli d ostu m ve m eslektaşını R ecep Ş e r m c t’e; İbn Sîn â ’nın etkin/fail neden anlayışıyla ilgili m akalesini isteğim üzerine kısa süred e bana ileten değerli m e sle kta şım sayın D o ç Dr. îyaban H ak h’ya; İslam felsefesine ilişkin klasik m etinleri T a h k i k eden, çeviren ve b izim h iz m etim ize s unan değerli b ilim insanlarına; İslam felse fesi alanındaki özgün çalışm alarıyla u fk u m u açan, adlarını b u ra da a n am ay acağ ım kadar ç o k olan tüm değerli a raştırm acı-bilim insanı h o ca la rım a ; tartışm alarında b ana ö n e m li katkılar s a ğ la yan felsefe aşığı dostlarım a ve yer yer, özellikle çalışm alarım ı eve yansıttığım da beni eleştirse de, m azeretlerim i kabul eden ve m in ik oğ lu m u z Hüseyin Bilgesoy’a b ak m a görevini üstlenen d e ğerli eşim Sahi ha Aydın’a; yapıtta k e ndisin e g önd erm e yaptığım tüm bilim ve d üşün insanlarına ve bu arada yapıtı T ü rk o k u y ucu suyla bulu ştu ran B ilim ve G e le c e k Kitaplığı çalışanlarına, öz ellik le Nalân M ahsereci, Baha O k a r ve E nd er H elv acıoglu’na te ş e k k ü r etmeyi bir b o rç bilirim. Ilasaıı A ydın Sımışım, 2 0 0 9
GİRİŞ
15
Giriş
İn san lık tarihind e ne denli geriye gidersek gidelim, insanın evren ve evrende y e r alan varlık, nesne ve olaylara ilişkin iki tü r bilgisinden söz e tm e k olasıdır. Bu bilgilerden ilki, g özlem selb etiınsel nitelikli bilgilerdir ve bu bilgiler, d u y u lan sağlam olan h e r insan için apaçıktır. S özg elim i, b ir sandalın kü rekle rle ile riye d oğ ru h a rek et ettirildiği ya da b oşlu ğ a bırakılan taşın d ü ş tüğü, suyun üz e rin e bırakılan bir o d u n parçasının yüzdüğü, b u n a rağm en bir taşın suyun üzerine bırakıld ığınd a battığı b il gisi, en ilkel insan için bile apaçık olan b ir bilgidir. B u b eıim selg özlem sel bilgilere bağlı olarak insa noğ lu , daha e rk en d ö n e m lerden beri, anılan d uru m la rın ned en ve nasıl meydana geldiği s o ru s u n u da m e ra k etmiştir, işte bu s oru lar, göz lem sel-b eıim sel bilgiyi aşan a çık la m a çabasına d ö n ü k n e d ensellik bilincini var sayan yeni b ir bilgi türünü gün dem e getirm iştir. Bu ikinci tür bilgi, yani g ö zle m le n e n d u ru m u açık la m a y a d ö n ü k n e d ensellik b ilin c in i varsayan bilgi, tarihsel s ü reçle hep farklı şekilde ortaya çık m ıştır. Diğer bir deyişle, insanlar, s a nd alın küreklerle ileriye d oğ ru giLmesi, boşluğa bırakılan taşın d ü şm e si, suyu n üzerine b ırak ılan o d u n u n b a tm a m ası, b una karşın suya bırakılan taşın b atm ası tü ründ en g ö z le m sel-b elim se l bilgilerde daim a o rta k la ş ırk e n , bu d u ru m la rın “ne d en ve nasıl öyle o ld u k la rın a ” y önelik soru ya tarihsel s ü reç te farklı yanıtlar v e rm iş le rd ir.'" Bu n e d en
li
B k j. A lım cı A rslaıı, İlk ç a ğ i-c/sç/e T a rih i ( S o k r a t c s O ıuesı Y uııaıı t-clsr/rs ı), O..I, liilgi Ü n iversitesi Y ayınları, Islan İnil, 2 0 0 6 . s .7 6 .
16
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
siz değildir; zira nedensel lem ele dayanan a çık lam alar, ko p le k s bir doğaya sahiptir, k uram sal ve ııst-düzey kurgulara g e rek sin im gösterm ekled ir. E rk e n d ö n e m insanların doğru dan g özlem lediği, am a “n ed e nini ve nasıllığını” doğru dan saptayamadığı olaylar arasındaki neden ve nedensel ilişkileri açık la m a y a d ö n ü k ç a b a la n ya da açıklam a odaklı k u r g u la n , geneld e m ito lo jik d ü ş ü n ce b içim i ola rak nitelendirilm iştir. B u d ü ş ü n ce b içim in i, k im ile rin in yaptığı gibi, kura m sal ve ııst-düzey yapısı gereği ister b ilim sel yaklaşı mın ö n c ü s ü olarak n ite le n d ire lim u \ gerekse I lans R cic h e n b a c h gibi, doğaötesi ned enleri g ü n d e m e getirdiği için, onları g e rç e k likten k o p u k “sözde a ç ık la m a " olarak nitelendirip bilim sel d ü ş ü n c e n in ö n ü n ü tıkayan bir ya k la şım olarak g ö relim ’ ”, onlarda, varoluşu açıkla m a y a d ö n ü k , üsL-dûzey bir kurgu o lu ştu ru ld u ğ u nu ve b u n a bağlı olara k, b ir tür k o m p le k s ned ensellik ilişkisin in k uruldu ğ un u, g ö z le m le n e n d u ru m u aşan birtakım n ed enlerin ve nedensel ilişki ve s ü reç lerin ön plana çık arıldığ ını ifad e et mek g e rekir.’” Zira e rk e n d ö n e m insanların biiişsel d ünyasınd a, doğrudan ya da dolaylı ola rak g özle m le n e n d u ru m u açıklam aya d ön ü k olarak geliştirilm iş olan m itolojiler, doğaları gereği bir tür sim gesel üst dil k u lla n m a k la , neden ve n ed ensellik b ilincini 2)
K u şkusuz m itolo jilerle ilgili, on ların işlevine y ön elik pek ço k göı tış ileri sü rü l m ü ştü r. O nu lün ıüylc an lam sız b u lan , b alla o n u n belli bir m an lık içerm ediğim sö y leyen , toplum sal işlevine dik kat çek en , sim gesel öğelerini ön plana çık aran , yapısal u n su rların a dikkal çek en , o n u d in ve bilim gibi diğer etkinliklerle ilişki içerisind e açık lam ay a çalışan v e ilkel insanın bilimi olarak g ö re n vb. d ü şü n ü rle r le k arşılaşm ak olasıdır. Sözgelim i bkz. E rn csl C assirer. Iıısım IAnine B ir Deneme, Ç ev. N ecla A ral, YKY, İstanb ul, 1 9 9 6 , s .1 7 v d .; E m esi C assirer, Devlet Efsanesi, Ç ev. N ecla A ral, Rem zi Kiıabevi, İstanb ul, 198-1, s. 1 9 -3 9 ; Jca n -l’ ierrc V crn a m , Eski Yunaıı'da Söylen ve T o p lu m , Ç e v . M. E. Ö zcan , İmge K iıabevi, A n k ara, 2 0 0 1 . s .2 2 3 vd.
3)
Bkz. H aııs R cich cn b aclı, Bilimsel Felsefenin Doğusu, Ç e v . C em al Y ıldırım , Remzi
•t)
S. 11. llo o k . m itolo jileri, riıüel m itosları, o rijin m itosları, kü lt m ıtoslaıı. prestij
K iıabevi, İstanb ul, 1 9 8 1 , s .1 0 vd. m itosları vc csk aıalog y a m itosları o larak sın ıflam ak la ve etiolojik (tıedenb iliınst'I) m itosta nedensellik ö ğ esin e vu rgu yu ön plana çık arm ak tad ır. Bkz. S. II. H o ok , Orliidogu M ito lo jis i (M e z o p o ta m y a . M ısır, Fil islin, HİN t, Musevi ve H ır is ti y a n M ito sları), Ç ev. Alûcddiıı Şenel, İm ge Kiıabevi, A n kara, 1 9 9 3 , s .9 - 1 5 .
GİRİŞ
17
varsa y m ak la ve h er a çık la m a etk in liğin d e olduğu gibi, zoru nlu olarak, nedensel s ü reçler ö rg ü s ü n ü ön plana ç ık a rtm a k la d ır.11’ Bu g e rekçelerd en hareket eden k im i d ü şü n ü rle r, b ilg ik u ıam sal/episıemolojik
açıdan
g ö zle m le n e n
s ü reçlerin ,
dolayısıyla
varlık ve o luşu n tem eline oluraıı neden arayışı ve ned ensellik ilişkisin i, insan zih n in in önsel (a priori) bir niteliği sayarken -zira o n larca , neden arayışı, en k ü ç ü k ço c u k ta hile karşımıza çık m a k ta d ır-1'”; kimileri ise, neden arayışı ve ned ensellik ilişki sinin önsel (a priori) olm ayıp, deneysel (a posteı iori) bir z em in e dayandığın ı ileri sürm üşlerdir. İkinci şıkta dile gelen d ü ş ü n c e yi b en im se y en d ü şü nü rlere, sözgelim i David I lu ın c'a göre, suya bakıp, tahtanın onda yüzeceğin i ve insanı boğ acağ ım ya ila taşın batacağım veya ateşe bak arak on u n insanı yakacağını çıkarsamak olası değildir. Bunlar, an c ak deneysel (a posteriori) olarak bilinen türden şeylerdir.171 Aslında h e r iki yaklaşım biçim in in de b oşlu kta o luşm ad ığ ını, her ikisinin de belli bir te mele ya da belli g erek çelere dayandığım b elirtm e k gerekir. K u şk u su z, neden kavramı ve ned en se llik bilin cin in ortaya çık m a s ın d a , insan zihn in in işleyişinin önsel (a priori) te m cile rinin y anında -b u k onuda insanın d oğu ştan getirdiği yetenekleri de a n ım s a m a k gerekir-, deneysel (a p o ste ıio ri) tem ellerin, yani insanın pratik yaşam ının ve d en ey im lerin in de etkili old uğu nu 5)
Anılan d u ru ım ı, llo n ri I ranklnrt ile II A Iru ıık lo rı, Ue/nee Rlıi/nso/’lıv adlı ya pılın "Myllı aıul Rcalııy" adlı b ö lüm ün de o ld u k ça yalın lıir biçim de g ö s te rm e k ledir. likz. Ilcııri I ranklort - II A 1 tan k lıırl. ‘Myllı anıl Itcalilv ". Hı/nrı' K lıllosııplıv. I h ı -1 iım c ıs ııy ol C h icag o l’rcss. C h icag o . l lH ö . s. I 1 -1 0
6)
.Sözgelimi İslam lelselesı ve kelam ı arn slm n alaııy la liıılıi Alay sın te d em ekled ir “N eıleıı (illcl) ııısaıı zılm ine lıakiın olan lıir ilkedıı (
I Hu likir. eıı basil in san
dan filozohı kııdar h c ık c s c c bilinir ve o n a g ö re b arrk el edilir. Hunu ögreıııııeve ilıliyac vııklur. İnsanda doğusü m ve Iccıııb o ö n cesi b u lu n u r Ç o c u k la hile vaı dır. Daha hıık ac aylık olan eo cu g ıın , bir y etin e gizlice d o k u m u n a , çıralın a ba kın arak kim in d o k u n d u ğu n u a n ı r " llu sey ın A lay . İhtı Siıiıi’dn Vııı lık ıN 'ıc m ivesi. A n k ara, lUHl. s .2 0 5 7)
Sözgelim i bkz. Davul İllim e, d lin in s e o/ Hininin .Vuııııe (Iııs a ıı Dognsı l'z cıiııe K ir lın ıleııır), İngilizce ve I urkee ım lııı bir arad a. Ç.rs
Azız Vaulıııılı. bleıı Ya
yınları, Islanbııl. I*>07, s .7 9 vıl; Davul lin in e , tın ım H ilm i I.'zeııııe fliı b in le n ir (An J.ssnv (' ınıreıııing ılır H ım ıım I ıiılı'iMıuıdiııg). Ç rv Selinin I vrm ı. M idi Ya yıu ları, Isıanbul. I d H iî.s s .lS v d .
18
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
sö y le m e k g e rek ir.'1” Aslınd a bu b i ç de nedensiz değildir; çü n k ü deneyim siz y e te n e k le r gelişmediği gibi, yeten ek yok sa d e n e y im lerin b ir işleve sahip olmadığı da bilinen bir d u ru m d ur. Yani iki si arasında karşılıklı bir ilişki söz konu sud ur. Ancak s o r u n u n ç ö z ü m ü n ü nerede g örü rse k görelim , insanın g erek bireysel ge rek se toplu m sal yaşamını s ü rd ü rm e si, kendi ya pıp etm elerini bir kurala bağlam ası, kendi eylem lerini ve içeri sin d e yaşadığı n e s n e le r dünyasını ve u ç su z -b u ca k sız evreni, bir diğer deyişle varlık ve o lu şu , y aşam ım ilgilendiren boyutlarıyla tanım ası, anlam ası ve a n la m la n d ırm as ın ın , neden kavramı ve nedensel açık lam ala rla yakından ilişkili olduğu ve h er nedensel a çık la m a n ın da üsl-d üzey kuramsal bir te mele dayandığı g e rçe ğini k a y d etm ek gerekir.
1. Erken Dönem Uygarlıklar: Neden ve Nedensellik Düşüncesinin Temelleri Yukarıd a sö z k o n u s u e tliğim iz, önsel (a priori) ve deneysel (a p o steriori) k oşu lların ö n e m in i, e rk en d ö n e m e ait araştırm alarda ortaya çık an belgeler de d este k ler niteliktedir. Arkalarınd a yazılı belge bırakan e rk en d ö n e m uygarlıkların d ü ş ü n ce b iç im le rin i ve o d ö n e m lere ilişkin m itolojileri irdeleyen 11. F ra n k fo rı ve H. A. F ra n k lo rl, B e fo r c P h ilo so p lıy adlı yapıta yazdıkları, ıV/yl/ı ıtıul Rcıılily adlı b ö lü m d e , varlık vc o luşu açıkla m a ç ab asının tem eline oturan “ned en ve n a s ıl” s o ru s u n a dayalı ned ensellik d ü ş ü n c e s i nin, a slında insan doğasınd an k ay nak lanan evrensel bir d üşü nce o ld uğu nu vc k ültü rlü insanlar arasında, k o m p le k s niteliğiyle o l d u kça e rk en d ö n e m le r d e n beri soru ld u ğ u n u s ö y le m e k te d ir le r.w A n ca k o n ların , d oğanın k ö k e n in e ve orada gözle m le n e n te kbiçiın c ilik ve d üzene vurgu yapan İni d ü ş ü n c e n in , sözgelim i S ü m er, Babil ve M ıs ır’da, insanın gözlem lediği ilişkilerd en, ö z e l likle to plu m d an
ve insa n ın
kendi eylem ind en ç ık arsanarak
doğaya yansıtıldığı iz le n im in e kap ılm a n ın m ü m k ü n o ld uğ u nu
8)
Bkz. H üseyin A lay. İbn Shui'ıla Varlık N azariv rsı. s .2 0 5 .
9)
Bkz. Mcnri F ra n k ta n - H A . F r a n k ta n , "M yih and R caliıy", S . 2 3 - 2 V
GİRİŞ
19
söy led ik leri g ö r ü lü r .'10' Bu yüzd en, e rk en d ön e m uygarlıklarda karşılaştığım ız, neden kavramı ve n e d en se llik d ü ş ü n c es in in , m o d e rn insanın kabul ettiği, kişisel o lm a y a n , m e k a n ik ve n e d enselliğin yasal işlevselliği gibi u n su rla r içerm ed iğ ini, ak sine anto rop o m orfik / insa nbiçim ci ö z e llik lerin ağır bastığını belirt m e k g e r e k i r . " 0 Bıı, aslında in san ın bilmediğin i ya da doğrudan gözle m le y e m e d iğ in i, gözlem led iğine vc bildiğin e dayanarak, bir b aşka deyişle b enzeşim (an a lo ji) yoluyla açık lam a çab asının bir s o n u c u olsa gerektir. Zira üst-düzey d ü ş ü n c ey e g önd erm e yap sa da, k uram sal yaklaşım larım ızı, d en ey im lerim izd en bağım sız düşü nem eyiz. O n la rca, erken d o n e m to plu lu k ların , sıradan ilişkilerin ö t e s in e uzanan ve mitsel diye adlandırılan d ü ş ü n ce biçim lerind e, varlık vc oluşla etkin olan neden vc ned en se llik , ya kozm osa şu anki varlığım veren güçleri ya da doğadaki belli aralıklarla orta ya çık an düzenli akışı ve yaşam larını o lu m su z etkileyen ayrıksı d uru m ların ned enlerini a raştırm a ş e k lin d e kendini gösterd iğini s ö y le m e k olasıdır. N itekim e rk en d ö n e m (o p lu m la rm , g ü n delik d en ey im leriyle bildikleri olgularda, doğal betim leri ve doğal iliş kileri ö n plana ç ık a rırk e n , gözlem sel verileri aşan d uru m lard a “ne d en ve nasıl” s o ru s u n u so rd u k ların d a . T a n r ı ya da tanrılara bağlı m etafizik nedenleri ön plana çıkarı tıkları anlaşılm aklad ır. B u m etafizik ned en anlayışı, g e rek varlığın k ö k e n in i, g erek m ev sim le rin d eğişim ini, gök sel nesn ele rin h a re k e t vc k o n u m la rın ın d eğ işm e sin i, ge rek se ö lü m ve benzeri d uru m ları açık lam aların da daha da belirgin bale gelm e kled ir. N itek im o n lard an bize kalan belgelere bakılırsa, “neden vc nasıl” s o r u s u n u n yanıtında. Tanrı ya da Tanrısal e m ir ve d ü ze n lem e lerin ö n plana çıktığını s ö y le m e k olasıdır. Bu kutsal e m ir ya da d ü z e n le m e le r, adeta, yasa k o y u c u n u n to p lu m u ve toplu m sal ilişkileri e m riy le var etm esi vc d ü ze n lem e sin i an ım sa tm ak tad ır. S a n k i e rk e n d o n e m to p lu lu k lar. to plu m sal y aşam dan edindikleri y ö n c iic i-y ö n e tile n ara sın daki ilişkileri d üzenleyen yasalardan yola çık ara k , "n ed e n ve na-
1 0 ) Hkz. I lc m ı I ratıkloıl - II. A. F r.ııık fo ıl. “M yllı an d R c a liıy '. s. 14. 1 1 ) Ilkı. Ilc m ı lıa ıık lo r ı and 11 A. I ıa ııld o rı.
Vlvıh and R c a liıy '.
n
21
20
HEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
sılltga” ilişkin k u ra m sa l b ir y ak laşım geliştirm işler, bu yaklaşım ı e vrene, daha aç ık deyişle doğal olgular dünyasına y ansıtm ışlar ve bu yansıtmaları g e nellem işlerd ir. Zira e rk en d ö n e m lo plum lardan bize kalan yazılı belgeler, o n ların toplu m sal yaşama ilişkin gözlem leri aracılığıyla bildikleri “y ö n e tici-y ö n ctile n , b u y ru k ve b uyruğa uym a, h u k u k ta k i adalet ve öd ü l-ce z a ” gibi d uru m ları, n ed en in i doğrudan gözle m le ye m e d ik lcri ya da “nedeni ve nasıllığı” a çık ç a belli olm ayan varoluşu ve doğal fenom enleri a ç ık la m ak için temel kabul ellik le rin i ya da üsı-düzcy k uram sal yakla şım larını bu b ağlam da yapılandırdıklarını g ö s te rm e k te d ir:'121
2. Ön-Sokralesçi Felsefe: Maddesel Nedenden Ereksel Nedene insanın g e rek eylem se! gerekse kuram sal yaşamı için y a ş a m sal ö n e m e sa h ip olduğu anlaşılan “neden ve nasıl” soru suyla, bu sorulara bağlı " n e d e n s e llik ” s o r u n u n u n , g e rçek anlam d a felsefi ilginin k o n u s u o lm a s ın ın , genel kanıya bakılırsa, ned enlerin b el li ölçülerd e doğallaştırılarak, insan aklıyla kavranm aya çalışıl dığı E sk i Y u n a n da, felsefi d ü ş ü n ce n in 1,1 filizlenmesiyle ortaya çıktığı ileri s ü r ü lm e k t e d ir.0"1’ Aslında bu yargının tem elini, UnS o k raıe sç i fe lsefenin temel ilgisinde y akalam ak olasıdır.
1 2 ) Bkz. H enri F ran k fu rt anıl 11. A - F ran k fo rt, "M yllı anıl R eality", s. 14 ve 2 9 vd. 1 3 ) l-elseli d ü şü n cen in n erede nrlay a çık tığıyla ılğili, heııı dıığıı hem de halı d u şu n ecsin ıle farklı d ü şü n celerle karşılaşm ak olasıdır Sözgelim i l'âriıbi ve I . Ilob b cs Iclsefcm n o n c c K cldanılcr'd e başladığı, orad an Hski Yım an'a geçi iği ve so n ra D ogu ya/lslanı d ü n y asın a, yani aynı co ğ rafy ay a geri d ö n d ü ğ ü n ü söy lem ek led ir, l-ârâbl şöyle der: "R iv av cıc g öre bu ilim , eskiden Irak lıalkı olan K cldatıilcr’de m eyd an a g elm iş, o rad an Y u n an lılara, o n lard an da Su ıvan ilere ve so n ra A rap lata geem ışıir." bar.'ıbi, Mutluluğu Kuzuıırııu (T a h s il e.s-.SuVııle). C ev. H üseyin Alay, Fdrıllrl’niıı l / ( E s c ıı. A Û IF Y ay ın ları, A n kara, 1 9 7 4 . s .ö l
l.u a b i'ııiıı ben zeri bir
anlayışı T h o m as I lobbes da sav u n m ak lad ır. Bkz. 1Inhbcs, Leviathan, ç ı v .; C ev S. L im , YK Y. İstanbul, 1 9 9 ö , s .4 6 0 - 4 6 1 . Bu tan ışm an ın o ld u k ça erk en bir d ö n e m d e de yapılm ış olm ası dik kate d eğ erd ir. Bkz. D iogenes Lat ııio s, l'ııltı F ilo z o fla r ın Y a ş a m la r ı ve Ö ğ r e tile r i, Ç ev. C an d an Ş c n ıu n a . YKY, İstanbul, 2 0 0 7 , s .1 3 vd. 1 4) Bkz. R ). Ilaıık in so n , Cutısc a n ıl Evplıiııu/iını iıı A ıu ıe ııl G r e e k l/ım ıg/ıi. O x fo rd U n iversity Press. O x fo rd , 2 0 0 1 , s.B v d .; Julius W ein b erg , "C a u sa tio n ". T h e D iılio n a r y a) t h e H isto ry o f lilrus, T h e L lc ilr o m c T c x l C en lre al I lie U n iversity o f V irginia L ib rary , 200.3. s .2 7 1 - 2 7 2
GİRİŞ 2 1
Bilindiği gibi ö n -S o k ra lc s ç i (çiselenin temel ilgisi, nıiıolo j i k d ü ş ü n c e içerisinde dc bir ö lç ü d e yanıiı aran a n , “Varlık vc oluşu n k ö k e n in d e ne y a tm a k ta d ır?", yani “A rk he n e d ir? " s o r u suyla, “O lu ş süreci nasıl işle m e k le d ir? ” , bir diğer deyişle “N e s n e le r d ünyasınd aki g ö zlem led iğ im iz d eğ işm e le r nasıl m eydana g e lm e k l e d i r ? ” ya da “B irincil şey ya da şeylerd en ikincil şey ve ş eylerin nasıl vc hangi s ü reçle çık tık la rı” s o r u s u d u r .'1'" K u ş k u s u z bu so ru lar, ö n e m li ö lç ü d e kuram sal nitelikli soru n la rd ır ve “ne d en ve nasıl" soru su ile bu n la ra bağlı “n e d en s e llik ” bilincini varsaym aktadır. A n cak felsefe tarihçilerinin s ık sık y in ele d ik le ri gibi, ö n -S o k ra lc s ç i d ö n e m d e, m ito lo jid e n felsefeye d o ğ ııı bir evrim süreci y a ş a n m a k ta d ır" "’ ve bu süreçLe, açık lam alarda hâlâ m ito lo jik d ü ş ü n c e n in eıkisi s e z i n l e n m e k t e d i r ." '1 Sözgelim i Eski Yunan d üşü nürleri üzerine yaptığı araştırm alarıyla ünlü Jc a g c r , T h e T h e o lo g y o f T h e E a r ly G r c c c P h ilo s o p h e r adlı yapıntıda, ev renin nasd m eydana geldiği, evrenin b a şlang ıcınd a b u lu n a n , k a ranlık ve düzensizlik (k a o s) d u ru m u n d a n düzenliliğe geçiş vc düzenliliği temsil eden güçlerle, düzensizliği icm sil eclcn g üçler arasındaki çatışm aların ele alınışınd a, m itolog lard an filozoflara, leog on ile rd en filozofların k o z m o lo jis in e , m itostan logosa g e ç iş te temel bazı değişikliklerin old u ğ u n u , b u n u n la birlikle, bu d e ğişikliklerin ilgi, kaygı ve s o ru n la r alanında değil, soru nları ele alışta, bir diğer deyişle, bakış açısınd a ve y ö n le m d e bir değişiklik o ld u ğ u n u söylem ekted ir. Yani ona göre, aslında yanıtı aranan soru lar aynıdır, ama yanıtlar verilirken b e n im s e n e n y ö n tem le r farklılaşm aktadır. O ııca, Yunan filo zoflarında ilginin b ü tü n ü y le tanrılardan. Tanrısal olandan uzaklaşarak yalnızca doğaya, doğal ola n a g eçm esi, ato m c u b irkaç d ü ş ü n ü r lıariç, süz k on u su 13)
Bkz. İnlin riıırn ct, l- t ı ıh C n i; Plıilı>v>|ilıv, A aıul C Black. I.ondun, 1 9 2 0 , ->.2 v d .; W C 'apallc, S okıııtcs'icH () ıu r T e ls c /e (Fıııgını/ıılm - DugMigru/ılıT), t 1. Ç.c\. O ğuz O zııgıil. Kalıalı ı Y ayınları, İstanb ul. 1 9 9 4 , s. 18; Bkz. I . I: IVlıTs, A m il: Yıııııııı J-cbc/iM Sıigfııgıı (T u n lısr/ B ir Okııınu), O v . H t. ıılcr. Paradigm a Yayınları. İstan b u l, 2 0 0 4 . >.30
16) B k z K .ıılıry ıı M o rg a n , M v tlı « m İ P lıilıisp lıv l ı n n ı tin Picm h i cif its fn Pli tın. t. a ın lıtid gc T ııiv c r s ıly l’ıc ss. N e w Y o rk , 2 0 0 4 , s . 30 vd. 17) Bkz. A l n ı n ı A rsk ııı. Illn ıig PY/sr/c (in ilti (.Soluııırs ö ı m s i Ytııttm / i/ m / isİI, ( I, s .3 8 43.
22
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
değildir; doğa aracılığıyla, var olan şeyler yoluyla eski s o ru nların eski ilgi ve kaygılarla, fakat daha k ö k ı c n c i bir a k ılcılık la y enid en ele alınm ası ve d ü şü n ü lm e si sö z k o n u s u d u r .lw Je a g e r'ın anılan yargısı yersiz değildir; ç ü n k ü A ristoteles’in, M eta jici/ı adlı y a p ı tında Eski Yunan d ü ş ü n ces i için yaptığı “la b iaiçılar ve teologlar” ayrımı ç o k k ategorik gibi g özü k se de, tabiatçı filozofların kim i görüşlerind e teologların d ü şü n cele rin in devam ettiğini sö y le m ek g e rek ir.(|g| K o nuya ned en ve n e d en se llik s o ru n u b ağlam ınd a b ak ıld ığ ın da. A risto ıeles’in tabiaiçı olarak nitelendirdiği M ileili ve Elealt filozofların bir k ıs m ın d a , maddesel n e d en in , diğer bir k ısm ınd a ise gizemli i d e o l o j i k etk en le rin ned ensel açıklam alarda belli bir yer edindiği g ö r ü lü r.'201 E ski Y u n a n ’daki maddesel n ed enle i d e o lo jik neden arasındaki gidiş gclişli yaklaşım ı yakından g ö r m e k için, d ü şü n ü rle rin varlık ve olu ş s o ru n u b ağlam ınd a tartıştıkları “ned en, n a s ıl” ve bu iki soruya bağlı “n e d en s e llik le ” ilgili g ö rü şlerin i ana hatlarıyla ele alm a k ge rek m ek le d ir. Bu gidiş geliş, Eski Y u n a n ’daki ç o ğ u lc u d ü ş ü n c e yapısını g ö rm ek * “ned en ve nasıl” soru suy la “n e d e n s e llik ” k a vra m ının felsefi d ü ş ü n ce içe risinde tarihsel s ü r e ç le geçirdiği içeriksel evrimi g öz le m le m e k ve İslam d üny asınd ak i yansım alarını takip e tm e k a çısınd an da anlamlı olacaktır. İlk filo z of olara k g örülen T h a l c s ’e (ö. M Û 5 4 6 ) göre, her şeyin ark hesi, ilkesi, doğası, nedeni veya lözü, A risto teles’in deyişiyle maddesel nedeni s u d u r .'2" Aristoteles’e (ö. M Ö 3 2 2 ) b akılırsa o, bu g ö rü şü , h e r şeyin sıvı b ir varlıktan beslendiği, sıcağın k e n d isi nin de on d a n çık tığ ı, o n u n la varlığını sürd ü rd ü ğ ü n e ilişkin göz-
1 8 ) Bkz. W . J c a g c r , T h e T h c o lo g y n j T h e li a ıl y G r e c e P h i lo s o p h e ı. I.on d o n , 1 9 4 7 . s. 1 2 -1 5 . 1 9 ) Bkz. Je a g e r, Tlıc T h c o lo g y o j T h e E a r ly G r c e e P h ilo s o p h e r . s.7 v d ., C o n ıio rıl, I he O rig in s o f G r c c k P h ilo s o p h y , L o n tlo n . 1 9 5 2 , s.ti v j . 2 0 ) Bkz. A risto teles, M e ta fiz ik , Ç.ev. Altıncı A rştan. Sosyal Y ay ın lan . İstanb ul. 1 9 9 6 , s .9 1 . 2 1 ) Bkz. A risto teles, M e la jiz ik , s .9 1 ; W . K ranz. Aıılıfc F e ls e fe (M etin ler ve A a l:l,ilin t in i) , Ç ev. Suad Y. U aydur, Sosyal Y ayınları. İstanbul. 1 9 9 4 . s .2 9 ; W . C ap allc. Sokiciırs'inı Ö n c e F e ls e fe (P r a g n u ın la r - D o g s o g r n jile ı), C .l. s .6 3 .
GİRİŞ 2 3
lemi ile, her şeyin to h u m la rın ın nem li bir yapıda olm ası, suyuıı ise ne m li şeylerin doğasının kaynağını oluştu rm ası olgusundan çık a rs a m ış ıır.ul) A n cak T h a les ’e göre b u maddesel neden yeterli değildir; zira o, aynı zam anda her şeyin tanrılarla dolu o ld uğ u nu da s ö y lc m c k te d ir .(i,) Felsefe tarihi ara ş lim lalarıy la ünlü Arslan, T h a le s ’iıı h e r şeyin tanrılarla d o lu old uğu d üşüncesi ile o n u n , d em irin m ıknatısı ç e k m e ö zelliğ ine sahip olm ası yü z ü n d en canlı olduğu d ü ş ü n c es in e duyduğu inancı b irleştirerek, şu çarpıcı y o ru m u yapmaktadır: Thales her şeyin esrarengiz, canlı güçlerle dolu olduğuna inanmaktadır; mıknatısın demiri çekmesi olgusundan ha reket etmekte, bu olguyu genelleştirerek bııtün varlıkların içine yerleştirmektedir. Tlıales'in canlı ile cansız arasındaki ayrımı göz önünde lulmayıp. her şeyin rulıu ve canı oldu ğuna inandığını düşünürsek, bu durumda, her şeyin tanrı larla dolu olması, Thales için her şeyin canlı güçlere sahip olması anlamına gelebilir.***' Her şeyin canlı old uğu d ü ş ü n ces i, “h ilo z o iz m " olarak n itelen d irilm e k le d ir ve öyle anlaşılıyor ki, T h a le s , ilk maddedeki h a re k et, değişim gibi d uru m ları, h e r şey in tanrılarla dolu olduğu ve dolayısıyla ca n lıcılık anlayışıyla a ç ık la m a y a çalışm aktadır. Tlıales'in d ü ş ü n c es in e eleştirel açıd a n yaklaşan ve varlığın ilk esini, maddesel n e d en in i, sıııırsız-belirsiz bir madde olarak nitelendirdiği a p c i r o n olarak gören A n a k sim a n d ro s ’un (o. M Ö 5 4 6 ) u "’\ on d an s ıca k lık , s o ğ u k lu k , yaşlık ve k u r u lu k gibi nite-
2 2 ) Bkz. A rislo leles. M e ta fiz ik , s .9 1 . 21)
Bkz. W . K ran z, Aıııilî J:clse/e. (M clm lcı ve A(il.'l.71: A b ım ı Aralan, İ lk ç a ğ FrIsrje Tankı (Salırates Önıesi Yıınnn F e ls e fe si), C..I, s.9B . 2 7 ) Bkz. W . C ap allc, S o k r a ıe s 'n ıı Ö n ce F e ls e fe ( l i a g ın a n ln ı T J a g s a g r a file r ) , C .l. s .ö î . 2 8 ) Bkz. A lım cı A ıslan. i l k ç a ğ F e ls e fe Tnıilıı (S n k n u e s Oııı esi Yunun Felsefesi), C .l, s .lll
GİRİŞ
25
sam ak olasıdır.'-'” A çıkçası h u d ü ş ü n c e , m e k a n ik o la ıa k işleyen b iy olojik evrime g ö n d e rm e ya p m a ktad ır ve h e r şeyi doğal n e densel sü reçlerle açıklam aya çalışm aklad ır. V arlık ve oluşım (emeline havayı oturtan A n ak sim en cs (ö. M O 5 2 5 ) ' “nasıl hava olan ru hu m u z bizi l ui uyursa, soluk ve havanı n da tüm dünyayı bir arada tuttuğunu ve çevrelediğini” s ö y le m e k te, havanın her zam an hareketli old u ğ u n u ilcıi .sürmekledir.1" ’ Iîger o, hareketli olmasaydı, değişip varlıklar meydana g elem ez di. O n c a hava, '‘seyrek leşm e ve y o ğ u n la ş m a ” yoluyla tözlerine ayrılır ve seyrekleştiği zam an aicş olur. Aynı şekilde rüzgârın, y o ğ un laşm ış hava olduğunu söyleyen A n a k sim e n c s , bulutların da lo k a çla m a yoluyla havadan meydana geldiğini ileri sürm üştür. O n a göre, anılan unsurlar, daha y oğ u nlaşınca su olur, su y o ğ u n laşmaya devam edince toprak oluşu r ve m ü m k ü n olan en yüksek düzeyde yoğunlaşiıgında da taş meydana g e lir.'U) O lu şu “y oğ u n laşm a ve s e y r e k l e ş m e ” gibi doğal nedenlere bağlı olarak a ç ık layan A n ak sim e n cs, varlıklarda görülen bütün niteliksel farklı lıkların aslında nicel farklılıklara indirgenebileceği d üşüncesini ileri sürm üştü r. Bu düşü nce, A ıs la n ’ın da kaycletliği gibi, donem i açısınd an ele alındığında old ukça ileri bir d ü şü n c ed ir.'” 1 2 4 ) Bkz
W
Kraıız. A n t i k f'ıl.vc/c (M utule» ve A ıık lım u t U ır ) . s i l . W
C ap.ıllc.
SdA’idirs'ıcıı Ö n c e /-i'Jsl'Ö' (Mdgımidluı -D oğ.ıogici/i/cı). C..I. s .7 3 . Ahm et Arslaıı. l/İJtdğ I ehe/e T a rih i (.Solmılc.v Amc.si Viinhm /V b e/evi). t .1 s 1 0 3 - lllf». 3 0 ) A risio le lrs, A tıak siın cıııs'e ek olm ak D io g cııcsin ile havayı suyıııı oıuıııe vetles.lirdiğinı ve oıııı ıcm el kahııl elliğini so y lem ck ıeılir. Ilkz. A lisin leles, Mı iıı/lcil;.
s.92 3 1 )l> k z .
W.
Kıaıız, A m il; l-'c/ve/c (M e tin in
ve A ç ık la m a lın ı, s Atı. W .
C ap allc.
S n ln ates'ten Önce /-'else/e ( h r a g m a n l a ı- P o g s a g r a fil e r l. ( I. s .8 2 . A ııaksım cncs'in ııısaıı-ehiııya arasiıııla к urılugu ko>ıııluk, ru h -b cd eıı, lıava-ılüııya ilişkisiyle sınırlı değildir. O heıızeııııcyi daha ileriye lasıyaıuk soyle dev: 'O ıu ğ u n dııraıı ve kımıl daıııaymı kcısıııos'un o rlasında hulııııaıı yery ü zü n ü n sert ve lasi.ııı olaıı hdliıııılerı. insanın doğadan du ygusuz ve hareketsiz olaıı kenıiklcııııııı ö rn eğid ir; lash bölüm leri saran lo p ıak b ö lü m let. iıisaıılarııı kolay dağılan elle n d ir, yerin l e m sindeki yaslılık ve sıcaklık insanın iliği, beyni ve
tohumudur.
Suyun ııtııak suvıı
olm ak h cn zcıi dam ar ve dam ardaki kan dır. Kanıklık suyu olm ak da sidik im hası ile o lu rak yeridir ” W . Kraıız. A n lık T e k e l e (M etiııleı ve A ç ık la m a lın ) . s .3 7 3 2 ) fikz. W . C ap allc.
Snlnnıcs'len llıırr Teke/e (/-nıgm «d/uı-D dğvogı«/ilı rJ, t. I. s .8 1 . Tmiln (Sdkırııev Anı esi lidiuıı l e /ı r / e ı i ) . ı ..I,
3 3 ) Mkz. Alım cı A rslan. Illııııg Ы м / г .4.114 ve 12-f.
26
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
Pythagoras (ö. M Ö 5 0 0 ) ve P y ihag o rascılar, varlığın k ö k e nine m atem atiğin ilkelerini, yani s a y ı la n o tu rtm u şlar, varlı ğın k ö k e n in i bü tü n ü yle “s o m u tla n so y u ta " d oğru k a y d ırm ış lar ve Aristoteles'in deyişiyle ilk defa “b içim sel n e d e n d e n ” söz etm işlerd ir.(34> Evrend eki sayısal d üzene işaret eden Pylhagorascılar, s o y u l sayılar dünyası ile s o m u t n e sn ele r dünyası ara sında bir b ağ k u r m a k su reliy le evrendeki d üzene d ik k at ç e k m e k istem işlerd ir.05 ' Ayrıca o n la r aracılığıyla, hem rasyonclirrasyonel,
l e k -ç ih ,
b ir-ç o k , s ıc a k -k u ru .
agıı-hafif,
iy i-kö tü ,
ka ran lık-ay d ın lık gibi z ııla rın 0 ”1 hem de Ay ve Ay’ın ötesinde varsaydıkları ve ebedi kabul etlikleri göksel varlık ve olayların, yani yıldızların ve gezegenlerin hareketiyle dünyadaki olu ş ve b o z u lu ş arasında ned en se l ilişki gün dem e g e lm iş tir.'” 1 Bu a n layış, daha s o n ra da ele alacağım ız gibi, Aristo teles larafından geliştirilecek, g e rek Dogıı gerek se Balı d üşü n cesin d e ortaçağlar b o y u n c a felsefi d ü ş ü n c e ve a s tro lo jik uygulamalarda ö n e m li bir y er e d inecek tir. Ö z ellik le Pythagorascı A lk m e o n (M Ö 6. yüzyıl) evrendeki düzen ve uyum d ü ş ü n ce s in i, tıbba taşımış, insan b e d en inin sağlık d u r u m u n u , zıt kuvvellerin , yani k uru ve nem li, sıcak ve s o ğ u k , acı ve tatlı vb. eşil paylara sahip o lm a s ın a veya daha basil b ir ifadeyle, onların eşitliğine, hastalık d u ru m u n u ise bu zıt k uvvetlerden b irinin diğerleri üzerindeki hâkim iy e tin e bağlamıştır. Bu yüzd en o n c a , h e k im in görevi, bu kuvvetleri y e niden eşit ve dengeli d u ru m a g etirm ek , uyıını ve arm oniyi yeni 3 4 ) Bkz. A risto teles, M e u tfiz lk . s .9 9 - 1 0 0 . 3 5 ) Bkz. W
K ranz, Antik l ı l s c f c (M ı l i ı ı h r ve Atıklrınıc/lıiı), ».41 -4 2
3 6 ) O luş vc b o zu lu şla, zıılarm etk ileşim i dü şü n cesi Itaıı kökenli bir d ü şü n ced ir. N i tekim P y lh ag o rasın Z erd ü şt'ü n yan ın a g uıtgi. oııdaıı bu d ü şü n celeri ögıen digı ifade edilir. K ranz şıı pasajı ak larır: "P y th a g o ras Z erdüşt'ün yanm a v arm ış, bu da on a var olan şey ler ivin b aşlangıçtan beri iki ned enin, anayla babanın b u lu n d u ğ u n u . babanın ışık o ld u ğ u n u an an ın karanlık o ld u ğ u n u , ışıgıtı bölüm lerinin sıcak , k u ru , hafif hızlı, karan lıg ın m k in in so ğ u k , yaş. ağır ve yavaş old u ğ u n u an latm ış." W . K ranz, Antik F e ls e fi’ (M etinler ve At'ifchııruılri' >. s 4 4
K ranz, P y th a
g o ras ile Z erdüşl arasın d ak i kişisel bağlantı pek şüphelidir dese d e. ikisinin d ü şü n celeri arasın d a icleıı bir bağlantın ın b u lundu ğunu söylem ek ten kendisini alam az. Bkz. W . K ran z, Antik Pe/se/r (Metinler vc A cıklınındın), s .4 9 . 7.d ıp n o t. 3 7 ) Bkz. VV C ap allc. S o lt r ıı la ' ı m Û ıırr l ' ı h r f r (f ırıgnınnlıiı-IJogsognı/ilcı), C t, s .9 2 93.
GİRİŞ
27
den sa ğ lam ak tır.1W) Panteist bir evren kurgusun a sahip ola n K s e n o p h a n c s (0 . M Û 4 8 5 ) , evrend ek i her şeyin tem eline, bir old u ğ u n a inandığı1,u' ve h içb ir iıısaıısal niteliği olm adığını d üşü ndü ğ ü T a n rıy ı o t u r tm a k la ve evrend ek i h e r şeyi, T a n rın ın z ihniy le y önettiğ ini. Arıslolelcsçi söy lem le , “oluş sü recini ve evreni d ü ş ü n m e k le h a rek ele g e ç ird iğ in i”00’ ileri sü r m e k te , olu ş ve b ozu lu şu n tem eline on u otu rtm a k ta d ır.(' " 1 A n cak ond an aktarılan kimi pasajlar. Tanrısal d ü ş ü n m e n in y anınd a o n u n doğal ned en se l süreçleri de dikkate aldığını g österm ekted ir. Sözgelim i, suyu n ve rüzgârın kaynağı nın deniz old u ğ u n u ileri sürdü ğ ü, “G ü ç lü deniz olm asayd ı, ne ansızın b ulutlardan çık a n rüzgâr eserd i, ne ırm ak lar akardı, ne de A iı h e r iı ı yağmurları d ü şe rd i” dediği ak tarılm a k lad ır.10’ Bir b aşka pasaj ise, ona, tıpkı P yth a gorasçılar’ın savunduğu gibi, G ü n e ş ve Ay’ın oluşta etkisi old uğu an lay ışım iliştirm ektedir: G ü neş, yeryüzünün ve üzerindeki canlı varlıkların m ey dana gelişi vc de yönetilm esi bakım ınd an yararlıdır: buna Ay’ın da katkısı vard ır.”141’
V arlık k avram ını yadsıyıp, d iy alek tik bir söy lem le, sürekli o lu ş ta n söz eden vc “Bir nehirde iki kez y ık a n ılm a z ” diyerek 3 8 ) Bkz. W . C ap alle. S alıru tes'leıı Û ıırr F e ls e fe (prriğim ıııluı-Dogsöği'rı/ileı), C..I, s .9 2 . 3 9 ) K scn op lıaııes'ııı ta n rın ın birliğini k an ıllay ışıy la ilgili şö y le bir pasaj a k ta rıl m ak lad ır. “İler şeyin en g ü d ü s ü v ar o lab ilir ( .
Tanrı ise e ğ e r, o zam a n sırl lek bir l a m ı
çü n k ü b irk aç I anrı o lsay d ı, islediği Iırı şeyin yerin e g e l
m esi ın u m k ım o lm azd ı. D em ek ki, sa d e ce bir lek ta n rı \ar o la h ilir.' W . C a p alle, .Sokiııles'lııı Oııer t e İse/e U -rag m u n lar-D o g su g ra/iirr). C .l, s .1 0 7 - 1 0 8 . K scıto p h an es'ien a k lard an an ılan p asajın . İslam
k e la m cıla n n e a kullanılan
“lem âııu " (k arşılık lı e n g e lle m e ) kan ıtın ı ö z o la ra k içerm esi o ld u k ça dik k al ç e k icid ir. 4 0 ) Bu d ü şü n ce. Krunz'a g ö re . A risto teles larafıııdan ele alınm ak ve tam am lan m ak su reliy le, y ü zyıllarca lıûkuııı su rm u ş la r. Bkz. W . K ranz, Aıılik F r ls c fr ('Metlider \c A ç ık la m a l a r ) , s. 51. 4 t ) Bkz. VC. K ran z, Aıtlik F clse/r (M elinlıT ve A cdduım ıluı), s .5 1 - 5 2 ; W
C ap a ltc,
Sultı a l c s ı e ı ı d i » e F e ls e fe ( F r a g m a ı ıla ı- ü o g s o i’r a fi lc r ) . C .l, s .9 8 - 9 9 . 4 2 ) Bkz. \V. C ap alle. .Sukıuleş’ıcıı Ö nrr F e l s e f e (F r a g m a n la r - D o g s o fir a file e ) , C .l. s. 1U2. 4 3 ) Bkz. W , C apalle. S o k r a ıe s ' ır ıı O ıu e F e ls e fe s 101
(i-ıır uzayda lıarekel eder Am a o , 11c içind e b u lundu ğu ne de içinde bulunm adığı uzayda lıarekel edebilir Ç ü n k ü hır uzayda o lm ak ve onu işgal clıııck . lıarekel clu ırk lır. CHc yaıulaıı bir şcyiıı için d e bu lunm adığı bir şey d e'lıa rek el elliğini d ü şü n m ek de saçm ad ır. 4 ) Ç ok lu k P arad o k su : Z cııo n ço k lu ğ u n kabul edilm esi lıalıııde ıkı sa ç m a so n u cu n do ğ acağ ın ı ileri s û rc ı. O ııca şeyler ço k o lu rsa, aynı zam an d a lıeııı b ü yü klüğü o l m ayan lıcııı de soıısuz bu yıiklugu olan şeyler o lu rla r Büyüklüğü olm ay an şeyler olu rlar; çü n k ü o n lard an lıer biri eğeı bir birim i tem sil i lm ezlerse çok olm azlar. Am a bir birini, b ö lü n em ez; zira lıer şey aııeak içinde hır p arça varsa bölün ebilir v c o eğ er u zam sa içinde b irço k p arça olabilir. Aynı zam anda so n su z b ü yü k o lu r lar; çü n k ü varlığı olaıı lıer şeyin bir luıyuklügû olm alıd ır. l:g er b ü yü klüğü varsa, o halde o n u n parçaları da olm alı v c İni parçalar birbirinden ayrı olm alıd ır. Bu p arçalar, an c a k birbirinden araların d a başka p arçalar v arsa ayrılabilir. Bu a ra d a ki parçalın d a, birbirinden başka parçalarla ayrılm ası vc b u nun b ö y lccc sü rü p ğ ilm csı gerek ir. Sıı lıalde, lıer ıısın iıı h er biri belirli hu yüklııge salııp so n su z sayıda p arçad an o lu şm ası g e rek ir S o n u ç o larak o şey. bir ço k lu k ve büyüklüğü olm ay an veya so n su z büyü klüğü olaıı bir şey olm ak z o ru n d ad ır. İle r iki s e ç e nek le sa ç m a old u ğ u n d an ço k lu k sa çm a d ır ve varolan birdir. A n dan paradokslar vc başkaları ıçııı bkz A lıın rı A rslan , İlk ç a ğ belse/e frııi/ıi (S n lıııılc s Öncesi Vuııuıı b e ls r/rs i). c .l . s .2 5 0 - 2 5 8 , Roy S o ren sen . A Brief Itisıo rv of P a ra d o x , O xford U n i versity l’ rcss, N ew Y ork 2 0 0 3 . s .4 4 - 5 0 . 54)
Bkz. W
K ranz. A m il; b clsr/c (Metinler
vr Açrfel«mü/ur). s .9 8 ; W . G ip a llc.
Snfciiili's'leii Öııre belse/r (bıngııırııılrıı -Dtrgsiigr rifllci). Ç .I, s .l6 (i-lf> 7
GİRİŞ
31
maddesel ned enin yanında, ond an ayrı b ir hareket ettirici ilk e n in, A risto teles’in te rm in olojisiy le “clkin/fail n e d e n i n ” varlı ğım kabul e tm e s id ir .'1” O n c a . “D aha ö n c e varolm ayan bir ş e yin varlığa geldiğini veya h erha ngi bir şeyin yok olabileceğin i d ü ş ü n e n le r delidir; çıın k û varolm ayan bir şeyden herhangi bir şeyin dogması k e sinlik le m ü m k ü n d e ğ ild ir."'110 O n a göre, lıcr şeyin maddesel n ed eni, “hava, toprak, s u ve a te ş le n ” ibaret olan dört k ö k ve onların nitelikleri olan “s ıca k lık , so ğ u k lu k , yaşlık ve k u r u lu k tu r ” . Dıı dört öğe ve dört nitelik kuram ı. A ristoteles’le g ü çlü bir yankı uyandıracak ve bu yankı İslam felsefe geleneğ in de de devam edecektir. Tabiattaki şeylerin zoru nlu olarak değil, ak sine rastlantı s o n u c u meydana geldiğini söyleyen, b ö y lccc in determ inist bir evıe n anlayışını savu nan E m p e d o k le s, rasilanıı s o n u c u m eydana gelen olayları, “n e fre t vc s ev g i” kavramlarıyla açık lam a ya çalışır. O n a göre evrende nefret egem en olduğunda öğ eler birbirlerinden ayrı d üşer ve bir d ağılm a olur; çü ııkü nefret k ötü lü ğ ü n nedenidir; sevgi eg em en old uğu nda ise, h e r şey birlik içinde olur; zira sevgi, iyiliğin n e d en id ir.” 1' Nefret vc sevgiyi, canlılar evreni için de temel alan E m p e d o k le s'in b iy olojisind e de, m etafizik h iç b ir şey o lm ay ıp, h e r iş b ir tesadü f ve şans eseri olarak orlaya çık m a k tad ır. Bu a n lam d a, o n c a , yaşam koşu llarına ayak uyd u rabilen varlıklar hayatta kalıt lar, a n c a k onların varlık larını devam ettirm eleri de bir ereğe y ö n e lik o lm ay ıp , tam am en şa n s vc rastlantı s o n u c u d u r 158’. D aha s o n ra d eğ ineceğ im iz gibi. E m p ed ok les'in bu d üşü n cele ri h e m A ristoteles'te h e m dc İslam d ü ny a sınd a g üçlü eleştirilere uğrayacaktır. E ın p o d o k lc s ’in maddesel neden k o n u ş u n d a k i ç o ğ u lc u anlayı şın ı b en im s e y en , a n ca k d o n maddesel temeli e ksik bulup so ıı-
5 5 ) tik :. A tım d A rslaıı. Ilk ctıg F e ls e fe T a r ih i (S n k r a le s O ıır es l ritmin F e ls e f e s i) , C .l. s. 2 6 5 . 5 6 ) llkz. \V. C ap allc. S o k ıa t e s 'le n O n e e F e ls e fe ( F r a g m a n la r - D o g s o g ıa f ile ı) . t I. s . 17 3 . A ltın cı A rslaıı. I ll u a g F e ls e fe l a r l l ı i ( S a k i n l e ş Ö ıır es l Y unan F e ls e f e s i) . C .l, v 2 6 5 . 5 7 ) İlk :. A n s io ir lr s . M e ta fiz ik , s .9 6 ; VV. K raıtz, A n tik F e l s e f e (M e t in in v e A cılıh n n al a ı ) . v l i t ; W . C ap allc. .Solnnlcs'ıcıi Ö ıu e F e l s e f e (F r a g ın a n la ı D a g s tıg r a fıle r ). C. I. s. 1 6 9 -1 7 0 . 5 8 ) Bkz. A risto teles. Fiz ik. C ev S. Balniı, YKY. İstanb ul. 2 0 0 1 . s .6 8 - 6 9 .
32
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
s u z lo lıu m lartlan söz eden A n a k sa g o ıa s ’ın (ö. M Ö 4 2 8 ) , oluş ve b o z u lu ş u n olm a d ığ ın ı, sad ece varolan şeylerin karışm ası vc a yrılm asının söz k o n u s u old u ğ u n u ileri sürdüğü görülür. O n c a , her şeyde, h e r şeyd en bir parça b u lu n m a k la d ır.'5'*' Zira ona göre, d iğ er ön-Sokral.esçi filozoflarda karşımıza çık a n, “Hiçten hiçbir şey m ey d ana g e lm e z ” ilkesi temeldir. O n u n şöyle dediği a k ta rıl maktadır: Saç olmayandan saç veya ct olmayandan cı nasıl meydana gelir?1""' E m p e d o k le s gibi, “etkin/fail n e d e n e ” de yer veren A n ak sa g o ras, b u n u n N o u s o ld u ğ u n u sö y lem ek led ir. O n c a , ilk k arışım la evreni m eyd ana g etirecek olan h a rek eli verdiren N ous, akıllı, düzenleyici ve d üzen verici bir ilkedir. B undan dolayı o . h e r ş e yin h e r şeyde bir arada b u lu n d u ğ u karışıklık veya k a o s d u ru m u n u b ir d ü ze n e s o k m u ş tu r / 61' A n aksagoras, N o u s kavram ıyla, sad ece o luşu n etkin/fail n ed enin ne old u ğ u n u s ö y le m e k le kal m a m ış , aynı zam and a b u ned enin hangi ned en d e n dolayı evre ni m eydana getirdiğin i de ortaya koym aya çalışm ıştır. N itekim o n c a , evreni ka osta n k o s m o s a geçiren N ous, b u n u , iyilik ve m ü k e m m e llik için yapm ıştır. Anagsagoras’ın bu tavrında c re k s clci, A rislolelcsçi söylem le , “ercksel/gaî n e d e n ” anlayışının izleri var gibi g ö r ü n m e k le d ir ,lW) Bu d u ru m u n farkına varan Aristoteles, o n u n cre k s c lc i anlay ışının sınırlı o ld uğu nu belirterek şöyle d e mektedir: Anaksagoras’ın evreni meydana getirişinde Nous, ancak bir “deus ex machinc" olarak kullanılmaktadır. O, herhangi bir şeyin neden ölürü zorunlu olduğunu söylemekte güçlükle 5 9 ) Bkz. W . Krıııız, Aıılili F e ls e fe (M e tin le r v e A a l ı l a m a l a ı ) , s . H u - 147; VV. C apalle. SokıalesTen Önce Felsefe (F rıtj’in an lar-O ı.ın sof’r a j i l r ı ), C l l , Ç ev. O ğuz O zügul, Kabalcı Y ay ın lan , İstanb ul, 1 9 9 5 , s .2 0 21. 6 0 ) Bkz. W . C.apallu, S a k r u ıc s 'ta ı Ö n ce F e ls e fe (F ıtıı’in n h ltıı■ P a ^ s a f'ia filr ı), C .ll. s .2 5 ; A lım cı A rslan , IIIn a ğ F e l s e f e 6 1 ) Bkz.
VV.
Tarihi
( S a lı n t ı n O ıu e s ı Yunan F e ls e fe s i) . C .l, s .2 9 2 .
C ap alle. SohnUıVırıı O ııır F e ls e fe (bııigınm ıkır-D ogscigıuJileı),
C ll.
s .2 9 - 3 1 , 6 2 ) Bkz. A h m cl A rslaıı, İlk ç a ğ F e ls e fe l a r i l il s .2 9 9 - 10 0 .
(Ş a k ıtıl es
Oıııı'.si Vıımı/ı F e ls e fe s i) , C .l,
G İRİŞ
33
karşıluşlıgmcld Nous'a başvurmakta, bütün ıligcr durumlar da ise, olayları Nous'tan çok, başka herhangi bir ilkeye mal etmektedir."’11 Ö zelle A naksagoras, bir ereğe uygun olarak etkide bulunan ilke ya da ned en d üşü ncesini ilk ortaya atan ve doğa felsefesinde ilk kullanan kişi olm ak la birlikle, b u n u yalnız ilk harekeli a ç ı k lam ak için k ullan m ak la , doğa felsefesinin geri kalan kısm ında, A risto teles’in de işarel elliği gibi m ü m k ü n old uğu nu gördüğü her seferind e, eski tyonya filozoflarının m ek anik ned enlerine geri d ö n m e k le lercd d ül e tm e m e k le d ir ."’'" Ö n -S o k ra le ş ç i felsefenin en özgün d üşü nürleri
kuşkusuz,
a to m c u d ü ş ü n cen in ön cü leri olan I.cııkippos (M Ö 5. yüzyıl) vc D em ok ritosT u r. (ö. M Ö 3 7 0 ) d eğin uzan an u çsu z b u c a k s ız to p ra k la r a yayıld ığı g ö r ü l ü r . '1-*’ K u ş k u s u z b u yayılım , b e ra b e rin d e , k ü ltü re l ve d ü ş ü n se l e t k i leşim i de g ü n d e m e g e tirm iş tir. Bu e t k il e ş i m i n niteliği k o n u s u n d a k a b a ca da olsa bir fikir e d i n e b i lm e k için , İsla m 'ın e rk en d ö n e m d e fethettiği b ö lg e lerin genel d ü ş ü n se l y apısını b a k m a k g e r e k m e k l e d i r . Bu yapıya k a b a c a b a k ıld ığ ın d a , iki ö n e m li öğeyle k a rş ıla şılm a k ta d ır. İlki, feth e d ilen b ö lg e le rd e k i dinsel a n la y ışla rd ır. İra M. Lapidus, İs lâ m T o p lu m lu n T a r ih i adlı y a p ılın d a , feth e d ilen b ö lg e le rin dinsel ya p ıs ıy la ilgili olara k şu sa p ta m a y ı y ap m a k ta d ır: lıa k 'ın bir kısım ve İran ın tam am ı. M anieilik ve M azdckci-
1 2 5 ) W . M. W all. MüsIfıUKiıı Ayıtın (C.rı;;ıilt I hıhhııııhı Hır A nısı u n u t). Ç cv. I taneli Ozcaıı. DliÜ Yayınları. İzmir, 1 9 84, s.S. 1 2 6 ) Bkz. C ari B ro ck cln ıan n , Is/ııııı I 'I uslun ve D evirtin ı I a ı İh i. Ç.ı-v. N cscı Ç ağatay . I I K Y ayın ları. A n kara. 19 9 2 , s .3 7 vtl.
56
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
lil< gibi m ezhepleri ile kapsayan Z erd üşilük dinine bağlıydı, lrak'ın diğer parçalarıyla B izans'ın baıı bölgelerinin tam a mı, H ıristiyanlığın birkaç d eğişik şeklind en birine bağlıydı. İslam 'ın gelişim inin arifesind e, Kıpti kilisesi M ısır kilisesiydi; M onofizit kilisesi Suriye kilisesiydi; Nasturi kilisesi ise, lrak'ta yaygınlaşm ışiı.(l2,>
İkincisi, fe tehedilen b ölgelerin felsefi birikim id ir. N itek im fethedilen, M ısır, Suriye ve İra k gibi bölgeler, B ü y ü k İsk en d e r d ö n e m in d en itibaren Yunan kültü rüyle karşı karşıya gelm iş ve bu kültü rü n yayılm asına k atk ı sağlayan İskend eriye, C u nd işapur, Antakya, Harran, K in n e sr in , N usaybin gibi yerlerd e o k u llar olu ş m u ş tu .UM) Bu o k u lların e tk isin e d eğinen F a h ri, sözgelim i İskenderiye için şunları s öy lem ek ted ir: 641 yılında M ısır, A raplarca fethedildigi zam an, zam anla ortaya çıkacağı gibi, İskenderiye, İslam felsefesi ve kelâm ı üzerinde kesin bir etki bırakan H ıristiyan teo lojisin in Helenleşm iş bir form unun olduğu kadar, hâlâ Yunan felsefesi, tıbbı ve bilim inin de bir m erkezi olarak serpilip gelişiyor du. Bu tarihsel gelişim in b ir örneği olarak; biz, kültürel m ekânın ilk in Em eviler dönem inde (6 6 1 -7 5 0 ) Şam a; so n radan da A bbasiler d önem ind e ( 7 5 0 -1 2 5 8 ) Bağdat'a olm ak üzre doğuya doğru kaym aya başladığım belirtm eliyiz.(l21”
İslam
d ün ya sın ın
fetih
h are k e tle rin e
bağlı
olarak,
Hz.
M u h a m m e d ’in k u rd u ğ u ş eh ir d evletinden im parato rlu klaşm a s ü rec in e girm esi, pratik g e rek sin im le rin çeşitlen m esi gibi u n surlar M ü slü m a n ları o ld u k ç a e rk en bir d ö n e m d e, E ski Y u n a n d ü şü n cesin e y ö n e lm e y e iim iştli0); Halid b. Yezid (ö. 7 0 4 ) ile b a ş layan bu y ö n e lim , e l-M a n s û r (ö. 7 7 5 ) , Harun er-Reşid (ö. 8 0 9 ) gibi halifeler d ö n e m in d e d evam etm iş, M c ’m u n (ö. 8.33) d ö n e m ind e ise, y ak laşık 8 3 0 ’da BagdaL’ıa B ey t e l-H ik m e'nin kurulına-
1 2 7 ) İra M. riıpidus, /sldııı toplumlun T arih i, C.I, Çev. Yasin Aklay, iletişim Yayınlan, İs tanbul, 2 0 0 3 , s.34. 1 2 8 )B k z
M a m F a h ri, Islımı Felsefesi, K e la m ı v e T a sa v v u fu , Ç ev. Şahin F iliz, İnsan
Yayınları, İstanbul. 2 0 0 0 , s. 1 9 -2 0 . 1 2 9 ) M atiı F a h ri, İ s la m l-c lsc /es i. K e la m ı v e T a sa v v u fu , s .1 2 . 1 3 0 ) Bkz. Ibn N edim , K ılâ h rl-Filırisl, K ah ire, irs, s . 5 1 1 -5 1 2 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
37
sıyla s is te m leş e re k zirveye u la ş m ış tır.'1,1 ’ Ç e v irile r s a lı S ü r y a n ilc r eliyle H ıristiyan b i r k im liğ e s o k u l m u ş E s k i Y u n a n felsefesiyle sınırlı k a l m a m ı ş , d o ğ r u d a n E ski Y u n a n c a d a n , H in t ve İran d ille rin d e n d e çe v irile r y a p ılm ış tır .'1121 A n ıla n d u r u m , p e k ç o k m o d e m araştırıcıyı, İs lam d ü n y a s ın d a orta y a ç ı k a n felsefi nitelikli s o r u n la r ın , b u ara d a “n e d e n k avra m ı ve n e d e n s e ll ik ” s o r u n u n u n nasıl d o ğ d u ğ u ta rtışm aların d a e tk in o la n n e d e n i n n e ya da n e le r o ld u ğ u s o r u n s a lın ı ele a l m a ya itm işiir. Sözgelim i, Andrew S e m ir n o w . ''C au sality a m i Isla m ic Thought” adlı m ak alesin d e, tartışm aların tem e lin d e, b ilg ik u ram sal/epistem olojik k ök e n li bağım sız yargıda b u lu n m a ve İslam şeriatınd ak i k im i uygulama örn e k le rin d e n h ü k ü m ç ık arm a s ü recin in yattığını, ardından tartışm anın T a n r ın ın m u tlak iradesi ve kudreti karşısında insan eylem lerinin ve irade özgü rlüğü nün k o n u m u n u n ne olacağı tartışm asına d oğru evrikliğin i dile gelirm ektedir. O n u n söy lem in e bakılırsa. T anrısal irade ve kudreı karşısında insanın k o n u m u n d a n s o ru n , evrend e g özlem led iğ i miz d eğişim ve bu değişim in nasıl aç ık lan a b ile ce ğ i soru nsalına doğru bir gelişim seyri i z le m i ş t ir ." 111 Ali Parsa, C a u sa tio n a m i Perso-Islamic History (A Case S tu dy: T h e Z ay ii a l-A h lıb a r o f G a r d iz i) adlı çalışm asın ın giriş k ısm ında, tartışm anın İslam dünyasında ortaya çık ışın ı, Kııraırırı nâzil o l duğu d ö n e m e değin geriye g ö tü rm e k te , b u bağlam d a, Kıırmı daki Tanrısal irade ve kudret karşısında insanın k o n u m u n u belirle yen ayetleri anım satm ak ta d ır. O n a göre, Kurcın'da yer alan bu
1 3 1 ) Y. Kum cyr çeviriyi gudulcycıı nedenleri şöyle sıralan laktadır: “a-l Inlile ve zenginle rin himayesi, b-Ani|K,~.ınm yayılması veSüryaııilcriıı gayıctlcri. e Abbasilcrin yarallıgı medeniyet havası ve Iran etkisi, d-biliırıe nlaıı gereksinim , d - aklın bilme m erakı." Y Kuıncyr, (dam Ivlsr/rsin in !ıy (A C a s r .Sfııılv: l l ı e Z ay n ıilA k lıb a r o f G a n i iz i), U n iv crsily o f C aliforııia, Los A ııg clcs, 2 0 0 0 , s .6 -5 0 . 1 3 5 ) Bkz. M acil F a h ri. Islımı l-c lsc jc s i T a r ih i. Ç ev
Kasını T u rh a n , İklim Y ayınları,
İstanbul, 1 9 9 2 , s. t. 1 3 6 ) Bkz. F a h ri, İs la m b 'clsejesi lıırilıı, s .4 5 - 5 3 ; Majiıl Faklın-,Is la m a O u a n io n a lism an d lls Criliı/ııe lıy A vcrı ocs mili Aıjııiııus. Londoıı, 1 9 5 8 . s .2 2 vıl.
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 5 9
rilm esinin etkisinin olduğunu s ö y l e m e k te d ir .'" 71 O nca, Tanrısal, bir diğer deyişle metafizik düzlem de başlayan tartışma, insanın eylemleri ile Tanrısal takdir arasındaki ilişki sorunsalına doğru evrilmiş, 9. yüzyılın ilk yarısında E ski Yunan felsefe eserleri Arapçaya çevrilince, Müslümanlar, eski filozoflar arasındaki nedensel lik tartışm alarından da haberdar olmuşlardır. B öylece s oru n , hem metafizik hem de fiziki düzlemde tartışılmaya başlanm ıştır.'1’''" S u n d u ğ u m u z , dört ör n e k d üşü n ü rd en . S m a r n o w ’un n e d e n sellik tartışm asının ilk kaynağını b ağ ım sız yargıda bulm ası an la yışı çerçevesind e İslam şeriatında dile gelen örn e k le rd e n h ü k ü m çık arm ay ı oturtan anlayışı bir kenara b ırak ılırsa, d iğerlerinin temel olarak tartışm anın z e m in in e K u n u rd a n tem e llen en s o r u n ları, özellik le insan iradesi ile Tanrısal irade ve kudret arasında ki ikilem i oturttukları g ö rülm ek ledir. A n ca k tüm düşü nürlerin ç ö z ü m le m e le r in d e ortak olarak beliren b ir h u su s daha vardır ki. o da, tartışm aların gelişip s erpilm esind e insan ile eylemleri ara
1 3 7 ) Bu bağlam da \VoIfson, yu ayetlere g ön d erm e y ap m ak lad ır: “ N e! Bir şev y ara lam ayan ve ken dileri y aratılm ış o lanları ve ne o n lara no de ken dilerin e vard ım etm eye g ü d e ri o lm ayanları O n a o rlak m ı k o şııy o ılar? ( 7 /1 9 1 ) “ D r ki, o n u k k o ştu ğ u n u z u m u lard an bir yaratık m eyd ana g etiren , so n ra oııu kendisine d ö n d ü ren var m ı? De ki. Allalı b ir yaratık m eyd ana g etirir, so n ra o m ı kendisine d ö n d ü r ü l.' ( 1 0 / 15 ) “O , sizi y aralan , so n ra sizi n zık lan d ıra n , so n ra sizi ö ld ü recek ve so n ra da d iriltecek olan A llah 'ın. Sizin o rlak lu ıu ıg u ııu z tan rılaıdaıı bu şeylerden birini y ap ab ilcck var ını? ( 3 0 / 3 9 ) . De kı, A llah'tan başka yalvarıp yakararak o rlak ku şluğunu z tau n ların ız h ak kında ııe d ü şü n ü y o rsu n u z ? Bana o n ların yerd en ne y arad ığım g ö sterin , y ok sa on ların g ö k lerd e bir ortak lığı ını vard ır? ( 3 5 / 3 8 ) . VVollsuıı'a g ö re, bıı a v cllcr. Iırr şeyin n ed eninin d o ğ ru d an l aıırı old u ğ u anlayışını pckışliııııiş, kudrel ta n rın ın baş ve lenıcl niteliği kaluıl ed il m iştir. O n ca , şeyleri m eyd ana g elirin e k u d relin e salııp tek vaılık olan Inı geııel ta n rı anlayışını, özel olarak T an rıd an ev ren d ek i çeşitli o layların ııcdeııı olarak bah seden ay eller daha da pckışlirıııişıir. Bu ayetlerd en k im ilen ş u n la rd ır “Suyu yeryüzü nde hol bol boşaltan , so n ra veri y arık larla y araıı, sizin ve hayvanları ııızın y ararlan m ası iyin ek in ler, ü zü m ler ve y o n calar, zeylin ve lıurına bıiıreıı vc b ah çeleri ağ açlarla, m eyvelerle ve cay ırlarla kap layan bıziz.
(8 0 /2 5 -3 2 ) O
sem ad an su yu in d iren , so n ra o n u n la size m eyveler çık aran Allah ın , O , em riyle den izlerd e y ü zen gem ileri sızın em rin ize v ctn ıişlir." ( 1 4 / 3 2 ) “Bir şev diled i ğinde, O n u n em ri sad ece ol d em ek tir ve o lu r .” ( 3 6 / 8 2 ) II A. \VolIson, Kelıi»ı i rlsr/clı ri (Mü.slUmtm-Mıri.v NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
sınd ak i ilişkinin g üçlü bir işlev y ü k le n m e sin e rağm en, bu tar tışm anın daha so n ra , e v rend ek i n e sn ele r arası ilişkilere doğru kaymasıdır. Aslında, İslam d ü şü n cesi açısınd an e rken d ö n e m e ait hir ka y nak olarak E b û el-H asan e l-E ş ‘arl’nin (ö. 9 3 5 ) M a k â lâ t'm a b ak ı lırsa, s o ru n u n k ö k e n in d e b ird en ç o k n e d en in y a n ığ ım sö y le m e k daha d oğru g ö z ü k m e k le d ir. Zira M a k â lâ l'm satırları arasında kısa bir gezinti, İslam d ünyasınd a o ld u k ça e rk en b ir d ö n e m d e, ayetlerden illetlerin çıkarılıp çıkarılm ayacağ ı. Tanrı ile n itelik leri arasında nasıl bir ilişkin in b u lu n d u ğ u , nesneyle isimleri a ra s ın da nasıl bir nedensel bağın kuru la cağ ı, T a n r ın ın m u tlak kudreti k arşısınd a insan ile e ylem leri arasında nasıl bir ilişkinin old uğu , in san ın e y lem lerind en doğan diğer eylem lerin nasıl y o r u m la n a cağı, b aşka bir deyişle levellü d eden/doğan eylem lerin öz n e sin in k im olduğu, ister m etafizik isterse fiziksel dünyada olsun, n ed e nin s o n u c u n u z o ru n lu kılıp kılam ayacağı, n e sn ele r dünyasınd a m eyd ana gelen d eğ işim lerin o n ların tabiatlarından mı, yoksa b aşk a bir ilkeden mi k ay nakland ığ ı gibi pek ço k so ru n ıin ta r tışıldığına ilişkin veriler b u l u n m a k t a d ı r . " ’^ Aslında bu veriler, s o r u n u n tartışılması k o n u s u n d a , e rk en d ö n e m M ü slü m an d ü ş ü n ü rlerin pek ç o k k on u y a o d ak landıklarını g österm ekted ir. T a m b u b ağlam da, ö n c e k i s o ru n a bağlı olarak İs la m ’ın klasik ça ğ ın da n e d ensellik s o r u n u n u n d oğuşu ile ilgili bir diğer soru n daha k arşım ıza ç ık m ak ta d ır. Acaba tartışmalar, İslam ’ın iç d in a m ik le rinin m i, y o k s a dış d in a m ik le r in in mi etkisiyle ortaya çık n u şıır? B u so ru n a d eğ in m e m iz g e re k m e k le d ir; zira pek ç o k Batılı İslam araştırıcısı, s o ru n u n k ö k e n in d e yab ancı etkileri g örm ek ted ir. Ali Parsa, V an Ess, W e n s i n c k , G u illa u m a , M. WatL gibi d ü ş ü n ü rlerin te zlerine d ayanarak, s o ru n u n İslam dünyasınd a ortaya çık ışın d a k i iç ve dış n e d enleri tartışm ak la, s o ru n u n d o ğ u şu n da başat etkiyi iç d in a m ik ler d e g ö r m e k t e d i r ." 401 Ben zer b ir tezi,
1 3 9 ) Bkz. cl-lis'ari, MaİKlIrlı r l - ls h m i y y iıı v e r l- lh l ilı if rl-M usul/I», tahkik. Ilctinul Kıl ıcı, W iesbaden.1 9 8 0 , s .2 5 8 , 3 8 9 ,’ 4 1 2 . 1 4 0 ) Bkz. Ali P arsa, C a u s a tio n aııtl P e n o - ls la m ic H is lo ıv (A Case S tu d y : H ır Zayii a lA lth b a r o j G a n iiz ö , s .6 vd.
KELAMİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
61
T rilto n gibi k im i B a tılı a ra ştırıcıla rın da k ab u l ettiğ in i sö y le m ek g e re k ir.114" A n cak , İslam d ü şü n ce tarihi ü zerin d e a ra ştır ma yapan B atılı d ü şü n ü rlerin ço ğ u n u n , s o ru n u n tartışılm asın d a d ış d in am ik lerin daha fazla etk ili o ld u ğ u n u n a ltım çiz d ik lerin i b elirtm e k g e re k ir.11421 S ö zg elim i, tartışm an ın tem e lim le kad er ta n ış m a s ın ı g ö ren M a cit F ah ri ve NVolfson, letilı h arek etleri s o nu cu H ıristiy an larla e tk ile şim i, so ru n u n g ü n d em e g e lişin in te m eli o larak g ö rm ek ted irle r. O n la r hu sa v la rın ı, b ir H ıristiyan la b ir M ü slam ın ın kad er tartışm asın ı içeren D oğu K ilisesi'n in en b ııy ü k teologu olan Sı. Jo h n o f D a m a scu s’u n (ö . 7 4 8 ) öğ ren cisi T h c o d o rc E bü C.ıırra’ya (Ö .8 2 6 ) a tfed ilen yapıta ve irad e h ü rri yeti k o n u su n d ak i ilk tartışm ayı başlattığ ı ileri sü rü le n M a’bccl elC ü h e n î (ö . 6 9 9 ) ile, Sau seıı adlı İraklı b ir H ıristiy an arasın d a ge çen tartışm ay a d ayan m ak tad ırlar. O n la rca , so ru n u n gelişip ç e t re filleşm esin d e , E ski Y unan felsefe e se rle rin in çev irisi m erk ezi b ir rol o y n a m a k ta d ır.“ 431 Sözg elim i W o lfso n şöy le d em ek led ir: D oku zun cu yüzyılın ilk yarısında, G rek felsefe eserleri Arapça'ya tercüm e edildi. Bu eserlerden M ııslu ınanlar, scbep lilik konusund a filozoflar arasında birbirin e zil olan iki farklı görüşten haberdar oldular. Bir yanda, o n lar tarafın dan alem d ek i olayların zorunlu uzak sebebi olarak düşü nü len T an rın ın varlığına inanan filozoflar vardı ve onlar çoğ u n lu kta idi. Ö yle bir Tanrı ki kendi tabiatı gereği, bu olayların aracı sebepleri olarak hareket eden aracı varlıklar vasıtasıyla alem deki bütü n olanların vuku bulm asına sebep olm aklad ır. Ö le yandan, hiçbir şek ild e bir T an rın ın b u lu n duğunu kabul etm eyen ve de varlıkların olayların aracı se bepleri okluğun u inkar eden E p iküroscular vardı. O nlara göre alem deki olaylar, tesadüf yoluyla m eydana gelın ek ie-
141)
Bkz. A. S .T rilo n , İslam Keldim. Ccv. Melmıel Dağ, AL’II Yayınları, Vııkanı. 19 8 3 . s .5 7 .
142)
Pek Çok Batılı duşünCır. kcl.ıııım hile ö zg ü n lü ğ ü n ü tartışın a konu su yapm ış. İslam dü n y asın d a çık an hem en h er tan ışm ay ı liski Yunan ya da I lıristıyaıı d ü şü n cesiy le ilişkileııdırııustir. Bu konu da eleştirel hır d eğ erlen d irm e iciıı hkz. Ihı:ıhim K aplan, '‘H ıristiyan T co lo jisiv lc ütkileşim i A cısından tr k e n rioııcııı K elam ı", K ı'laın A ı a s l ı ı m a l a n D ergisi. C..(s. S .2 . 2 0 0 8 . s. 1 3 1 - 1 5 5
143)
Bkz. M acil F a h ri, İslam T e ls e /e s i. s. 4 5 , II A. VVollsoıı. Keldin Felsefeler t. s .3 9 7 .
62
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
dir. M üslüm anlar bu iki görüşten hiçb irisin i tam am en ka bul edem ezlerdi, bununla birlik te onlar, bu görülerden her birinde kabul ed ileb ilecek bir şey buldular. O nlar birinci görüşte lasdik olunan A llah'ın varlığı inancını kabul etliler, lâkin onlar, o nu n iradesiz ve uzak sebep olarak Tanrı kavra m ını ve nedensel gü ce sahip olan varlıklar anlayışım reddet tiler. E pıkü rosculara ait ikinci göı uşc gelince, M üslüm anlar onu n alem deki varlıklard a nedensel gücün bulunduğunu inkâr etm esini lasvip etliler, lakiıı onlar, onun Allah’ın v ar lığım inkar etm esin i, ve alem deki bütün hadiselerin tesadüf yoluyla m eydana geldiği iddiasını red d ettiler.'144’
A slın d a, k a d e r b a ğ la m ın d a k i ta rtışm a n ın H ıristiy a n ve E sk i Y u n a n k ö k e n in e vu rg u , tslam m e z h e p le r la rih in d c de ö n e m li b ir y e r tu tm a k ta d ır.1145’ B a tılı a ra ş tırıc ıla r ta ra fın d a n , İsla m d ü n y asın d ak i d ü şü n se l g e lişim i k e n d i k ü ltü r k ö k le rin e d ay an d ıran an ıla n an la y ışa k a rş ın , Ali P a rsa ’n m da k a y d ettiğ i g ib i, so ru n u n d o ğ u şu n d ak i iç d in a m ik le ri, h atta bu k o n u d a Kuran da y ap ılan tartışm a la rı d ik k a te a lm a k g e re k ir. Ö le yand an e rk en d ö n em e ait b ir k ay n ak o la ra k E ş'a rî'n in McıJrâlcıl’ın ııı verileri g öz ö n ü n e a lın d ığ ın d a , tartışm a y ı sa lt T a n rısa l irad e vö k u d re t k a rşısın d a in sa n ve ey le m leri ik ile m in e in d irg e y em ey cccg iıu iz de o rta d a d ır. Ö yle g ö rü n ü y o r k i, Hz. M u lıa m m ed so n ra sı g e lişe n , d aha y a lın b ir d ey işle im p a ra to rlıık la ş a n İslam to p lu n u n u m , h u k u k sal ih tiy a cın ı g id e rm e y e d ö n ü k iç tih a t e tk in lik le ri iç e ris in d e , y an i p ratik b ir n e d en d en d oğ an la riış m a , tarih sel se y ir iç e r i s in d e , T a n rısa l k u d re t k a rş ıs ın d a in sa n ve e y le m le rin in d u ru m u n u n n e o la ca ğ ın d a n , T a n rı ve T a n rısa l n ite lik le r a ra sın d a k i iliş k ile re ve o rad an da ta b ia tta k i d eğ işim e d oğru ile rle m iş , itici g ü cü n ü , iç d in a m ik le rd e ; g e lişim in felsefi z e m in in i ise fe ıih h a re k e tle ri ve B ey i e l-H ik tn e ’d c y ü rü tü le n çeviri e tk in lik le riy le İslam d ü n y a sın a g iren fe lsefi iç e rik li ta rtışm a la rd a b u lm u ştu r. Z ira g e re k E sk i Y unan g e re k s e H e le n istik felsefey le İslam letih
1 4 4 ) II A. \Voirsı.ıı. K daııı I c l s c j c l d i , s . 3 9 8 - M !) 1 4 5 ) Bkz. Ş clırıslân i, rl-M ilel ve « ıı-.Vi/ml, C .l, B eyru t. 1 9 7 8 , s 3 2 ; İladan Aydın, "İslam 'ın Klasik C ağın d a İnsan İm gesi ve İrade Ö zgürlüğü S o rtim i", e-M ak alat, 1/2, 2 0 0 8 , s .5 7 - 5 8 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 6 3
h a r e k e tle r i'1''6' vc M e 'm ıın d ö n e m in d e z irv ey e u laşan ç e v iri le r " '171 a ra cılığ ı ile k arşı k arşıy a g elen M ü slü m a n d ü şü n ü rle r, bu g e liş m e le r olm ad an so ru n u ta rtışm a y a b a şla m ışla r, İslam d in in in T a n rısa l vah ye d ayalı y ap ısın ı d ik k a te a la ra k özgü n b ir d ü şıin g e le n e ğ i o lu ştu rm a y a g irişm işle rd ir. Bu o lg u n u n fa rk ın da olan L ange şö y le d e m e k le d ir: Araplar, Yunan felsefesini henüz tanım adan o n cc. İslam , sa yısız lan rıbiliıııscl m ezhep ve okul m eydana g e tirm iş ti."4"'
İslam 'ın iç d in a m ik lerin in e tk isiy le başlayan söz k o n u su g e leneğin g elişip şek ille n m e sin d e feth ed ilen b ö lg elerd ek i felsefi b irik im , o n lara yeni tartışm a m alzem eleri sağ lam ış gibi g ö z ü k m ek ted ir. Ö z ellik le n e d en sellik so ru n u a çısın d a n b akıld ığ ın d a, İslam kelam g elen eğ in d e, a to m cu d ünya g ö rü şü n ü n ortay a ç ık m asın d a, yani so ru n u n b ir sistem çe rçe v e sin d e tartışılm asın d a, felilı h a re k e tle ri ve felsefi m etin lerin çe v irile ri, ö n e m li bir işlev y ü k le n m iş gibi g ö zü k m ek led ir. K elaıııcıla rııı a to m cu d ünya g ö rü şü n e m ey letm eleri k on u su da B atılı m o d ern ara ştırıcıla rın ilgisin i ç e k m iş gibi g ö z ü k m e k led ir. Z ira, a to m cu dünya g örü şü , îsla m d ü şü n ce gelen eği ö n ce sin d e . g iriş b ölü m ü n d e de ortay a k o y d u ğ u m u z gibi. I.ik u p p o s ve D em o k rilo sT u ı d ünya g örü şü istisn a e d ilirse, daha ço k rastlan tısallığ ı ve tesadü fü ön plana çık a rm a k ta , m etafizik g ü çleri y ad sım aktad ır. Sözg elim i E p ik ü ro sçııla rın evren im g esin d e, her şey rastlan tı ve tesadü fle g e rç e k le şm e k te d ir.'1''1" Su h a k le, “İs lam k ela m cıla rı daha ço k rastlan tısallığ ı ve lesad u fü ön plana çık aran a to m cu d ünya g ö rü şü n e n için m e y letm işlerd ir, ve bu görüşü İslam ’ın dünya g örü şü y le n asıl ıız la şiırm ışla rd ır? ” so rıı146) llkz. P h ilip K. İl m i , İli v o n n/ Ara/n, M a i m ilk ııı Sİ. M a r t in Press. la m d ım . 1670, s. 147 vit., llm ık c lm a ım , Islım ı I'h is li n i vc l i n i n i n i liu ilıi, s -İS vıl 1 4 7 ) llkz. Altıncı tim in, Dıılııı t'Ms/ıiııı, s .2 2 9 vit.. II. /.. l l k c ı ı . l'y u ııı s Devrimle 7 c ı(im tcıını Kıfltı. s .4 0 vtl . M ş
Cıiiııalıay. T c ls c lc -i Kailim e İslam A lem ine Ne
Sckilılc vc H angi tarik le G ird i?". U M , C .l. S .lt. s.lH S vd. 1 4 « ) P. A. L a n g c . M t ı ı c r u ı l i z m m
Iıtn/ıi vc G ı ı m m n t î ı l r l i i AnhıııniTnı lifı-sııirsi, C . l .
s 10«, 1 4 6 ) llk z. C a g f c r K a r a d a ş , " A l n ı n ı a l l u s u n n l ı r v c Isı lilnı A l n ı n ı u l u ğ ı ı ' , K ı i t i m A n ıs U m udun ü rıg İM . C .2 . S .| , 2 0 0 4 , s .6 l
64
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
su , ö n em li b ir so ru o la ra k k arşım ıza çık m a k la d ır. P ek ç o k B atılı m o d ern a raştırıcıy ı h ay retler içerisin d e bırak an bu eğilim k o n u su n d a İslam felsefe tarih i ara ştırm a la rıy la ünlü K asım T u rh a n şu açıklam ayı y ap m aktad ır: Yunan felsefesi oku lların ın çoğu tarafından reddedilen atom culuğun, M u’tezilcdcn Nazzâm, Rafızî hlişam h. cl-H akem ve Sünni lbn el-K iılâb gibi birkaç sim a dışında, M utczilî ve Sünni hem en bütün kelâm cılar tarafından benim senm e si garip karşılanm ışıır. Ç ok sayıdaki versiyonuyla kelam tarihinde büyük b ir yer işgal eden İslam atom culuğunun kaynaklarıyla ilgili gö rü şler bir yana, İslam ilahiyatçıları (k elam cılar) ato m cu lu k la K uran’ın bir cok ayetinde ifade edilen m utlak kudret sahibi bir yaratıcı (T a n rı) öğretisini d estekleyici unsurlar bulm uş olm alıdırlar. A tom culuğun, A risto'nun son su zca bölü nebilen ezeli madde anlayışına ve onun bünyesinde barındırdığı scb cp lilik görüşüne karşı unsurlar ihtiva etm esinden ölü rü kclâm cılan ıı. onu, Arisıo sistem ine karşı koyabilecekleri b ir m odel olarak görm eleri, bu kabulde önem li bir rol oynam ış olabilir. Atom ve arazlar üzerine sek izinci yüzyılda M u 'ıczilen in başlattığı spekülas yonlar, M u'lezile sonrası alin ılcrcc devanı ettirilip gelişti rilm iştir. D okuzuncu asırda kesin şek lini alm aya başlayan atom cu lu k , m üteakip asırlarda artık Yunan felsefi ato m cu luğundan tam am en farklı bir fom ıü lasyoııla, Iîhl-i Sünnet (ö zellikle Eş‘a ıî) kelâm ıyla özd eşleşerek m etafizik planda Süiınîliğin kriteri haline gelm iştir. Yunan felsefesinin eze li ve sonsu z atom ların ın yerine yaratılm ış ve sayılı aln ın lara, zaruret ya da E p ik ü ros’un tesadüfünün yerini m utlak kudret ve hürriyete sahip bir yaratıcı Tanrıya bıraktığı bu fonnü iasyon la Eş'arî kelâıııcıları, cevher ve araz düalizm inc dayalı m uhkem bir âlem binası inşa ederken, cevherle rin (atom ların ) taşıyıcısı oldukları arazlarla birlikte varo luşlarının her anında yaratıld ıklarını söylem ek sureliyle, A risto'nun seb ep -so n u ç ilişkisi içind e işleyen m ekanik âlem görüşünü reddediyor, diğer yandan yalnızca eşyanın varlığa gelm esini değil, ayın zam anda onların varlıkta kalm asını da lek fâil olarak Allah'a n ispet etm ek suretiyle ikinci d erece den failleri de ortadan kaldırarak O nun m utlak kudret ve
KELAMİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
65
hakim iyetini de korum uş olu yorlard ı.'1'" 1
K asını T u rh a n ’ın o ld u k ça yalın b ir b içim d e ortaya koyduğu söy lem d en de an laşılacağ ı g ibi, k c la m c ıla r, a to m cu dtinya g ö rü şü n d ek i ra stla n tısa llık ve tesadü fü n y erin e T a n rıy ı ve T an rısal irade ve k u d reti y erle ştirm işle r ve b ö y le lik le tam am ıyla T a n rı sal irad e, k u d ret ve yaratm an ın egem en old uğu b ir ev ren im gesi o lu ştu rm ak için ö n em li b ir z em in b u lm u şla rd ır. T a m b u hağlaın d a, İslam d ü n y asın d a doğan a to m c u lu ğ u n , S .P in e s'in sap ta m asınd an y ola çık a ra k , b ü tü n ü y le E sk i Y u nan te m e lin e ind irg e n em ey e ccg in i, a to m la rın u zam sız olu şu gibi h u su slard a Hint ato m cu lu ğ u n d an da izler ta şıd ığ ın ı, a n c a k işlev in in hem E ski Y u nan h em de Hint ato m cu lu ğ u n d a farklı o ld u ğ u n u k ayd etm ek g e re k ir.'1111 Y u n an ve H int k ay n ak ların d an b eslen e re k g e liştiri len İslam a to m cu lu ğ u n u n k en d in e özgü b ir yapı ve g elişim seyri izled iği, T an rıy ı fail-i m uhtar/özgür e tk in o la ra k k o n u m la n d ır d ığ ı ve G azzû lîci sö y lem le , T a n rın ın m ü lk ü o la n ev ren d e islediği etk in liğ i y ap ab ileceğ i ve m u cizevi olay ları g e rçek le ştire b ilece ğ i b ir evren im g esin d e k a ra r k ılm ad a, o n la ra ö n e m li a v a n ta jla r sağlad ığ ı an laşılm ak ta d ır. B u d u ru m , k e la m cıla rm , d ö n e m le rinde yaygın b ir dünya görü şü old u ğ u h a ld e , n iç in A risio ielesçi n e d en -so ııu ç ilişk isin in zo ru n lu lu ğ u n a y er veren ve ik in cil n e d en leri on aylayan b ir dünya g ö rü şü n e m e y le tm ed ik le ri s o ru su na da b elli bir y an ıt verm ek ted ir.
1.2. Nedensellik Tartışmasının Öncüsü Mu’tczile: Tevellüd, Kümûn-Zuhûr, Mânâ ve Tabiat Kuramları N ed en sellik .soru nunu, tö z -ilin ek m etafiziğ i, b ir d iğ er deyişle a to m cu b ir d ü n y a g örü şü b ağ lam ın d a, ilk g ü n d em e g e tiren le rin , ö n -S o k ra te sci ve S ü ry a n ilerin e lin d e H ıristiy a n la şm ış H ele n istik felsefeye ilgi d u yd u kları sö y len e n M u T ezilc e k o lü n e dahil
ISO) Kasım f u r h a n , Am iri \v f-YIsr/rsi, M ÛIf: Y ay ın lan , U ian luıt. 1 4 9 2 , s 1 0 4 - 1 1 0 İ S İ ) S. I’ ııoss, ıVIrs/ıı'/j c ı -Z e r i r İn d e ı'J-MııUmıiıı, A ra p ıa y a Ç.ı-v. A I.İni Kule, Kailirt\ KHft, s. 1 2 0 -1 2 1 , 11. A. NVoHsıın. Jnt/ûim f-Y /sr/rln i, s . î M "A ıom cıt D ıtoıııuvlc'r vc Kelam A l n m c u l u & u 2 0 0 4 . s . t 7 vd
v d ,; C. karaclüş.
66
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
d ü şü n ü rle r old u ğ u n u sö y le m e k o la s ıd ır ." 52’ O n la rı, E n ıev ller d ö n e m in d e, İslam ö n ce si b ed evi in a n çla rı ek se n in d e g ü n d em e g e le n '153’ ve siyasal e rk le rc e k u lla n ıla n 115'1’ c e b ıi dünya g ö rü şü nü savu n an k im i d ü şü n ü rle rin k a iı fa ta liz m in e "35’ d u yd u kları tep ki, T a n rın ın ad aleti ve k u d retiy le, insan irad esini u zlaştırm a çab asın a itm iştir. G erek m e z h e p le r tarihi g erek se e rk en d ön em M u 'ıezilî d ü şü n ü rlerin y ap ıtların d an anlaşıld ığ ı k ad arıy la, o n la ra göre b u , ü ç açıd an z o ru n lu d u r: a ) T a n rın ın adil b ir v arlık o ld u ğ u n u g ö ste rm e k .05'” b ) T a n rın ın en iyiyi y a p tığ ın ın a ltın ı ç iz m e k .'1571 c ) İn san ın d in sel vc hu k u k sal y ü k ü m lü lü ğ ü n ü te m e lle n d irm ek / 151” Bu am açla h a re k e t ed en M u’ıezilî d ü şü n ü rler, b ir yandan K u ran’ın , T an rısa l b ilg i, irad e, k u d ret ve bu n lara bağlı o la ra k k a d erci an layışı ö n plana çık a rta n a y e tle rin i, y in e K uraıı’da yer alan in san ın irade özg ü rlü ğ ü n e vu rgu yapan ay etleri ıem ele alarak 1 5 2 ) Bkz. H. Z. Û lk cıı, E s k i Y nııan'claıı Ç a g J u s Düşüm eve.D ogr» Ish ım F e ls e fe s i K a y n a k l a n vc tilkileri, C e m /K ü llü r Y ay ın lan , İstanbul, 1 9 9 3 , s .l 3 6 vık; Isa Y ü c ccr, M u'lczile: Ö n c ü leri vc Kelamı' G örüşleri, V atı, 1 9 9 5 , s .7 . 1 5 3 ) 13ıt k onu da W a ll, o ld u k ça zcııgitı bir çö z ü m le m e su n m ak lad ır, llkz
W. M
VVaıı, F ı e t W ill uııd Frcılcslinalinn in F .ailv Is la m . Lo n d on . 1 9 4 8 , s .l v d .; W
M
W a n , I s la m Düşüncesinin T e ş e k k ü l Devri, s .1 1 4 - 1 2 1 . 15 4 ) Bu siyasal ku llanım ın en özgü tı belgelerini cl-l iasan el-B asrl'nin sö y lem lerin d e g ö rm ek olasıdır, el-l lasaıı el-Busrî ile ilgili o larak sö y le bir olay a k la rd ır: "Ala b. Y essar ve M a'bed el-C u lıan i. Iibu Sa'id e (cl-H asaıı el-B asri) gidip, ‘Bu em irler M üslüm anların kanını ak ılıy o r, m allarını gasp cdiyoı ve dalıa pek çok o lu m su z şey y ap ıy orlar, so n ra d a , ey lem lerim iz y aln ızca T itım m u bad esin e g ö re m ey dana g elm ek led ir, diyorlar. Bu ko n u d a ne d ü şü n ü y o rsu n ?' der. lîbıı Sa'id su yanın v erir: 1 alırın ın d ü şm an ları yalan s ö y l ü y o r l a r A l i Sânı i cn -N c sşö r, N e ş e c l- F ik r e l- F e ls e Ji [I c l-lstu ın , C .l, K ah ire, 1 9 9 0 , s.3|K. 1 5 5 ) Bkz. Süleym an U lu dağ, l.s/um’du İn a m K a n lıla r ı ve llik a d ı M e ;lır/d er, M ardei Y ayın ları, İstanb ul. 1 9 9 2 , s s .3 7 3 vd. 1 5 6 ) Bu y ü zden M u'lezıll du şûııürlerııı k en d ilerin i, ‘ aslıûb el-adl vc eı-urvlıid" (T a n rının adalelini ve birliğini sav u n an lar) sek lin de isim lendirdikleri b ild irilm ek ledir. Bkz. Ş elırislaır. r l-M ilc l ve cıı-,Milıtıl. C .l. s .5 7
Ü n lü M u 'iczii! d ü şü n ü r
Kâdî A bd el-C ab b âr'n ı h acim li yapılına rl-M ugııl J l Iihvtih e l- T e v lıh l ve Adi adını verm esi o ld u k ça anlam lıdır. 1 5 7 ) Bkz. ŞchrisianI, c l-\ lilc l vc c n -N ilıa l, C .l, s .5 6 . 1 5 8 ) Bkz. Itasaıı A ydın . İslam Düşünre G elm eğinde Diıı, F e ls e fe ve Bilim, N aıurel Y a yınları, A n k ara, 2 0 0 5 , s.8 ö .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
67
y o r u m la r k e n "5"1, d igcr yand an da, kim i ilim ve E ski Y u nan e t kisiy le lö z -ilin e k m etafiziğ in i, yani a to m cu d ün ya g ö rü ş ü n ü '"*’’ b e n im s e n m iş le rd ir."6"
İslam
d ü n y asın d a
a to m cu
d ü şü n cey i
ilk d ela o n a y a ala n la rın E b û llu z c y l e l-A llâ f (ö . 8 4 1 vya 8 4 9 ). M u a m m e r (9 . yü zyıl) ve H işam b. e l-F u v a iî (ö . 8 3 3 ? ) olduğu sö y le n m e k le d ir ve b ilin d iğ i gibi, bu d ü şü n ü rle r, M u tezile e k o lü yle il işkilen d irilm ek ıeclir/ O n ların siste m lerin d e töz, b aşk asın d a b u lu n m a y a n , özü yle var olan , varlığı için b ir m ahalle m u h ta ç olm ay an b iç im in d e ta n ım la n ırk e n , ilin e k , b aşk asın d a b u lu n a n , varlığı için b ir m a h a l le m u h taç ve gelip g eçici olan şek lin d e ta n ım la n m ıştır. Z am an, m e k â n , h a re k e t, sü k û n vb. h ep hu lö z -ilin e k m etafiziğ i ç e r ç e vesin d e ta n ım la n m ıştır.1,6,1 E bû B ek r e l-E sâ ıu m (9 . y ü zy ıl) gibi ilin e k le ri y a d s ıy a n "1" 1, İbrah im en -N azzâm (ö . 8 4 5 ? ) gibi h a re k e tin d ışın d a ilin ek kabu l e tm e y e n "63’ k im i d ü şü n ü rle r istisn a ed ilirse, tö z -ilin ck le n o lu şan evren k u rg u su , g en el hır kabul g ö r m ü ş " 66’, d aha so n ra ele alacağ ım ız gibi k ısm i fa rk lılık la rla E ş'arî 1 5 9 ) Krş. W . M. W iiıl, İslam 'ın T e ş e k k ü l D ev ri, s s .l 1-t vıl. 1 6 0 ) M ıı'lezile ato m cu lu ğ u hak kında ayrıntılı hır irdelem e için bkz
A. Dlıaııanı.
Kaktın a n d Heîirııisliı C o s m n lo g y Mini m a l P a r is in H asrım ı M ıı'lezill A ln ın ısın . Ihırvard U ııiversU y, C am b rid ge, 1 9 9 1 , s. 121 vd 1 6 1 ) İslam ato m c u lu ğ u , 8 . yüzyılın başlarınd a, llelcni-slik d o n em Iclscli yapıllnm ı A rapeaya kazan dırılm asıyla şek illen m eye başlam ış, yaklaşık 9 . yüzyıla gelin d i ğinde, belli bir m elalizik sistem halini alm ışlır. Bkz. S l’ in css, M e z lıc h e z - Z e n e inde rf-Musiinıiıı, s .3 v d .; M. I:akhry, Islam it C kcaııiaıtalism ııııd l/s C ıiık /ııe h v A ıeru v s an d Ai/iiİikis, s. 14 vd.; M. Ş. Cıûnalüıy, "Mıilekcllimûn v c Akını Nazarıyesi". I>âr cl-l:unûn İlahiyat Paküllesi Mecmuası. С I, İstanbul, 1 9 2 5 . s 5 8 vd.; I lenry C orlıin, iskıııı h e ls e je s i T a r ih i (Ihıskını'ickııı Ihıı Ntışd'ıiıı 0/ııııııııır), C cv . II. H alem i. Heli sim Yayınları İstanbul. 1 9 9 4 , s .2 0 5 - 2 0 6 . 1 6 2 ) Bkz. S. I’m ess, M c z h e b e z -Z e r r e İn d e cl-M u sliın iıı, s .5 . 1 6 3 ) Krş. Lhü Rilşid cn-Nisiıbûri cl-Mu'lczıli, el-M esâ’tl J l el llild f b e n i e l-lla s ıiy y h ı vc elH agdûdıyyhı. Tahkik: Rıdvan Scyyid vc diğeri, Beyrul, 1 9 79, s .2 vd; ilh am ım , Kaldın a n d Mei/rnislir C o s ın o lo g y Minimal P a ris in Busrıaıı Mıı’le jd i Alnınısın, s. 1 6 0 vc 1 8 4 v d .; Ahıncd lı. Yaylıya el-Murtaza, Kikib el-K a la 'id Jl Tashih rl-Alsa'id, lalıkik Л. N. Nadcr, Beyrut. 19 8 5 , s.7 4 vd. 1 6 4 ) Bkz. B ağdadi, M ez h ep ler A rasın daki h a i ldin (el-h ıırk Heyıı c l-l-n a h ). C cv. L R I iğlalı, IO V Yayanları, Ankara, 1 9 9 1 ,s.83. 1 6 5 ) Bkz. Bağdadi, e l-P a rk B ryıı e l-lû r a k , s.258. 1 6 6 ) Bu k onu da erkeıı dOııcm c aıı larıışm alar ıcnı bkz. cn-Nisâburi el-Mı'sâ'il fi e l-
68
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
ve M âtu rîd l e k o lü n e m en su p E lıl-i S ü n n et d ü şü n ü rle rin ce de b e n im s e n m iş lir.Uf’7, T ö z , h er ne kad ar özüyle var olan şek lin d e b elirle n m işse de, H ıristiy a n la rın T an rıy ı töz o la ra k g ö rm elerin e e leştirel açıd an y ak la şıla ra k , v arlığ ın ı T a n rı vc ilin ek le re b o rç lu old uğu sö y len m iştir. T ö z ü n , y a ra tılm ış old uğu nu g ö ste rm e de, ilin ek le rin y aratılm ış old u ğ u , gelip g eçiciliğ i ve “ö n c e li olan şey lerd en y ok su n olm ay an şey le rin de ö n celi o la ca ğ ı” ilk esi ön plana ç ık a r ılm ış tır .'I№) B u ilk e daha so n ra E h l-i S ü n n et k c la m c ıla rın ca aynen b e n im se n e c e k tir. Ö yle a n la şılıy o r ki M u 'lez ilî d ü şü n ü rle r, lö z -ilin e k m etafiziği aracılığ ı ile hem T a n rın ın ev ren d en ö n c e siz lik n iteliğ iy le farklı old u ğu n u hem T a n rın ın m u tla k k u d retin i ve ad aletin i h em de in san y ü k ü m lü lü ğ ü n ü ıc m e lle n d ire b ilc c c k le rin e , b ir b aşk a de yişle, K ım m ’da b ir yand an T a n rısa l tak d ire d iğer yandan in sa n ın özg ü rlü ğ ü n e ve so ru m lu lu ğ u n a vurgu yapan ve ilk b ak ışla ten aku z (ç e liş k i-p a ıa d o k s ) içerd ik leri san ısı d oğu ran ayetleri u z la ştıra b ilece k lerin e ve ev ren d e k ısm i de o lsa b ir n ed en sel s ü rek lilik d ü şü n cesin in b e n im se n e b ile c e ğ in c in an m ışlard ır. F a k a l kısa sü red e lö z -ilin e k m e ta fiz iğ in in parçalı ve sü rek siz y ap ısın ın T a n rın ın ev ren e h e r an m ü d ah alesin i şart k oştu ğu a n la şılın c a , kim i lib eral eğilim li d ü şü n ü rle r, b öylesi b ir evren im gesiyle in san y ü k ü m lü lü ğ ü n ü n ve T a n rın ın ad a le lin in tcm cllen d irile m e yecegin i a n la m ışla r; b u lö z -ilin e k m etafiziğ in d e b irtak ım degiH ilü f b e y n c l- lla s r iy y in vc cl-U afcd û d iy y u t, s .2 vd; libû el-U u scy ıı cl-Ila y y â l, K ilû b e l-ln tis û ı vc c ı- R e d d tık i Ih ıı c ı- R a v e n d i e l-M n lh id . T ah k ik . M u h a m m e t! U icazi, K a h iıc, 1 9 8 8 . s.3 1 vd. 1 6 7 ) Bkz. Bâkillânî, K ilû b e l-T c ın lıld , N eşr.: U. J . M cC a ılh y , B eyru t, 1 9 5 7 , s .1 6 - 1 7 : Bâkillânî, K ilû b el-lııstıf, N eşr.: M. Z. cl-K cv scri. Kahire, 1 9 9 3 , s .1 6 v d .; Bağdadi, e l - F a r k llc y n c l- F n ıd t. s .2 7 4 ; C u v ey n i, K ilû b c l-I r s tiJ, N eşr.: Li. 1 e m im , B cy ru l, 1 9 9 2 , s .3 9 v d .; G azzâli. e l - l k l i s û d j l c 1-l‘tikınl, ta h k ik : 1. Ağırlı Ç u b u k tu v c 1 lüseyiıı A lay , N u r M atb aası, A n k ara. 1 9 6 2 . s .4 v d .; M âtuıK İî. Kiitlh c t-T c v h id , T ah k ik : B. T u p ak ığ lu v c M u lıa m m c d A r u d , İslam Y ay ın la n . A n k a ra , 2 0 0 5 , s .2 5 v d .; P c zd ev î, E l ıl- i.Sıiııııct A k a id i, Ç cv . Ş. G ö lcü k . K ayılıan Y ay ın latı, Islaııhul, 1 9 8 8 , s . l 6 v d . : libû cl-M u 'in cn -N e s c li, IT ıbsin ı e l - l :d i l l c f l Usûl cıl-U in , C .l, T ah k ik : llu s c y ın A lay , İ'DIB Y ay ın ları, A n k ara, 1 9 9 3 . s .6 2 v d .; N u r cd -D în es-S ab û n î, e l- B ıd a y c fi U s fd e d -D in , N e şı. v c çc v . B. l op.rioğlu, TD IB Y a y ın la n , A n k ara, 1 9 9 5 , s .8 8 vd. 1 6 8 ) Bkz. d -K ş'a ri, Mııhlilûl, s .3 5 7 vd
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
69
ş ik lik le r yapm aya y ö n e lm iş le rd ir."'’'" Bu d eğ işik liğ in en belirgin ifad esin i, e v ren d ek i, d olayısıyla ilin ek le rd ek i sü re k lilik vc s ü re k siz lik le ilgili ön em li b ir so ru n a g ö n d erm e yapan “fenâ-bekâ te o ris i” kap sam ın d a yapılan ta n ışm a la rd a g ö rm ek olasıdır. ilin ek le rin bekasını/ sürekliligiııi sav u n m ak . T a n rı oııu y arat tık tan so n ra o n a karışm ay acağ ı an lay ışın a yol açacağı g ib i, aynı zam an d a ilin ek le rin sü rek siz old u ğ u n u savu n m ak da, T an rın ın evren e sü rek li m ü d ah alesin i şarı k o şm a k la d ır. O ysa T an rın ın evren e sü rek li m ü d ah ale elliğ in i sö y lem ek , h er şeyi T a u n u m belirled iğ i ve yarattığı a n lam ın a g e lm e k te ve b ıı T a n rın ın ad a leti ve in san ın irade özg ü rlü ğ ü ile çe lişm ek ted ir. A yrıca her şeyi T a n rın ın b elirled iği ve var ettiğ i a n la y ışı, k ö tü lü k leri T an rı ile ilişkilen d ird iğ i için M ıflc z ile n in T a n rısa l adalet gereği b e n im sed iğ i T a n rın ın "en iyiyi (a sla lı) yapm ası g e re k tiğ i” ilkesiyle ç e liş m e k le d ir ." 70' Bu bağlam da ilin ek le rin fcııâsı ve b ek ası (y o k olm ası vc sü re k liliğ i) so ru n u y la ilgili M u 'ıez ilî d ü şü n ce iç e ris in de ço ğ u lcu b ir an layışla k a rşıla şıld ığ ın ı a n ım sa tm a k g e r e k ir .'171’ Bu ço ğ u lcu a n la y ışın , aslın d a b ir çö z ü m aram a ça b a sın a işaret ettiği an laşılm ak tad ır. D aha ö n c e M u 'ıezilî ik en o n la rd a n k o p a n E b ıı e l-lla s a n clE ş a r i ’n in ve e rk en d ö n e m e ait b ir M u’ıe z ilî d ü şü n ü r o la ra k E bû e l-llü s c y ıı el-H ay yâı’ın (ö . 9 0 2 ) a k ta rd ık la rın a b a k ılırsa , kim i M u ’ıe z ilîle r, ‘‘B ü tü n ilin ek le rin iki and a devam e tm ed iğ in i s a v u n m u ş", k im ile ri, sö z g elim i E bû Huzeyl el-A lla l, “Bazı ilin ek le r s ü r e k li, b azıları sü re k siz d ir” g ö rü şü n ü ileri sü rm ü ş; doğuş/ıevelltıd k u ram ım ileri sü ren Biş b. M u ’tem ir (o . 8 2 5 ) “K im i ilin e k ler T a n rın ın k im isi ise in san ın işid ir" a n la y ışın ı b en im se m iş ve in sa n ın var e ttiğ i ilin e k le re , tevelİtici/doğuş k u ra m ıy la s ü re k lilik a tfe tm iş; N azzâm vc M u’am m or, tıp k ı A risto tele s g ib i, “iliııek le1 6 9 ) Bkz. M clıınel D ag. "Inıikııı cl-I la ıcıııe y n cl-C .u v v yn i'd c N ed en sellik K u ra m ı". O M Ü IV D ergisi. S .2 . S a m su n , 1 9 8 7 . s .4 2 vd 1 7 0 ) Itkz. lla sa n A ydın . “ İslam 'ın Klasik C ağın da lıısaıı İm gesi v c İrade O zgurlııgu .Sorunu ", s.6 5 - 6 6 1 7 1 )B k z
t.ıı-N isalııııi. tT -M c s iıil. s .5 8 vd.. Itay y âl. ıl-lııliscir, s .2 2 - 2 ) ; c t - t .ş a r i .
M a k a tın , s. 3 5 8 v d .: B ağdadi. U sû l ııl-D ııı l)â r cl-l'u ıu ın , Ilaliiy.il t ak u licsı Vayiıılaıt. tsıaıılm l. 1 9 2 8 . s .5 0 .
70
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
rin cisim lerin in tab ia tın ın b ir uzan tısı o ld u ğ u n u ” ileri sü rm ü ş, E b û Ali e l-C u b b a ’î (ö . 9 1 5 ) ise, “sü rek liliğ i olan ilin ek le rin b ir b ek â seb e b iy le devam e lliğ in e ” in a n m ış tır ."72’ Bu g örü şlerd en ilk i h ariç h e m e n tü m ü n ü n kim i s ın ırlılık la r içerse d e, b elli b ir sü rek lilik anlayışı içerd iğ in i sö y lem ek olasıd ır. S ü rek lilik an lay ışım savu nan d ü şü n ü rle r içerisin d e , ü ç h u su s ta n ışm a m ız açısın d a n ö n e m li v eriler içerm ek le d ir: ilk h u su s, s ü re k lilik a n lay ışın ı savu nan d ü şü n ü rle rin , k im i ilin ek le rin insana b ağ lan m asın ı sağlayan vc in san la ey lem leri arasın d a n ed en sel b ir ilişk i ku rm aya yarayan doguş/ıevellüd, d oğa/ıabiaı, nedenler/m ânâ, g izlen m e ve ortaya çıkma/ k ü m ü n ve zu h û r gibi k u ram la rı b e n im s e m e le rid ir.'171’ İk in c i h u su s, an ıla n g ö rü şleri savu nan d ü şü n ü rle rin , ııe d cn so n u ç ilişk isin d e ö n c e lik -so ııra lık ilişk isin i ta rtışm a la rıd ır.'174' Ü çü n cü hu su s daha da ö n e m lid ir; zira bu , daha so n ra E ş'a rîler ve G azzâlı (ö . 1 1 1 1 ) tarafın d an tartışılan ned en in so n u c u n u z o ru nlu k ılıp kılm ad ığ ı so ru n sa lıy la d oğru d an ilişkilid ir. Bu h u su s ö n e m lid ir; çü n k ıı G azzâlî, bu tartışm a b ağ lam ınd a, T a n rısa l k u d ret ve m u cize so ru n u n a eğ ilm e k te, doğuşu/tevellüdü sa v u nan M u’ıezilî d ü şü n ü rleri ve A rislo ic le sç i n ed en se llik a n lay ışım b en im sey en İslam filo z o fla rın ı, an ılan tartışm aya bağlı o la ra k m ah k û m e tm e k te d ir. Z ira an ılan ta rtışm a n ın evrenin ö n c c lilig i ve ö n cesizliğ i so ru n sa lıy la d oğru dan bağları b u lu n m ak tad ır. Bu
bağ lam d a,
e l-E ş'a rî’nin
M cıkûlâl'ına
b a k ılırsa ,
k im i
M u’ıezilî d ü şü n ü rle rin genel olarak n ed enleri so n u cu y la b irlik te b u lu n an ve so n u cu n d a n ö n ce b u lu n a n şek lin d e s ın ıfla d ık la rı a n la ş ılm a k ta d ır.'17'” Sözg elim i lsk a li (ö . 8 5 5 ) , n ed en leri ikiye ay ırm ak tad ır. O n ca ilk g ru p la , so n u cu y la b irlik te b u lu n an n e d en , ik in ci g ru p ta ise, so n u n cu d a n ö ııee b u lu n a n n ed en y er a l m ak lad ır. Z o ru n lu n ed en , ned en i ile b irlik ted ir. S e çim e dayalı
1 7 2 ) Bkz. c l -E ş a r i, Mıifed/ıll, s . 5 5 8 - 3 6 0 ; llay y âl, ı l - U ü n â ı , s 5 6 -5 7 . 1 7 3 ) Bkz. tlay y âı. c l- lıılis â r , s . 9 t , 9 7 . 1 0 1 -1 0 2 , 1 2 9 , 2 0 0 ; B agdâdl, r l- F m l; Iirvıı WF m ı k .s .l 15. 1 7 4 ) Bkz. d -liy a r i, M t ıh â lâ l, s .4 1 2 . 1 7 5 ) Bkz. cl-U $ a ri, Mcılıâldl. s .3 8 9 .
KELAMI GELENEK; NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
71
ned en ise, n e d en lid en ö n ced ir. O n a g ö re, z o ru n lu n e d en , darbe ile ond an doğan acı g ibid ir. B ir in san a vu ru ld u ğ u n d a acı duyar: b u acı darbe ile b irlik le d ir. A yrıca d arbe a c ın ın d o ğ m a sı için z o ru n lu d u r. Aynı şek ild e laş atıld ığ ı zam an ileriy e d o ğ ru gid er ve atm a g ilm e n in n ed en id ir. E m ir, seçim in n e d en id ir vc seçim d en ö n ce d ir, ey lem in ned eni de eylem d en ö n c e d ir ." 7'" B iş r b. M u ıem ir, lıım n e d en lerin , so n u çla rın d a n ö n c e o ld u ğ u n u sö y le m e k te d ir; zira o n ca ned en in so n u cu y la b irlik te olm ası im k â n sız d ır.11771 N azzâm . Ş e h risia n î’ııin (ö. 1 1 5 3 ) de işaret etliğ i gibi felsefi b i rik im in e d ayanarak d aha ilg in ç b ir g örü ş ileri sü rm e k le d ir. O, şöy le d em ek ted ir: G crek ıirici iıad c ve son uçlarınd an ö n ce bulunan ben zer şeyler gibi ned enlerin bir kısm ı son u çların d an ön ced ir. Buna karşın, son u cu ile birlik le bulunan ııcden de sö z ko nusudur. Sözgelim i hareket etliğim ayağım gibi. E rek ne dende olduğu gibi, sonra bulunan neden de b u lu n m ak ta dır. "Bu gölgeliği gölgelenm ek için yap ım ı" diycıı k işin in sözü erek nedene işaıcı çim ekled ir. Zira gölgelenm e daha
sonr^uhr."7,,, N edenin so n u c u n u zo ru n lu k ılıp kılm ad ığ ı k o n u su n d a ise, ııcd en so n u ç ilişk isin i onaylayan M u’tezilî d ü ş ü n ü rle r E ş'ari yc b ak ılırsa, iki g ru ba a y rılm ışla rd ır. Ö z ellik le levellüd/Lİoguş k u ram ını kabul e d e n lerin ço ğ u , n e d en ler s o n u çla rım z o ru n lu k ı lar an lay ışın ı sa v u n u rk e n , C ııb b a'i gibi kim i M u 'tczili d ü şü n ü r ler, ned enin so n u c u n u zo ru n lu k ılm ad ığ ın ı ilc ıi sü rm ü şlerd ir. C u b b a T n iıı E ş’arîn ö ğ retm en i old u ğ u d ü şü n ü lü rse. E ş’a ıî ve a rd ılların ın o lu m sal evren im g elerin in tem eli d aha iyi k av ran ılab ilir. Bu d ü şü n ü rlere g ö re, b ir şeyi a n ca k o n u yapan ve yaratan g erçek ö z n e , yani T a n rı z o ru n lu k ıla r ." 7''' A caba doguş/lcvellüd. g iz len m e vc ortaya çıkm a/ kıım û n ve zu lıü r. doga/iabiaı ve nedenler/m ânâ k u ra m ın ı sav u n an Mu tezilî
1 7 6 ) Bkz. el-E s'arî, U a k ıth lt. s. 1 8 9 -3 9 0 1 7 7 ) Uk&. e ltiş 'a r l, MtihrîMf, s .3 8 9 1 7 8 )cl-l;s'« ırî. Muftcitrîr, s .391 1 7 0 ) M u . c l - l ^ a ri . M < ı J î d f ı t ( . s . 4 l 2 vd.
72
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
d ü şü n ü rler, kendi a n la y ışla rın ı nasıl le m e llc n d irm e k ıe ve ııc tü rd en ö rn e k le r k u lla n m a k ta d ır? A yrıca o n la rın savu n d uğu a n lay ışlar, m odern felsefi te rm in o lo ji ile sö y lersek d eterm in ist, b ir d iğer d eyişle k en d in d e iç işleyişi olan b ir evren ku rg u su n a yol açm a k ta m ıd ır? Bu so ru la ra y an ıl b u la b ilm e k için an ılan a n la y ışı.sa v u n a n d ü şü n ü rle rin g ö rü şlerin i ana b atlarıy la ele alm ak g erek m ek ted ir. M uTezile içerisin d e doğuş/icvellııd k u ram ın ı farklı ta n ım lay an lar b u lu n sa da, d oguş/levellüd, daha ç o k bir n esn en in ya da b ir ey lem in d iğ erin d en m eyd ana g elişini ifade e tm e k le d ir ve bu kon u d a ö n cü d ü ştiıııır B işr b. M u’ic ıııir (ö . 8 2 5 ) olarak g ö ste rilm e k le d ir.1180' E b û el-H asan e l-E ş ‘a rî’nin a k ta rd ık la rın a g öre, o, in san ın b ilin çli o la ra k yaptığı ey lem lerin d en ö lü rıı b a ş kasın ın ü zerin d e ya da n e sn e le r d ünyasınd a ortaya çık a n s o n u ç ların , eylem i yapan özneye ait old u ğ u n u ileri sü rm ü ştü r. O ııca , yem eğ in k o k u su , vu rm a e sn a sın d a doğan acı, b ir şey y en ild i ğin d e doğan lezzet, cin sel b irleşm e sırasın d a sp erm in g elm esi, fırlatıld ığ ın d a o k u n ile rlem e si, göz açıld ığ ın d a d uyu m un g er çe k le şm e si vb. in sa n ın k en d isin d e m eyd ana gelen ey lem lerd en d oğd u kları için , in san ın kendi e y le m id ir.' lк,’ B işr b. M u ’tem ir in verdiği ö rn ek le rd e n yola ç ık a ra k , on u n in san ın b ilin cin d e olarak yaptığı ey lem lerd en d oğan, g erek d iğ er insanlard a g erek se n es neler d ü ny asınd a orıay a ç ık a n e y le m leri, h a re k e le n ed en olan ilk özn ey e mal etm ey e ça lıştığ ı sö y len eb ilir. N itekim o n u n şöyle dediği a k tarılır: İnsan birisine vuru r vc vurduğunu da bilirse, vurm a eyle m inin bilgisini başkasında doğurm uş olur. Yine bir insan bilin çli olarak birisinin gözünü açar vc idrak gerçekleşirse, idrak eylem inin nedeni, gözfı açan k im se d ir."82'
E b û el-H u zcyl e l-A llâ f (Ö .841 veya 8 4 9 ) , B işr b. M u 'ieıııir’de üstü ö rtü k b ir b içim d e k a rşım ız a çık a n “b ilin ç li-b ilin ç s iz ey le m ” ay rım ın ı b ir parça g e liştire re k doğan ey lem ler k o n u su n 1 8 0 ) BUz. ı4 -L ş‘a ıi, M a k n lıli, > 4 0 1 vıl. 1 8 1 ) Bkz. cl-E ş'a ri, \ k ık a tû t. s .4 0 1 - 4 0 2 1 8 2 ) cl-L s'a ri, M akdU it, s .4 0 1 - 4 0 2 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
73
da, “in san ın nasıllığını/ keyfiyetini b ild iği e y lem ler ile nasıllığını/ key fiy etin i b ilm ed iğ i e y le m ler” arasın d a b ir ayrını yap m ak tad ır. O n ca in san , n asıllığ ın ı bilsin ya da b ilm e sin , k en d i özü n d e o r taya çık a n e y lem lerin n e d e n id ir.'’*1*’ A n ca k n a sıllığ ın ı bilm ed iği e y le m ler n ed en iy le b aşk asın d a doğan e y le m lerin ö zn esi sa y ıla m az. E bû el-H uzeyl el-A llâl. b u n a, E sk i Y u nan d ü şü n ü rle rin ce b en ze r ifad elerle orlay a k on an şu örn eğ i verir. “B ir ok atıp, d ü şm an ın ı ö ld ü re n , fakaı o k . h ed efe u laşm ad an ö n c e kendisi de ö ld ü rü len k im se , öld ü rm e ey lem in in ö z n e s id ir.” in san tara fından n ilelig i b ilin m ey en ey lem ler ile b u n la ıd a n d oğan diğer ey lem lerin ö z n e sin in T an rı old u ğ u n u söy ley en E b ü c l-llıız e y l e l-A llâ fm , T a n rın ın in san ın k u d retin e verdiği şey ü zerim le h iç b ir k u d re tin in olm ad ığ ın ı söyled iği a k ta rılır. O n u n bu in a n cın ı, b ir ey lem in iki ö z n e sin in olam ayacağı d ü şü n ce sin e d ayand ırdığı a n la ş ılm a k ta d ır."**’ N itek im o n u n şöyle ded iği a k ta rılır: ’’ insanın nasıllığını bildiği her eylem ona a iııır. Sözgelim i, vurm a esnasında doğan acı, fırlatıldığında laşııı gitm esi, birinin eliyle iniğind e, laşııı yuvarlanm ası, o kçu n u n oku altığında oku n havada harckeı etm esi, iki nesne hu birine vuru lunca, sesin oluşm ası ( . . . ) insanın eylem idir. A ncak lezzet, renk ler, kokular, sıcak lık , soğuklu k, n em lilik , k u ruluk, korkukhk, cesaret, açlık, toklu k , idrak vc bilgi gibi insanın eylem i sırasında bir başkasında m eydana gcicıı eylem lerin hepsi onca, T anrı nın eylem idir. T u ın bunlar, insanın eylem lerinden doğm az. C u ııkıi insan, onların na sıllığını b ilm e z .'1’*"
S e h ris lâ n n ıin d eyişiyle b irço k felsefe k ita b ı in c e le m iş olan"**'’1 vc h arek eli tek ilin ek olarak kabul eden İbrah im en-N azzâm
L831 Bkz. c l-l:ş a ıi. Mıilııil.if, S.-K I2-403. 1 8 4 ) Bkz B ağdadi, r l - l a ı l t fievıı rl-Fırıı/i, s .8 8 v d ., I n tto ıı, İs la m Keldim. s.8t> vd.; M ehm et D ağ, “İm âm el llataın ey n el-C ü v cy n i'd c N edensellik K u ra m ı", s. Y i. 1 8 5 ) e l-L ş a r i, Alıil.Yıldl, s .4 0 2 . 18d ) Bkz. Ş c lm sta n i, rl-M ı/el vc eıt-Ni/uıl, C .l. s 7 2
N azznın'm İh sam h. el-l lakem
aracılığıyla Stoa felsefesinden etkilend iği ileri sü rü lm ek led ir Bkz
A.
S. I rıiinıı.
(simit Keldim, s .9 4 ; lih u l Vela c l- la ll a z a u i . Kefilin Ihı linin Belli Haslı M esele/eli, Çev. Ş. Cıiılcıık. Kayıtlan Y ay ın lan . Islaııhul. 198(1. ss. Ifö -I M ı.
74
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
( 8 3 5 veya 8 4 5 ) , özgü n b ir d ü şü n ce ileri sü rm ü ştü r. K ü m ü n ve zuh ûf ya da k ü m ü n ve hü rü z (g iz len m e vc ortaya ç ık m a ) k u ram ı o larak b ilin e n bu d ü şü n cey e g ö re, T a n rı, b a şlan g ıçta in sanları, d avarları, ca n lıla rı ve b itk ile ri, yani her şeyi b ir vak itte yaratm ıştır. Bu y ü zd en , A d em ’in y aratılışı ço cu k la rın ın k in d e n ö n ce olm ad ığı g ibi, a n n e n in y aratılışı da çocu ğ u n d an ö n c e de ğildir. Şu var k i, T a n rı bazı şey le ri, d iğ erlerin d e g izlem iştir. Bu ned enle ö n c e lik ve s o n ra lık . o n la rın y aratılışın d a d eğ il, a n ca k onların g izlen d ik leri y erlerd en o rtay a ç ık ış la rın d a d ır."871 O n ca , T an rı b ir defada to p lu ca y arattığı vc zam an içerisin d e ortaya ç ı k a n " 1* ’ h er şeye b ir doğa/tabiat y e rle ştirm iştir. Bu d ü şü n cesiy le N azzâm , A rislo ıe le sçi n e d en se llik an lay ışın a y ö n e lm e k te vc n es nelerd eki h arek et ve h a re k e tsiz liğ in ilk esin i doğa/tabiat olarak n ite le n d irm e k le d ir."8'” Sö zg elim i Ş e h rislâ n l, M u’lczili b ir d û şıın ü r olan K a’b î’d en (ö . 9 3 1 ) n a k len o n a şu görüşü iliştirir: Ka'bı ondan şunu rivayet eder: K udretin ilişm esi im kânsız olm ayan eylem ler, yaratılış gereği T an rın ın eylem idir. Yani Tanrı taşa öyle bir doga/ıabiai yerleştirm iştir, onu öyle bir yaratılışla var etm iştir ki. sen onu yukarıya'doğru allığınd a, o yukarıya doğru gid er ve atm a kuvveli tükendiğinde, laş dogası/ıabialı gereği yeritıe geri d ö n e r.'1'"”
VVolfson, N azzâm 'ın g iz len m e ve ortaya çıknıa/kûm ûn ve zu h û r k u ram ıy la doğa/tabiat k u ra m ın ı b irlik le ele a la ra k , b ü tü n cü l o la ra k o n u n k u ra m ın ın ü ç k ısım d an m eyd an a geld iğini sö y lem ek ted ir. O n ca k u ram ın ilk k ısm ı, K ım m d aki y aratılış ö y k ü sü n ü n b ir tür y o ru m u d u r v c “T a n rı g ö k le ri ve yeri vc araların d ak i h er şeyi allı gün de yarattı (5 0 / 3 7 )" a y e tin in zah iri a n la m ın a alın am ay a
1 8 7 ) Bkz. lla y y â t. cl- lıu ısâ ı, ş .9 7 1 8 8 ) E ş a rı, an ılan g ö rü ş ü , " ta n r ı, lıer şeyi yan ım
İle r şey , lıer aıı y aı.ılıtm ak lad ır"
deyişiyle y o ru m lam ak la. N azzânı'a lıırı h e r şeyi lopum v a r ed en ilk. diğeri ısc. zam an içerisin d e o n ların d ış d ü n y ad a v arlık kazam nalaı ıııı sağlayan ikin ci y a ratılış anlayışını ilişi irm ek led ir e l-E ş 'a r i. M nktilül. s .4 0 4 1 8 9 ) Bkz. 11. A. W o llso n , Kelâm l-elsejrleri , s . 3 8 ( M 8 l . 1 9 0 ) Sı-hrısüıni. el-Milel vc nl-N'ilıııl. C .l . s .7 3 . A yın g o ıü ş için hkz cl-U ş'ari. M a k âlâl. s .4 0 4 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
75
ca ğ ın a , fakat o n u n h e r şey in aynı zam an d a y a ra tılm ış old uğu an lam ın d a y o ru m la n m a sı g e rek tiğ in e işarel ç im e k le d ir. G e re k A dem ’in , g e rek se o n u n ç o c u k la rm ın ın y a ra tılışın ın k e n d i sin d e n ve a n n e le rin in y a ra tılışın d a n ö n ce olm ad ığı ifadesi de, “Sizi b ir ıc k n e fisle n yaralan ve on d an da eşin i var ed en O ’d ur (7 / 1 8 9 -1 9 0 )" a y e tin in y aratılış çe rçe v e sin d ek i b ir y o ru m u o la ra k g ö r ü lm e lid ir."“1’ İk in ci o la rak k u ram , y aratılan b ü tü n şey lerd e, g e le c e k le v arlı ğa çık a c a k h ü lü n varlık çe şid in i ihtiva c tın c k ie d ir .lWÎI Ü çü n cü o larak ise, k u ram d a, bütü n v a rlık la r ev ren in y a ra tı lışın d a, y aratılm ış olan şeylerd e g iz le n m iş old u ğ u iç in , bu var lık lard an h erh an g i b irin in gizlen m e y erin d en ortaya ç ık ışın ın , h alk ve ihtira (y aratm a vc y ok lan var e tm e ) ey lem in d en d olayı m eyd an a g elen b ir şey o la ra k d eğ il, a n ca k b ir hd iriş/ zu h û r o la rak d cğ crle n d irilm e siclir."u,' B ö y lece W o lfso n 'a g öre, N azzâıu, ev ren in y aratılışı k o n u su n da K ıırtiıı'ın ö ğ retisin e bağlı kaldığı h ald e, b ir şeyd e o rtay a ç ı kan h er d eğ işim in . T a n rın ın yeni b ir yaratın a ey lem i d em ek olan S ü n n i İslam 'ın k e sin tisiz yaratm a in a n ışın ı re d d etm ek led ir. Ç ü n k ü , o n c a N azzâın, h e r şey in T a n rı taralın d an y e rle ştirilm iş b ir doğaya/tabiata sah ip o ld u ğ u n a in a n m a k ta , d eğ işim i, hu doğayla/ tab iatla a çık la m a k ta vc h e r d eğ işm e g iz illik ıe n ey le m se llig c g eçiş o ld u ğu için ev ren d ek i b ü tü n d eğ işen olay ları g iz len m e vc ortaya çıkm a/kü m ün ve z u h û r işlem i o larak n ite le n d irm e k le d ir."”4’ Doğan ey lem ler k on u su n d a söz söyleyen ve N a z z â ım n A ris to teles kaynaklı doğa/tabiaı kuram ım ele alıp g eliştiren b ir d i ğer d ü şü n ü r de on u n çağdaşı M u a m m e rd ir (9 . yüzyıl) T riııo n tarafından H int Nivaya sistem in d en etkilend iği ileri s ü r ü le n "” ’1 M u ’am m cr’in tasarım ı k elam , hatta klasik Islanı d ü şü n ce geleneği içerisin d e o ld u k ça özgün b ir yere sah iptir. O , T a n rın ın cisim d en
1 9 1 ) Bkz. 11. A. W o llso n . Kekim l-rlsrfrlrri. s. 3 8 2 1 9 2 ) llkz. 11 A. W o llso n . Kekim M s e /e le rı. O H 2 . 1 9 3 ) Bkz M. A W o lfso n . Kekim t else/eleri, s. 38 2 . 1 9 4 ) Bkz. II. A W o llso n , Ktkm ı F e/se/rleıi. s. 38 2 . 1 9 5 ) Bkz A S .T rıu ın , İslam Kekimi, s. 102.
76
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
başka b ir şeyi yaratm adığını sö y lem ek le 11"6', şeylerin sonsu za de ğin varolduğuna vc ilin ek lerin son su z m ânâlar/nedenler zin ciriy le b irb irin e bağlı o ld u k ların a ve cisim lerin doğalarında/tabiatlarında yer aldıklarına in an m ak lad ır. O n ca , b ir cism in ilineği, d oğasın dan dolayı, cism in ey lem ind en m eydana gelm ekled ir. Aynı şek il de, b ir cism in fenâsı/yok olm ası da tabiatından dolayı yine cism in ey le m id ir.""7' M u a m m e r, doğa/tabiat kavram ım , mânû/ncdenier anlam ınd a ku llan m a k la , m ânâ/nedenler adını verdiği doğanın/' tabiatın atom larda ve o n la r vasıtasıyla da cisim lerd e m evcu t o l d uğunu ileri sü rm ek led ir. O n ca , cisim lerd e kendilerin i m eydana geıireıı ato m ların ned enlerinin/m ânâlarının toplam ıd ır ve onların neden/mânâ ve doğalarım /tabiatlarını olu ştu rm aktad ır. C isim ler d e gözlem led iğim iz bütü n d eğişim in nedeni vc yine cisim lerd e gözlem led iğim iz bu d eğişim lerin düzenli b ir b içim d e a rı arda gel m eleri, nedenler/m ânâ ya da doğa/tabiat sayesinde g e rçek le şm ek tedir. B u nu nla b irlik te, bu art arda geliş, N azzâm 'da old uğu gibi M u am m er tarafından, A risto tclesçi söy lem le g izilliktcn eylem scllige geçiş süreci olarak görülm ez. Ç ü n k ü on ca, arı arda geliş sıra sın d ak i her olay kendi b aşın a eylem sel b ir.şey d ir.""HI Neden/mânâ kuram ı d oğru ltusund a tevellüd/doguş kuram ım da ele alan M u a m m er, tüm doğan ey lem lerin ilin ek old uğu nu ve ilin ek lerin T a n rı tarafından daha başlan gıçta nesn elerin doğasına/tabiatına yer leştirild iğini savunur. B u ned enle tüm n esn eler doğaları/tabiatları gereği bir eylem ortaya koyarlar. N azzâm , cism in doğası/tabiatı gereği eylem ler ortaya k oy m asın ı T an rın ın denetim i ve g ö zetim i ne bağlarken M u a m m e r, T a n rın ın başlangıçta cism e yerleştirdiği doğaya/tabiata m ü dah ale edem eyeceğini savu nu r.11""1 O bıı k o n u da old u kça ısrarlıd ır; zira onu n şöyle dediği aktarılm aklad ır; O, doğan eylem lerin, hareket, harckeLsizlik, reıık , lal, koku, 1 9 b ) Bkz. Sclırisıân l, cl-Milı'l ve eıı-Nilidl. C .l, s.8 9 . 1 9 7 ) Bkz. Ş ch rislân i. el-Miiel ve cıı-N ilu ıl, C. I, s .8 9 . 1 9 8 ) Bkz. M. A \Vollson, Keldin /v k e je le ri, s.4 J3. 1 9 9 ) \Vollson, h er ııe kad ar g elen ek le ak lard an pek ç o k m ucizevi olayı yadsısa da. sö z konu su g ö rü sü g ereğ i, N azzânı’m m ucizeyi olanaklı görd ü ğ ü n ü dile g e ıirn ıck ıcd ır. Aynı d u ru m u M uaınm cr'iıı anlayışı ıcin söylem ek m ü m k ü n g ö z ü k m em ek ledir. Bkz. II. A. SVollsoıı. Keldııı Pelse/eleıi. s.4 3 5
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 7 7
sıcak lık , yaslık ve kuru lu k gibi cism i» özün e, doğasına yer leştirilm iş ilin ek ler olduğu için , cism in eylem i olduğunu ile ri surdu. Ö lü ler, doğalarına/tabiatlarına yerleştirilm iş olan ilinekleri m eydana getirebilir. O na göre hayal canlı olanın eylem idir; aynı şek ild e kudret d e, kudret sah ib in in ed im i dir. Ö lüm ise ölü n ü n b ir eylem idir. O . T an rın ın ilinekleri var etm ed iğin i; hayal, ölüm , işitm e ve görm e gibi ilin ek ler üzerinde h iç b ir ku d retinin bulu nm ad ığın ı; bu n lar Üzerinde güç sahibi olarak niielen d irilcm eyeccg in i ileri sürer. O na göre, işiune işiten in , görm e gören in , kavram a kavrayanın, duyum da duyulanın edim idir. Kıırun da gerçek le T an rın ın sözü d eğil; isler m elek, ister agaç, islerse laş olsu n , ken di sinden işilile ııin sözü d ür; çü ıık ü gerçek te T an rın ın kelam ı yo k tu r. ( . . . ) O na göre, eger hayal ve ölüm ü T an rı yaratm ış olsaydı, o nlar ilin ek olam azdı, (ilin e k le ri T an rı yaratm ış o l sayd ı). bu koşulda, örncgiıı T an rı nesneyi renk len d irm ek islediğind e, şu iki durum ortaya çıkard ı: Ya T anrı bunıı (cism e) yerleştirm e yoluyla yapacak ya da böyle b ir şeyi yapam ayacaktır. E ger (cism e ) yerleştirm e yoluyla yapacak olsa, renk (cism in ) dogast/iabiaiı olacak tır. Renk nesnenin dogası/lahialı olunca da, nesnenin eylem i olacak tır, birin in doğası olan bir şey, bir diğerinin doğası olam az. Tıpkı (ayın eylem in) birisinin kesbi/kazanıını, bir b aşkasın ın da y aralı sı olam ayacağı gibi. Eger renk nesnenin doğasından ö iıiriı m eydana gelm iyorsa, onun renklen m esi de renklen m em esi de olası o la ca k tır.'1"'”
M u’a m m er’in an ılan tııtııın u , o n u n sü rek liliğ i olan b ir evren im gesi b en im se d iğ i, evren in iç işley işin e T a n rıy ı k a rıştırm a y a yanaşm ad ığı şe k lin d e y o ru m la n m ıştır.'201. Ü n cü leri g ibi lö z -ilin e k m etafiziğ in e in an an A ıu r b. e l-B a h r c l-C â h ız (ö. 8 6 8 ) , ilin ek le ri b ü tü n ü y le c ism e bağlam ayı d ü şü n m ü ştü r. O n ca , c isim le rin k e n d ile rin e özgü doğaları/tabiatları vardır; o n la r doğaları/tabiatları n ed en iy le ey lem d e b u lu n u rla r. Y ani c isim le r k e n d ilerin d e b u lu n a n ve T a n rın ın d oğru d an eseri olm ay an ilin e k le ri o lu ştu ra b ilir. İn san da b ir c isim d ir: te k b ir
2 0 0 ) e l-E y a r l, M akâlat. s.4 0 5 -106 2 0 1 } Bkz. II A. VVoIIImhi, Keldin Felsefeleri, s .4 3 5 -4 3 6 .
78
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
e tk in liğ i vardır, o da irad ed ir. D iğer bütü n e tk in lik le ri, doğası/ tab iatı gereğ id ir ya da T a n rın ın d olaylı bir e se rid ir.'102’ Bişr b. M u’tem ir, E b ü el-H uzeyl el-A llâf, N azzâm , M u 'am m er ve C âh ız gibi kim i M u 'ıez ilî d ü şü n ü rlerin , y ukarıda özlü b ir b i çim d e ortaya koyd u ğum u z an lay ışları, insan ve b ilin çli eylem leri arasın d a b ir ilişkin in vc evrend e doğuş/tcvellüd, gizlen m e ve o r taya çıkm a/kûm ûn ve z u h ü r ve nedenler/m ânâ k u ram ların a bağlı olarak b elli b ir sü rek liliğ in , ilin ek lerin b ek âsın ın söz k on u su o l d uğu nu im a e tm ek ted ir. A n cak b elli bir sü rek liliğ i olan evren im gesiyle T a n rın ın sa ltık k u d retin i u zlaştırm ak m ü m kü n m üdür? Ç ü n k ü insan ve b ilin çli ey lem leri arasınd a b ir tü r ııe d e n -so n u ç ilişkisi ku rm ak ya da cisim lerin doğaları/tabiatları gereği, dogalarına/labiatlarına uygun e tk in lik le rd e bu lu n d u ğ u n a ve bun d an d o ğan d iğer e tk in lik le rin c isim lerin d oğasınd an kay n aklan d ığ ın a vc b u n lard a belli b ir sü rek liliğ in old uğu na in a n m a k , T a n rın ın m ü d ah alesi, yaratm ası ve saltık k u d retin in d ışında kim i etk in lik le rin b ulund uğu a n lam ın a g elm ek ted ir. E ş'arîlerin ve M âlu rld îleriıı, M u 'ıezilî d ü şü n ü rleri T a n rın ın n ite lik le rin i yadsıyıp, iki y araııcı b en im sey en M ecu sılere b e n z e tm e sin in '2011 n ed en lerin d en birisi de, on ların karşılaştığı bu g ü çlü k olsa g erek tir. So ru n u n farkın a varan k im i d ü şü n ü rle r, sistem sel çelişk iy e d ü şm ek p ah asın a T a n rın ın salrik k u d retin i y ad sım ad ık ların ı dile g etirm işlerd ir. S ö z g elim i, n asıllıg ı b ilin e n ey lem ler ile on lard an doğan ik in cil e y le m lerin in san d an d oğd u ğu nu söy ley en E bû elH uzeyl e l-A llâ fîn şö y le dediği k ay d ed ilir: T anrı ağır bir taşı, ond a düşm e eylem ini yaratm ayarak ha vada bir sûre tutabilir veya aıeşlc yanıcı hir cism i bir araya getirildiğinde, yanm a eylem ini yaratm aya b ilir.'2"*’
E bû el-H uzeyl e l-A llâ fîn d aha ileriye g id erek . T a n rın ın cy -
2 0 2 ) Bkz. Bağdadi, c l- F a r l; B cy ıı cl-l-T rak, s .l 2 7 v d .; A. S .T riııo n , İ s la m K e lâ m ı. s. 1 3 0 vd. 2 0 3 ) Bkz. E b ü c l-H a s a n c l-l:ş'a ri, e l - l b a ı ı e J l l'sû l ed-Diynııe, laiıkik; M. II c l-llu s c y n , B cy ru l. 1 9 9 1 .S .2 2 - 2 3 ; Ş ch rislaııi. ri-M ilc! v r cıı-Nilıtıl, C .l, s ö 7 ; M âturidi, Kitâh d -T cv/ıld , s .5 0 0 - 5 0 1 . 2 0 4 ) A. S .T riııo n , İs la m Keldim, s .8 9 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
79
Icm le ö lü m , d ilsiz lik le k o n u şm a g ibi z ılla rı b irlik le y a ra ta b ile ceği d ü şü n cesin i b en im sed iğ i a k la rd ır.120'’' O n u n bu lu tıım u , M u ’ıez ilen in için d e, in san ve ey lem leri a rasın d ak i ilişk in in vc d oğadaki kısm i sü rek liliğ in T a n rın ın sa ltık kud reti ad ın a d ışla n m aya b aşlan d ığ ın ı g ö ste rm e k led ir. N ite k im , C a ’fer c l-ls k a lî (ö. 8 5 5 ) şöyle d em ek ted ir: Doğanın düzeni değişmez değildir; dolayısıyla aıeş yanma ol madan oduna ilişebilir; taş düşmeden havada durabilir.'20'" Saldı K u bb â d aha ileriy e g id erek , aynı an lay ışı şöy le ifad elen d irir: Yuvarlandığında taşın hareket cuııesı, ateşe atıldığında odunun yanması, vurnıa sırasında acının duyulması gibi in sanın eylemlerinden doğan bütün etkinlikleri Tanrı yaratır. Ayııı biçimde ilk eylemleri de O yaratmakladır. Ağır bir ta şın, havada bin yıl durması ve Tanrının onda düşme yerine hareketsizlik yaratması olasıdır. Benzer biçimde, kııcük bir iaş itilmesine rağmen, onda hareketsizlik yaratması; halta tıim yeryüzü halkı onu hareket ettirmek için itseler bile, onda hareketi yaratmaması olasıdır. Tanrının insanı ateş te yakması, acı yerine haz duyurması; yine körlükle idraki, ölümle bilgiyi bir arada yaratması mümkündür. Tanrının yerin ve göklerin ağırlığını ortadan kaldırması, onların bir parçasını eksilımeksizin tüyden daha hafif lıale getirmesi olasıdır/207’ B en zer b ir an lay ışa , E ş’ariliğ iıı k u ru cu su E b ü el-H asan elE ş a ıi’ııin ö ğ retm en i M u’ıezilî E bû Ali e l-C u b b a i (ö . 9 1 5 ) . “d oğa d ü zeni d eğişm ez d eğ ild ir: a te ş p am u k la b ir araya g e lm e sin e rağ m en T a n rı y anm ayı m eyd ana g e tirm ey e b ilir’1208’ d iy erek d estek sağlam ak tad ır. M u tez ilen in d oğuş/levellüd, g iz len m e vc açığ a çıkm a/ k ü ıııû n -
2 0 5 ) llkz. M rlım cl I>.ı£. “İm ânı cl-IIarcııicy rı c l - l ’u v cy n i’d c N eden sellik K u ram ı“ . s .3 7 „ 2 0 tı) A. S. İ riıto ıı. Islııın Keldıııı. s. i 2 4 . 2 0 7 ) e l L s 'a r ı , M a kn l/U . s .4 0 6 2 0 8 ) Kkz. A. S .l ritim , İs la m Keldim, s. 143.
80
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
zu h û r ve doğa/tabiat k u ra m ı çe rçe v e sin d e, on lara iliştirilen sö z lere d ayanarak o rtay a k oy d u ğ u m u z bu v e rile r ne an lam a g el m ek ted ir? K an ım ızca bu v erile rin iki an lam ı vardır: ilk i, M u ’ıe z ile iç e ris in d e , ta rih se l s ü re ç iç e risin d e T a n rın ın s a ltık k u d re tin i k u rta rm a k ad ın a doğuş/tabiat, g iz le n m e ve o r taya çıkm a/ k ü m û n -z u h û r ve doğa/tabiat k u ra m ıy la sa v u n u la n n e d e n -so n u ç iliş k is in d e n ö n e m li sa p m a la r o lm u ş; b u sap m a k im i M u ’ıez ilî d ü ş ü n ü rle ri. T a n rın ın h e m e n h e r şeye m ü d a h a le e d e b ile ce ğ i in d e te rm in ist b ir ev ren im g esin i k a b u le g ö tü rm ü ş tü r. B u n u g ö rm e k iç in , B iş r b in M u T em ir ve M u a m m e r gibi d ü ş ü n ü rle rin g ö rü ş le riy le , n isp e te n b ira z dalıa s o n ra k i d ö n e m e ait Salih K u b b â ve C u b b a ’î'n in g ö rü şle rin i k a rş ıla ştırm a k y e te rlid ir. Son ik i d ü şü n ü r ile , y in e M u ’te z ilî b ir d ü şü n ü r olan Ş ah h âm (ö . 8 4 7 ) , H afs e l-F e rd ve D ırâ r b in A m r gibi d ü ş ü n ü rle rin doğu ş/levellüd k u ra m ın a da uy g u lad ığ ı h alk ve kesb/ y a ra ım a ve k azan m a k u ra m ıi2l>g) S ü n n iliğ in d o ğ u şu n u h a z ırla m ış ve aslın d a M u ’te z ile için d e S ü n n i E h l-i S ü n n e t d ü şü n c e n in te m e lle ri a tılm ış tır. İk in cisi ise, M u ’tezilî d ü şü n ü rle r, M u ’am m er’in T a n rıy ı ev re n in işle y işin e m ü d ah ale e ttirm e y en ve T a n rın ın etk in liğ in i n e s n e le rin d oğalarını/tabiatlarım b e lirle m e k le sın ırlay an anlayışı b ir k en ara b ıra k ılırsa , doguş/tevellüd k u ra m ın a y ö n elik ta rtışm a la rın b ir so n u cu o lara k , T a n rı-cv re n ilişk isi so ru n u n d a tecviz/olurlu lu k k u ram ın ı b e n im se m e k zo ru n d a k a lm ışla rd ır. D aha so n ra S ü n n i e k o lle rce de b en im se n en bu k u ram , ussal açıd an o lu rlu o lan lıer şeyi T a n rı için o lu rlu k ılm a k ta d ır. B ir b aşk a d ey işle, b u , ev ren d e T a n rın ın m a n tık sa l açıd an ç e lişk i taşım ayan h er şeyi y a p ab ilece ğ in i, ev ren d ek i o lağ an d ü zen e islerse m ü d ah ale e d e b ileceğ i ya da bu olanağa sah ip old uğu a n lam ın a g elm e k te d ir. Ç o ğ u M u ’tezilî d ü şü n ü rü , bu so n u cu k a b u le zorlay an , o n la rın d in sel en d işeleri ve T a n rın ın sa ltık k u d retin i k oru m a k ay g ıla rı olsa g erek tir. B ö y lece , b a şla n g ıçta doğuş/tevellûd, nedenler/ m ân â, gizlen m e ve ortay a çık m a/ k ü m ü n -zu h û r vc doğa/tabiat
2 0 9 ) lizk. el-E Y aıl, M a ltd lâ l, s .4 0 7 - 4 0 8
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 1
k u ram larıy la g ü n d em e gelen d oğal n e d en ler, M u 'ıez ilî d ü şü n c e n in siste m leşm esiy le b irlik le T a n rın ın k u d reti k a rşısın d a bir ö lçü d e m ecazi ve ik in cil ned en lere d ö n ü şm ü ştü r.
1.3. Eş’arllik: Tevellüd, Kümûn-Zuhûr ve Tabiat Kuramlarının Reddi, Aranedcncilik ve Âdet Kuramı E ş'arîlik . E bû cl-H asan e l-E ş‘a ri (ö . 9 3 5 )'ııin ad ıyla a n ılırsa da, an ılan a k ım ın sistem li bir öğ reti h a lin e g e lm e sin d e . Bağdadi (ö . 1 0 3 7 ) , B â k iilân î (ö. 1 0 1 2 ). C ü v ey n î (ö . 1 0 8 6 ) ve G azzâli (ö . 1 1 1 1 ) gibi d ü şü n ü rlere ço k şey b o rçlu old u ğ u n u b elirtm e k ge rek tr. E k o lü n ö n cü sü sayılan E ş'a rî’n iıı k e n d i y ap ıtların d a tözilin ek m eta fiziğ in e, b ir diğer d eyişle a to m c u a n la y ışın a ilişk in siste m li b ir öğretiye rastlam ak o lan ak sızd ır/ 2101 O . m ezh ep ler ta rih in e ilişk in b ir yapıt olan MufeâfcH’m d a, M u 'ıe z ilî d ü şü n ü r lerin tö z -ilin ck m etafiziğ in e ilişk in g ü çlü v e rile r su n sa da*21" , k clam i d ü şü n cele rin i ortaya koyduğu y a p ıtla rın d a k e n d isin i da hil ettiği E h l-i Sü n n et için bu k o n u d a siste m li b ir öğ retid en söz etm e z. F ak a t, ö ğ ren cisi Ibn F u rek (ö . 1 0 1 5 ), M aluılûl c$ -$ cy h E İri cl-H a s a n cl-F.s'uri adlı y ap ıtla, b elli b ir c p is te m o lo jik ç e rç e ve g e liştirere k o n u n tö z -ilin ck m etafiziğ ini k a b u l e ttiğ in i, h alta ilin e k le rin iki an d a var olm ayacağı d ü şü n cesin d e old u ğ u n u ileri s ü re r.1’121 E ş'arî ken d i kelam i y ap ıtların d a, siste m li b ir tö z -ilin ck m etafiziği o rtay a koym asa da. so n ra k i E ş’arî d ü şü n ü rle re cidd i b ir k clam i m iras b ıra k ır. Bu m iras, c l-lb û n c fi U sûl c d -D iy â n c ad lı y ap ıtta. M u tezile ile h esap laşm ak ta, S ü n n i E ş’a rî g elen eğ in an a ç e rç e v e sin i b elirle m e k le d ir. O . g en el çerçev ey i b elirle rk e n . M u te z ile ile h esap laşarak şöy le d em ek ted ir: M ıflezilcdcn/Kaderiyedcn. genel görüşten sıyrılanların çoğu, arzularına uyarak, önderlerini vc kendilerinden ö m vkilr-
2 1 0 ) llkz
M uhillin M .m i. Guzzılft'ııiıı l> ,ia v ıiııiz n ıi Eleştirisi. Y fık s'4,lisans Icz ı
(M arm ara Ü n iversitesi Sosyal B ilim in liııslılusıı l. İstanbul
s 13
2 1 1 ) Bkz cl lîs'aıi. M akdldı, s .3 0 2 vıl. 2 1 2 ) K ıs. tim k ü rek . M ü ıe r m l M alıahil rs -V v lı libl rl llasaıı rl l s nri. t ahkik. D aıııcl l.ııııa r c ı, B u r u l , 1US7 . s 2 0 2 vd. A yrıca bkz thıı İ m i k , Kifııh I ’stil. B eyru t. 1 0 9 9 . s .8 6 vd.
i
I-II ihIik I /i ıî
82
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
ri Laklidc yöneldiler. Kur'an'ı Tanrının yetki vermediği, bir kanıda açıklam adığı. Tanrı elçisi ve geçm iş büyüklerinden aktarılm ayan bir biçim de, kendi görüşlerine göre yorum ladı lar. (...) Biri iyiliği diğeri de kötülüğü yaralan, iki yaralıca be nimseyen M ecusîlerin görüşlerine uyarak, kulun kötülüğün yaratıcısı olduğunu kanıtlam aya girişliler. Kaderiye Tanrının iyiliği, şeytanın da kötülüğü yarattığını iieri sûrdıi. M üslü m anların görüş birliğine vardığı, Tanrının dilediği olur, an layışını yadsıdılar ve "T anrı dilem edikçe siz dileyem ezsiniz" (İnsan suresi; 3 0 ) ayetini reddederek, Tanrının dilediğinin olm ayacağını ve dilem ediğinin de olabileceğini iddia eltiler. Oysa Tanrı, kendisi dilem edikçe bir şey dilcyctneyecegim izi, bildirm ektedir. N itekim şu ayetler bunu gösterm ektedir: “Tanrı dileseydi onlar hirbirieriyie savaşnıazlardı” (Bakara suresi; 2 5 3 ); “dileseydik herkese hidayet verirdik" (Secde suresi; 13); “Tanrı dilediğini yapandır” (Burûc Süresi; 116); Tanrı, elçisi Suayib’in şöyle dediğini bildirm ekledir: “Rahbim iz T a ıın dilem edikçe, zaten sizin dininize dönm em iz söz ko nusu olamaz; Kabbimiz bilgisiyle lıcr şeyi kuşaim tşıır” (Aral suresi; 8 9 ). Bu yüzden M u’ıczıleyi Tanrı elçisi-, bu üm m elin M ecusileri olarak adlandırm ıştır. Çünkü onlar M eeusilerin dinini benim seyip, onların görüşlerine uydular. M eeusilerin iddia ellikleri gibi, iyi ve kötünün iki ayrı yaratıcısının oldu ğunu ileri sürdüler. Yine onlara göre, tıpkı M ecusîlerin dedi ği gibi, Tanrı dilem ese de. kötülükler olm akladır. Tanrının dışında, kendilerine yarar vc zarar vermeye güçlerinin oldu ğunu iddia ettiler. Böylece, Tanrının peygam berine olan, “de ki; Tanrı dilem edikçe ben kendim e ne yarar ne de zarar vere bilirim " (A raf suresi; 188) sözünü inkâr ederek, K u ran d an ve İslam loplum unun görüş birliğine vardığı şeyden yüz çevirdiler. Rablerıniıı iradesi dışında, eylem lerinin üzerinde kudretlerinin bulunduğunu iddia ettiler. Böylece kendilerini, Tanrıdan daha giıçlu kıldılar.12111
M u ’ıez ilî d ü şü n cey i b ir ö lçü d e sa p tıra ra k Km an a referansla katı b ir d ille e le ştiren vc o n la rı, nasıl m eydana geld iğini ve nc tü rd en so n u çla r d oğ u racağ ın ı b ilm ed ik leri insansal e y lem leri, in san ın k e n d isin in y arattığın ı sö y led ik leri için , on u T a n rı ko2 1 3 ) e l-tV u rl, cl-lh tin cjl Usul al-Divdıır. s .2 2 -2 3 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 3
n u ıııu n a y ü k se ltm e k le itham eden E b ü el-H asaıı c l-E ş ‘a rîl2H), T a n rın ın m u tlak k u d retin i ön plana ç ık a rm a k la . T a n rın ın her şey i, “O l" e m riy le özg ü r irad esi, dileği (m e şie t) ve k u d retiy le var e lliğ in i sa v u n m a k ta d ır.12151 O n u n ese rle rin d e . K uran ay etlerin e d ay an ılarak , fâ’ili m u h ta r (ö zg ü r e tk in ) olarak T a n rın ın m u tlak etk in liğ i ve m u tla k k u d reti ü zerin e yaptığı vu rg u lar, ard ılları larafıııd an , ca n lı ve can sız , ik in cil seb e p le rin so n u çla rı ü z erin d eki etk in liğ in in in k â rın a yol a ç m ış tır.12161 B u, M u ’tezilî, doğuş/ lev elltıd , doga/tabial, gizlen m e ve o n a y a çıkm a/küm ün ve zu h u r gibi ku ram ların reddi a n lam ın a g e lm e k te d ir.1217’ E ş 'a r iîıiıı d ü ş ü n ce sin e g ö re, evren ü zerin d e tasarru f sa h ib i yegâne e ık in ö z ııc T a n rıd ır; ve h e r şey , o n u n d ilem esiy le v arlık k a z a n m a k la d ır.'21'“ O n u n k ela m i/ ıco lo jik siste m in d e v a rlık , v a ılık b ilim s e l a ç ı d an , ü ç ü n cü h alin y ok lu ğ u ilk esi u y a rın ca m a n tık sa l b ir s ın ıf lam ay la, ö n c e siz (k a d im ) ve ö n ce li (h a d is ) o la ra k ik iy e a y rılır ve ö n c e li ya da y a ra tılm ış v arlık ev ren o la ra k m ie le n ir .'2,',) Bu b ağ lam d a, o n u n . T a n rı d ışın d a h er şey d iye ta n ım la d ığ ı ev ren in ö n ce siz liğ in i savu n an d ü şü n ü rle rle h esap laşm a iç e ris in e g ird i ğini a n ım sa tm a k g e re k ir.'2211’ B u h esa p la şm a d a , s iste m li olm asa da, Löz-ilinek m e ta fiz iğ in in k im i u n su rla rın ın b elird iğ in i sö y le m e k o la sıd ır. N ite k im o n a g ö re , c isim s o n lu d u r ve b ö lü n m e y e n en k ü çü k p arça la rın a d eğ in b ö lü n e b ilir. N a z z â m în A risıo te lc sç i d ü şü n ced e n izler taşıy an a n la y ışın d a id d ia e lliğ i g ib i, so n su z ca b ö lü n m e im k â n sız d ır; zira bu a n la y ış, “B iz h e r şeyi ap a çık b ir k ita p ta s a y m ışız ” (Y asin s u r e s i, 1 2 ) a y e tin e a y k ırıd ır.122" 2 1 4 ) Bkz. Hasaıı A ydın, "İslam 'ın Klasik C ağın da İnsan lııiği-sı vır Iradı* Ö zgürlüğü S o ru n u ", s .7 9 . 2 1 5 ) Bkz. cl-E ş'a rî, tt-lb a n r jl l'siıl ctl-Diyûıtc. s 27 2 l t ı ) Bkz. M aciı f a h r i , Is la m iı Oıriıııılli.sm, s .5 7 . 2 1 7 ) Bkz. H. M. al-A lu sl, Mır P r o b in ıı o ] ( .e r a t ta n in Isla n ıiı
Mımıg/ıl, (a m lııid g e .
19(ı5. s .2 9 2 vd. 2 1 8 ) Bkz. libü el-H asaıı cl-E ş 'a ıi, K ilû b r l-l um tı'fl n - R r c h l a l a l:h I r j-Z ry g rl-BnCn, T lıen log y o j a l-A sh ıirt iyinde, ta h k ik : K. | M vC artlıy, B ey ru l. 1 9 5 2 . s .2 4 vd 2 1 9 ) Bkz. M uhillin Maı il. G azzıl/lîliıı D e te ım in iz m i b lc s ıir is ı, s 14. 2 2 0 ) Bkz. l i b ü el-H asaıı cl-H ş’a ri, R i s â l r f i Is lih s û n r l - H a v z J l H m c l- K r l û m , Mını/ngy / a l - A f l ı 'a r i iyinde, la h k ik : R |. M ıC a rıh v . B ey ru l. 1 9 5 2 , s.41 vd.
2 2 1 ) Bkz. M uhillin M aciı. Guzzıı/lîıiıı D e te rm in iz m i E le ş tir is i, s 14.
84
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
O n c a , so n su z ca b ö lü n m e y i v arsay m ak , so n u o lm ay an ın sa y ıl m ası im k ân sız old u ğ u için K ııra n ’a a y k ır ıd ır ."-2’ O , b ö lü n m e yen en k ü çü k p arçay ı k a b u l etliğ i g ib i. K ura ıra referan sla g elip g e çiciliğ e g ö n d erm e yapan ilin e k le ri de k ab u l eder. O n a göre ilin e k le re , s ırr s ü re k li o lm a d ık la rı için ilin e k ism i v erilm iştir. O n c a b u isim le n d irm e , b u lu ta , “Bu b ize yağm u r y ağ d ıracak b ir a rız d ır” (A h k a f s u re si, 2 4 ) ve “Siz g e çici d ün ya m alın ı istiy o r su n u z ” (E ııfa l s u r e s i, 6 7 ) a y etin d e m ala araz, yani gelip g e çici şey d en ilm e siy le iliş k ilid ir .'221’ O , b u n u n d ışın d a M u 'ıe z ilî d üş ü n ü rle r c c b e n im se n e n a to m cu g ö rü şü n b aşk a ö ğ e lerin i de b e n im sem iş gibi g ö z ü k m e k te d ir. Z ira o n c a , c isim le r, töz (a to m ) ve ilin e k le rd e n m ey d an a g e lm e k te ve ilin ek le rin ta şıy ıcısı da tö zle r o larak g ö rü lm e k le d ir. C isim le rin bek â/ sü rek lilik ilineğ i ile sü rek li o ld u ğ u n a in a n a n E ş ’a r î'224’, k im i M ıTtezili d ü n ü rü n a k sin e , tabiat k u ra m ıy la , z u h u r vc k ü m ü n k u ram ın a ev ren d e sü rek liliğ i im a ettiğ i için k a ış t çık m a k ta ve “fen â-b ek â te o ris in d e ” ilin e k le rin iki and a var o la m a y a ca k la rın a in a n m a k ta d ır.'225’ N itek im o n u n şö y le ded iği a k ta rılm a k ta d ır: N esne, T anrı onda sürekliliği (b ek a) yaratm ayınca veya sü rekliliği (b ek â) ondan alın ca, var olm ayı durdurur; ilinekler ikin ci zam an dilim ind e yok olur; çü nkü onun da sürekliliği (b ekâ) im kânsızdır. Bir ilineğin yenilenm esi, onun yok o l duktan sonra tekrar yaratılm ası yoluyla o lu r.'22*’'
E ş'arî tarafınd an s iste m a tik olm asa da genel çerçev esi o ıia y a k o n an ato m cu an lay ışın vc tö z -ilin ek m etafiziğ in in sis lc m le ş lirilm csin d e köşe taşların d an b irisi k u şk u su z B a k illâ n i’d ir .'227’
2 2 2 1 Bkz. el-h ş'ari, R is a le f i is tih s â li e l-H a v z J i Ihn el-K clü tıı, s .9 2 - 9 3 . 2 2 3 ) Bkz. H -E s'ari. c l- M u k a la i. s .3 7 0 : M uhillin M a m . G azzû li'n in lie le ııt ııııiz m i k l e s (iı isi. s. 14. 2 2 4 ) Bkz. II. M. al-A lusi. T h e Problem o/ C ıv a d a n in Iskımk Tlıoııglıf, s .2 9 2 - 2 9 3 . 2 2 5 ) Bkz. tt. M. al-A lu si, T h e Problem nj C rcn tim ı in İsimim I lin u g lu , 2 9 3 . 2 2 6 ) A. S .V rıu on . İslam Kekimi, s 16 7 . 2 2 7 ) Bkz. İzm irli İsmail H akkı, Ebıi Jiefcır Ihlfcilkmî. Doı ıT-lıinıiıı llalıiyal Ikıkııllesi M e c m u a s ı, İstanb ul. 1 9 2 6 , s. 1 5 6 vıl.; Şuhun Ah D üzgün , Neşe/I ve Işkım E ık ıjo /la n ı ıa G o r e A lla lı-A le m İli,skisi, A n k ara. I9 9 B . s 9 5 vd, M aeiı, G ıujdfl'ııııt U e le ım iııiz m i tz lcsıirisi. s. 1 1 5 -2 0 .
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 5
B â k illân î, ö n cü sü E ş'a ıi g ibi, v arlık ları v a rlık b ilim stl/ o n lo lo jik açıd an ö n c c siz (k a d im ) ve ö n ce li (b a d is ) o la ra k ikiye a y ırm a k la; ö n ce siz v arlığı, b aşlan g ıcı olm ayan v arlık o la ra k tan ım lay a rak T an rı ile özd eş k ılm a k la d ır.1“ 15’ O na g ö re. T a n rın ın d ışında ö n ce siz b ir v arlık b u lu n m am a k la d ır. T a n rın ın d ışın d aki varlığı, yani evreni im leyen ö n ce li varlık ise. y a ra tılm ış olan ve yoklan var ed ilen v arlık lara g ö n d erm e y ap m ak tad ır/ “ " ’ O n u n dünya gö rü şü n d e, ö n ce li v arlık lar to p lam ı olan evren üç lü r v arlık tan o lu şm ak tad ır. B u n ların ilk i, b irey sel töz (c e v h e ri fe rd ); İk in cisi, tö zlerin b irleşm esin d e n o lu şan c isim ; ü ç ü n c ü sıı ise , b irey sel Löz ve cisim ile b irlik te var olan ilin ek lerd ir/ 2'1” O n c a cisim , tö zlerin b irleşm esin d e n m eyd ana g e lm e k te d ir; lö z ise. ilineği k ab ııl eden ve yer kaplayan şeye işa ıc i e tm e k le d ir/ 2' " B â k illâ n i’yc g öre, ilin ek , töz ve cisim lerd e var o lm a k la , o n la rın sü rek liliğ i, tıpkı E ş'ari’n iıı iddia etliğ i g ibi. T a n rın ın sü rek li yaratm asın a d ay an m ak tad ır. Yani ilin e k le r, kim i M u 'ıez ilî d ü şü nü rü n iddia etliği g ibi, ne cisim vc tö zlerin d o ğ a la rın ın b ir ü rü nüdür ne de kendi b aşın a b ir sü rek liliğ e s a h ip tir.12“ 1 T ö z le rin vc cisim lerin sü rek liliğ i ise, E ş'arî’nin ileri sü rd ü ğü g ibi, bekâ/ s ü re k lilik ilineği ile olm ay ıp , h a re k e t, h a re k e tsiz lik , b irleşm e vc ayrılm ad an ib aret olan o lu ş ta rz la rın ın (k e v n ) y aratılm asıy la m eyd ana g e lm e k te d ir12" 1T ö z le r ve cisim le r, a n c a k o lu ş tarzları nın yaratılm asıy la sü rek lilik k azan ırlar. B â k illân î, an ılan lö z -ilin e k m etafiziği vc a to m cu d ünya g ö rü şüne d ay an arak , ev ren in ö n ce li o ld u ğ u n u k an ıtlam ay a ça lış m aktad ır. B u n u y ap ark en , tem el çık ış n o k ta sı o la ra k ilin ek lerin varlığı ve ö n ce li old u ğ u n u tezin e d ay an m ak tad ır. B ilgikuram sal/ e p iste m o lo jik an lam d a o n u n d ayanak n o k ta sı basil g ö z le m le ridir. O n ca b iz, cisim le rin , d u ru rk en h a re k e te g e d iğ in i ve ha-
2 2 8 ) Bkz. M uhillin M.u il, G uzcıi/iîuıı I h le ım m iz ın i Ir.lestirisi. s. 15 2 291 Bkz. Hâkillâııi, K ildi) r l-T c ıııh id , s. 16 , Bâkillâni. r l-lm u /, s .1 7 2 3 0 ) Bkz. Bâkiliâııi. Kitdh e l- lc m h id , s. 16 ; Bâkillâni, r l- lm d j, s .1 7 . 2 3 1 ) Bkz. Bâkillânî, Kinli) t:ı- /cınlıltl, s. 16: Bâkillâni, c l- l ıı« i/. s. 17. 2.32) Bkz. Bâkillânî. Kıtdh et-Tem hld. s. 17. 2 3 3 ) Bkz. H. A. WnlİM>n. K eld in E r ls r /r le r i. s .5 2 7 ; M illim in M a ııl, (ia z z ü li'n iıı Drlee ıııiıiizıııı t l e s l i r ı s i . s. 15.
86
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
ıe k c t h a lin d ey k en d u rd u ğ u n u ve sü rek li d eğ işikliğe uğradığını g ö z le n ıle m e k te y iz .'2H’ A caba b u n u n ned eni ned ir? B â k illâ n î’ye g ö re, bu d u ru m u a çd d am ak için iki m an tık sal d u ru m sö z k o n u su d u r, ilk i, cism in k en d iliğ in d en d oğası gereği h a re k e t e ttiğ in i s ö y le m e k ; İk in c is i ise, h a re k e tin c ism in d ışın da b ir b a şk a n e d e n in in o ld u ğ u n u ileri sü rm e k tir. İlk s e ç e n e k , o n c a g e çe rsiz d ir; çü n k ü , c isim k en d iliğ in d en h a re k e t ed ecek o lsa , o n u n d u rm ası m ü m k ü n d eğ ild ir; a y rıca ca n sız la rın e y le m lerin in olm ad ığ ı b ilin m e k te d ir. Bu d u ru m d a ik in ci s e ç e n e k geç c rlid ir; şu hald e, cism in h a re k e t e tm esi ve d u rm ası b ir n e d e n d en d o la y ıd ır ." 55’ A ynı u sla m la m a y ı, tüm ilin e k le re g en elley en B â k illâ n î’ye g ö re, h a re k e t ve h a re k e ts iz lik , b irleşm e ve ay rılm a d u ru m la rın ın art ard alığ ı, ilin e k le rin y a ra tılm ış o ld u ğ u n u g ö s te rm e k te d ir. Z ira n ed en sel s ü re ç s o n s u z ca g eriy e g id em ez. İli n e k le r, y a ratılm ışsa , töz ve c isim le rin de y a ra tılm ış olm ası g e re k ir. Z ira B â k illâ ııi’ye g ö re, ö n c e li olan şey lere m ahal olan ya da ö n ce li şey lerd en y o k su n olm ay an şey d c ö n c e lid ir .'256’ 5u h a ld e, tö z, cisim ve ilin e k le rd e n m ey d an a g elen ev ren ö n c e lid ir v c o ö n c e li o ld u ğ u n a göı c o n u n b ir y a ra tıcısı o lm a sı g erek ir. Z ira ö n ce li o la n ın y a ratıcısı o lm a d a n var olm ası im k â n sız d ır.'257’ G ö z lem le b iliy o ru z k i, her k ita b ın b ir y a z a rı, h e r b iç im in b ir b içim le n d iric is i, h er b in a n ın b ir u sta sın ın b u lu n m a sı z o ru n lu d u r.'258’ O şö y le d em ek te d ir: Ö nceli varlıkların, uyum lu b ir yapıda, sırayla ortaya çıkm a ları ve cisim lerin her türden bileşim e (ıe rk îb ) yetenekli o l d ukları lıaldc, beli bir biçim d e varlığa gelm eleri, iradesiyle onları düzenleyen öncesiz bir varlığa işaret etm ekled ir.12’“’
A caba, n e sn e le r d ü n y asın d a g ö z lem led iğ im iz , ö n celi v a rlık ların eylem leri ö n ce li v a rlık la ra m ı, y ok sa b aşk asın a mı a ittir? 2 3 4 ) Bkz. Bâkıllâni, Kildi» c t-T e m lıid , s. 18. 2 3 5 ) Bkz. Bâkillânl, Kildi» c l- 1 cın lıid , s. 1 8 -2 2 . 2 3 6 ) Bkz. Bâkillânl. Kildi» e l- T e m h id , s .2 2 . 2 3 7 ) B k z . Bâkillânl. Kildi» c t-'Ic ın lıid . s .2 2 -2 3 . 2 .38) Bkz. Bâkillânl, Kildi» c t-T c ın lıld . s .2 3 2 3 9 ) Bâkillâni, Kildi» c t-T c ın lıld , s .2 3 .
KELAMI GELENEK; NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 7
B âkillân l bu so ru y a y an ıl v e rirk e n , ö n ce siz ve ö n ce li varlık a ra sınd a koyd u ğu ayrım ı d aha da d e rin le ştirm e k le d ir. O n a g öre, ö n ce li v arlık ların h erh an g i b ir ey lem i olam az. Ç ü n k ü k en d ileri y aratılm ışlard ır ve ö n ce li o la n la r b ir şey y a ra la m a z la r."'"” A yrıca b ir eylem o rtay a k oy m ak için ö z n e n in d iri, b ilg ili vc k u d retli o l m ası g e rek ir; oysa ö n ce li v arlık lard an b ir k ısm ı ca n lı d eğ ild ir, bir kısm ı ise, şu an can lı o lsalar da g e çm işle ca n lı olm ayan ölü lerd ir. O n la rın ö zn e o ld u ğ u n u varsaysak ve k en d i b en z e rlerin i yarata b ile ce k le rin i ileri sü rse k , bu sav o n la rın k e n d ilerin i de yaratab i lece k le ri an lam ın a g elir. O y sa bu , ö n ce li o la n la rın e y lem lerin in ön ce li old uğu an la m ın a g e lir ve so n su z ö n c e lile r d iz isin e yol açar ve teselsü lü n im k â n sız lığ ı ilk esiy le çe lişir. O h a ld e , evrend e ıek e tk in özn e vard ır; o da ö n ce siz olan T a n r ıd ır ." 4" Bu ö n ce siz olan T a n rı e y lem lerin i nasıl g e rç e k le ştirm e k te dir? B â k illân î, ö n cü s iı E ş'a rî g ib i, T a n rın ın fail-i m u h ta r (ö zg ü r ö z n e ) olm ası g erek tiğ in i ileri s ü rm e k te , M u te z ile ve İslam fi lo z o fların ın ileri sürdü ğü g ibi, ey lem in i z o ru n lu lu k la yapan b ir T anrı im g esin e k arşı ç ık m a k ta d ır."42’ O n c a özg ü r irad eye sahip olm ay an tek y ön lü ve z o ru n lu lu k la işleyen ö n ce siz b ir tab iattan, zo ru n lu lu k la ö n ce li olan evrenin varlığa g elm esi olan ak sızd ır. O n a g ö re, T a n rın ın e y lem lerin i z o ru n lu b ir n e d e n -so n u ç ilişk isi içerisin d e d eğ e rlen d irm e k . T a n rın ın en iyiyi yapınası gerek liğ in i ilc ıi sü rm ek , T a n rıy ı ve T a n rısa l k u d rcıi sın ırla m a k an lam ın a g e lm e k te d ir."45’ O n ca T a n rın ın ey lem d e b u lu n m a sı için b ir n e den de b u lu n m a m a k la d ır."44’ B âk illân î, ev ren d e h er şey i, s ıc a k lık , so ğ u k lu k , y aşlılık ve k u ru lu k gibi n ite lik le rle açık lay an d eh ri lilo z o lla n da e le ştir m e k te 1243’, an ılan n ite lik le ri ilin e k o la ra k kabu l ed ip , ilin ek lerin h erh an g i b ir e tk in liğ e sah ip olm ay acağ ın ı ileri sü rm e k le d ir. Zira 2 4 0 ) Bkz. B âkillânî. Kildi» rl-Trm lıfd. s 2 3 . 2 4 1 ) Bkz Bâkillânî. Kildi» c t-T c n th ld , s .2 3 -2 4 . 2 4 2 ) Bkz. M uh illin M a d l, G a?zdll'm ıı D a c ım ıııiz ın i Eleştirisi, s. 17 vd. 2 4 3 ) Bk2 B âkillânl, Kıhil» a - î c n ı l ı l ı l , s .3 4 -3 6 . 2 4 4 ) Bkz. Bâkillânî. Kinli» c t-T c ın lıld , s .3 1 . 2 4 5 ) Bkz. M uh illin M acii. G tızzdll'n in D a n m iııiz m l E le ş tir is i, s. 17.
88
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
o n ca , d aha ö n ce de dile g etird iğ im iz g ib i, ö n ce li olan v arlık lar, h erh an g i b ir e tk in liğ e sa h ip olm azlar. E ğ er an ılan n ite lik le rin ö n ce siz old u ğ u ileri sü rü lü rse , bu d uru m d a B â k illâ n î’ye g ö re, ev ren in ö n ce li old u ğ u ilk esin d en yola ç ık ıla ra k , zo ru n lu tabiatlara sah ip olan ö n ce siz b ir v a rlık ta n , ö n cc lile rin m eydana g elm esin in m ü m k ü n olm ad ığı ilkesi ileri s ü r ü le b ilir.'2” '1 C isim lerd e g ö zlem led iğ im iz fa rk lılık la rı, k en d ilerin e ilişen ilin e k le rin fark lılığ ın a bağlayan ve ilin ek le rin sü rek siz liğ in i sa vu nan B âk illân î'y e g ö re, c isim le r arasın d a g özlem led iğ im iz n e d en sel ilişkileri n asıl a çık la m a k g e rek m ek ted ir? O , bu ilişk in in filo zofların ve levellüd/doğuş k u ram ın a in an an kim i M u îe z ilî d ü şü n ü rü n sand ığı g ib i, z o ru n lu olm ad ığını sö y lem ek te ve savı nı iki tem ele d ay an d ırm ak tad ır. İlk i, ö n c e li v arlık la rın ve ca n sız la rın b ir eylem i olm az; İk in cisi ise, g ö zlem in z o ru n lu lu ğ u k an u lay am ay acag ı sa v ıd ır.'“ 7’ D aha so n ra G azzâll tarafın d an da k u lla n ıla ca k olan bu sav la rın '-”11 İk in cisi k on u su n d a B â k illâ n i'n in iddiası o ld u k ça ilgiye d eğerd ir. O n a g öre, ateşin y a k ıcılığ ın d a n y an m an ın , şarab ın e tk isin d en sarh o şlu ğ u n m eyd ana g eld iğ in in d u yu lar yoluyla zo ru n lu olarak b ilin d iğ in i sö y lem ek , b ilg isiz lik te n b aşk a b ir şey d eğild ir. Zira o n ca , g özlem in b ize gösLerdiği tek şey . etk iy e uğradığını d ü şü n d üğü m üz cism in d eğ işm esid ir. Bu d eğ işim e, k im in ve n ey in n e d en o ld u ğ u n u g ö zle m le m e k olası d eğild ir. B âk illân î'y e g öre bu d uru m a n ca k , d erin in cele m e ve a ra ştırm ay la b ilin ir. D erin in ce le m e ve araştırm a ise, bu b ilerin n e d en in in M u îe z ile n in iddia e lliğ i g ib i, n e tabii/doğal b ir eylem ne de ıcv cllü d eden/doğan b ir eylem old u ğ u n u g ö s te rir.'2”" Ö n ce li v arlık ların b ir el k in liğ i o l m az, evrend e g ö zlem led iğ im iz tüm ey lem ler, özgü r irade sahibi ve m u tlak kud ret sa h ib i T a n rın ın ü rü n ü d ü r. M u tezileyi e le ş ti rerek tabii/doğal e y lem ler ile doğan e y lem ler arasınd a ayrım y a
2 4 6 ) Bkz. Bâkiliâııi, K İ (âl) ct-TemhlcI. s. 3 7 -4 0 . 2 4 7 ) Bkz Bâkillâni, Kiltib e l - î'cııthfıi, s .4 0 . 2 4 8 ) Bkz.M ıtlıtllin M aciı. G licîiİİIî i İii Dcfı'imiııizım (: l< s/ıris'i. s. 18. 2 4 9 ) Bkz. Bâkillâni. Kllıılı cı ie ııılıld , s.4 4 - 4 5 : M uhillin Maı ıl. G azzâli'ınıı L iılın m ııizıııi /:lı'S(iıisi, b. 1 1 8 -1 9 .
KELAMI GELENEK; NEOEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
pan B âk illân i'y e g ö re, M u’tcz ilcn in ileri sürdü ğü g ib i, n ed en ve son u ç arasın d ak i ilişk i z o ru n lu değild ir. E v ren d e g özlem len en düzeni ç o ğ u n lu k la g e rçek le şe n eylem i im leyen â d a leo risin e d a yandıran B â k illâ n î, n ed en sel ilişkiyi T an rısal âd eıe b ağ lam ak la, o özgür b ir v arlık old u ğ u için n cd e n -so tıu ç ilişk isin in zo ru n lu o l m ayacağını ileri sü rm ek le d ir. O n ca , T an rı â d etin d e d iled iğind e d eğ işik lik yap ab ilir ve m u cizevi o lay lar m ey d ana g e tire b ilir Şu hald e, B â k illân i nin evren im g esin e g ö re. T a n rı ev ren e lıer an m ü d ah ale çim e k te , o lu rlu k (ic c v îz ) k u ram ı çe rçe v e sin d e a k len im kân sız olan şey ler h ariç, her şey i, d oğru d an o m eyd ana g etirm ek ted ir. Z ira o, her şey in y a ra tıcısı old u ğ u g ib i, şevlerin sü rek liliğ in in de kaynağ ıd ır. B u d ü şü n ced en h a re k e d e , m u cizeyi leın ellen d irm ey e çalışan B â k illâ n î'2’" , k en d in d e iç-işley işi olan, ned enin so n u cu n u z o ru n lu kıld ığı bir evren im g esin e k arşı çık m akıa(2,2!, b o y lc c c T a n rısa l tem eld e y ap ılan an in d eterm in ist bir evren m o d elin d e karar k ılm ak lad ır. B â k illâ n i'n iıı ortaya koyd u ğu bu lö z -ilin e k m etafiziğ in e dayalı sü reksiz ve in d e te rm in ist evren a n la y ışın ın h em en h iç d eğ işik lik yap ılm ak sızın 12’11, d ah a so n ra k i E ş’arî d iışü n ü rle rce b e n im s e n mesi o ld u k ça ilgiye d eğerd ir. Sözgelim i G azzâlîT ıiıı ö ğ retm en i ve Dağ’m d ey işiyle “o n u d erin d en etk iled iğ i a n la şıla n " C ü v c y n î" ’",
2 5 0 ) llkz. ilâkilluni. Kildi) e l-'le m ltid . s. I 3 2 -1 3 5 . 2 5 l ı llkz. Bâkıllâııi. Otağcın Uslu O la y la r vc A r a la r ın d a k i F a r k la r IM ıır iz ı. K e r a m e t. S ih ir ) , Ç cv . Adil Hclıck, Rağbet Yayınları. İstanbul. 1 9 9 8 . s 17 vd 2 5 2 ) llkz. BâkılUıni, Kildi) c t- le m h i d , s . 3 0 0 2 5 3 ) N itekim C u \ eyııın iıı au n ııcu anlayışını h ed eleyen M uhillin Maeil söyle d e m ekledir: “Es'arl a to m cu lu ğ u . G azzâlI’nın bocası o lan C ü v evıu ile birlikle daha sislcn ıaıik bir d u n u n a g elm iştir. A n cak leıııel ilkeler açısın d a n . C ıivry n î’ııın d ü şü n celeri Bâkillânî ile pek lazla farklılık arz eln ıem ek lcd it ' M uh illin M.ıcil, Grızsdll'ıım D elınıı/ııizm i E l e ş t i r i s i , s .2 0 . Kakaı hu yargıdan yola çık arak Cuvcv ni ııııı L ş a r i ekole h içb ir özgıin kalkışı olm adığı gibi biı so n u ca ıılasılm anıahd ır Zira oııuıı laıırısal niteliklere yaklaşım ı, iıııkâıı m cializiği vh ekol a çısın d an üzgün katkılar içerm ek led ir. Bkz. M ural M em is, ' lis'ariliğe Yaplığı Kalkılın Bakım ında lihû’l-M eâlı el-t'.ûveyııi”. Kelam A raştırm aları. 7 /1 . O cak 2 0 0 9 , s .9 7 - 120 2 5 4 ) Bkz, M elııııel Dağ. İm â m c l-H rııeıııcvıl d-Ç.ıivevıılııiıı Alem ve A lla k C, r t - l e v lıid . s .7 0 - 7 1. 2 8 7 ) Bkz. cn -N csefi, T a h s ila t c l- Iid itlc , s .6 2 . cn -N csefi. I evin din E s a s im i, Ç .ıv. 1 lulya Alpı-ı. İz Y ayıncılık, İstanbul, 2 0 0 7 , s .2 7 2 8 8 ) Bkz. cn -N ıs c fi. T a b s lr a t c l-E d ille . s .6 2 . 2 8 9 ) Bkz. en -N cscfi. Talisini! e l-E tlille . s.t>2
KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 9 9
geldiği iç in , evren i löz vc ilin ek o la ra k iki ana öğeye in d irg e r.'2"'’' O nca ilin eğ in , k ela m cıla r arasın d a, bekâsı/ sürekliliği im k ân sız oîan, tözde b u lu n an , lözle var o la n , iki zam and a var olm ayan vl). şek ild e p e k ço k farklı lam ın ı y a p ılm ış olsa da, o , en doğru tanım ın , “ö zü y le varolm ası im k ân sız o la n " tan ım lam ası o ld u ğ u nu ifade e d e r.'2" 11 O na g öre, kendi b aşın a varlığı im k â n sız o la n ın , sü rek liliğ in in ve seb a tın ın olm ası da im k ân sızd ır. O , bu g ö rü şünü d ilb ilim sel bir çö z ü m lem ey le p e k iştire re k , b u lııi, h astalık vb.’nin sü rek li olm ad ığı için araz/ilinek diye ad lan d ırıld ığ ın ın altını ç iz e r .'2"2’ Ö te yandan, ilin e k le rin d iğ er ö n e m li b ir n iteliğ i, lıır m ah alle m u h taç o lm asıd ır. N e şe liy e göre ilin e k le rin b ir m a halle m u h ta ç old u ğ u , akıl açısın d a n bedihî/apaçık olarak b ilin ir. M u iezili Ibn R avendi gibi yapıp, ilin eğ in b ir m ah alle m u h ta ç o l m adan var old u ğu n u sö y lem ek , ilk esel o la ra k im k â n sız d ır; zira b a , m an tık sal olu rsu zlu ga yol a ç m a k ta d ır.'2" ” N esefî’ye g ö re, evrenin en tem el parçası olan ilin ek le rin var lığının k a n ılı, g ö zlcm lerim izd ir. Zira o n c a . b ir töz, bazen h a reketsiz o lu r ve so n ra h arek et ed er; ya da lam tersi b ir durum da o la b ilir. H areket ve h a re k e tsiz lik , tözü n ö z ü n ü n d ışın d a iki mânâ/neden değil ile, tözün özü n d en olsay d ı, tözü n özü on ları da g e rek tird iğ in d e n , b ü tü n h allerd e h a re k e tsiz lik vc h a re k e t bir arada olu rd u . Ş u hald e, h er n ite lik , kendi ta n ım ın a g ö re, b ir hale özgü old u ğu n d an ilin ek lerin v arlığ ını k ab u l e tm e k g e re k ir.12“4’ BuLün ilin e k le rin y a ra n lm ış old u ğ u n u sö y ley en N esefı, b ir k ıs m ının y a ra ıılm ışlıg ın ın g özlem y olu y la, b ir k ısm ın ın yarat ılın iş liğinin ise, k e n d isin in var o lm asıy la b irlik te zıd d ın ın yok olu şu çık arım ıy la b ilin d iğ in i sö y lem ek led ir. Ç ü n k ü iki zil n ite lik ayııı anda b ir m ahald e b u lu n am az. Z u ların b irb irin i yok ç im e s i, ili n ek lerin y aralıIm ışlıg ın a d elild ir; çü n k ü y o k olm a ö n ce li olan şeylerin b ir n iteliğ id ir. O ysa ö n c e siz , varlığı k en d in d en olup
2 lJ0) Bkz cii-N cm Ti, T a h sila t cl-lr.ılılh-, s ,6 2 2 9 1 ) Ilkı. 1'tı-N i‘sc fi, T a h sila t
ıl-I: fiille, s .6 3 .
2 ° 2 ) Bkz. eıı-N eseti, T a h sila t r l - h l i l l r s .6 9 . 2 9 3 ) Bkz. cıı-N csefı, T a h sil al c l - h l i l l r , s .6 3 6 4 , 2 9 4 ) Bkz. en -N eşeli
Iılh s ııa t e l-I:ılillc , 5 .6 9 vıl.
100
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
yo k lu ğ u im k ân sız olan d ır.*2''5’ A y rıca, o n ca ilin ek le rin sü rek liliğ i de söz k o n u su olam az. İlineklerin sürekliliği yoklu r. Ç ü nkü varlığı sürekli o lan da, sü rek lilik , sahibinin özü üzerine eklenm iş hir mânâ/ne dendir. Bunun kanın şudur: Ö zün var olduğu ilk safhada, öz vardır; ama sü rek lilik niiclig i yoktur. A ncak var olduğu anın ikinci anında devam lı olarak n itelen m iştir. Bu nedenle “var oldu, devam etm ed i” diyen çelişkili sayılm az. İlinek ler, ken dilerin den başka m ânâların/nedenlerin var oldu k ları m ahaller değillerdir. Bu nedenle varlıkların sürekliliği m ü m kün değildir.*2'"’1
Tözü ise, b ileşik olm ay an öz ve b ileşik olan cisim b iç i m in d e ikiye ayıran N esefı, tözü özü y le var olan b içim in d e tan ım lam aktad ır.*297’ O , sö z cü ğ ü n d ilb ilim sel açıd an b ir şeyin aslım , d ayanağını ifade ettiğ in i b elirtir. Sözg elim i b ir elb ise n in kum aşı ve yapısı sağ lam sa o n a “cevherî/tözsel e lb ise ” d en ir. Y ine soylu b ir k ö k en d en gelene de “ce v h e ri şerif/tözü ş e re fli” , ya da “cev h eri kerîm /tözü y ü ce " d enir.*2981 C isim ise, o n ca , g örü n ü rd e b ileşik o la n , sın ırı b u lu n an , e n i, boyu ve d erinliği olan şek lin d e tan ım lan ab ilir. B u açıd an tek b ir tö ze cisim d en em e z .129,11 O , cisim ve tö zlerin y a ra tılm ışlığ ın ı k a n ıtla rk e n , üç ilkeye dayanır. İlk ilk e , ö n ce lile rd e n y o k su n olm ay an şey ö n c e lid ir. İk in cisi, ö n ce li olanı ö n ce ley e m e y en şey in ö n celi old uğu , ü ç ü n cü sü ise, b ileşik olan şeyin ö n ce li old uğu i l k e s i d i r . O n c a töz, ilin ek le rd en so y u tla n a m a z ; bu d u ru m d a, yani tö zlerin ili n eklerd en ayrı kalm ası im k ân sız o lu n c a , tö zlerin ilin ek lerd en ö n ce b u lu n m a sı da im k â n sız o lu r. C ism e g e lin ce , o b ile ş ik tir, bu cism in özü n d en k a y n a k la n a m a z ; zira bu d u ru m , z ıtların bir
2 9 5 ) Bkz. en -N csclİ, Talisini! e l-E d illc , s .6 9 v d .; e ıı-N csıli, T ev h id in E s a s t a n , s .2 7 28 . 2 9 6 ) cn -N eseli. T ev h id in E sa sla rı, s .8 8 - 8 9 . 2 9 7 ) Bkz. en-N esefl, T a h s ila t e l- E d illc , s .6 4 v d .; cıı-N escfi, T ev h id in E s a s la r ı, s .2 7 . 2 9 8 ) Bkz. en -N esetl, T a b s in ıl e l- E d ille . s .6 4 .; cıı-N escti. T ev h id in E s a s lım , s.31 2 9 9 ) Bkz. cn -N csefl, T a b s ir a t e l- E d ille , s .6 5 - 6 6 .; cn -N c scfi. 7fvlıı
KELAMİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
101
arad alığ ın a yol aça r; o h alde o n u b ile şik o la ra k v ar ed en dış bir ilk e g e rek lid ir.110" N eşeli, töz ve ilin e k le r ve o n la rın b ileşik le rin d e n o lu şan ev ren in y ara lılm ışlığ ın ı ortay a k o y d u k tan so n ra , ev ren in ö n ce siz o ld u ğ u n u ya da b ir tem el m ad d ed en y a ra tıld ığ ım ileri sü ren lerin g ö rü şlerin i tartışır. T a rtışm a d a d ayand ığı en tem el ilk e le r, an ılan a n lay ışların T a n rın ın b irliğ in e ters d ü ştü ğ ü n ü g ö ste rm e ve d eğ i şim e uğrayan şey le rin ö n c c siz olam ay acağ ı ilk e le rid ir.'WJ| K o n u y a im k ân
m etafiziğ i a çısın d a n y a k la ştığ ın d a N cscfî,
m an tık sal açıd an v arlık ları z o ru n lu , m ü m k ü n ve im k ân sız o la rak ü ç e ay ırır. O n c a z o ru n lu v a rlık , y o k lu ğ u d ü şü ııü le m e y e n ; im k â n sız, varlığı d ü şü n ü lem ey e n ; m ü m k ü n ise varlığı da y o k luğu da im k ân d ah ilin d e o la n d iy e ta n ım la n a b ilir. V arlığ ı z o ru n lu olan T a n rıd ır; varlığ ı m ü m k ü n o la n ise b ir b ü tü n o la ra k evrend i r.11"1' O şö y le der; Evrenin yaratılm ış olduğu kesind ir; yaratılm ış olan ın var lığı m ü m künd ü r. Varlığı m üm kün olanın ise yokluğu da m üm künd ü r. Varlığı ve yoklu ğu m üm kün o lan ın , meydana gelm esi ö zün ün gereği değildir. O zam an onu n yoklu ktan varlığa çık m ası, an cak b ir tercih nedeniyle vuku bulu r. Bu durum da m u tlaka bir yaratıcın ın onu yaratm ası ve varlığım seçm esi g e r e k ir .'kH)
N e s c ffn in g e re k tö z -ilin ek g e rek se im k â n m etafiziğ in e g öre, evren y a ra tılm ıştır ve T a n rın ın ey lem id ir. E v re n in k en d in d e b ir sü rek liliğ i ve k en d in d e iç işleyişi b u lu n m a m a k ta d ır. B u d u ru m da, ev ren d e g örd ü ğ ü m ü z d ü z e n liliğ i, n e d e n -so n u ç ilişk isin i ve sü rek liliğ i n asıl y o ru m la m a k g e rek m ek le d ir? N esefî’n in b u n a verdiği y a n ıtı, T a n rın ın , b ilg i, h ik m e t ve irade sah ib i b ir v arlık old u ğ u ve a b es b ir şey y ap m ayacağı sö y lem in d e b u lm a k o lasıd ır. B u n ite lik le r, ev ren d e g ö z lem led iğ im iz d ü zenin
3 0 1 ) Bkz. c n -N c s c f i. Taksim i cl-lidille, s .6 5 v d .; c n -N c s c f i. Tevhidin Esasla rı, s . 2 8 vc 3 2 3 0 2 ) Bkz. cıı-N escfî. Taksim i el-Edille, s .7 8 vd. 3 0 Î ) Bkz. cn -N c s c fi. Tahsim ı el-Edille. s .8 3 ; e n -N cs cfi. Tevhidin Esastan, s .2 8 . 3 0 4 )c ıı-N c s e f i, tevhidin Esasları. s 2 8 .
102
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
te m elid irler. O n c a , a çık b ir h ik m et ve d oğru b ir ta sa rru f gereği, art arda ya da yan yana, b ir d üzen ve b irlik için d e, am a d eğişik şek ille rd e, larklı n ite lik le rle v arlık a lan ın a çık tığ ın ı g ö z lem le d iğim iz ev ren d e, n e d e n -so n u ç arasın d a g özlem led iğ im iz ilişki an ılan n ite lik le re d ayalı T a n rısa l âd etin b ir u zan tısıd ır. Z ira o h e r şeyin y a ra tıcısıd ır ve h er şeyi bilgisi gereği b ir h ik m e tle var etm ek ted ir. T ıp k ı tö z -ilin ek m etafiziğ i g ibi, M âtu rîd îlerin doğuş/ievellııd ku ram ı k o n u su n d ak i tavırları da, E ş'a rîlerin k in d e n ç o k farklı değild ir. M âtu rîd îlerin doğuş/tcvellüd k u ram ın a y ö n e lttik le ri e leştirileri g örm ek iç in , e k o lü n ön em li sim aları arasınd a yer alan N û r ed -D in e s-S â b ü n î’ye (ö . 1 1 8 4 ) k u lak verm ek y elerlid ir: İnsanlara ait eylem lerin son u çları. T a n ım ın yaratm ası ile meydana gelir. Bu son u çlar, Kaderiyycnin (M u 'ıezilcn in ) sandığı gibi, bireylerin (abd ) eylem lerinden doğm uş değil d ir ... Doğrusu bizim ileri surdugüm ıız görüştür. Ç ünkü bu son u çlar, insanların eylem leri ile m eydana gelm iş olsalardı, ya tam am en kudretle ya eylem in kendisi aracılığı ile oluş tuğu bir kudretle ya da başka bir kudretle m eydana gelm iş olacaktı. B irincisinin kabulü olanaksızdır; çünkü kudret le dayanm adan varolan bir son u ç im kansızdır. İkincisi de kabul edilem ez; zira eylem in kendisi aracılığı ile oluştuğu ku d rel, eylem ile hem en bir arada bulunduğundan sonuç meydana gelirken ortadan kalkm ış olur. O çüncüsü de akla uygun değildir; çü nkü eylem ile ondan doğan son u cu n kudreti ayrı ayrı olduğu takdirde, insanın eylem olm adan son u cu , ya da son u ç olm adan eylem i elde edebilm esi ge rekirdi. Sözgelim i, dövm e olm adan acının veya acı olm a dan dövm e eylem inin elde edilm esi g ib i... Tartışılan konu hakkında görüşüm üzün lu ia ılı olduğunun bir diğer kan ılı da şudur: Ö rneğin dövm e eylem ini işleyen birisinin, eylem den hem en son ra ölm esi olasıd ır. Bu durum da, acı ölüm den sonra m eydana gelm iş olur. 1lalbu ki ölüden eylem in o rta ya çıkm ası im kansızdır. Ne var ki, T anrı, yasasını nedene ilişm enin hem en ardından son ucu yaratm ak suretiyle yıı-
3 0 5 ) Ukz. cn -N cscÜ , T ulm uıl r l-f d illr . s 4 9 0 vıl.; cıı-N escfi. h 'v h itllıı 1: « ıs la n . s .5 7
vcl.
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
10 3
n iltn ü şlü r. Insaıı, son u cu n ortaya çıkm ası am acıyla ned e nine başvurunca, bu son u ç, her ne kadar onu n eylem iyle meydana gelm em işse de, ona nispet edilm iş; yü kü m lülük adet uyarınca ona yü klenm iş, şeriata göre dünyada tazm i nata, ah iretie de azaba uğram ış olur. Yine iıısaıı, b ir d iğ eri nin tulum un u, yağı akacak bir biçim de d else, bunun için adete göre kın anır, şeriata göre de yüküm lü tutulur. Cierçi tulum un içind eki yag, onun eylemi son ucu akm ış değildir, hakat o, son ucun oluşm ası kastıyla, nedenine başvurunca, son u ç oııa nispet edilm iş olur. Söz konusu olan sorun da tıpkı bunun g ib id ir.'50*''
G örü ld ü ğü g ibi, araların d a nispi fark lar olsa d a, E ş'a rilc r ile M âtu rîd îler, n cd e n -so n ıtç ilişk isin in z o ru n lu olm ad ığ ı k o n u su n d a, b irleşm ek te d irle r. B u n u te m e llen d irm e k o n u su n d a , o r tak d ayan ak ları, tö z -ilin ck m etalizig i ve h e r şey i ve h er sü reci T a n rın ın yarattığı an lay ışı ile g özlem len en d ü z en liliğ in T a n rısa l âd ete g ö n d erm e yaptığı savlarıd ır. Bu âd eti a çık la rk e n E ş 'a ıîlc r ile M âtu rîd îler arasınd a y er yer o rtay a çık a n en tem el fark, M â tıırîd îlerin h ik m et k avram ına E ş'arîlerd en daha ç o k vurgu yap m alarıd ır.
3 0 6 ) cs-S âbıınl, ı'l-Bidâvc fl I 'sili al-O tr ı, s.6 8 - 6 9
11. BOLUM FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
107
II. 1. Felsefi Gelenek: Nedensellik Düşüncesinin Arka Planı İslam
felsefesi,
özellik le
burada
ird elem eye
çalışacağım ız
M eşşaî/A ristotelesçi g elen ek , b ir ö n cek i bölü m d e ana hallacıy la oriaya koyd u ğum u z k elam i g elen ek ten ön em li ölçüde fark lı laşm aklad ır. Bu farklılaşm ada, k im i istisn aları olm akla b irlik le, genelde kelam i geleneğin tö z -ilin ek m etafiziğine yönelm esine k arşın , felsefi geleneğin m ad d e-biçiıu d u alizm in c davalı e ıek se lciııed en selci A risto ıelesçi m etafiziğe y ö n e lm e sin in güçlü b ir rolü bu lu n m ak tad ır. K u şk u su z bu te rcih , rasgele yapılm ış bir tercilı değildir; arkasınd a hem g ü çlü bir felsefi b irik im hem de İslam ’ın algılan ış ve y o ru m lan ışın a ilişk in özgün y ak laşım lar yatm aktadır. K clam cıların , ö zellik le M u’tezilî k elam cıların felsefi birikim ini ciddiye alm akla b irlik te, filozoflarla k arşılaştırıld ığ ın d a, bu k o n u da, sın ırlılık la rın ın old uğu nu söy lem ek te b ir sa k ın ca olm asa ge rektir. Zira k elam cıların tem el ilgisi, a p o lo jik karakteri ağır basan ccdel/diyalcktik yön tem i tem elin d e y ap ılan d ırılm ış kekimi/teolo ji k bir sistem k u rm a k k en , filo zofların, teolojiye/ilahiyata ilgi duy m akla b irlikte, d ön em in bilim ve felsefe k ü ltü rü n e y ön eld ik lerini, bu konularda bu rhanı (k esin k a n ıt) y öntem e dayanarak araştır m ayı d erinleştirm eye çalıştık ların ı söy lem ek o lasıd ır.1
Bu bakış
3 0 7 ) K clam -lrlsefc İlişkisi g eçm işlen g u ıu ım u zc tartışına k o n u su o lın u şıu t. K u şku suz tartışm aların derinleşm esi Ciazzâll v r F alır e d -P ltı er-R azi gibi kelam gele ııcgınden gelen kim selerin lelscley lr ilgilenıııeteıı ve filozoflan o lrşıirirk en , Iclscli pek eok so ru n u kelam a dah il eın ıelcrid ır. Л пеак İslam dü nyasında, kelam la (çiselen in birbirinden konu ve yöıu eın açısın dan farklı old u ğ u n u söyleyen ve b u nun alım ı çizen pek ço k d ü şü n ü rle k arşılaşıld ığım belirtm ek gerekir burada
108
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
açısıy , beslendiği kay nak lar ve y ön tem farklılıklarına bağlı olarak, kim i M uTezilî k e la m a hariç, çoğ u kclam cıd a. İslam ’ı yoru m lar k en , sallık kabul edilen T anrısal kud reti ön plana çık arm ış ve ev rend eki nün sü reçlerd e T an rıy ı g erçek özg ü r-cık in neden (fâ ’l-i m u h tar) olarak gösterm ey e çalışm ış ve ik in cil ned enlerin rolünü yad sım ışu r. Bu in an çlarını tem ellen d irirk en de, tö z-ilin ek m etafi ziğine ve on u n parçalı yapısına d ayanm ışlardır. O nlar, b ir ön cek i b ölü m d e de gösterd iğim iz gibi, kuşk u su z neden ve so n u ç, şartşa rılı, Lerlip ve düzen gibi kavram ları yad sım aınakla b irlik le, b u n u , T an rın ın anlık yaratm asın a g önd erm e yapan “âd et" kavram ıyla ifade elm işle r, evrenin k en d in d e iç işleyişi olduğunu im a eden ve T an rın ın d ışında ikincil etk in n ed enlerin k abu lü ne yol açan d o ğal ned en in so n u cu n u zoru n lu kıldığı anlayışını reddetm işlerdir. biz u rn ck lık teşkil etm esi acısın d an Tevhidi ve lbıı 1laldim Tın g örü şlerin e tem as etm eyi yararlı b u luyoruz. Tevhidi, c l-M ıık a b ı's â l adlı yapılınd a, lelsefc ve kelam ı y ön tem acısın d an karşılaştırır ve kelam ın y ön tem in in , şozu s a z ile ö lçe re k , bir şeyi başka b ırş e y ile tartarak , kım ı zaınan etkiye m aru z kalan aklın kanlılığıyla, kim i zam anda o n u n h içb ir tanıklığı o lm ad an , du yu lar ya da d u yu ların 'v eh im ve hayal ile birleşm esi ile ııısan zihn inde o lu şan ö n cü llerle harekel elliğini ve ced ele dayand ığın ı sö y lem ek ted ir. D olayısıyla, on a g ö re, kclam c.ılann g örü şleri d em o go jıy e, sav u n m ay a, hasını kendi sözleri ile su stu rm ay a d ö n ü k tü r
K cla-
ıııi tartışm alar, b ilim e yakışm ayan alışm alarla d o lu d u r ve saygısız hır üslupla dile getirilm iştir. A yrıca, bu tartışm aların dinle, diyanetle, T a m ı korkusuyla bil bağı da b u lu n m am ak lad ır. T elsclcye g elin ce, o n c a , o . kclaının aksine g crcegiıı o zıin û , ay rın tısın ı, g o rü le m . d u yu lan ı, v arım , y oğ u n u , aklı y olu n d an alıkoyan h evaya kap ıhnaksızın, kişiyi takliı cin ayetin e iten bağlara lakılınak sızın. acık bir y ö n tem le araştırm a yapar, l-bü llay y ân el-T ev h id i, cl-M ttk ıtscb û t. Tahkik: lla sa n cs-S u ııd u h i, K u vcyl, 1 9 9 2 , s .4 8 -4 9 . Ilın llald ü n ise, G azzâli ve t alır cdDiıı cr-R azi'd en ilihaıcıı birbirine k arıştın ld ıgm ı söylediği kelaın ve felsefeyi konu ve y ön tem acısın d an birbirinden ay ırarak şöyle der: "Tabii ilim lerden ve ilahiyattan sayılan m eseleleri inceley erek bunların iınan akid elerine ve şeriat hü k ü m lerin e aykırı olanlarını red ve tash ih eıtn ck kelam ilm inin k o n u la rın dan olm ad ığı gibi, m uıekcllın ıin tarafından n itelen en m eselelerden de değildir Bu iki ilmi birbirinden ayırl edeb ilm ek itin scıı bunları iyice an la Bu iki ilim , g erek k u ru cu ları, g erek konu ve m eseleleri bak ım ın dan bir birinden başkadır. Bu iki ilinin b ilim in e karışm ası, deliller ileri süt ulurken m aksatların aynı o l m asınd an ileri gelm iş ve a\ m seb ep ten dolayı kelam ilm i, güya delil ve h ü c c e t ler y aratm ak itin te'lil edilm iş gibi g örü lm ü ştü r Halbuki kelam ilim bilginleri olan ınutckellıınııı akli dchlleı ileri sü rm eleri yukarıda anlattığım ız gibi imali um delerinin d o ğ ru lu ğ u n u farz ve kabul edildikten so ııra b u lat ehlinin ınaıı ve itirazlarım d cle lm ck itin d ir .- lbıı Ilald û ıı, Mııkıukliııır, C .ll, Ç ev. Z. K. Ugaıı. M LB Y ayınları, İstanbul, 1Ö 91. s.0 0 8 .
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
İÜ 9
K u şku suz bu, o n ların , sürekliliği olan y ok lan y aratm adan yana lavtr aldıklarım g österm ek led ir. Yani on larca, h em varlık veren ve h em de verdiği varlığa sü rek lilik kazandıran T a n rıd ır; bu açıdan m odern bir te rm in o lo ji ile söy lersek , on ların evreni k en d in d e ele alındığınd a T an rı odaklı in d eterm in ist b ir evrend ir. C o ğu k clam cın ın paylaştığı bu anlayışa k arşılık , filozoflar, ö ze llik le Meşşaî/ A ristotelesçi gelen ek , daha determ ine/belirlcnim li b ir evren g örü şü b en im sem iş, k ısm i farklılıklarla, d ön em in yaygın felsefi teo rilerini içinde barındıran Y eııi-P la ıo n cu ve A risıo ıc lc sç i felsefeye y ön elm işlerd ir.110*1' Bu açıd an M eşşaî/A risiotelesçi g elen eğ e m en sup d ü şü nü rlerin yapıtlarına y ön elik analitik/çözüm sel b ir b ak ış, ö zellik le neden kavram ı ve n ed en sellik so ru n u b ağ lam ın d a. Y en iP la ıo ııcu sud ü r ku ram ı ile A ristoteles’in c re k se lci-d e lcrm iııist dört neden k u ram ın ın güçlü b ir işleve sahip old u ğu nu ve b u sistem lerde ik in cil ned en lerin onayland ığını a çık ça ortaya koym aktad ır. O n ların , dört n ed en k u ram ı, İslam 'ın asli k ay nak larıy la b ire b ir örlüşm ese de, erek sclci an lay ışların ın , İslam 'ın tem el kayn aklarıyla b üyük ölçüd e ö rıü şıü g tın ü kayd etm ek g erek ir.110" 1 Zira Kuran ve had isler, dinsel yapılarına uygun o la ra k , o ııto lo jik an lam d a ev ren deki her şeyi, ep iste m o lo jik anlam d a da evrene ilişkin bilgiyi e rek sel b ir tarzda ele alm ak tad ır.1111” K u şku su z, aynı g elen ek içerisin d e g örü lm ek le b irlik te. K indi (ö . 8 6 6 ? ) , Fârâbî (o . 9 5 0 ) , tb n Sin â (ö. 1 0 3 7 ) ve lb n Rüşd (ö . 1 1 9 8 ) gibi filozofların so ru n a y ak laşım la rında önem li say ılab ilecek farklar b u lm ak olası old uğu g ibi, dev raldıkları felsefi geleneğe İslam ’ın dünya görüşü d oğru ltu su nd a
3 0 8 ) Islam lelsefcsi ü zerin d e elkı sad ece anılan kaynaklat la sınırlı değildir. Bkz. Y. K u nıcyr, M m » Felsefesinin K ın n u k h m , s. 13 v d .: F. I: l’e lers. ■'Yunan ve Süryani A rka P lan ", Ç ev. S. Ô ta i ve II. T Basoğlıı, la lan ı Frlse/esı /u rd u itin d e . ( I, Hd. S. H N asr ve O . Leaın an. A tılım K itap, İstanbul. 2 0 0 7 , s .6 3 - 7 7 , Seyyid N uınan'ul H ak, “Iliııl ve Fârisi A rka P la n ", Ça’v S. Ö ta l ve 11 I . B aşoğlıı, İslam T r k r jr s l T a r ih i itin d e , C..I. Ed $.11. N asr ve O. L eaıııau. A tılım K ilap . Islanluıl, 2 0 0 7 , s .7 7 - 6 9 . 3ÜV) ISkz. I liıscyın A ydın . Ilım . T r ls c jc vr Din Acısımknı Yurulılıs v r G e n e l d i k CI v ir o lo ji) . DIB Y ayınları, A n kara, 2 0 0 2 , s. 13 vd 3 1 0 ) Bu k o n u d a bkz. M ebuıcı A ydın. “ Iliın-lslam M ünasebeti“ . Bilgi. Bilim ve k l a n ı itin d e, t . I. 11A V Y ayınları, Istanbul, 1 4 9 2 , s .6 5 -8 4
110
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
yeni ve özgün kim i k atk ıla r yaptıklarını söy lem ek de o la sıd ır.'11" Bıı bağlam da, K ind î’nin Y en i-P la lo n cn kaynaklardan izler taşıyan sistem in d e, tıpkı k ela ıııcıla r gibi y ok lan yaratm a anlayışına m ey lettiğini, Fârâb î, Ibn S'ınâ ve Ibn Rüşd’ün A ristoteles'in “k endisi hareket etm eyen ilk h arek et e ttiricisin i” İslam ’ın T anrı in an cın a yaklaştırm aya çalıştık larım ve bu konuda özgün yaklaşım lar g eliş tirdiklerini an ım satm ak gerekir. Ö zellik le Ihıı Sin a'n ın , A ristoteles ve Fârâbî’de ço k açık olm ayan varlık ve m ahiyet ayrım ını siste m leştirm esi ve bu ayrım a bağlı olarak fizikle m etafizik arasındaki ayrılığı d erinleştirm esi old u k ça ö n e m lid ir.'112’ Burada filo zofların g en el s is ıc m lc rin i, neden ve n e d en sellik an lay ışların ı a n lay a b ilm ek için b ir n o k ta n ın d aha allım ç iz m e k g erekir. O n o k ta, A risto tele s’in d oğru dan y ap ıtların a b aşvuran Ibn Rüşd h ariç’31” , M eşşaî/A ristoıelesçi gelen eğe m en su p filo zofların n e d en se llik alg ılay ışın d a, A risto teles'e m al ed ilen ap o k rif/sahte yap ıtların g ü çlü b ir ro lü n ü n b u lu n d u ğ u h u su s u d u r.'!1'”
3 1 1 ) Bkz. S. H üseyin N asr, "İslam Felsefesinin K aynak lan ve ilhanı V eren U n su rlar O larak Kuran ve H adis", Ç.cv. Ş. Ö çal ve II. I. B aşoglu, /s/um F e ls e fe s i T a tılti içinde. C .l, Ed. S. II N asr ve O . l.eaıııan, A cılım K itap. İstanbul, 2 0 0 7 , s.4 9 -6 .3 . Saban H aklı, “Ibıı Sinil F elsefesinde 'Fail Nedcıı'iıı (F ık h ı N'edeıı) N edensellik Surunu A cısından İn celen m esi", M cın/r D erg isi. S. I . liahaı 2 0 0 4 , s .1 2 1 vd. 3 1 2 ) V arlık-nıalıiycl ayrım ının kim e ait olduğu so ru su , oneuılı tartışm alara neden olıııuş bir so ru d u r. Kim isi bu ay rım ı, A ristoteles'in “iıısaıı veya bir şeyııı m a hiyetini hilen, o n u n v aro ld u ğu n u bilm ek zo ru n d ad ır, curıku v arolm ayan şeyin m ahiyeti b ilin em ez“ sö y lem in e d ay an aıak ona ıııal elm iş, kim isi, ay rım ın kay nağında Fârâbi'yi g ö rm ü ş, kim isi, ayrım ı belirginleştirelim Ibıı Simi oldu ğ u n u ileri su rıu û ş, kim ileri tsc, aslın d a ayrım ın k ay n acın d a İslam k elaıııcılarının y a t tığını ileri sü rm ü ştü r. Bkz. A lay, Ibn SlııdYlo Vurlıl: N a z a r iy c s i. s .6 3 v d .; F a h rettin O lg u n cr, L'c Tû ıİt Islâ m M u le fc h ltiıi Um S in a-T a lıretlılin R azl-N asıretU lm Tfisl JJüşüııefşiııdi' Vuruluş. K ü ltü r v c 1 urizın Bakanlığı Y ay ın ları. A n k ara, 1 9 8 3 . s .5 1 - 5 2 ; Rohert W isııo v sk y , "Ibıı Siııâ vc Ibıı Simlcı G elen ek ", Ç ev. M. Cuııeyl Kaya, /s/urıı H '/sc/rsin c G iriş içerisin d e, Ed. I’ . Adaıııson-R. C . ta y lo r . Küre Ya yınları, İstanb ul, 2 0 0 7 , s .l 18 vd. 31.3) M. Kaya, ap o k ril/salılc eserlere d ay an m a ko n u su n d a şöyle d e m ek led ir: “ Fârâb î, cl-C em Beyne R e'ycy c l-llâ k ıın e y tıd e A ristoteles'i sav u n u rk en , E su lu cy a adlı s ıh ıc esere d ay an m ak la b itlik le, hu k onu da tered d ü tler de g österiy o rd u . Sad ece iyi bir A rislo tclesçi o larak tanınan Ihıı Rüşd ise, bu sah te eserd en h iç sö z e tm e miş v c alın lılar yap m am ışın " M ah m u l Kaya, /s/urıı Koyıırı/tlutı /ştgim/u Aristo teles ve F e ls e fe s i, İstanb ul, 1 9 8 3 , s .2 9 0 - 2 9 1 . 3 1 4 ) Bkz II. Z. Ü lken, Türk T e fr itin in i T a rih i. YKY, İstanbul, 2 0 0 7 , s .1 0 4 vd.
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
11 1
H an a hu tü rd en y ap ıtlard a. A risto teles vc P la ıo n ’un g ö rü şlerin in y er yer u zlaşu rılm aya ça lışıld ığ ı, -ayn ı anlay ışı F ârâh i d e sürdürm ü şiû rıs|,i)- P la to n ’un T im a io s d iy alog u n u n y o ru m la rın ın ağır b a stığ ın ı sö y lem ek g e re k ir.“ " 1' S öz k o n u su apokrif/sahle y ap ılların e tk isin e d eğ in en , /sicıırı F e ls e fe s i T a rih i ara ştırm a la rıy la üıılü F ah ri şö y le d em ek led ir: İslam felsefi düşüncesi üzerinde en kati lesiri olan, G rek eseri, zan n cd ileb ilcccgi gibi A ristoteles'in kuram sal d ü şü nce sabasındaki en bııyuk eseri, ( . . . ) d o ku zu n cu asrın o rlalan gibi o klu k ça erk en bir dönem de. A rapça-va geçm e im kânı bulm uş olan Mcla/izihA değildi. Daha ç o k yan lış lıkla A risioıeles'e nispei edilen vc G rek yazarı bilinm eyen T heolog ia idi. ( . . . ) Sadece G rek felsefesi ile İslam ak id e si arasındaki değil, la kal aynı zam anda G rek lelselesiııiıı kendi içind eki birbirine zil unsurları da uzlaşurm aya ç a lışan M üslüıııanlar. bu a p o k ıif T heo log ia (A so lo cy a)’ye gerçek bir lıu ııf olarak bakm ış olm alılar. H er ııc kadar. Ibıı NaimaTım versiyonu, onun, A ristoteles'in olduğu söy lenen ıııclin üzerine PorplıyriusTın şerh in in tercüm esi o l duğuna delalcl ediyorsa da. kaynaklarım ızdan h içb iri, bu Süryani Yerıi-Plaıoncuya öyle bir şerh atfetm ez. Bununla beraber. Yeııi Plaionculuguıı diğer biıyuk yo rum cusu ve G rek d ü şü ncesinin son büyük pagan tem silcisi D iyoiochu s P rod u s'a bir 'Theologia nispet edilm esi old u kça d ikkat ç e kicid ir. Bu eser, Proclus'un İlahiyatın Esasları (E lc m e ııts ol T heolog y) olarak bilinen eseriyle herhalde aynıdır ve sahtearislotely cn külliyat içinde Arapça'ya geçm iştir. Sı Tlıom as ve Sı. Albcrt thc Great (Büyük A lbert) gibi o n ü çü n cü yüzyıl sko lastik m ü ellifler, bu kitap üzerinde. Liber De Cnusis (Et el-H ayr el-M ah z) başlığı alım da çalışm alar yapm ışlar veya şerhler yazm ışlardır. T heologia ve De C ausis. A ristoteles'in hakiki öğretisinden old u kça uzaktır. Bunlardan ilkin in , I’lo ıin u s’un E nncad lar'ının IV, V, ve VI. kitaplarının bir özeti
olduğu
anlaşılm aktadır.
Ancak
Arapça
rivaycltc,
Porphyrius'un ism iyle b irlik le zikredilir. ( . . . ) T heo log ia ve 31 î ) Hkz I â ıâb i, KİMİ) r l-O ııı Brvıı cr-R r'y ry y rl-Hrtfeimrvıı. I k y ıu l, 19 0 6 . s . 2 7 vıt. 3 1 6 ) Sözgelim i lıkz. I’ rıtch ıv CınmnrııMrv .
.150
NEOEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
ru n lu varlığı, yani T a n rıy ı o lu n a n söz k on u su an lay ış, ruhsal oland an cisim scl olan a d eğin y etk in liğ i g ittik çe azalan ik in cil cık in -e d ilg in n ed en ler z in ciri var sayar. H içbir ned eni olm ay an ve h iç b ir e rek le n iıelen em e y e n T a n rıd a n , birliği gereği sad ece b ir varlık çık ar. B u v arlık İbn S in a ’ya g öre, ilk ak ıld ır. Bu ilk ak ıl, m adde ile su retten o lu şm u ş bir cisim ya da b ileşik d eğ ild ir; zira d uru m u n b ö y le o lm a sı, T a n rın ın b irliğ in e zarar verir. Ç ü n kü T a n rı sa h ak ıld ır, s a lı akıl o la n ın m ad d enin ned en i o lm a sı, on u n rııh an iliği ve b irliğ i a çısın d a n uygun d eğild ir. T an rıd an sud u r eden ilk ak ıl, b ir açıd an tek, b ir d iğer açıd an ise ço k tu r. T an rıd an tek b ir şey su d û r ettiği için tek , k en d isin i ve m ü m k ü ıılûgü nü d ü şü n m esi n ed en iy le ise ç o k tu r. O , ilk i, yani T a n rıy ı d ü şü n ü n ce ik in ci a k ıl, ken d i varlığını d ü şü n ü n ce , on uzak Teleğin b içim i, yani n efsi; k e n d isin in m ü m k ü n old u ğ u n u d ü şü n ü n ce de, en uzak feleğin cism i o lu şu r, ibn S in a 'n ın su d û r sü recin e göre, tıpkı F â râ b î’de old uğu g ibi, o n u n cu akıl olan e tk in ak la, b ir d i ğer deyşle, b içim verici ilkeye g elin cey e kad ar, her b ir a k ıl, aynı işlem i lek ra rla m a k ta d ır.H5l) D ik kat ed ilirse, İbn S in a 'n ın sistem inde., tipisi F ârâb î’de o ld u ğu g ibi, T a n rı sad ece ilk a k lın d oğ ru d an e tk in ned eni o larak k a r şım ıza ç ık m a k la , d iğ er v a rlık la rın ise, d olaylı ya da uzak ned eni olarak b e lirm e k te d ir.H:i21 T a n rıd a n G ü n e ş ışığ ın ın G ü n eş’ten ç ık m ası gibi çık an ilk ak ıl ve ond an d ü şü n m e faaliyetiyle z in c irle me olarak doğan d iğer v a rlık la rın z o ru n lu b ir sü reçle, yani d eterm in isi olarak var o ld u k ları a n la şılm a k ta d ır. Z ira İbn S in a ’ya göre, ned en so n u cu y la b irlik le d ir ve n ed en varsa so n u ç da z o ru n lu o larak v ard ır.l',53, Bu iki d u ru m , hem ik in cil etk in n e d en leri on ay lam ak ta, hem de evrene özü itib ariy le T a n rı ön sel olsa da, zam ansal açıd an evren i ö n c e siz k ılm ak tad ır. D aha s o n ra g ö receğim iz gibi bu iki h u su s, G azzâli tarafından eleştiri k o n u su y ap ılacaktır. •İSİ) ISkz. İbn Sinfı, er-Risıde cl-A rsiyyc, s .3 4 vd. 4 5 2 ) Ilkz. Ş. H aklı, “ Ibıı Simi Felsefesinde 'Fail N eden in (tilk in N cd cıı), N edensellik Sorunu A çısından İn celen m esi", s .1 2 1 - 1 3 7 4 5 3 ) İbn Sin.ı, cr-Kisülc cl-Aı jıivve, s .3 b ; I I. A lay. Ibıı Slıııl’dıı V a rlık N a z a r i y d i , s .2 1 3
vd.
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK
15 1
II.4.d. Fiziksel Evren: Determinizm mi, İndeterminizm mi? A caba İbn S in a ’ya g öre. A y-altı evren d e, tıpkı A y-iistü evrend e old uğu gibi d eterm in ist b ir sü reçte n sö z e tm e k olası m ıdır? Bu so ru n u n y an ıtın ı b u lm ak için İbn S în â ’nm e tk in ak ıl aracılığ ıy la A y -ü slü n e b ağlad ığı, A y-altı evrend eki o lu şu m a nasıl b ak tığ ın ı ortaya k o y m a k g e rek m ek le d ir. İbn S în â ’n m bu so ru y a verdiği y a n ıt, dört n ed en öğ retisi ve bava, to p rak , su ve ateş gibi dört k ö k ile o n la rın n itelik leri olan s ıc a k lık , so ğ u k lu k , y aşlık ve k u ru lu k tan g özlem led iğ im iz v a rlık ların nasıl m eydana geldiği s o ru n salın d a y a tm a k ta d ır."’''” O na g öre, A y-üstü evrende ned ensel z in cir ilk etkin neden olan T an rıd an itib aren dikey ve determ inist b ir b içim d e işlerk en , Ayalu d ünyada, ned ensel z in cir hem dikey h em de yatay b ir biçim d e işlem ekted ir. Dikey düzeyde bakıld ığında, dört k ö k ve n itelik le rinden b ileşik olan cisim , b itk i, hayvan ve in san ın m eydana gel m esin d e,. ııpkı Sab iîlcrin ileri sürdüğü g ibi, göksel h arek etlerin , a y n k ak ılların ve etk in ak lın güçlü b ir rolü b u lu n m a k la d ır."” ' Bu şu anlam a gelm ekled ir: D ört k ö k ve n itelik ler, göksel etkilerle belli bir biçim i alacak k on u m a geld iklerin de, on ların tü rlerini ve m ahiyetlerini belirleyen b içim , onlara etk in akıl aracılığıyla veril m ekled ir. B u , Ibıı Sînâ’ya g öre, on ların b içim sel ned en in in etkin akıl olduğu anlam ına g elm em ek ted ir, zira eık in akıl sad ece m ahi yetlerini belirleyen b içim lerin in nedenidir.""'''' Zira on ca, h er şeye varlığını veren e lk in neden T an rıd ır. Bu bağlam da o n u n , m üm kün varlık lar için tem el kabul etliği varlık ve m ahiyet ayrım ım a n ım sam ak ve varlık ve varlığın sü rek liliğ in in n ed en in in T anrı olduğu anlayışına gönd erm e yaptığını b elirtm ek g erek m ek led ir Yatay açıd an ele alın d ığ ın d a, cık in akıl a ra cılığ ıy la verilen tü rsel b içim in e tk in liğ i g ü n d em e g e lm e k led ir, ib n Sina'ya göı c, 4 5 4 ) Bu konu tla analitik l>ır çö zü m le m e tein bkz S Haklı. "Ilın Sina lılsı-h -sıııd c l:âıl Nedim 'in (k ik in N edim ), N edensellik Sorunu s. 121 vd.
tcısın d a n İn celen m esi",
4 5 5 ) Bkz Ibıı Sina, ı'i-K h ille c l-A r ş iy y r , s .3 6 vd. 4 5 6 ) Bkz llııı Siııâ. ı-ıı-N m lı. N cşr M â n ı l a h ri. Beyru t. 1 4 8 5 . s. i 56-1 57
152
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
can sız varlıklard a türsel b içim , doğa; can lı v arlıklard a ise ııefs o larak o n a y a çık m a k ta d ır.14571 O n ca ca n sız varlık lard ak i doğa, tıpkı A risto teles’in söyled iği g ibi, h a re k e t ve h a rek etsiz liğ in il k esid ir. Bu n ed en le, havaya a lıla n taş. g eri, yani doğal y erin e d ö n m e k te , ateş yu karıy a d oğru h arek et ç im ek ted ir. B u, on ların tabiatlarına/doğalarına y e rle ştirilm iş doğal eğ ilim lerd ir. Aynı ş e kild e canlı v arlık lard a o rtay a ç ık a n nel's d e, h a re k c ı ve h a re k e t sizliğin ilk esid ir. B itk ilerd e , hayvan lard a ve göksel varlıklard a ve insan lard a g örd ü ğ ü m ü z h a re k e tle rin kaynağı, n e fs tir.'4 4,1 A n cak burad a, İbn S in a 'n ın siste m in d e, tıpkı A risto teles g ib i, türsel b içim in , v arlık ların ın ereğ in i de b elirled iğ in i b elirtm e k g erek ir. A caba A y-altı varlıklard a b ir ned en o lara k b eliren doğa ve ncl'sin var olm a ned eni ned ir? Ibıı S in a ’nın bu soru y a verdiği y an ıt, m e tafizikçi filo zo flar ve tab iatçı filo zo flar arasınd a yaptığı ayrım da b elirg in leşm ek led ir. O n ca m e ta fiz ik çi filo zoflar, d eh riler ve tabiatçıların ileri sü rd ü k leri g ib i, n esn elerd e g örd ü ğ ü m ü z d oğ an ın , tesadüfen ve rasgele o lu şm a d ığ ın ı, on u b elirley en ayrık ilk e n in bu lu n d u ğu n u a çık ça itira f e tm e k te d irler, ib n Sin a’n ın bu b ağ lam da E m p e d o k lcs ile tartıştığ ı g ö rü lm ek le d ir. HİU1 A y-altı d ünyad a, d ik ey ve yatay n ed en ler, so n u çla rın ı z o ru n lu k ılm ak ta m ıd ır? İbn S in a ’n ın , A y-üstti evren in d eterm in ist karak terin in ak sin e Ay-aİLi d ünyad a in d e te rm in ist ve o lu m sal fiziksel b ir evren d oğru kaydığı izlen im in i u y a n d ırm a k la d ır. B u nun iki n ed en in b u lu n m a k ta d ır: İlk i, m ad d en in a lıcılığ ıy la ilişk ilid ir. O n ca m adde tüm y e tk in liği kabul ed ici n ite lik te d eğ ild ir, o n u n söy lem iy le d ille n d irirse k madde ad ela isyan k ârd ır. Bu b ağlam d a hazırlay ıcı ve tam am la yıcı neden ay rım ın a b aşv u ran ib n S iııâ , gizillikLen ey lem scllig c geçm ede, salı b içim in y eterli o lm a d ığ ın ı, m ad d enin im k â n ın ın da etkili o ld u ğ u n u b elirtm e k ted ir. O b ö y lece k ö tü lü ğ ü , ek sik liğ i Tanrıyla d eğ il, m adde ve a lıcılığ ı ile ilişk ilen d irm em iz g e rek liğ i4 5 7 ) Uk=. İbn SlııS, $ifâ, Fiz ik , C .l, 34. 4 5 8 ) Bkz. ibn Slnâ. Si/d,
C .l. 34-35.
4 3 y )B k z . Ibıı Siııâ, 5{/d, FUı/î. C .l. s .8 4 v ı l ; llnı Sinâ. rJ-E tiâm rİ-U fv m r. (TıYıı Krsrt’il içerisin d e), K an su ın iın iyy c, 1 2 9 8 , * .3 0 .
FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDD4SELLİK
153
ni söy lem ey e ça lışm a k ta d ır.'4"1’' İk in c isi ise, o n u n larlıştığ ı talih ve rastlan tı so ru n sa lın d a k a r şım ıza çık m a k la d ır. A risto teles ve on u takip etlen F ârâb î gibi ta lih ve ra sllaıılı k avram ına y er v eren ibn Sîn â. talih ve rastlantı arasın d a ö n em li b ir fark g ö rm ek ted ir. O na g ö re, d ilsel açıdan rastlan ıl talih ten daha g en eld ir. Z ira her talih rastlan tıd ır, am a h er rasllaıılı talih değild ir. Aynı şek ild e , talih , k işin in seçim iy le ilişk ilen d iriIip b elirsiz lik le n ite le n irk e n , rastlan tısal olan bütıu ı doğal şey lere ilişkin d ir/ '1'’1 İbn S in a 'n ın siste m in d e , rastlantıyı h er şeyin tem elin e otu rtan a n la y ışla , rastlan tıy ı dışlayan iki ııç an lay ışın e leştirild iğ i görü lü r/ 4'’2’ O , lıer ne kad ar, “D oğa e n g e l len m ed ik çe, y e tk in ve iyi o lm ay an bir so n u ca n ed en olm az; bu yüzden doga gen eld e iyi ve y e tk in o la n ı a m a çla r ve on a yol açar" dese de, bu o n d a zararlı olan şey in olm ad ığı a n lam ın a gelm ez. A ncak bu , ne ço ğ u n lu k la ne de sü re k lid ir. D oğada m eydana gelen söz k o n u su olan ku su rlu olg u lar ve n ad iren g erçek le şe n d u ru m ların k im isi, doğal ak ıştak i e k sik lik , ç irk in lik ve yetersizlik ten k ay n a k la n ırk e n , kim isi d e, fa z la lık ta n k ay n ak lan m ak tad ır/ '1'’ 1' Şu h ald e, tbn S in a 'n ın s is te m in d e , tem el olan c rc k s e lc ilik olsa da, şa n s ve talih gibi u n su rla r, ö z se l o lm a sa da ilin tise! b ir ııcd eıı o la rak k arşım ıza çık m a k la d ır. M ad d en in a lıcılığ ın d a k i im k ân ile rasılan u ve la lih e y er verm e, d oğ al o la ra k İbn S în â n ın fiziksel d ü n yasın d a, m etafiziğ in d e o ld u ğ u g ib i, k a lı b ir d eterm in izm a n la y ışın ın eg em en o lm a d ığ ın ı, o n u n olu m sa l b ir fizik sel evren im g esin e d oğru y ön eld iğ in i d ü şü n d ü rtm e k le d ir. O n u n , insan özg ü rlü ğ ü n ü ve d ind e ö n em li b ir y er işgal ed en m u cizey i ıc n ıc llcn d in n e s in d e bu ılım lı d eterm in iz m in o n a b elli açılard an k o laylık sağ lad ığın ı sö y lem ek o la sıd ır. Son u ç olarak İbn Sînâ, ned ensellik ilişkisini kanıtlam anın m e tafiziğe ait olduğunu, deneysel açıd an n ed enin sonu cu nu zorunlu kıldığının kanıtlanam ayacagını ileri sü ren. A ristoteles'in d ört ııcdeıı 4 6 0 ) Bkz. Ibıı Stniı. Si/d, F izik . O , s.9 0 . 4 6 1 ) Bkz Ibıı Siııâ. 5i/d , l i z i l t . «... I. v 8 2 4 6 2 ) Bkz. 11)1« Siııâ. Si/d. Fizik C 1. s 8 4 vd 4 6 3 ) llkz. Ibıı Siııâ. Si/d. I ı ;ık . ( .1, s .6 0 -4 1
154
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
öğretisini, içsel ve dışsal, varlığın ve m ahiyetin nedeni olarak iki ana öbeğe ayıran, m etafizik düzlem de, varlığın ve varlığa süreklik veren etkin nedenin T anrı olduğununun allım çizen b ir düşünür olarak karşım ıza çıkm aktadır. O , ikincil nedenlere yer v cıse ve m etafizik düzlem de, determ inist bir anlayıştan söz else de, fiziksel evren söz kon u su olduğunda, dört neden öğretisine dayanm akta, dikey ve yatay nedensellik anlayışında, olum sal bir fiziksel dünya im gesine doğru eğilim gösterm ektedir. O n un böylesi bir son u ca ulaşm asın da, m addenin alıcı özelliğinin sınırlılığı, talih ve şansa pozitif bir anlam yüklem esi önem li bir rol üstlenm ektedir. O , talih ve rastlan tıyı özsel değil, ilinıisel bir neden olarak görse de, tıpkı kelam cılar gibi sistem inde m ucizeye ayrı bir ön em verm ekte, ama m ucizeyi, kelam cıların aksine, nedensel süreçlere indirgem eye çalışm aktadır. M eşşaî/A ristotelcsçi İslam filozofların ın tip o lo jik b ir yaklaşım la ortaya k oyd u ğum u z neden kavram ı ve n ed en sellik im gesinin hem A ristoteles’ten h em de ona iliştirilen apokrif/sahıe yapıtlardan önem li etk ile r taşıdığını söy lem ek g erek m ek led ir. O nların an la yışına göre. T an rı her şeyin varlığının ve sü rek liliğ in in n ed enid ir: an cak bu ik in cil n ed en lerin yadsınm ası anlam ına gelm em ek led ir. Zira biz. Tanrıd an başlayan ve yetkinliği g ittikçe azalan nedensel bir hiyerarşiyle karşı karşıyayız. Bu hiyerarşide, m etafizik d ü zlem de lam anlam ıyla d eterm in ist b ir sü reç söz k on u su d u r. O ysa fizik sel evrende, bu d eterm in ist sü reç, m addenin alıcılığı, talih ve rast lantı gibi olgular yüzü nd en ılım lı b ir d eterm inizm e d ön ü şm ek ledir. A ncak İslam M cşşaîlerince/ A risıotclcsçilerince b enim senen bu ılım lı d eterm in izm in , erck selci b ir d eterm inizm olduğunu, dikey hiyerarşide göksel varlıklara ve ayrık akıllara, Ay-altı evren de ise. cansız cisim lerin d oğalarına ve canlı varlıkların ııefslerin c eylem se! açıd an b ir işlev yüklediğini b elirtm ek gerekir. K uşkusuz bu türden b ir evren lasan nu daha önce yer yer değin diğim iz gibi, kelam cıların evren tasarım ıyla büyük ölçüde çelişm ek tedir. Bu çelişk inin en açık ifadesini Gazzâlî ve İbn Ruşd’ün T ellâlın geleneğinde görm ek olasıdır. G elin tartışm ayı bir adım öte yaşıyıp, Gazzâlî ve İbn Rüşd arasındaki Tehâfü ı geleneğinde ortaya çıkan tartışm aları irdeleyelim . A ncak irdelem em ize ön ce kelam ve felsefe arasındaki tem el kiralına noktalarını belirleyerek başlayalım .
III. BÖLÜM KELAMİ VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLÎ VE İBN RÜŞD
KELAMI VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLÎ VE İBN RÜŞD
İ5 7
U l.l. Kelamı ve Felsefi Geleneğin Karşı Karşıya Gelmesi İslam d ü n y a sın a, felsefi d ü şü n cen in g irişin d en itib a re n , bıı d ü şü n ce b iç im in in , ö z e llik le lik ıh çı ve k e la m c ıla rca yab an cı bir b ilim olarak g örü ld ü ğ ü ve çeşitli u n su rla rın ın e le ştiriy le k a rşı landığı b ilin m e k te d ir.14643 Hu a çıd a n , k e la m -fe lse fe k a rşıtlığ ın ın , İslam d ü n yasın d a o ld u k ça erk en bir d ö n em d e o n a y a çık tığ ı sö y le n e b ilir. A n ılan d u ru m , felsefe ve felsefi b ilim le rle ilg ile n e n le ri, daim a sav u n m acı b ir tu lu m içerisin d e k alm aya ve felsefi an lay ış ların ı, d in in sim gesel ifad eleriy le d estek lem ey e ittiği a n la şılm a k tadır. A nılan e le ştirel tavır y ü zü n d en , ilk y aratıcı Arap filozofu sayılan K indi felsefeyle ilg ilen m en in d in en m cşın/ caiz olu p o l m ad ığını la rlışm a k zoru n d a k a lm ıştır.'4,''i, K in d î’niıı savu nm aya d ö n ü k tartışm ası b ileb ild iğ im iz kad arıyla bu k o n u d a ö n cü d ü r ve k e la m la felsefe arasın d ak i n e d en sellik ta rtışm a sın a ilişk in g cııiş b ir çerçev e çiz eb ilm e k için b ir p arça ü z erin d e d u ru lm ası g e re k m ek ted ir. Zira bu tartışm a felsefeye n için m u h alefet ed ild iğ in in de ip u çların ı v erm ek led ir. K in d i, felsefen in m eşru b ir e tk in lik o ld u ğ u n u g ö ste rm e k için d ört arg ü m ana d ayanır. İlki, hakikat nereden gelirse gelsin, on u b en im sem ek gerektiği argüm anıdır. K u şku suz bu söylem , felsefenin yabancı b ir bilim 4 fı4 ) ISu konutla zengin biı m alzem e ıcııı bkz. Igıtaz (îo lılz ıh cr. “T he Altlı inle- ol O rlh m lo x Islam In w ard llic A n cicn l S c ien ces". N eşr. v c Ç ıv
M l
Sw nrlz, Siu./ws
on I s la m , N ew Y o rk , 1 9 8 1 . s. 1 8 5 - 2 15 : Alı l;bu cl M ulb iui. cl-l-clse/i' rl-A /a lm yr (Muskildi v r Hnllil). B eyru i, 1 9 9 4 . s. 19 vtl. 4(1*5) llkz. K in d i. K iiiih rl-KTm ll/i t'l-f-Yhc/r rl-U lrt. s .1 0 2 vd
158
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
olduğu d ü şü n cesiyle eleştiriy le karşılaştığın a gönd erm e y ap m ak tadır. Bu açıdan K indi, bilgiye y ön elik tarihsel bir p ersp ek tif çiz er k e n , geçm işe, g eçm işle felsefi b irik im e katkı sağlayanlara m innet borçlu old uğu m uzu sö y lem ek te; g eçm iş b irik im olm asaydı, h a kikate ulaşam ayacağım ızın a llım çizm ek led ir. B ilginin ilerlem esi konu sund a ned ensel sü reçlere vurgu yapan K indi, nereden gelirse gelsin, islerse bize karşıt ve uzak m illetlerd en g elsin , h ak ik atin g ü zelliğini b en im sem ek vc on a sahip çık m a k vc bundan utanm am ak gerektiğini söy lem ek ted ir. O , eleştirel tavrıyla, g eçm iş birikim den yararlanırken, onları dogm a gibi izlem ekten söz etm em ek le, o n ları doğru aktarm anın ve e k sik lik lerin i tam am lam anın ö n em in e işaret etm ek led ir. Bu açıdan ona g öre, felsefe vc felsefi bilim lere yabancı bir bilim deyip k a ışı çık m a k anlam sızd ır.H"6’ İk in cisi, felsefeye karşı çık a n in sa n la rın n iy etlerin in iyi o lm a dığı argü m anıd ır. Bu felsefeye m u h a le fe tle, b ilg isizliğ in vc ik ti d ar arzu sunu n k u lla n ıld ığ ın a işaret etm ek ted ir. O ııc a , felsefeye karşı ç ık an ların hayvani n efsle rin d c y er eden h asel kiri ve d ü şü n ce u fu k ların ı k ö relte n k a ra n lık , g erçeğ in ışığını g örm elerin i en g ellem iştir. B u tü r in sa n la r, h aksız yere, işgal e llik le ri m ev k i leri koru m ak için , eld e ed em ed ik leri ve ç o k uzağında b u lu n d u k ları insani e rd em lere sa h ip o lan ları aşağılarlar. A m açlan riyaset ve din ta cirliğ id ir. K in d i, bu tü rd en in san ların aslınd a d in d en y oksu n o ld u k la rın ı, din ta cirliğ i yapıp d ini sa la n la rın k e n d ile rinin d ine sah ip olam ay acağ ım sö y le m e k te M*71 ve sö z ü n ü şöyle sü rd ü rm ek led ir; Kim din tacirliği yaparsa onu n dini yoktur. G erçekte varlı ğın hakikatin in bilgisini edinen lere (yani filozoflara) kaışı çıkan ve onu kııfiır sayanın d inle bir ilişkisinin kalm am ası gerekir.1'1*®
Û çû n cii a rg ü m an , felsefen in söy lem iy le d in in söy lem i u y u ş m aklad ır b içim in d e ö z e lle n e b ilir. K u şk u su z bu sö y lem , k im i lerince din ve felsefen in ça lıştığ ın ı d illen d ird ik leri a n lam ın a 4 6 6 ) Bkz Kindi,
Kildi» cl-Kiııdl j i c t-l'c ls c jc el-O U ı, s. 1 0 2 - 10 3 .
4 6 7 ) Bkz. Kindi.
Kildi» rl-Kiııdl /fe l-lrlsc fc ı'l-ÛI
KELAMI VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLİ VE IBN RlJŞD
173
orada da evrend e belli b ir d üzenden ve h ik m e tte n söz ç im e k te d ir; am a b u n la rın hepsi aracısız T a n rısa l ey lem leri im ley en , “o l" sö zü n ü n ya da ara cısız T an rısal k u d retin ü rü n ü d ü r. Aynı anlayış ç o k s ık o lm a m a k la b irlik le , yer ş er lasavvul'i e serlerd e ele k a rşı m ıza çık m a k la d ır. Sözgelim i o , ıö z -ilin c k m etafiziğ in e dayanan evren k u rg u su n a bağlı olarak şöyle d em ek led ir: G erçek le, (...) gerek löz gerek ilinek , btiııın önceli varlıklar, ancak T anrının kudretiyle meydana gelm ekled ir. Bunların ortaya çık m aları, yoktan var edilm eleri, sadece onun kudreliylc ilintilid ir. V arlıklaıın (m alılû k âl) k im ileri, diğer kimi varlıklar aracılığı ile meydana gelm eyip, ııün bun lar, yalnız ca T an rın ın kudreti ve yaratm asıyla var o lm ak lad ır.'’'-’-1’
Tasavvuli yapıtlardaki evren kurgusu ve bu kurguya dayalı ya ratm a. ikincil n ed en lere yer veren, aşkın ya da ik in cil ned enlerin (cl-âsâr el-u lviyyc) etkinliğini dillend iren vc var oluşu b ir n ed en ler zin ciri olarak g örerek , ilk nedenden başlatıp, e tk in lik leri g ittik çe azalan b ir hiyerarşi içinde sunan b ir anlayışı im lem ek ted ir.112'” H atta yer yer, eleştirdiği filozofların g örü şü n e uyarak1’27’ evrenin, T aıırm m kendisin i bilm esi son u cu bir sud û r su reciy le oluştu ğunu ifade etm e k le d ir.’528’ G azzâlî nin bu evren kuram ı ve yaralına an layışınd a, varoluşta tıpkı filozoflarda old uğu gibi, bava, toprak, su vc. ateşten oluşan dört kök ve onlara bağlı dört n itelik , yani yaşlık, k u ru lu k , sıcak lık ve soğ u k lu k ön em li bir u n su r olarak karşım ıza çık m aktad ır. O , bu olguyu , Fârâbi'den esin len erek padişahın ver diği em rin z in cirlem e aracılarla h alk a ulaşm asına ve insanın yazı sorum lu tutulurlar ' r.nlııya suresi, 1 V Ilkz. Gazzâli, cl-Mtdıııiıı bilil ulıl Gıivrl L: lılllıi iri-Mcdıııiıt cl-KYlılr), .Mırıımü Rrsd'il ıl-lnıtlın el-G Bu y old an h a fifti ) Bkz Ilın Rıışd. I rjslr md lıa'tl ıT-lul>i'u, C .lll. Beyrul, IÖ38, s. 1486. 6 6 2 ) M. Z. Ülken, 7'ılık T ı'Jr k lıiııu lu ı î l ı i , s . 1 5 2 - 1 5 4 .
Türk 7Y/eirkti n i Tariki, s . 1 5 2 . Tchâjûı y-M M acil-E. Demirli. Liıera Yayınları. İstanbul, 2005. İbn Sinâ. r n - N c ıâ t , Neşr. Maciı Fahrî, Beyrut. 1985. İbn Sinâ, ı ı-R is a le c l- A r ş iy y c ji H k â i k ct-T cv h iıl v c Isb â ı c n -N ü h ııv v c . Tahkik: 1. Hilal, Kahire, irs. İbn Sin â, Si/a. F ici k. C .I, Yay. Ilaz. M. M aeiı-F. Özpilaveı. Litcra Yayınları, İstanbul. 2004. İbn Sin â, Şifâ, M e ta fizik C .I, Yay Haz. E. Dcm irli-Ö. Tfttker. I.itera Yayıneılık, İstanbul. 2004. Ilın Sînâ. Sıfâ, M c la jiz ik . C .ll. Haz. E. Dcm irli-Ö T ıirkcr, Lıtara Yayınlan. İstanbul. 2005.
236
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
Ibıı Sînâ, Tefsir Kitüb Usülucvâ. Arislo im/c el-Arttb içinde, Kuvcyı, 1987. lbn Tııfcyl, Hay bin Yak zan, Çev. M. Şerafeııin Yaltkaya ve B abanzad e R eşit, (lb n S in a ’n ın Hay bin Yakzan'ı ile b irlik le b a s ım ), Y K Y , Istan b u l. 1 9 9 6 . İhvan es-Sâfâ, Rcsâil ihvan es-Sâfâ, Neşr. B. Bıısıanî, C..I, Beyrut, 1957. Johnson, M. R, Aristotle on Theology, Clarendon Press, Oxford, 2005. Kaplan, İbrahim , “Hıristiyan Teolojisiyle Etkileşim i Açısından Erken Dö nem Kelamı”, Kelam Araştırmaları Dergisi. C.6. S.2, 2008. K a T a d a ş,
Cagfer, “Atomcu Düşünceler vc Kelam Atomculuğu”, Kelam
Araştırmaları Dergisi, C .2, S .l, 2004. Karlığa, Bekir, "lbn Rüşd: Hayatı, Tem el Fikirleri vc Eıkilcri". Bilim ve Ütopya Dergisi, S .156. İstanbul, 2007. Karlığa, Bekir, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri. İstanbul. 1993. Kaya, Mahmut, “Kindi'nin Hayatı", (Kilidinin Felsefi Riscilcla’inin önsözü içinde), İz Yayıncılık, İstanbul, 1994. Kaya, Mahmul, İslam Kaynakları Işığında Aristoteles vc Felsefesi, İstanbul, 198.3. Kaya, Mahmul, "Fârâbî", İslam Ansiklopedisi, DV Yayınları, C.X11. İstanbul. 1995. Kıfti, Tâı ilı el-Hukcmâ, Leipzig, 1903. K ılıç, Cevdet, “Plotiııus’ta Sııdûrla İner, vc Aşkla Yükselen Çili Kutuplu Hakikat Anlayışı”, Kelam Araştırmaları 7:1, 2009. Kindi, cl-lbûnc an el-llel el-Kaıibe lı cl-Kcvn ve el-Fescid, Rcsd’il el-Kindi clFelscfiyye içinde. Tahkik: M. A. 11. Ebu Ride, Kahire. 1950. Kindi, Kitûb el-Kindi fi Kildi; el-Kindi fi cl-Felscfc el-Ûlü, Rcsd'il cl-Kindi elFelsc.fiyye içinde, Tahkik: M. A. II. Ebû Ride, Kahire. 1978. Kindi, RisaleJi Hudüd cl-Esyü ve Rıısümilır. Rcsd'il el-Kindi cl-Felsefiyye için de, Tahkik: M. A. 11. Ebû Ride, Kahire, 1978. Klein-Franke, Felix, "K indi", Çev. $. Öçal ve 11. 1. Başoglu, İslam Felsefesi Taıilıi içinde, C.I, Ed. S. 11. Nasr ve O. Lcaıııan, Açılım Kitap, İstanbul, 2007. Kranz, W, Antik Felsefe (Metinler ve Aciklcımcılaı), Çev. Suad Y. Bavdur, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1994. K ıım cy r, Y , Islam Felsefesinin Kaynaklan, Çev. F ah rettin O lg u n er, D e r gah Y ayınlan , İstanbu l, 1992. Kurloglıı, Zerrin, Plotinıısüıı Aşk Kuramı, Güııdogan Yayınlan. Ankara. 1992.
KAYNAKLAR 2 3 7
K uıluer, İlhan, Determinizm, DİA, IX, İstanbul. 1994. K ullucr, İlhan, İslam'ın Klasik Çağında Felsefe Tasavvuru, İz Yayıncılık, İs tanbul, 1996. K ûkcn, G ülnıhâl, Dağıı-Balı Felsefesi Etkileşiminde lbıı Rıışd ve Si Thoınas Aquinas Felsefelerinin Karşılaştırılması. Alla Yayınları, İstanbul, 1996. Laerıios, Diogenes, Un ki Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, Çev. Candan Sentuna, YKY, İstanbul, 2007 Lange, F. A, Materyalizmin Tarihi ve Cimûmüzdcki Anlamının Eleştirisi, ('..I, Çev. A. Arslan. Güudoğan Yayınları. Ankara, 1990. L ap id u s, Ira M , İslam Toplanılan Tarihi, C .I, Çev. Yasin Aktav. iletişim Yayınları, İstanbul. 2003. Long, A. A, .S'toie Studies, Cambridge University Press, New York. 1996. M acit, M uhittin, Cazzdli'nin Determinizmi Eleştirisi, yükseklisans lezi, (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). İstanbul, 1995. M acit, M uhittin, "Büyük Yorumcu: lbıı Rıişd", Bilim ve Ulopya Dergisi, S .156, İstanbul, 2007. M acit. M uhittin, lbıı Sinaııın Doğa Felsefesi ve Messtıi Gelenekteki Yeri, Litera Yayınlan, İstanbul, 2006. M ason. Andrew S , "Plato on Necessity and Chaos". Philosophical Studies. Vol. 127 M âturîdî, Kitâb ci-Tevhid. Tahkik: B. Topaloğlıı ve M ııham m cd Aruci. Isam Yaşarılan, Ankara, 2005. M emiş, M urat, Eş'arilige Yaptığı Katkılar Bakımından Ehul-M eâiî elCüveyni. Kelam Araştırmalım, 7/1, Ocak 2009. M cngüşoğlu, T akiyyeıtin, Felsefi Antropoloji, İstanbul, 1971. Moad. Edward Om ar, “Al-Glıazali On Power, Causation. Antl Acquisiti o n ", Philosophy East & West. Volume 57, Number 1. January, s.2007 Morgan. Kathryn, Myth and Pliilospliy From the Presort «ties to Plato. Cam b ridge University Press, Cambridge, 2004. Nasr, S. H., "Islam Felsefesinin Kaynakları ve Ilham Veren Unsurlar Olarak Kuran ve I ladis", Çev. Ş. Oçal ve il. T. Başoglu. İsletin Felsefesi Dirilli içiıule. C.I, Ed. S. I !. Nasr vc O, Leaman, Açılım Kitap, İstanbul. 2007. N um anül Hak, Scyyid, “Uını vc Fârisî Arka Plan”. Çev. Ş. Oçat vc II T. Başoglu, İslenil Felsefesi Tnrilıi içinde. C .I. Ed. S II. Nasr ve O. Leaman, Açılım Kitap. İstanbul. 2007. O 'lery, De Lacy, İslam Düşüne esi ve Tarihteki Yeri. Çev. II Yardaydın- Y. Kutiuay, AU1F Yayınlan, Ankara, 1959.
238
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
Olguııer, Fahrettin, Fârûbl, Ö ıükcn Yayınları, İstanbul, 1999, O lguncr. Fahrettin, Üç Türk Islınıı Mütefekkiri Ibıı Sinâ-Fahreddin RdziN tıs i reddi» Tûsi Düşüncesinde Vara tuş. Kültür ve Trizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985, Parsa, Ali, Causation and P aso-Islamic History (A Cııse Study: The Zayii alAkhbar oJ Gardiz't). University o f California. Los Angeles, 2000. Pelers, F. E, “Yunan ve Süryani Arka Plan”. Çev. Ş. Ûçal ve II. T. Başoglu, İslam Felsefesi Tarihi içinde, C .l, Ed. S. 11. Nasr vc O. Lcaman. Açılım Kitap, İstanbul, 2007. Peters, F. E, Antik Yunan Felsefesi Sözlüğü (Tarihsel Bir Okuma), Çev. 11. Ünler, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2004 l’e z d e v î, Ehl-ı Sünnet A kaidi, Ç ev. Ş. G ö lc ü k , K ayıtlan Y ay ın ları. İs tan b u l, 1 9 8 8 . Platon, Plıaidon, Çev. S. K. Ycikin-11. R. Aıademir, Ankara, 1963. Platon, Timaios, Çev. E. Gincy-L. Ay, İstanbul, 1943. Plotinus, Enıtcadlaı, Çev. Zeki Özcan, Asa Yayınlan, Bursa. 1996. Pness, S, Mczhcb ez-Z arc inde el-Muslimiıı, Arapçaya çev A. Ebtı Ride, Ka hire, 1946. Proclus, Commentary on Plato's Timucus, Trans. 11. Tarrant, Cambridge University Press, New York, 2007. Rahman, Eazlur, Jsldm. Çev. Mclımel Dag-Mehmci Aydın. Selçuk Yayınla rı, Ankara, 1993. Rayan, Sobhi, “Al-Ghazali’s Use of the Term s ‘Necessity’ and 'Habit' in his Theory of Natural Causality'', Theology and Science, Vol 2, No. 2, 2004. R cichcnbach, Haııs, Bilimsel Felsefenin Doğusu, Çev. Cemal Yıldm m, Rem zi Kiıabevi, İstanbul, 1981. Rcism an, David C, “Fârâbî vc Felsefe Müfredatı", Çev. M. Cüneyt Kaya.
İslam Felsefesine Giıis içerisinde, Ed. P. Adamsoıı-R. C. Taylor, Küre Ya yınlan, Istanbul. 2007. Ross, David, Aristoteles, Çev. Alime! Arslan. 1. Oklay Anar, Ozraıı Kavasoglu. Zerrin Kurtoglu, Kabalcı Yayınlan. Isıanbul, 1999. Sadettin, Orhan, "Sokrat". Felsefe vc İçtimaiyat Mecmuası içinde, C. 1, S .4 ,1927. Sarıkavak, Kazım, “lbn Teymiyye'ye Göre Felsefe ve Filozoflar", Felsefe
Dünyası, S .24, Bahar 1997. Sanoglu, Hüseyin, lbn Rüşd: Felsefesi, Klasik Yayınları, Isıanbul, 2003. Scinirnow, Andrew, “Causality and Islamic Thought", A Companion to World Philosophies. Ed. E. Deulch and R. Bontekoc, Blackwell Publishers, 1997.
KAYNAKLAR 2 3 9
Sorensen. Roy. A Brief History o f Paradox. Oxford University Press. New York. 2003. Staınaıellos, G, Plotinus and the Presocruius. State University of New York Press, Albany, 2007. Ş ehristân l, el-Milci ve cn-Niluil, C..1, Beyrut, 1978. Şim şek, Oya - Aydınlı, Yaşar, “İlin RCışd'ıın Ihn Sina'yı üleşi irisi", VVIF Dergisi. C .17, S.l. 2008. Taylor, R. C, “Ilın: Rüşd: Dini Diyalckıik ve Arisioielesçi Felsefi Düşünce". Çev. M. Güneyi Kaya, İslam Felsefesine Giıis iciııdc. Ed. P. Adamson-R. C. Taylor, Küıe Yayınları, Isıanbul, 2007. Tlıilly, Eraıık, Felsefe Tarihi. G .l, Çev. İbrahim Şener. Sistem Yayıncılık. İstanbul, 1995. T riıuın , A. S, Islâm Kelâm ı. Çev. M ehm et D ağ, A Ü1F Y ayın ları, A n kara, 1 9 8 3 . Turhan. Kasım, Amiri ve Felsefesi, MÜ1F Yayınları, İstanbul. 1992. Uludağ, Süleym an, İslam’da lmıııe Konuları ve Itikadi Mezhepler. Marifet Yayınları, Isıanbul, 1992. Ü lk e n . 11. 7.., I !yanış Devrilerinde Tercümelerin Rolü. Ü lken Yayınları. Isıan bu l, 199 7 . Ülken, H. Z., Eski Yıınan'daıı Cagdaş Düşünceye Doğru İslam Felsefesi Kay naklan vc Etkileri, Ccm/Külıûr Yayınları, İstanbul. 1993 Ü lken, II. Z., Tüıh Tefekkürü Tarihi. YKY. İstanbul, 2007. V crnanl, Jean-Picrre, F.shi Yuıuın'ıla Söylen ve Toplum, Çev. M. E. Ozcan, İmge Kitabevi. Ankara, 2001. W a ll. W . M. Free Will and Predestination in Early Islam, London 1948 W a tt, W . M . Müshilinin Aydın (Gazzali Flakhinda Bir Araştırına). Çev. 1 laneli Ö zcan. DF.Ü Yayınları. İzmir. 1989. W eber, Allred, Felsefe Tarihi, Çev II. Vehbi Fralp, Sosyal Yayınlan, İstan bul. 1998. W einberg. Ju liu s, “Causation”, The Dictionary о) die History of Ideas. The Electronic Text centre at The University ol Virginia Library. 2003 W isnovsky, Robert, “Ilın Sînâ ve Ibıı Sinâcı Gelenek". Çev. M. Cüneyt Kaya, İslam Felsefesine Giıis içinde, F.d. P Adamson-R. С Taylor, Küıe Yayınları. İstanbul. 2007 W iston, D, "H ellenistic Jew ish Philosophy", History of Jewish Philosophy, Fd. D. II. Fran k -1) Leamam, London, 1997. W olfson, H. A. Keldin Felsefeleri (Mıislüman-Hıristiyan-Yalııuli Kelâmı).
240
NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU
Çev. Kasım Turhan, Kilabcvi, İstanbul, 2001. Yakıt, İsm ail, Turk-hlam Düşüncesi Üzerine Araştırmalar, Û ıüken Yayınla rı, İstanbul. 2002. Yûcecr, İsa, Mu'fedJe: Üncüleri ve Kclâıni Görüşleri, Van 1995.